Mimarlık mı matematik mi?

OnePC

Kilopat
Katılım
12 Mart 2021
Mesajlar
6.671
Makaleler
7
Çözümler
9
Yer
Türkiye
Merhaba. Ben aslında mimar olmak istiyorum. Evlere karşı, inşaatlara karşı çok ilgim var. Konuşma sorunumda var. Doğuştan kekemelik. Biraz zorlansamda zaten çizim vs. yapacağım. Çok bir sıkıntı olmaz diye düşünüyorum. Ne kadar tedavi olarak azaltsamda kalıcı olarak gitmeyecek. Bunu biliyorum. Ama mimarlıkta çok fazla mezun ve işsizlik çok var diyorlar. Bende matematiği çok seviyorum. Acaba matematik öğretmeni mi olsam diyorum. O konuda çevremde var. Sıkıntıda yaşamam. İleride kendi ofisimi açacak durumumda var.

Mimar olsam bile kendi işimi yapacak imkanım var ama çevre lazım. Ama dediğim gibi konuşma sorunum olduğu için öğretmen olmam zor. Bu konuşma sorununu ortadan kaldırırsam mimarlık mı matematik öğretmenliği mi sorusuna ne dersiniz? Hangisi iyidir sizce? Hangisinin önü daha açıktır?
 
İlgi alanlarınıza ve oluşturmak istediğiniz iş kariyerine elbette saygı duyuyorum ancak bu konularda karar alırken bulunduğunuz ülkenin konjonktürünü de değişken olarak bahsi geçen olaya dahil etmeniz gerek.

Eğer gerçekten yalnızca bu iki disiplin arasında bir karar vermek ve o yönde kariyerinizi inşa etmek istiyorsanız sizlere söyleyebileceğim tek şey; kendinize her ihtimale karşı bir "Acil Çıkış Kapısı" oluşturmanızdır. Başka bir ifadeyle, ülkemizin ekonomik, akademik ve iş hayatı standartları bakımından oldukça çetin şartlardan geçtiği herkes tarafından bilinmekle birlikte uluslararası istatistik kuruluşlarında da durum oldukça vahim gözükmektedir. İlerleyen yıllarda bu konjonktür daha iyi bir noktaya taşınabileceği gibi daha kötü bir noktaya da evrilebilir. Bu bağlamda özel sektörde düzenli ve sürekli olarak aranan, nitelikli/vasıflı olarak belirtilen herhangi bir meslek dalını öğrenmeniz, ilerleyen yıllarda belirlediğiniz hedefe ulaşamadığınızda "Acil Çıkış Kapısı" mahiyeti görerek sizi sıkıntıdan kurtarabilir. (Şahsi düşüncemdir, tavsiye niteliğindedir.)
 
Son düzenleme:
Mimarlık oku , öğretmenliğin atamaları ve iş imkanları çok azaldı özel okulda asgari ücrete çalışıp kendini yakma kutsal bir meslek olsa da ülkede değeri azaldı.
 
Mimarlıkta da işsizlik çok var diyorlar.
Üniversitede network ve sosyallik kapıyı açıyor bu mühendislik ve mimarlık için geçerli , konferanslara katılıp şirket ziyaretlerinde görev alırsan ve güzel bir yerde stajını yaparsan işin olur. Üniversitede ot gibi takılıp sadece dersleri geçeyim diplomayı alayım dersen olmaz bu mesleklerin olayı budur.
 
İlgi alanlarınıza ve oluşturmak istediğiniz iş kariyerine elbette saygı duyuyorum ancak bu konularda karar alırken bulunduğunuz ülkenin konjonktürünü de değişken olarak bahsi geçen olaya dahil etmeniz gerek.

Eğer gerçekten yalnızca bu iki disiplin arasında bir karar vermek ve o yönde kariyerinizi inşa etmek istiyorsanız sizlere söyleyebileceğim tek şey; kendinize her ihtimale karşı bir "acil çıkış kapısı" oluşturmanızdır. Başka bir ifadeyle, ülkemizin ekonomik, akademik ve iş hayatı standartları bakımından oldukça çetin şartlardan geçtiği herkes tarafından bilinmekle birlikte uluslararası istatistik kuruluşlarında da durum oldukça vahim gözükmektedir. İlerleyen yıllarda bu konjonktür daha iyi bir noktaya taşınabileceği gibi daha kötü bir noktaya da evrilebilir. Bu bağlamda özel sektörde düzenli ve sürekli olarak aranan, nitelikli/vasıflı olarak belirtilen herhangi bir meslek Dalin'ı öğrenmeniz, ilerleyen yıllarda belirlediğiniz hedefe ulaşamadığınızda "acil çıkış kapısı" mahiyeti görerek sizi sıkıntıdan kurtarabilir. (şahsi düşüncemdir, tavsiye niteliğindedir.)

Hocam siz hangi sektörlerde ve ne yolda ilerlemeyi tavsiye edersiniz? Her ne kadar kişiden kişiye çok değişse de umutlu ve umutsuz işler, sektörler belli. Birkaç kere daha denk geldim forumda size ve merak ediyorum düşüncenizi.
 
Hocam siz hangi sektörlerde ve ne yolda ilerlemeyi tavsiye edersiniz? Her ne kadar kişiden kişiye çok değişse de umutlu ve umutsuz işler, sektörler belli. Birkaç kere daha denk geldim forumda size ve merak ediyorum düşüncenizi.
Merhabalar, geç geri dönüş için kusuruma bakmayın. Bu aslında oldukça kompleks bir soru, kendi düşüncemi belirtmeden önce birkaç hususa açıklık getirmekte fayda olacağını düşünüyorum.

Bireyin öncelikle kendisini tanıması ve bireysel farkındalığını arttırması taraftarıyım. Kendisiyle özdeşleşeceği mesleği/ana hedefi iyi düşünmelidir, istediği mesleğin/ana hedefin teknik ve sosyal beceri gereksinimlerini iyi kavramalıdır.

Sonrasında birey belirlemiş olduğu bu ana hedefi "Somut Meslek" ve "Soyut Meslek" çerçevesinde değerlendirmelidir. Somut meslek, teknik beceri gereksinimlerinin oldukça fazla olduğu, nitelikli meslek olarak adlandırılan ve ülkenin GSYİH'sine de ciddi katkıda bulunması sebebiyle gelir olanağı genellikle orta ve ileri düzey tecrübede yüksek olan iş kollarını ifade etmektedir. Soyut meslek ise, sosyal becerilerin ön planda olduğu, genellikle ülke içerisinde iş olanaklarının son derece kısıtlı olduğu ve ülkenin GSYİH'sine oldukça düşük düzeyde katkıda bulunması sebebiyle tecrübe düzeyi fark etmeksizin genellikle gelir olanaklarının düşük olduğu iş kollarını ifade etmektedir.

Bu bağlamda birey ana hedef/meslek olarak kendisine bir "Somut Meslek" belirlediyse ciddi düzeyde bir endişeye kapılmasına gerek yoktur. Ancak birey ana hedef/meslek olarak kendisine bir "Soyut Meslek" belirlediyse endişelenmesi gerekmektedir. Çünkü hayatını idame ettirme ve ekonomik bağımsızlığını ilan etme bakımından birey ülke standartları içerisinde çok ciddi sorunlarla karşılaşacaktır.

"Soyut Meslek" benimsediği takdirde bireyin yapması gereken ise uzun süreler severek yürütebileceği ve orta-ileri düzey tecrübe çerçevesinde yüksek gelir kaynağı olan bir "Somut Meslek" benimsemesidir. Bununla birlikte mevcut konjonktürde iş olanaklarını ve gelişen teknolojide sürdürülebilir olup olmadığını iyi anlamalıdır. Unutulmamalıdır ki ülke standartları içerisinde emeklilik yaşı 65'tir. İlerleyen süreçlerde ekonomik bağımsızlığını kazanabildiği ve gözle görülür bir maddi güce eriştiği takdirde birey ana hedefine yoğunlaşmalıdır.

Asıl sorunuza gelecek olursak, kendi adıma konuşmam gerekirse "Acil Çıkış Kapısı" olarak imalat sanayisinde ve savunma sanayisinde pozisyon almak üzere "operatör, teknisyen, tekniker, kontrol, montaj, otomasyon, tamir-bakım" alanlarına odaklanmayı tercih ederim. Sonuç olarak bu alanlar ülkenin bel kemiği niteliğinde ve o alanlarda pozisyon almak başlangıçta çetrefilli olsa bile ilerleyen süreçlerde iyi bir avantaj olacaktır (ayrıca daha lise yıllarımdan elde ettiğim tecrübeler dahilinde ilgi duyduğum alanlardır).

(Tüm açıklamalar şahsi düşüncemdir, tavsiye niteliğindedir.)
(Ortaya atılan terimlerin tanımlamalarında günümüz standartlarına oranla birkaç tezatlık içeren ifade bulunabilir, bunun sebebi konunun kompleks olması ve benim anlaşılabilir olması için basite indirgememle alakalıdır.)
 
Son düzenleme:
Merhaba, geç geri dönüş için kusuruma bakmayın. Bu aslında oldukça kompleks bir soru, kendi düşüncemi belirtmeden önce birkaç hususa açıklık getirmekte fayda olacağını düşünüyorum.

Bireyin öncelikle kendisini tanıması ve bireysel farkındalığını arttırması taraftarıyım. Kendisiyle özdeşleşeceği mesleği/ana hedefi iyi düşünmelidir, istediği mesleğin/ana hedefin teknik ve sosyal beceri gereksinimlerini iyi kavramalıdır.

Sonrasında birey belirlemiş olduğu bu ana hedefi "somut meslek" ve "soyut meslek" çerçevesinde değerlendirmelidir. Somut meslek, teknik beceri gereksinimlerinin oldukça fazla olduğu, nitelikli meslek olarak adlandırılan ve ülkenin Gsyih'sine de ciddi katkıda bulunması sebebiyle gelir olanağı genellikle orta ve ileri düzey tecrübede yüksek olan iş kollarını ifade etmektedir. Soyut meslek ise, sosyal becerilerin ön planda olduğu, genellikle ülke içerisinde iş olanaklarının son derece kısıtlı olduğu ve ülkenin Gsyih'sine oldukça düşük düzeyde katkıda bulunması sebebiyle tecrübe düzeyi fark etmeksizin genellikle gelir olanaklarının düşük olduğu iş kollarını ifade etmektedir.

Bu bağlamda birey ana hedef/meslek olarak kendisine bir "somut meslek" belirlediyse ciddi düzeyde bir endişeye kapılmasına gerek yoktur. Ancak birey ana hedef/meslek olarak kendisine bir "soyut meslek" belirlediyse endişelenmesi gerekmektedir. Çünkü hayatını idame ettirme ve ekonomik bağımsızlığını ilan etme bakımından birey ülke standartları içerisinde çok ciddi sorunlarla karşılaşacaktır.

"Soyut meslek" benimsediği takdirde bireyin yapması gereken ise uzun süreler severek yürütebileceği ve orta-ileri düzey tecrübe çerçevesinde yüksek gelir kaynağı olan bir "somut meslek" benimsemesidir. Bununla birlikte mevcut konjonktürde iş olanaklarını ve gelişen teknolojide sürdürülebilir olup olmadığını iyi anlamalıdır. Unutulmamalıdır ki ülke standartları içerisinde emeklilik yaşı 65'tir. İlerleyen süreçlerde ekonomik bağımsızlığını kazanabildiği ve gözle görülür bir maddi güce eriştiği takdirde birey ana hedefine yoğunlaşmalıdır.

Asıl sorunuza gelecek olursak, kendi adıma konuşmam gerekirse "acil çıkış kapısı" olarak imalat sanayisinde ve savunma sanayisinde pozisyon almak üzere "operatör, teknisyen, tekniker, kontrol, montaj, otomasyon, tamir-bakım" alanlarına odaklanmayı tercih ederim. Sonuç olarak bu alanlar ülkenin bel kemiği niteliğinde ve o alanlarda pozisyon almak başlangıçta çetrefilli olsa bile ilerleyen süreçlerde iyi bir avantaj olacaktır (ayrıca daha lise yıllarımdan elde ettiğim tecrübeler dahilinde ilgi duyduğum alanlardır).

(Tüm açıklamalar şahsi düşüncemdir, tavsiye niteliğindedir.)
(Ortaya atılan terimlerin tanımlamalarında günümüz standartlarına oranla birkaç tezatlık içeren ifade bulunabilir, bunun sebebi konunun kompleks olması ve benim anlaşılabilir olması için basite indirgememle alakalıdır.)

Haklısınız hocam ancak son zamanlarda teknik bilgiyi yoğun gerektiren mühendisliklerde de kaygı düzeyi fazlasıyla arttı. Kötü çalışma şartları, yoğun çalışma saatleri, işsizlik sorunları vs. hat safhada. Bunlar bile bu haldeyken zaten daha iletişim odaklı bölümlerde durum çok daha kötü bir hale geldi. Bu durumda insanlar özel sektörden iyice soğudular herkes kamu kurumlarında bir memurluk kovalıyor. Onlar da son zamanlarda azalan kontenjanlara bağlı olarak bayağı zorlaştı. Şu an dediğiniz konumda rahat olan insanlar biraz daha ekstrem somut meslek sahipleri doktor, pilot, gemi kaptanı vs. bu durumda ben de pek çok tanıdığım insan da önünü göremiyor ve ekonomik bağımsızlık elde etmekte çok zorlanıyor. Acil çıkış olarak yapılabilecek meslekler geçerliliğini korusa da takdir edersiniz ki bir eğitim sistemi içinde yıllarını geçirmiş insanların gerçekten zor duruma düşmedikçe o mesleklerin zorluğuyla uğraşması pek mümkün değil. Herkes az maaş da olsa bildiği işi seçecek ve mutsuz olacak. O yüzden burada bir çıkmaza giriyoruz ve nasıl çıkarız bilmiyorum.
 
Haklısınız hocam ancak son zamanlarda teknik bilgiyi yoğun gerektiren mühendisliklerde de kaygı düzeyi fazlasıyla arttı. Kötü çalışma şartları, yoğun çalışma saatleri, işsizlik sorunları vs. hat safhada. Bunlar bile bu haldeyken zaten daha iletişim odaklı bölümlerde durum çok daha kötü bir hale geldi. Bu durumda insanlar özel sektörden iyice soğudular herkes kamu kurumlarında bir memurluk kovalıyor. Onlar da son zamanlarda azalan kontenjanlara bağlı olarak bayağı zorlaştı. Şu an dediğiniz konumda rahat olan insanlar biraz daha ekstrem somut meslek sahipleri doktor, pilot, gemi kaptanı vs. bu durumda ben de pek çok tanıdığım insan da önünü göremiyor ve ekonomik bağımsızlık elde etmekte çok zorlanıyor. Acil çıkış olarak yapılabilecek meslekler geçerliliğini korusa da takdir edersiniz ki bir eğitim sistemi içinde yıllarını geçirmiş insanların gerçekten zor duruma düşmedikçe o mesleklerin zorluğuyla uğraşması pek mümkün değil. Herkes az maaş da olsa bildiği işi seçecek ve mutsuz olacak. O yüzden burada bir çıkmaza giriyoruz ve nasıl çıkarız bilmiyorum.
Söylediklerinizin mevcut duruma ithafen ne yazık ki hepsine katılıyorum. Ek olarak; zaten biraz olsun düşünüldüğünde konu artık "birey" unsurunu tamamen, "toplum" unsurunu ise kısmen aşmış vaziyette. Konu artık sektöre yön veren yatırımcıların, iş kolu üreticilerinin, bürokratların, teknokratların ve siyasal kişiliklerin ellerinde. Sektörde pozisyon alanlar ve alamayanlar kendilerine verilen demokratik haklardan (grev, protesto vs.) istifade etmek dışında sektöre yön verebilecek hiçbir hakka ya da güce sahip değiller. Bu durumda yapılabilecek iki şey; değişen konjonktüre uyum sağlamak ve bahsi geçen kişiliklerin pozitif reform niteliğinde atılım gerçekleştirmelerini beklemektir.

Yorumunuz için de ayrıca teşekkür ederim.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı