Evet, geldik ikinci bölüme. Önceki bölümde yaptığım gibi, bölüm yayınlanmamasının üstünden günler geçmesine rağmen aklıma yeni geldiğinden dolayı görüşlerimi yazacağım. İsteyen arkadaşlar da alta yazacak, seviyeli bir şekilde tartışacağız.
İkinci bölümü enteresan bir şekilde ilk bölümden daha çok beğendim diyebilirim. Ellie ve Joel arasındaki diyaloglar hoş olmuş, zombili gerilim/aksiyon sahnelerini çok güzel yapmışlar ve en çok beğendiğim kısımlardan biri o içinde insan kalmamış çürümekte olan şehri çok güzel tasarlamışlar, oyundaymış gibi hissettim adeta. Bu kadar güzel olmasını beklemiyordum.
Ellie hakkında daha önceki bölümde söylediğim gibi tipinden dolayı çok ısınamıyordum bir türlü ama bölüm geçtikçe alışacakmış gibi hissediyorum. Güzel oynuyor, oyunda aslında sinir bozucu olması gerekirken bana hep istemsizceymiş gibi gelen tatlığını da atmış, fena değil. Ama daha önce de dediğim gibi, Sarah gibi bambaşka tipte birini koymayacaksan, benzeyen kişi biraz daha benzemeli bence. Neyse kısa kestim, bahsettiğim için geçiyorum dediğim gibi biraz daha ısındım. 2-3 bölüme normalleştireceğimi düşünüyorum.
Joel zaten, en başından beri çok hoşuma gidiyor Pedro Pascal'ın oyunculuğu, söylenecek laf yok. Taş gibi oynuyor.
İlk bölümü hem dublaj gelmediğinden, hem de genel olarak dublaj hiç tercih etmediğimden altyazılı izlemiştim ama sonradan ilk bölümle birlikte sonraki bölümlere de "oyundaki dublajcılarla aynı" kişilerle dublaj eklendiğini duyunca ikinci bölümü dublajlı denemeye karar vermiştim. Beklediğimden çok daha fazla hoşuma gitti, belki bundan sonra dublajlı bile izleyebilirim.
Bu dizi oyuna sadık ve benzer şekilde olduğu sürece kötü olması çok büyük başarı olur, izleyeceğiz ve izlerken oyunu oynadığımız zamanları hatırlayıp beğeneceğiz. Asıl kavga ikinci oyunun dizisini çekerlerse çıkacak. Şimdi Ellie'ye bulduğunuz oyuncu çirkin diye laf yapan tayfa, ikinci oyundaki "bazı olaylar ve karakterler için" neler yapar neler. Biliyorum, bu forumda da var öyle elinde meşaleyle klavye başına oturmuş isyan eden 2. oyun haterları.
O yüzden bu barış dolu günlerin tadını çıkarın derim.
Oyunların satışı da uçmuş gitmiş diye haberler görüyorum, helali hoş olsun. İlk oyunun yeri ikinci oyun kadar özel olmasa da, aslında ikinci oyunun bende bu kadar etki bırakmasının sebebinin temel sebebi birinci oyunda mükemmel yazılan karakterler. Ama ben ikinci oyundaki cesur, kimilerine göre neil Druckmann'ın marjinal olma çabaları olarak nitelendirilen hikaye anlatımını seviyorum. Bazı şeyler benim de sinirimi bozuyor. Erkek olmak isteyen kız, benden bile daha erkek ikinci ana karakter, LGBT vesaire vesaire. Bunların olmasına karşı değilim ama çok fazla olması benim bazı noktalarda sinirimi bozmuştu. Yinede hikayenin anlatılış biçimi, cesurca verilen bazı kararlar, gameplay ve oyunculuk performanslarıyla yeri çok ayrı. O yüzden Last of Us serisinin daha da çok insana ulaşması mutlu ediyor insanı.
Zaten bu Sony'nin oyunlarını diziye/filme çevirme politikası bizim hikayeli sağlam prodüksiyonlu oyunları oynamamızı bir süre daha garantiye aldı gibi duruyor. Diziler oyun satışlarına her seferinde bu kadar etki edip yeni kitleleri çekebilirse abonelik servisine ilk günden ekleme gibi saçma sapan olaylara girip kalitesini düşürmek zorunda kalmayacaklar.
İlk bölüm hakkındaki konuya bakmak isterseniz: Sürprizbozan: Tartışma: Last of Us [Bölüm 1]
İkinci bölümü enteresan bir şekilde ilk bölümden daha çok beğendim diyebilirim. Ellie ve Joel arasındaki diyaloglar hoş olmuş, zombili gerilim/aksiyon sahnelerini çok güzel yapmışlar ve en çok beğendiğim kısımlardan biri o içinde insan kalmamış çürümekte olan şehri çok güzel tasarlamışlar, oyundaymış gibi hissettim adeta. Bu kadar güzel olmasını beklemiyordum.
Oyunda Tess'in ölümü gram umrumda olmamıştı, hatta hem kendisini sevmiyordum neredeyse hem de Ellie'ye bir sempatisi olduğunu hissetmemiştim bu da öldüğünde potansiyel olarak birbirine girme ihtimali çok yüksek olan Joel-Ellie ikilisinin farkına varmamama sebep olmuştu diye hissettim Tess'in dizideki yatıştırıcı tavırlarını görünce ki belki de yanlış hatırlıyorum oyunda da böyleydi, oynayalı uzun zaman oldu ama her türlü diziden çok daha yüzeysel işlendiğine eminim. Yine çok dağıldı, dediğim şey oyunda Tess'in ölümü beni oyundakinden çok daha fazla etkiledi. Fringe'de oynayan ablayı da 2 bölümde sepetlemeleri büyük cesaret, helal olsun. Bir de o zombinin tekinin sonda fark edip yanına geldikten sonra ağzına sokması falan... gerçekten çok güzel iğrenç yapıyorlar şu sahneleri helal olsun.
Ellie hakkında daha önceki bölümde söylediğim gibi tipinden dolayı çok ısınamıyordum bir türlü ama bölüm geçtikçe alışacakmış gibi hissediyorum. Güzel oynuyor, oyunda aslında sinir bozucu olması gerekirken bana hep istemsizceymiş gibi gelen tatlığını da atmış, fena değil. Ama daha önce de dediğim gibi, Sarah gibi bambaşka tipte birini koymayacaksan, benzeyen kişi biraz daha benzemeli bence. Neyse kısa kestim, bahsettiğim için geçiyorum dediğim gibi biraz daha ısındım. 2-3 bölüme normalleştireceğimi düşünüyorum.
Joel zaten, en başından beri çok hoşuma gidiyor Pedro Pascal'ın oyunculuğu, söylenecek laf yok. Taş gibi oynuyor.
İlk bölümü hem dublaj gelmediğinden, hem de genel olarak dublaj hiç tercih etmediğimden altyazılı izlemiştim ama sonradan ilk bölümle birlikte sonraki bölümlere de "oyundaki dublajcılarla aynı" kişilerle dublaj eklendiğini duyunca ikinci bölümü dublajlı denemeye karar vermiştim. Beklediğimden çok daha fazla hoşuma gitti, belki bundan sonra dublajlı bile izleyebilirim.
Bu dizi oyuna sadık ve benzer şekilde olduğu sürece kötü olması çok büyük başarı olur, izleyeceğiz ve izlerken oyunu oynadığımız zamanları hatırlayıp beğeneceğiz. Asıl kavga ikinci oyunun dizisini çekerlerse çıkacak. Şimdi Ellie'ye bulduğunuz oyuncu çirkin diye laf yapan tayfa, ikinci oyundaki "bazı olaylar ve karakterler için" neler yapar neler. Biliyorum, bu forumda da var öyle elinde meşaleyle klavye başına oturmuş isyan eden 2. oyun haterları.
O yüzden bu barış dolu günlerin tadını çıkarın derim.
Oyunların satışı da uçmuş gitmiş diye haberler görüyorum, helali hoş olsun. İlk oyunun yeri ikinci oyun kadar özel olmasa da, aslında ikinci oyunun bende bu kadar etki bırakmasının sebebinin temel sebebi birinci oyunda mükemmel yazılan karakterler. Ama ben ikinci oyundaki cesur, kimilerine göre neil Druckmann'ın marjinal olma çabaları olarak nitelendirilen hikaye anlatımını seviyorum. Bazı şeyler benim de sinirimi bozuyor. Erkek olmak isteyen kız, benden bile daha erkek ikinci ana karakter, LGBT vesaire vesaire. Bunların olmasına karşı değilim ama çok fazla olması benim bazı noktalarda sinirimi bozmuştu. Yinede hikayenin anlatılış biçimi, cesurca verilen bazı kararlar, gameplay ve oyunculuk performanslarıyla yeri çok ayrı. O yüzden Last of Us serisinin daha da çok insana ulaşması mutlu ediyor insanı.
Kim ne derse desin, her şeyi geçin. Koskoca Joel gibi bir karaktere bir insan evladı öyle bir ölüm sahnesi yazmaya cesaret edemezdi. Sadece öldürmekten bahsetmiyorum, oyunun en başılarında daha Ellie ve Joel tam barışmamışken, bir veda sahnesi, konuşması bile olmadan pat diye kafasına sıkıp öldürüldüğü bir sahneden bahsediyorum.
Zaten bu Sony'nin oyunlarını diziye/filme çevirme politikası bizim hikayeli sağlam prodüksiyonlu oyunları oynamamızı bir süre daha garantiye aldı gibi duruyor. Diziler oyun satışlarına her seferinde bu kadar etki edip yeni kitleleri çekebilirse abonelik servisine ilk günden ekleme gibi saçma sapan olaylara girip kalitesini düşürmek zorunda kalmayacaklar.
İlk bölüm hakkındaki konuya bakmak isterseniz: Sürprizbozan: Tartışma: Last of Us [Bölüm 1]
Son düzenleme:
