Olgular, insandan bağımsız olarak anlamlara ve değerlere sahiptir. Ölçülebilir somut nesneler için bunu doğrulamak ve ortak bir algıya varmak, ölçülemez soyutlar hakkında ortak bir anlayışa varmaktan çok daha kolaydır. Lakin somutlar için bile farklı şartlar altında aynı nesneden ya da olaydan alınan gözlemler karşılaştırılarak nesnenin ya da olayın farklı olduğu sonucuna varılmakta ve içinden çıkılamaz, faydasız tartışmalar ile zaman heba edilebilmektedir. Direkt olarak gözlemlenebilir bir karşılığa sahip olanlar için durum bu halde iken, somut bir karşılığı olmayan kavramlarda ortak bir kavrayışa varmak gayet meşakkatlidir. Fakat, topluluk halinde hareket edebilmek için ortak bir idrak en önemli ihtiyaçtır ve insan, toplu halde yaşamak zorunda olan sosyal bir varlıktır. Bu durumda olguların herkes için aynı anlama sahip olması da zorunludur. Bu da göstermektedir ki olgular, insandan bağımsız olarak anlamlara ve değerlere sahip olmaya mecburdur.
Fakat insan aynı zamanda kendi varlığını sürdürme içgüdüsü ile hareket etmeye yatkın bir yaratıktır. İnsanın bu hali, kavramları da kendine göre yorumlamasına sebep olmaktadır. Bunun için de güzel bir paravan mevcuttur, "görecelilik". Görecelilik kesinlikle yadsınabilir değildir. Herhangi bir durum; farklı insanlarda, farklı algılara ve tepkilere yol açar. Ama bu, olayı değiştirmez. Olayın aslı herkes için aynıdır ya da olayın, gözlemleyenlerden bağımsız bir gerçeği mevcuttur. Farklılığa sebep olan ise sadece çıkarımlardır. Bu da olaydan ziyade, insandan ötürüdür. Kavram için de bu geçerlidir. Fakat algılarını kendileri üzerine bina eden insanlar, niyetlerinden bağımsız şekilde bu durumu suiistimal edebilmekte ve bu, doğal ya da doğru olabilmektedir. Çünkü insan, yorumlamaya müsaittir ve insanı insan yapan da yorumdur. Lakin aynı zamanda insanın davranışları da yorumlarının sonucudur. Bu yorumlar kavramların aslında sahip oldukları değer ya da anlam ile ne kadar ilgisiz ise ortak hayatın çapı da o kadar dar olmaktadır. İnsanlar arasındaki ayrımlar; içinden çıkılmaz boyutlara ulaşmakta, kümeler içinde kümeler, evlerin içinde bile birbirine uzak, hatta neredeyse tek kişilik kümelere rastlanmaktadır. Bunun dönüşünde de düzensiz, zorunluluktan ötürü bir ortaklık, çarpık, bozuk, düzen kostümü giymiş bir keşmekeş hakim olmaktadır. Bu keşmekeş içinde; doğru, yanlış, güzel, çirkin, iyi ve kötü allak bullak bir hal almakta ve iyiler ile iyiler, doğrularla doğrular bile çarpışır hale gelebilmektedir. Her şeyin özünde ise insanın algısı yatmaktadır ama durmadan, yeniden ve yeniden başa dönersek; olgular, insandan bağımsızdır.
Fakat insan aynı zamanda kendi varlığını sürdürme içgüdüsü ile hareket etmeye yatkın bir yaratıktır. İnsanın bu hali, kavramları da kendine göre yorumlamasına sebep olmaktadır. Bunun için de güzel bir paravan mevcuttur, "görecelilik". Görecelilik kesinlikle yadsınabilir değildir. Herhangi bir durum; farklı insanlarda, farklı algılara ve tepkilere yol açar. Ama bu, olayı değiştirmez. Olayın aslı herkes için aynıdır ya da olayın, gözlemleyenlerden bağımsız bir gerçeği mevcuttur. Farklılığa sebep olan ise sadece çıkarımlardır. Bu da olaydan ziyade, insandan ötürüdür. Kavram için de bu geçerlidir. Fakat algılarını kendileri üzerine bina eden insanlar, niyetlerinden bağımsız şekilde bu durumu suiistimal edebilmekte ve bu, doğal ya da doğru olabilmektedir. Çünkü insan, yorumlamaya müsaittir ve insanı insan yapan da yorumdur. Lakin aynı zamanda insanın davranışları da yorumlarının sonucudur. Bu yorumlar kavramların aslında sahip oldukları değer ya da anlam ile ne kadar ilgisiz ise ortak hayatın çapı da o kadar dar olmaktadır. İnsanlar arasındaki ayrımlar; içinden çıkılmaz boyutlara ulaşmakta, kümeler içinde kümeler, evlerin içinde bile birbirine uzak, hatta neredeyse tek kişilik kümelere rastlanmaktadır. Bunun dönüşünde de düzensiz, zorunluluktan ötürü bir ortaklık, çarpık, bozuk, düzen kostümü giymiş bir keşmekeş hakim olmaktadır. Bu keşmekeş içinde; doğru, yanlış, güzel, çirkin, iyi ve kötü allak bullak bir hal almakta ve iyiler ile iyiler, doğrularla doğrular bile çarpışır hale gelebilmektedir. Her şeyin özünde ise insanın algısı yatmaktadır ama durmadan, yeniden ve yeniden başa dönersek; olgular, insandan bağımsızdır.