- Katılım
- 1 Eylül 2018
- Mesajlar
- 1.228
- Çözümler
- 17
Konu Dışı: İTÜ'yü tercih etmeyin. Kötü yönetimin iyi bir üniversiteye verebileceği bütün zararları birinci elden görmek yaşatıyor.
Hocaları bağlayan tek bir kural dahi yok, hocaların her birisi kendi ders kurallarını uyguluyor; yoklama alan/almayan, vize yapan/yapmayan, hepsi karışık. Aynı dersi verip farklı konular anlatan hocalar, aynı dersi verip biri 1 vize yapan, öbürü 3 vize yapan hocalar, kafasına göre sınıf ve sınav tarihi değiştirenler..
Okul yönetiminin de hiç bir bağlayıcılığı ve yönlendiriciliği yok bu gibi konularda. Ne yönetmelik, ne müfredat ne de dönem boyunca yapılacaklarla ilgili hocalara bir yön ve seçenek sunuyorlar. Neredeyse bütün üniversitelerin vize haftası gibi tanımlanmış zamanlamaları varken İTÜ'de isteyen hoca 2. hafta vize yapabiliyor.
Ortak kaynaklar ve notlandırmalarla ilgili ciddi sıkıntılar var. Kitap yazan bir sürü prof okul bünyesinde olduğu için önemli bir konuya, sırf kendi kitabında yeri yok diye derste de değinmeyen ama final sınavı ortak olduğu için mesul olduğunuz örnekler mevcut.
2000 liranız varsa zorlanmadan ve hatta derse gitmeden dersi geçebileceğinizin örneklerine de rastladığım, yönetim ve hocalar arasındaki ilişkinin daha çirkin hallerine de örnekler verebileceğim bir yer İTÜ.
Kısacası; "bir ton profesörü, kaliteli ekipmanı ve koca bir kampüsü bir araya getirip, herkese kendi kurallarını uygulama hakkı vererek ve onlara yön gösterici bir yönetim sağlamayarak bir üniversite nasıl rezil edilir"in vücut bulmuş halidir İTÜ. Kağıt üzerindeki yüksekliği; içinde barındırdığı tesis ve labarotuvarlardan, ve de zamanında bünyesine kattığı (bugün bir çoğu emekli olmuş ya da istifaya zorlanmış) uzman hocalardan gelen bir okul. Ama düzen ve nizam yokluğu, zaten lise sonrası kendine yeni bir hayat ve yol çizmekle uğraşacak bir genç için adeta bir facia.
Okulu güzel notlarla bitirmiş arkadaşlarımın da tamamının yine İTÜ'lülerin referanslarıyla iş bulmuş olması, İTÜ'lü olmayanların İTÜ'lüye referans olmaması da piyasada edindiği konumun önemli bir göstergesi.
İstanbul'da teknik bir üniversite peşindeyseniz ve ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerin puanları seviyesine gelebiliyorsanız, akıllıca olan; özel üniversiteleri seçmektir. İyi bir mühendis adayı "çıktı / girdi = verim" ilişkisini bilir. Gücünüzü, aklınızı, çabanızı, bir konuyu öğrenmeye ve onu uygulamaya harcamanız gerekirken; İTÜ'de kırtasiyeden aldığınız notları ezberleyip, soruları "tam olarak hocanın derste öğrettiği şekilde" çözmeye harcarsınız. Farklı bir yöntemle çözüp doğru sonucu bulsanız (hatta yeni bri yöntem icat etseniz) bile size "0" verecek hocalar mevcuttur. Sorun bu değil tabi, asıl sorun bu hocaya bir yaptırım gücünüzün olmamasıdır. İdeal bir üniversitede sürekli böyle davranan bir hoca bir süre sonra aynı konudan biriken şikayetlerle yaptırım altında kalır ve hatta gerekirse kovulur. İTÜ'de böyle bir hocayı şikayet etmeniz, sizin akademik hayatınızın bitmesi demektir. (ben mahkemeye vermeyi denedim, oradan biliyorum =) )
Hem okul sürecinizde hem de sonrasındaki meseli hayatınızda, referanslarla el üstünde tutulacağınız, en modren tesis ve imkanlara (üzülerek söylüyorum, kapitalist sistem devlet okullarına bağışlarla 20 yıl öncesinin teknolojisiyle tesisler yaptırırken özel okullar hep en yeni teknolojiye ulaşıyor) her daim ulaşabileceğiniz, gerektiğinde hocalarınızı eleştirebileceğiniz, yönetimsel konuların rayında olduğu ve her ders, her hoca için eşit işlediği bir düzen içinde var olmak isterseniz Koç, Sabancı, hatta Bahçeşehir gibi üniversitelere burslu gitmenizi öneririm. El üstünde tutulursunuz, hak sahibi olursunuz. "Özel okullarda bir şey öğrenmezsin, paranla okursun" lafı da tam bir hurafedir, 13 yıllık üniversite hayatımda sadece kendi fakültemden en az 8-10 tane prof'un özel okullara koşa koşa transfer olduklarını gördüm, bir o kadarı da haftanın belirli günlerinde özel okullara ders vermeye gidiyor. Çünkü belli bir düzenin içine dahil olmak, hak ettikleri parayı almak onlara da iyi geliyor.
Kısacası, puanınızı para gibi görün, bırakın o puan size hizmet etsin. Sonuçta siz o puanı kazanmak için çalıştınız. Yüksek puan aldınız diye kendinizi cezalandırmayın. Hayatta harcayacağınız çabalar bir şeyi öğrenmek ve uygulamak için olsun; birilerinin methotlarını ezberlemek ve onların egolarını tatmin etmek için olmasın.
Kasa konusuna gelince; küçük olan kasa iyidir. Yurt odalarının temizliği, yer sınırlılığı gibi konularda küçük kasa ise kolaylık sağlar. Dönem sonlarında da evinize seyahat ederken koltuğunuzun altına alır gidersiniz.
Hocaları bağlayan tek bir kural dahi yok, hocaların her birisi kendi ders kurallarını uyguluyor; yoklama alan/almayan, vize yapan/yapmayan, hepsi karışık. Aynı dersi verip farklı konular anlatan hocalar, aynı dersi verip biri 1 vize yapan, öbürü 3 vize yapan hocalar, kafasına göre sınıf ve sınav tarihi değiştirenler..
Okul yönetiminin de hiç bir bağlayıcılığı ve yönlendiriciliği yok bu gibi konularda. Ne yönetmelik, ne müfredat ne de dönem boyunca yapılacaklarla ilgili hocalara bir yön ve seçenek sunuyorlar. Neredeyse bütün üniversitelerin vize haftası gibi tanımlanmış zamanlamaları varken İTÜ'de isteyen hoca 2. hafta vize yapabiliyor.
Ortak kaynaklar ve notlandırmalarla ilgili ciddi sıkıntılar var. Kitap yazan bir sürü prof okul bünyesinde olduğu için önemli bir konuya, sırf kendi kitabında yeri yok diye derste de değinmeyen ama final sınavı ortak olduğu için mesul olduğunuz örnekler mevcut.
2000 liranız varsa zorlanmadan ve hatta derse gitmeden dersi geçebileceğinizin örneklerine de rastladığım, yönetim ve hocalar arasındaki ilişkinin daha çirkin hallerine de örnekler verebileceğim bir yer İTÜ.
Kısacası; "bir ton profesörü, kaliteli ekipmanı ve koca bir kampüsü bir araya getirip, herkese kendi kurallarını uygulama hakkı vererek ve onlara yön gösterici bir yönetim sağlamayarak bir üniversite nasıl rezil edilir"in vücut bulmuş halidir İTÜ. Kağıt üzerindeki yüksekliği; içinde barındırdığı tesis ve labarotuvarlardan, ve de zamanında bünyesine kattığı (bugün bir çoğu emekli olmuş ya da istifaya zorlanmış) uzman hocalardan gelen bir okul. Ama düzen ve nizam yokluğu, zaten lise sonrası kendine yeni bir hayat ve yol çizmekle uğraşacak bir genç için adeta bir facia.
Okulu güzel notlarla bitirmiş arkadaşlarımın da tamamının yine İTÜ'lülerin referanslarıyla iş bulmuş olması, İTÜ'lü olmayanların İTÜ'lüye referans olmaması da piyasada edindiği konumun önemli bir göstergesi.
İstanbul'da teknik bir üniversite peşindeyseniz ve ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerin puanları seviyesine gelebiliyorsanız, akıllıca olan; özel üniversiteleri seçmektir. İyi bir mühendis adayı "çıktı / girdi = verim" ilişkisini bilir. Gücünüzü, aklınızı, çabanızı, bir konuyu öğrenmeye ve onu uygulamaya harcamanız gerekirken; İTÜ'de kırtasiyeden aldığınız notları ezberleyip, soruları "tam olarak hocanın derste öğrettiği şekilde" çözmeye harcarsınız. Farklı bir yöntemle çözüp doğru sonucu bulsanız (hatta yeni bri yöntem icat etseniz) bile size "0" verecek hocalar mevcuttur. Sorun bu değil tabi, asıl sorun bu hocaya bir yaptırım gücünüzün olmamasıdır. İdeal bir üniversitede sürekli böyle davranan bir hoca bir süre sonra aynı konudan biriken şikayetlerle yaptırım altında kalır ve hatta gerekirse kovulur. İTÜ'de böyle bir hocayı şikayet etmeniz, sizin akademik hayatınızın bitmesi demektir. (ben mahkemeye vermeyi denedim, oradan biliyorum =) )
Hem okul sürecinizde hem de sonrasındaki meseli hayatınızda, referanslarla el üstünde tutulacağınız, en modren tesis ve imkanlara (üzülerek söylüyorum, kapitalist sistem devlet okullarına bağışlarla 20 yıl öncesinin teknolojisiyle tesisler yaptırırken özel okullar hep en yeni teknolojiye ulaşıyor) her daim ulaşabileceğiniz, gerektiğinde hocalarınızı eleştirebileceğiniz, yönetimsel konuların rayında olduğu ve her ders, her hoca için eşit işlediği bir düzen içinde var olmak isterseniz Koç, Sabancı, hatta Bahçeşehir gibi üniversitelere burslu gitmenizi öneririm. El üstünde tutulursunuz, hak sahibi olursunuz. "Özel okullarda bir şey öğrenmezsin, paranla okursun" lafı da tam bir hurafedir, 13 yıllık üniversite hayatımda sadece kendi fakültemden en az 8-10 tane prof'un özel okullara koşa koşa transfer olduklarını gördüm, bir o kadarı da haftanın belirli günlerinde özel okullara ders vermeye gidiyor. Çünkü belli bir düzenin içine dahil olmak, hak ettikleri parayı almak onlara da iyi geliyor.
Kısacası, puanınızı para gibi görün, bırakın o puan size hizmet etsin. Sonuçta siz o puanı kazanmak için çalıştınız. Yüksek puan aldınız diye kendinizi cezalandırmayın. Hayatta harcayacağınız çabalar bir şeyi öğrenmek ve uygulamak için olsun; birilerinin methotlarını ezberlemek ve onların egolarını tatmin etmek için olmasın.
Kasa konusuna gelince; küçük olan kasa iyidir. Yurt odalarının temizliği, yer sınırlılığı gibi konularda küçük kasa ise kolaylık sağlar. Dönem sonlarında da evinize seyahat ederken koltuğunuzun altına alır gidersiniz.