Nerdeyse bütün işler için iyi paraları "aranan adam" sıfatına ulaşanlar kazanıyor. Yani rekabet olarak düşünebilirsin. Günümüz kapitalist sisteminde işler, minimum gider maksimum gelir şeklinde. En az maliyet ile en çok kârı yapıp sermayesine servetine servet katmak isteyen iş adamlarıyla dolu etraf. Yani biz sermayedar olmayan işçi sınıfı, bu sermaye sahiplerine hizmet etmek için yaşıyoruz. Bu sermaye sahibi insanlar neden normal halktan daha uzak daha lüks daha ayrı yerlerde yaşıyor. Çünkü onların alemi farklı. Adamlar kendilerini bambaşka tür olarak ayırmışlar. Günümüz okul sistemi ise seni bu sermaye sahipleriyle olabildiği kadar iletişimini kesmek üzerine kurulu. Çark o kadar iyi dizayn edilmiş ki bütün sistem bunlara hizmet ediyor. Bizleri de ufak vaatlerle kandırıyorlar. Çalışırsan emek verirsen üretime katkı yaparsan sen de istediğin her şeyi satın alabilirsin sloganıyla insanları ağlarına düşürüyorlar. İnsanlar için de mal sahibi olmak gücün göstergelerinden biridir. Ne kadar çok malın olursa o kadar güçlü görünürsün. Ne kadar güçlü görünürsen o kadar çok egonu tatmin edersin. Yani ihtiyacın olmamasına rağmen sırf ikinci bir arabayı almak için kendini tüketirsin. Yani ortada bir paradoks var. Ya da kısır döngü diyelim. İnsanlar bir şey sahibi olmak için var gücüyle sisteme hizmet ediyor ama sistem onların ağzına sadece peynir atıyor. Yani kapana peynir koyup fareyi kapana kıstırıyor. Bizler ise bu içine doğduğumuz sistemde sermaye sahibi bir ailede doğmadığımız için, sermaye sahibi derken öyle klasik bir sermayeden bahsetmiyorum yani orta gelirlinin elinde olan 2 3 milyon tl bir sermaye değildir bu başka bir mevzu. Biz bu sınıfta doğmadığımız için, ve maaşlı çalışma düzeninden de sıyrılamadığımız için, bari seçeceğimiz iş en mantıklısı olsun. Kötünün iyisini seçelim diye düşünüyoruz. Yani günün sonunda aynı veya yakın maaş alacaksam, neden gidip hamallık yapayım, daha rahat iş yaparım mantığıyla bakıyoruz ki bu da zaten olması gerekendir. Sistemden çıkış yolu yoksa ve alışmak zorundaysak o zaman bu hasarı minimum atlatmak gerekir. Yani emekli olana kadar sabah 8 akşam 5 çalışacaksan bu durumun bile en rahat halini istersin. Maalesef içinde bulunduğumuz durum içler acısı ve acınası haldeyiz. Ülkenin yarısı asgari ücret veya bir tık üstüne çalışıyor. Biz ise en azından karın tokluğuna ve kira faturalara talim bir maaşı olan iş peşindeyiz. Hayatı da idame ettirmemiz lazım. Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli. Bu diyardan gitmeyi, seçen adama edecek tek lafım yok. Bu deveyi de güderken bu hasarı minimum atlatmak istiyoruz. Yaratıcı hepimizin yardımcısı olsun eğer bizi duyuyorsa