Okul Günü
Oğuz "Ellerine sağlık anne !" Günçiçek "Yarın okul var erken kalkın." Oğuz "Ne , okul mu? " Günçiçek "Evet, köye yeni okul açıldı unuttunuz mu? Oğuz "Kimin ihtiyacı var ki be okula, neyse gideceğiz artık" içinden sitem ederek yatağa gider. Alp "Tamam anne !" içinden yeni arkadaşlar ve yeni ruh ikizleri diyerek heyecanlanmaya başlamıştı bile. Yatağa girip yastığa kafayı koyduktan sonra başlar herkesin hayalleri. Alp' de okulu, yeni arkadaşlarını, öğretmenini ve derslerin hayalini kuruyordu. Oğuz'dan bahsetmiyorum bile. Zaten sistemi sevmeyen Oğuz'a bir de okul eklenince biraz daha sinirli olmuştu, şuan ki yetmiyormuş gibi.
Günçiçek " Haydi uyanın çocuklar yemek hazır !" Alp hemen ellerini ve yüzünü yıkayıp ilk defa kıyafetlerini seçerken özen gösteriyordu çok geçmeden masada yerini almıştı. Ardından bir ses daha Günçiçek "Oğuz hadi geç kalacaksın !" Oğuz "Of, güçlenmek için bir engel daha." Her sabah kalkıp doğanın güzellikleri içerisinde kendini geliştiriyordu. Yaşına göre kaslı fiziği uzun boyu dikkatleri çekmek için bile yeterliydi.
Yemekten sonra yola koyulan iki kardeş köylerindeki yeni binayı hemen fark etmişlerdi. Uzun süredir ormandan fazla uzaklaşmayan bu gençler artık ormana uzak kalacaklardı bir süreliğine. Alp'in gözü sürekli etrafını izliyor yeni öğrencilere bakıyordu. Oğuz tam aksine kırmızı gözlerini ya havaya ya da yere dikiyordu. Konuşma bittikten sonra köyün çocukları artık ilk sıralarına oturmuşlardı. Öğretmen etrafı izlerken iki çocuğa gözü çarpmıştı biri kırmızı gözleri ile insanın içerisinde anlamsız bir ürperti yaratıyordu, diğeri mavi gözleri ile bakanın içini ısıtıyordu. Yavaş yavaş içeri girip sıraya oturmaya başlarken mahallede bu kadar gencin olduğunu bile bilmeyen bu ikili için durumlar biraz garip ilerliyordu. Öğretmen parmağı ile işaret ederek "Ayağa kalk ismini ve hayalini söyle sonra sırayla herkes söylesin. Oğuz" İsmim Oğuz hayalim: Bu adaletsiz düzene dur deyip ya da boş verin siz ne anlarsınız ki !" derken kırmızı gözlerinden bir damla yaş akmıştı kimse fark etmesin diye kafasını pencereye çevirdi. Sırayla öğrenciler isim ve hayallerini söylerken işte sıra o mavi gözlü çocuğa gelmişti, öğretmen bu sorunun cevabını çok merak ediyordu. Şahin "İsmim Şahin hayalim: En zirveye çıkıp bir kere geldiğim bu dünyaya bir kere daha benim gibi birinin gelmeyeceğini duyurmak istiyorum." Öğretmen bu iki öğrencinin cevaplarına çok şaşırmıştı sanki bunları söyleyen bir çocuk değil yetişkin bir insandı. Şahin zirveye çıkmak istiyordu. Oğuz, o zirveyi yıkmak istiyordu. Oğuz daha okulun ilk gününden hayaline ulaşmak için merdivenin ilk basamağını hedeflemişti. Bunlar olurken Alp "Öğretmenim siz kendinizi tanıtmadınız." Öğretmen "Özür dilerim kendimi tanıtmayı unuttum. İsmim Aldemir, Kaplan köyünden geliyorum."
Oğuz'un dikkatini çekmeyi başarmıştı ama dikkatini çeken öğretmen değil, Kaplan köyüydü çünkü Oğuz'un karşı olduğu bu düzen köyler ve bir saraydan oluşuyor. Köyün isimleri genelde o köyün en güçlü kişisinin ruh ikizinin ismi olur. Bu yüzden köy isimleri fazla uzun sürmez. Oğuz'un en büyük hedefi ise saray. Saray'ın ruh ikizi şu ana kadar ki en güçlü olan Aslan'ın elinde. Oğuz sarayı elde etmek istemiyordu, o sarayı yıkıp tüm köylerin bağlı olduğu büyük bir fikir vardı aklında. Aslında bunları düşünmek için çok erken olduğunun o da farkındaydı.
Okul dağıldıktan sonra koşarak koyunları otlatmaya çıkarmıştı. En sevdiği şey sürüyü otlatmaya çıkarmaktı bu sayede yalnız kalıyordu ve kendince kılıç ve dövüş antrenmanları yapıyordu. Sürüye saldıran hayvanları öldürerek içindeki siniri atıyordu. Çok yorulmuş ve sırtını bir kavak ağacına verirken uyuya kaldı. "Uyan, sürüye bir hayvan saldırıyor." gibi garip bir sesle irkilerek anlamadığı bir şekilde kılıcını çekip etrafına hızlıca bakınmaya başladı. Bu sefer sürüye saldıran bir sırtlan değil kurttu. Kafasını kaşıyarak ilk defa kurt saldırısı ile karşılaşıyordu ne yapacağını bilmiyor ilk defa korkuyordu. Ayakları titriyordu kalbi daha hızlı atmaya başlıyor bu sefer hiç karşılaşmadığı güçlü bir rakibin korkusuyla irkiliyordu. Gri ve kocaman olan bu kurt neredeyse Oğuz'un iki katıydı. Oğuz kaçmalı mıydı yoksa saldırmalı mıydı? Bir adım geriye gitti bu kaçmak için değil saldırmak için bir hamleydi. Bir şey sanki yolunda gitmiyordu, kurt sürüye saldırmak yerine Oğuz'a bakıyordu. Sonra aklına kurtların tek değil sürü halinde dolaştığını ve böyle kocaman bir kurdun tek olmayacağını düşündü. Bunların hepsini düşünürken kurt ortadan kaybolmuştu. Oğuz kırmızı gözlerini ovalayarak ne olduğunu kavramaya çalışıyordu "Galiba uyku sersemliği ile hayal görüyorum" diyerek sürüyü eve götürdü. Bu yaştaki çocuk için inanılmaz bir deneyimdi ilk defa annesine ve kardeşine bir şeyler anlatmak istiyordu ama bunun bir hayal olmasından korkuyordu.
Akşam yemeğinde somurtan Oğuz bu sefer yüzünde bir gülümseme ile yemek yiyordu. Kardeşi Alp bu durumu fark edip "Bugün bir şey mi oldu abi mutlu gözüküyorsun." Oğuz "Yaşın küçük anlatsam da inanmazsın" diyip başını okşayarak yatağına doğru hızlıca gitti. Gözlerini kapatıp hayal kurmaya başladı o kadar hayal içerisinde dalıp gitmişti bile.
Bugün öğrenciler ilk defa silahlarını seçecek ve silah eğitimi alacaklardı. Öğretmen bir kaç şey anlattıktan sonra herkes bir silah seçiyordu ve bunlar ahşaptı. Oğuz her zaman ki gibi kılıcı seçti. Alp çok heyecanlıydı tüm silahları eline alıp iyice bir inceledi. O kılıç gibi yakın ve sürekli kesen bir silah istemiyordu. Daha zarif ve kimsenin görmediği zamanlarda ani saldırı yapmak istiyordu. Kimsenin seçmediği o yaya gözlerini kestirdi. Şahin iki kılıç kullanabiliyordu o yüzden iki kılıç seçti kendine. Herkes birbirleri ile eşleştikten sonra öğretmen Şahin ve Oğuzu bilerek karşı karşıya koydu. İçinde garip duyguları vardı bunları bastıramıyordu. İkisine baktığından su ve ateşin savaşı gibi gözlerini büyülüyordu. Oğuz kendinden emin ilk saldırıyı yaptığından Şahin saldırıyı anında savurup tahta kılıcı beline vurmuştu. Oğuz " Bu nasıl olabilir? " diyerek o kırmızı gözleri ile mavi gözlere hükmetmeye çalışıyordu. Kılıcı öyle sert savurdu ki Şahin yine bu saldırıyı savursa bile tahta kılıcı kırılmıştı. Belki silah da yeteneği yoktu ama yaşıtlarına göre daha güçlü savurabilirdi. Tekrar ve tekrar birbirleriyle antrenman yapsalar da bir türlü Şahin'e vuramıyordu. İki kılıcın avantajını çok iyi kullanıyordu. Öğretmen "Oğuz belki kalkan ile denemelisin. Güçlü saldırıların var ama savunman çok zayıf." diyerek onu yönlendirmişti. Oğuz kalkanı alsa bile ilk başlarda garipsedi. "İşte bu !" diyerek ilk defa Şahin'e vurmayı becerebilmişti. Diğer öğrenciler bu ikilisinin kapışmasını hayretle izleyip örnek alıyorlardı. Alp yay antrenmanı yaparken bir türlü hedefi tam ortadan vuramıyordu. İlk günüydü bunu fazla takmıyordu tam bunlar olurken yanından bir ok geçerek tam ortadan vurmuştu. Kim bunu atan deyip arkasına baktığında kendi gibi yeşil gözleri olan, uzun arkadan bağlı sarı saçları olan Uçmağ'dı. Alp şaşkınlığını gizleyemeden "Nereden öğrendin böyle atış yapmayı?" Uçmağ "Babam çok iyi yay kullanır bana da o öğretti." Alp koşarak en sevdiği yere ormana gidip ağlamaya başladı. Babasının acısını hep yaşıyor bir türlü unutamıyordu. Nasıl unutsun ki, kolay mıydı babasız olmak. Tam hatırlayamasa da, babasına hep hayranlık duyar onun gibi olmak isterdi. Oğuz ise Alp'in aksine fazla üzülmez geçmişi çok takmazdı.
Günçiçek " Haydi uyanın çocuklar yemek hazır !" Alp hemen ellerini ve yüzünü yıkayıp ilk defa kıyafetlerini seçerken özen gösteriyordu çok geçmeden masada yerini almıştı. Ardından bir ses daha Günçiçek "Oğuz hadi geç kalacaksın !" Oğuz "Of, güçlenmek için bir engel daha." Her sabah kalkıp doğanın güzellikleri içerisinde kendini geliştiriyordu. Yaşına göre kaslı fiziği uzun boyu dikkatleri çekmek için bile yeterliydi.
Yemekten sonra yola koyulan iki kardeş köylerindeki yeni binayı hemen fark etmişlerdi. Uzun süredir ormandan fazla uzaklaşmayan bu gençler artık ormana uzak kalacaklardı bir süreliğine. Alp'in gözü sürekli etrafını izliyor yeni öğrencilere bakıyordu. Oğuz tam aksine kırmızı gözlerini ya havaya ya da yere dikiyordu. Konuşma bittikten sonra köyün çocukları artık ilk sıralarına oturmuşlardı. Öğretmen etrafı izlerken iki çocuğa gözü çarpmıştı biri kırmızı gözleri ile insanın içerisinde anlamsız bir ürperti yaratıyordu, diğeri mavi gözleri ile bakanın içini ısıtıyordu. Yavaş yavaş içeri girip sıraya oturmaya başlarken mahallede bu kadar gencin olduğunu bile bilmeyen bu ikili için durumlar biraz garip ilerliyordu. Öğretmen parmağı ile işaret ederek "Ayağa kalk ismini ve hayalini söyle sonra sırayla herkes söylesin. Oğuz" İsmim Oğuz hayalim: Bu adaletsiz düzene dur deyip ya da boş verin siz ne anlarsınız ki !" derken kırmızı gözlerinden bir damla yaş akmıştı kimse fark etmesin diye kafasını pencereye çevirdi. Sırayla öğrenciler isim ve hayallerini söylerken işte sıra o mavi gözlü çocuğa gelmişti, öğretmen bu sorunun cevabını çok merak ediyordu. Şahin "İsmim Şahin hayalim: En zirveye çıkıp bir kere geldiğim bu dünyaya bir kere daha benim gibi birinin gelmeyeceğini duyurmak istiyorum." Öğretmen bu iki öğrencinin cevaplarına çok şaşırmıştı sanki bunları söyleyen bir çocuk değil yetişkin bir insandı. Şahin zirveye çıkmak istiyordu. Oğuz, o zirveyi yıkmak istiyordu. Oğuz daha okulun ilk gününden hayaline ulaşmak için merdivenin ilk basamağını hedeflemişti. Bunlar olurken Alp "Öğretmenim siz kendinizi tanıtmadınız." Öğretmen "Özür dilerim kendimi tanıtmayı unuttum. İsmim Aldemir, Kaplan köyünden geliyorum."
Oğuz'un dikkatini çekmeyi başarmıştı ama dikkatini çeken öğretmen değil, Kaplan köyüydü çünkü Oğuz'un karşı olduğu bu düzen köyler ve bir saraydan oluşuyor. Köyün isimleri genelde o köyün en güçlü kişisinin ruh ikizinin ismi olur. Bu yüzden köy isimleri fazla uzun sürmez. Oğuz'un en büyük hedefi ise saray. Saray'ın ruh ikizi şu ana kadar ki en güçlü olan Aslan'ın elinde. Oğuz sarayı elde etmek istemiyordu, o sarayı yıkıp tüm köylerin bağlı olduğu büyük bir fikir vardı aklında. Aslında bunları düşünmek için çok erken olduğunun o da farkındaydı.
Okul dağıldıktan sonra koşarak koyunları otlatmaya çıkarmıştı. En sevdiği şey sürüyü otlatmaya çıkarmaktı bu sayede yalnız kalıyordu ve kendince kılıç ve dövüş antrenmanları yapıyordu. Sürüye saldıran hayvanları öldürerek içindeki siniri atıyordu. Çok yorulmuş ve sırtını bir kavak ağacına verirken uyuya kaldı. "Uyan, sürüye bir hayvan saldırıyor." gibi garip bir sesle irkilerek anlamadığı bir şekilde kılıcını çekip etrafına hızlıca bakınmaya başladı. Bu sefer sürüye saldıran bir sırtlan değil kurttu. Kafasını kaşıyarak ilk defa kurt saldırısı ile karşılaşıyordu ne yapacağını bilmiyor ilk defa korkuyordu. Ayakları titriyordu kalbi daha hızlı atmaya başlıyor bu sefer hiç karşılaşmadığı güçlü bir rakibin korkusuyla irkiliyordu. Gri ve kocaman olan bu kurt neredeyse Oğuz'un iki katıydı. Oğuz kaçmalı mıydı yoksa saldırmalı mıydı? Bir adım geriye gitti bu kaçmak için değil saldırmak için bir hamleydi. Bir şey sanki yolunda gitmiyordu, kurt sürüye saldırmak yerine Oğuz'a bakıyordu. Sonra aklına kurtların tek değil sürü halinde dolaştığını ve böyle kocaman bir kurdun tek olmayacağını düşündü. Bunların hepsini düşünürken kurt ortadan kaybolmuştu. Oğuz kırmızı gözlerini ovalayarak ne olduğunu kavramaya çalışıyordu "Galiba uyku sersemliği ile hayal görüyorum" diyerek sürüyü eve götürdü. Bu yaştaki çocuk için inanılmaz bir deneyimdi ilk defa annesine ve kardeşine bir şeyler anlatmak istiyordu ama bunun bir hayal olmasından korkuyordu.
Akşam yemeğinde somurtan Oğuz bu sefer yüzünde bir gülümseme ile yemek yiyordu. Kardeşi Alp bu durumu fark edip "Bugün bir şey mi oldu abi mutlu gözüküyorsun." Oğuz "Yaşın küçük anlatsam da inanmazsın" diyip başını okşayarak yatağına doğru hızlıca gitti. Gözlerini kapatıp hayal kurmaya başladı o kadar hayal içerisinde dalıp gitmişti bile.
Bugün öğrenciler ilk defa silahlarını seçecek ve silah eğitimi alacaklardı. Öğretmen bir kaç şey anlattıktan sonra herkes bir silah seçiyordu ve bunlar ahşaptı. Oğuz her zaman ki gibi kılıcı seçti. Alp çok heyecanlıydı tüm silahları eline alıp iyice bir inceledi. O kılıç gibi yakın ve sürekli kesen bir silah istemiyordu. Daha zarif ve kimsenin görmediği zamanlarda ani saldırı yapmak istiyordu. Kimsenin seçmediği o yaya gözlerini kestirdi. Şahin iki kılıç kullanabiliyordu o yüzden iki kılıç seçti kendine. Herkes birbirleri ile eşleştikten sonra öğretmen Şahin ve Oğuzu bilerek karşı karşıya koydu. İçinde garip duyguları vardı bunları bastıramıyordu. İkisine baktığından su ve ateşin savaşı gibi gözlerini büyülüyordu. Oğuz kendinden emin ilk saldırıyı yaptığından Şahin saldırıyı anında savurup tahta kılıcı beline vurmuştu. Oğuz " Bu nasıl olabilir? " diyerek o kırmızı gözleri ile mavi gözlere hükmetmeye çalışıyordu. Kılıcı öyle sert savurdu ki Şahin yine bu saldırıyı savursa bile tahta kılıcı kırılmıştı. Belki silah da yeteneği yoktu ama yaşıtlarına göre daha güçlü savurabilirdi. Tekrar ve tekrar birbirleriyle antrenman yapsalar da bir türlü Şahin'e vuramıyordu. İki kılıcın avantajını çok iyi kullanıyordu. Öğretmen "Oğuz belki kalkan ile denemelisin. Güçlü saldırıların var ama savunman çok zayıf." diyerek onu yönlendirmişti. Oğuz kalkanı alsa bile ilk başlarda garipsedi. "İşte bu !" diyerek ilk defa Şahin'e vurmayı becerebilmişti. Diğer öğrenciler bu ikilisinin kapışmasını hayretle izleyip örnek alıyorlardı. Alp yay antrenmanı yaparken bir türlü hedefi tam ortadan vuramıyordu. İlk günüydü bunu fazla takmıyordu tam bunlar olurken yanından bir ok geçerek tam ortadan vurmuştu. Kim bunu atan deyip arkasına baktığında kendi gibi yeşil gözleri olan, uzun arkadan bağlı sarı saçları olan Uçmağ'dı. Alp şaşkınlığını gizleyemeden "Nereden öğrendin böyle atış yapmayı?" Uçmağ "Babam çok iyi yay kullanır bana da o öğretti." Alp koşarak en sevdiği yere ormana gidip ağlamaya başladı. Babasının acısını hep yaşıyor bir türlü unutamıyordu. Nasıl unutsun ki, kolay mıydı babasız olmak. Tam hatırlayamasa da, babasına hep hayranlık duyar onun gibi olmak isterdi. Oğuz ise Alp'in aksine fazla üzülmez geçmişi çok takmazdı.