GÜNEŞ
Bu kansızlık düşmanı, gıda uzmanı baba, Uyarır dizeleri güller gibi kırlarda, Buharlaştırıp durur gamları göğe doğru, Ve bal ile doldurur kovanları ve usu. Koltuk değneklileri hep odur gençleştiren Ve genç kızlarmış gibi, onlara neşe veren, Buyurur her ürüne artık olgunlaşmayı, Bir de ölümsüz kalpte her dem çiçek açmayı!
Odur, bir şair gibi, kente indiği zaman, En iğrenç olan şeyin bahtını soylu kılan, Güneştir, kral gibi, giren hastanelere Ve bütün saraylara, uşaksız ve sessizce.
YÜKSELİŞ
Düşüncem, kımıldayıp durursun her an böyle, Usta yüzücü gibi, suda kendinden geçen, Şensin sınırsızlığın sınırlarında uçan Sevinerek, tarifsiz bir erkek şehvetiyle.
Uç ve kaç çok uzağa, ötesine leşlerin; Göğün üst katlarında, git arındır kendini, Yudumla, tertemiz bir tanrısal içki gibi, O arı ateşini duru mesafelerin.
Her ağırlığı sisli bir varlığa yük olur, Sıkıntılar ve büyük kederler arkasında Ne mutludur o kimse, güç bulup kanadında Arı duru göklere doğru hemen atılır.
O kimse ki her fikri, tarlakuşları gibi, Erkenden göğe doğru özgürce havalanır, Yere tepeden bakar ve zahmetsizce tanır Bütün çiçeklerin ve dilsizlerin dilini!
UYUŞUMLAR
Uzakta birbirine girmiş yankılar gibi Bir birlik içersinde, kör karanlık ve derin, Geceler kadar geniş, aydınlık kadar engin, Kokular, renkler, sesler yanıtlar birbirini.
Kokular vardır çocuk tenleri gibi duru, Obua gibi tatlı ve yeşil bir çim kadar - Ve başkaları, çürük, zengin ve övünç dolu.
O sonsuz nesnelerin yayılışıdır onlar, Misk, amber, reçine ve günnük gibi kokular, Bedensel hazla ruhun coşkusunu şakıyan.