Öncelikle, yazacaklarımı İslam inancı kuvvetli birisi olarak yazmıyorum. Okurken dikkate almak istersiniz diye baştan belirteyim. Bir yaratıcının var olabileceğine, ama buna inanıp inanmamanın değil iyi bir insan olmanın önemli olduğunu düşünen birisiyim.
Sorunuza gelirsek: Kişisel yorumunuza ve inancınıza bağlı. İslam’ın indiği sırada günümüzdeki okulların muadili bir şey olmadığı için Kuran’da veya hadislerde bu konuda net bir ifade bulamazsınız. Ancak İslam, kolaylık dinidir, inananların işini zorlaştırmayı değil, kolaylaştırmayı amaçlar. Mesela 90 km üstü yola çıkacak olan kişilere kolaylık sağlanması açısından “seferi olma” durumu vardır. O dönemde 90 km ciddi bir yolken, bugün işe gidip gelmek için günde 90 km yol yapan binlerce insan var, 1-2 saatlik basit bir yoldan ibaret artık.
Bu noktada sizce, sabahtan akşama kadar okulda eğitim görüyor olmak, 90 km yol gitmenin hak ettiği kolaylığı hak eder mi, buna kendiniz karar vermelisiniz. Din ve ibadet, kişiyle yaratıcı arasında bireysel bir mevzudur. Önemli olan sizin niyetinizdir.
Bana kalırsa bir öğrencinin görevi, okuluna gidip en iyi şekilde eğitimini sağlamaktır. Açlık durumu, bilimsel olarak zihin gücünü etkilediği, yavaşlattığı kanıtlanmış bir durumdur. Beyin, depolanmış yağ ile değil doğrudan kandaki glukozla (şekerle) beslenir, yemek yemezseniz bu şeker aminoasit dediğimiz kas parçacıklarından üretilir, yani beyni besleyebilmek için vücut yağlardan önce kasları yıkar. Dolayısıyla öğrenciler oruçlarını başka bir zamanda tutmak için “bana kalırsa” geçerli bir sebebe sahiptir.
Şimdi bu konuda çeşitli dini otoritelerin yorumlarını atanlar olacaktır, ancak dediğim gibi din bireysel bir olgudur. Günün sonunda önemli olan sizin niyetiniz. İsterseniz düşüncelerini mantıklı bulduğunuz ve saygı duyduğunuz bir dini otoriteye inanırsınız, isterseniz içinizden geldiği gibi yaşar ve sorumluluğunu kabul edersiniz.