sonradan uydurulmuş hakaretlerdir.
mektup 1944 öncesine ait olmasına rağmen 1944 yargılamalarında böyle bir mektup yok ve mahkemede gündeme gelmiyor. fakat dönemin emniyet genel müdürü olan osman sabri adal, aradan 20 yıl geçtikten sonra 1962 yılında mecliste yaptığı bir konuşmada durduk yere böyle bir mektubu gündeme getiriyor. bir insanın eşine yazdığı özel mektubu meclis kürsüsünde ortalığa saçıyor. bu kişi başta atsız olmak üzere türkçülere yapılan işkencelerin sorumlularından biridir. mektup atatürk ve dönemine ilişkin eleştiriler içerse de, mektubun değiştirilmiş olduğu ve eklemeler yapıldığı anlaşılıyor.
atsız’ın kardeşi nejdet sançar mektup hakkında şöyle diyor:
“1944 davalarında çeşitli mektuplar okundu ve dosyalara girdi, neticede bunların hepsinden atsız tamamen beraat etti. ama bunların hiçbirisinde osman sabri adal’ın okuduğu metin yoktu. bu metin nereden çıkarıldı? büsbütün uyduruldu mu, yoksa muhtelif kimselerin şuna buna yazdığı çeşitli mektuplardan parçalar birbirine mi eklenerek böyle bir mektup yapıldı?” (altan deliorman, tanıdığım atsız, orkun yayınları, ilâveli 2. basım, istanbul, 2000, s. 198-201)
nihal atsız, yeni istanbul gazetesi’ne açıklama yaparak mektup hakkında şöyle diyor:
“bu mektup baştanbaşa yalan ve uydurmadır. 1945’te zevcim talebe müfettişi değildi ve almanya’da bulunmuyordu. ikimiz de istanbul’da hapishanede idik. osman sabri adal, o zaman emniyet umum müdürü idi. ırkçı-turancı sanıklara istanbul emniyet müdürlüğünde tabutluk işkenceleri yapılırken bu hadise meclis’e aksetmiş ve zamanın dâhiliye vekili, osman sabri adal’ı bu işin tahkikine memur etmişti. osman sabri adal, istanbul’a geldi, işkencelerin doğru olup olmadığını emniyet müdür muavini kâmuran çuhruh’dan sordu. halbuki, işkenceleri yaptıran kâmuran’ın kendisi idi ve tabii osman sabri adal da bunu pekâlâ biliyordu. doğru bir adam olsaydı bu işi işkenceyi yapana değil, işkenceye maruz kalanlara sorardı. bu hareketinden dolayı, sıkıyönetim mahkemesi’ndeki müdafaalarımızda ona şiddetle hücum ettik. elbette bu hücumların ağırlığının tesirini hâlâ hissediyor ki, durup dururken 20 yıl sonra, büsbütün başka bir mesele konuşulurken bunu ortaya koyuyor. böyle bir mektup varsa çıkarıp ortaya koysun. bir de şu var ki, hususi mektupları ele geçirmek dahi kanun bakımından suçtur. osman sabri adal, şecaat arz ederken yaptığı hırsızlığı anlatan çingene’nin durumuna düşmüştür. ve böylece, o devrin anayasası da ortaya çıkmıştır. osman sabri adal’a başsağlığı dilerim.” (yeni istanbul gazetesi, atsız, osman sabri’yi ispata dâvet ediyor, 05.03.1962, s. 1,5 - serkan akgöz, basında atsız, bozkurt yayınları, istanbul, 2016, s. 219)
[Alıntıdır]