Merhaba, sn. Recep Baltaş; bu aslında dünyada insanlara çok fazla güvenmekten dolayı olan ve gerçekleşen bir olaydır. Bunun olmaması aslında vicdani sorumlulukla gerçekleşir, ahlaki olgunlukla (Bu konuyu detaylı olarak 2 gün daha önceki bir soruya istinaden yazdım) gerçekleşebilir.
Eski İstanbul'da (Çocukluğumdan iyi hatırlıyorum) arkadan da önden de binilse bi köşede oturan biletçiler seni anında karşılar, biletini anında da keserdi, en güzeli de belki buydu. Minibüslerde de bir minibüs muavini (kaptanın bir yardımcısı) yer alırdı, asıl para toplama veya bedavacıları takip etme işi onların sorumluluğundaydı. Zaten ne olduysa bu yardımcılar, bilet kesenler, vb. devreden çıkıp milletin salt vicdanına çok güvenilmesiyle ve yalnız kalan sürücülerle bu olaylar artarak da olmaya başladı. Şoföre kızıp bütün yolcuların hayatını tehdit ederek küfür edip darp edenler, şoföre yumruklar, tekmeler sallayanlar, vb. tüm olumsuzluklar yalnız ve savunmasız kalan bu sürücüler zamanında oldu, eski zamanlardaki biletçilerin, muavinlerin olduğu zamanlardan daha fazla bir artış zaman içinde artarak gerçekleşmiş oldu.. Marketlerde değerli elektronik eşyalara alarmlı sensörlerin, güvenlik kameralarının, vb. hırsızlık emniyeti olarak konması da çoğu zaman hiç işe yaramadı, ahlaki vicdandan yoksunlar yine hırsızlık adına yaptılar yapacaklarını, milletin gözünün içine baka baka ve yakalanacaklarını bile bile yine yaptılar tüm bu eylemlerini.
Belediyeye ait olan bir belediye otobüsünde akbili (otobüs biletini) ödemeyenler aslında İstanbul Belediyesi> İstanbul Belediye Başkanlığı > Devlet Hazinesi yoluyla aracın günlük motorin, yedek parça, aracı sürenin sürücü bedeli, amortisman, vb. harcamasına veya ne karına/ne zararına katılmayıp devletin bu yolla olan gelirini direk zarara sokan vergi yüzsüzleri ile ayni kefeye konmalı ve değerlendirilmelidir. Araçlarda bile bile bedava yolculuk yapmak herkesin kendi vicdanı ve kendi ahlaki sorumluluğundadır.
Bana ve aileme üzerimizde hiç para olmadığı halde (Mevcut asaletimiz ve soyadımız aslında
kendi kredimizdir) otomobil lastiklerini, aküsünü, vb. güvenle ve hiç düşünmeden nüfus cüzdanı bile almadan bize elden teslim edip " paranıza ulaşınca getirip bize ödersiniz" şeklinde Kayseri esnafı tarafından bize dendiğinde, o gece sabaha kadar bunun borcunu düşünüp uyuyamıyorsak ve alacaklı olanın "Acaba gelecek mi?" sorusunu sormasını düşünmeye bile fırsat bulamadan sanayiye gidip bu borcumuzu o gün ve o dakika anında kapatmaya çalışıyorsak, bu aileden gelme bir dürüstlük ve doğruluğa sahip çıkmamızın (İsmet İnönü çok yakın akrabamızdır çünkü) açık bir delilidir, önce genetik olarak bu asalet aileden size gelecek ve sonra dış ortamlarla bu iyice olgunlaşacak ahlaki bir sorumluluktur, bir hırsız olabilmek veya hiç olmamak, yanlış yola sapmak veya doğru yolda yürüyebilmek belki bu kadar kadar basittir. Kolay gelsin