Konuyu kaç mesaj geriden takip ediyorsunuz bilmiyorum ama sizin yaşınızı kastetmedim. Rahat şartlarda çalıştığınızı söylediğiniz halde bu kadar eleştirinin yersiz olduğunu belirttim. Memuriyet şartlarından bahsettim. Önceki mesajlarımı okursanız. 22 yaşındaki arkadaşın daha Türkiye piyasasına atılmadan bu denli serzenişte bulunması iş ve işçi kavramını Türkiye'de yaşamadan bu sertlikte yorumlaması bana pek mantıklı gelmedi. Kaldı ki 3 saat sıkı çalışarak işlerinizi bitirebilip geri kalan vaktin size kaldığını söyleyen biri olarak bu şiddetli ve Türkiye de memuriyetin sömürücü, baskıcı olduğuna dair yorumlar sizin hoşunuza gitmiş.
Ön yargılarla nereye varabileceğinizi sanıyorsunuz anlayamıyorum...
Daha önce nerede çalıştım? Ne okudum? Ne iş yaptım? Neler gördüm? Çevremde kimler var? Niçin böyle konuşuyorum? ... Daha sayayım mı?
Bir insanı tanımadan çıkıp da kafanızda bir yere koyup saçma sapan kalıplar giydirip yorum yapmayın, bu sadece hatalı bir sonuca ulaşmanıza neden olur.
Ben size baskının, aşırı kuralcılığın ve işçiyi köle gibi görmenin bizi getirdiği noktanın salt bir verimsizlik olduğunu söyledim ve bu fikrimin de sonuna dek arkasındayım.
Bizim insanımız, Batı'nın insanı olayını da geyikten ibaret görüyorum. Bu toprakların insanında değil, yöneticilerde sıkıntı var... İnsanda sorun olsaydı bu cumhuriyeti bile rüyamızda görürdük...
Ayrıca özellikle işçi kanadının, ekseriyetle memuriyet için "kebap yaaa! yatarak maaş alıyorlar!" geyiğinden de bıkmış biri olarak o dediklerimi yazdım.
Kamunun, özel sektör için gerilemesine değil; özel sektörün, kamuya yetişmek için ilerlemesine ihtiyaç var.
Bugün birçok büyük firmanın patır patır top attığını zaten görüyoruz. ABD vaktiyle anlayış kıtlığından, hükumetlerin hatalarından, yanlış politika ve yaklaşımlarından battı... Koskoca ABD battı yani...
Hani bu mantıkla yola gelmemekle, eskide ısrarla, çağın gerisinde kalmakla bizim durumumuz nasıl olur acaba?
Değişmek zorundayız. Daha iyi ve daha güzel bir ülke için evvela anlayışları değiştirmemiz gerek. Bu ülkede işçisini yanında çalıştıran bir esnafın bile işçisinin cuma günü namaza gitme isteğini anlaması ya da acil bir işi olduğunda empati kurması ve onu idare edebilmesi gerekir. "Çalışmazsan para mara yok!" kafasıyla, köle gibi insan çalıştırmakla, baskıyla hiçbir halt olmaz, olmadı, olmayacak...
"Böyle dükkan mı işletilir?!" diyebilirsiniz, işletilir arkadaşlar...
Çok dükkan var bazen bir vefalı çalışanla bile işlerini çekip çeviren...
Yani çalışan kişi, işçi evvela işi sevecek ki bir vefa duygusu olsun. Yoksa siz astım kestim kafasıyla verimi yerden yere vurursunuz...
Kusura bakmayın beni alıntılayınca yanlış anlamışım. Kesinlikle baskıcı zihniyete karşıyım bu arada. Bir insan kendini ne kadar rahat hissederse ondan o derece fazla verim alınır ben buna inanıyorum.
Aynen öyle...
Çalıştığım sektörde de bunu gözlemlediğimi söyleyebilirim. Çalışma saatleri bakımından klasik özel sektör mantığı olsa da izin konusunda başarılı adımlar atmış uluslararası ayağı olan bir firmaydı ve önceki iş yeriyle kıyasladığımda inanılmaz bir fark görünüyordu...
Gerçekten bir gün fazladan izin yapan insanın işe bakışı acayip fark ediyor...
Bunu bildiğim için Avrupa'da izin günlerinin arttırılması konusu olduğunda, adamlar gerçekten işi biliyor demiştim...
Beklenen çıktıyı alamamak konusunda eğer insan sığ bir anlayışa sahipse göremeyip hataya düşüyor.
Mesela vergi miktarı düşük ve vergi oranları eşit dağıtıldığında daha çok vergi geliri alınıyor çünkü insanlar vergi kaçırmayı zerre düşünmüyor... Ama sığ hükumetler kalkıp vergiyi zirveye dayıyor ve insanlar otomatik olarak vergiden kaçmaya çalışıyor, sonucunda vergi geliri düşüyor...
Bu da biraz böyle. "İşçinin parasını ben veriyorum! Benim dediğimi yapacak!" diyen adam kendisini marifetli görüyor ama aslında o işçi ona verim değil, zarar getiriyor...