İnsan zihninin; şekillendirme konusunda, hiçbir vakit zamanımızdaki kadar büyük bir saldırıya maruz kalmadığı aşikardır. İstenilmesi gerekenler, arzu objeleri, insanın ihtiyacı, mutlaka elde etmesi gerekenler olarak addedilenler günümüzün büyük bir kısmını zapteden elektronik iletişim araçları ile sürekli olarak gösterilmekte ve itibarın kaynağının ya da mutluğun anahtarının tarifleri insan zihnine itina ile nakşedilmektedir. Bu öğretiler neticesinde insan, doğası ile çelişen ya da üstüne oturmayan bir rolü oynamakta ya da kabullenmekte ve sentetik edinimler peşinde zamanını heba etmektedir. Heba ettiği zamanın karşılığında eline geçen yapay mutluluk hali ise bir nevi alkolle gelen sarhoşluk ile eşdeğer konumdadır. Alkolün etkisi geçtiği zaman kaybolan sarhoşlukta olduğu gibi özünde değersiz ama sözde değerliler ile elde edildiği zannedilen mutluluk da kısa süre içinde ellerin arasından uçup gitmektedir. Halbuki insanın kontrolünde olmayan olgulardan ötürü oluşan mutluluklar daha uzun süreli olabilmektedir. Misal sevilen biri ile geçirilen zaman, buna gayet güzel bir örnektir. Karşıdaki kişi kendi isteği ile bizimledir. Bu kişi ile olan etkileşimde her iki taraf da üzerlerine düşeni ortada yazılı bir anlaşma olmadan yerine getirmekte ve bu ikili ilişki her iki tarafı da sürekli bir mutluluk içine sokabilmektedir. Hatta yer yer çevresel etkiler nedeni ile oluşan üzüntülerin bile izlerini silebilmektedir.
Mutluluk; herhangi bir şekilde elde edilebilir maddi bir değer ile ilişkilendirildiği vakit sınırlanması ve gelip geçici bir hal alması kaçınılmaz olur. O değer elde edildiği vakit kısa süren bir mutluluk ki buna daha çok "kazanma hissi" denilebilir, hasıl olur. Bunu mutluluk sanmak ise en başta ifade ettiğim iletişim kaynaklarındaki istikrarli tekrarın bir sonucudur. Mutluluğu geçici kılan bir diğer hareket de onu amaç edinmektir. Halbuki mutluluk doğruların kesişmesi neticesinde oluşan bir duygusal tepkidir. Nasıl ki insan durumlar sonucunda kaygılanır, korkar, üzülür ise mutluluk da durumlar sonucunda hasıl olur. Onu amaç edinmek, insanı duygusal ihtiyacını gidermeye odaklandırarak sadece anlık hevesini almasına sebep olacak ve kendini kandırmaktan öte bir hal olmayacaktır. Bu durum, yukarıdaki öğreti ile birleşince de aşırılıklara yelken açılması kaçınılmaz olacaktır.
Herhangi bir insanın; bir yüzdeki ufak bir tebessüm, herhangi bir hayvanın anlık bir tepkisi, hayatın herhangi bir anındaki bir anlık bir görüntü ya da bir kağıt parçasına yazılı birkaç satırdan bile mutlu olabildiğini düşünürsek, mutluluğu aramak için çok da uzak diyarlara yolculuklar yapmaya ya da anahtarı hakkında kafa patlatmaya veya servetler harcamaya gerek olmadığı anlaşılabilecektir. Bu kadar basit ve görece değersiz şeyler insanı mutlu etmeye yetiyor ise mutlu olmak için gerekli olanlar maddiyattan ziyade sadece ve sadece ihtiyaçlar, istekler ve verilen zararların azaltılması olacaktır. Bu sayede etrafta etkileşimde bulunulan gülen yüzler artacak, mutluluk bulaşıcı bir şekilde çoğalacak ve süresi de uzatılabilecektir.
Mutluluk; herhangi bir şekilde elde edilebilir maddi bir değer ile ilişkilendirildiği vakit sınırlanması ve gelip geçici bir hal alması kaçınılmaz olur. O değer elde edildiği vakit kısa süren bir mutluluk ki buna daha çok "kazanma hissi" denilebilir, hasıl olur. Bunu mutluluk sanmak ise en başta ifade ettiğim iletişim kaynaklarındaki istikrarli tekrarın bir sonucudur. Mutluluğu geçici kılan bir diğer hareket de onu amaç edinmektir. Halbuki mutluluk doğruların kesişmesi neticesinde oluşan bir duygusal tepkidir. Nasıl ki insan durumlar sonucunda kaygılanır, korkar, üzülür ise mutluluk da durumlar sonucunda hasıl olur. Onu amaç edinmek, insanı duygusal ihtiyacını gidermeye odaklandırarak sadece anlık hevesini almasına sebep olacak ve kendini kandırmaktan öte bir hal olmayacaktır. Bu durum, yukarıdaki öğreti ile birleşince de aşırılıklara yelken açılması kaçınılmaz olacaktır.
Herhangi bir insanın; bir yüzdeki ufak bir tebessüm, herhangi bir hayvanın anlık bir tepkisi, hayatın herhangi bir anındaki bir anlık bir görüntü ya da bir kağıt parçasına yazılı birkaç satırdan bile mutlu olabildiğini düşünürsek, mutluluğu aramak için çok da uzak diyarlara yolculuklar yapmaya ya da anahtarı hakkında kafa patlatmaya veya servetler harcamaya gerek olmadığı anlaşılabilecektir. Bu kadar basit ve görece değersiz şeyler insanı mutlu etmeye yetiyor ise mutlu olmak için gerekli olanlar maddiyattan ziyade sadece ve sadece ihtiyaçlar, istekler ve verilen zararların azaltılması olacaktır. Bu sayede etrafta etkileşimde bulunulan gülen yüzler artacak, mutluluk bulaşıcı bir şekilde çoğalacak ve süresi de uzatılabilecektir.