1,5 yıl önce bitirip, bitirdikten sonra 1-2 hafta boyunca boşlukta kalıp durduk yere ağladığım (ciddi ciddi) bir oyundur RDR2. (hala bile Arthur'un ölümündeki şarkıyı dinlerken veya herhangi bir yerde resim olarak görsem bile gözümden yaş geliyor.)
John'un kısmına gelirsek, abigail ile at arabasında başladığınız yerden sonra bitmiyor, daha ilerisi var. Hikayeyi anlamamak içinde kusuruma bakmayın ama zorlamanız lazım, oyun hikayeyi çok anlaşılır bir şekilde anlatıyor zaten.
Oyunda side Quest'ler ve random Quest'ler var zaten yüzlerce. Eğer hepsini Arthur'la iken bitirmediyseniz daha çıkacaktır. (John'la beraber New austin açılıyor zaten daha fazla random ve side Quest demek). Bunlar dışında oyunda 15 tane challenge var, tüm hayvanları bulabilirsin ve %100'leyebilirsin. Hikaye değil, ilerlemeyi %100'lemediğin sürece sıkılman biraz zor.
Oyun yavaş bir oyun, bu yüzden kimseyi sevmediği/sevemediği için yargılamıyorum/yargılamayacağımda. ama oyunun amacı da bu zaten; gerçekçilik. Oyunda süper kahraman değiliz, bir yerden diğer yere hızlıca uçmuyoruz, atımız var onun ile bir yerden bir yere gidiyoruz. Hayvanları sıra tabanlı oyunlar gibi avlamıyoruz, gizlenmemiz ve uzun süreler bekleyebilmemiz lazım. Gerçek hayatta hayat nasıl yavaş geçiyor, bu oyunda da aynı şekilde geçiyor.