Bu ülkede artık yaşamak istemiyorum

Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur hocam. Gördünüz yurtdışında bize neler neler diyorlar. O kadar yardım ettiğimiz Arap'lar bile bize isyan ediyor sırf ermenilere savaş açtık hakkımızı aradık diye. Yurtdışında şu an buradaki Suriyeliler gibi olacaksın senden nefret edecekler yaptığın her şey gözlerine batacak. Onun dışında kadın cinayetleri konusunda haklısınız ama bir ülkeyi devlet değil halk yönetir. Koyunlar sustuğu sürece kurtlar tek tek avına devam eder.
Almanları bu konuda kendimize feyz almalıyız. Tam yok oldular derken bir de baktık ki dünyanın en güçlü ülkeleri arasına adını yazdırdılar.
 
Bazen İsveç'e gitmeyi orada yaşamayı düşünüyorum, araştırıyorum. YouTube üzerinden Hüseyin Mutlu'yu ve bazı İsveç'te yaşayan Türkleri izliyorum. İnsan gibi yaşıyorlar, devletleri onlara destek veriyor.

Bazen bende gideceğim, kızım/oğlum benden daha iyi bir eğitim alacak. Daha iyi şartlarda yaşayacak diyorum. Sonra diyorum ki bunlar vatanımızda neden olmasın?

İnanıyorum ki bizim nesilimiz ülkeyi istenilen seviyeye getirecek. İnanıyorum ki Atatürk'e, ilkelerine ve görüşlerine yaraşır bir şekilde olacağız. İnanıyorum ki bizim nesilimiz borç ödeyecek.

İnanıyorum ki 2. dünya savaşında 2 tane atom bombası yemesine karşın küllerinden doğan Japonya gibi olacağız. İnanıyorum ki 2. dünya savaşı sonrasında ellerinde hiçbir şey kalmayan vatanları bölünen Almanya gibi çalışkan olacağız.

Ama en önemlisi eğitim sistemimizi düzeltmemiş lazım. Yoksa bunların hepsi boş umutlardan başka bir şey olmaz.
 
Başlıktan çıkarılacak dersler:
1) Bir konuya duygusal bakanların sayısı, objektif bakanlara yakın ya da onlardan fazlaysa o konu "tartışılamaz". Önce duygusal yaklaşımların denklemden uzaklaştırılması gerekir. Milliyetçilik duygusu, yaklaşık 1400 yaşında bir duygudur. Artık insanların doğduğu andan itibaren her öğrendikleri bilginin içinde yudum yudum yer alır. Haliyle ondan sıyrılıp, ülkelere bir ürün gibi yaklaşıp, "alıcı gözle" bakmak herkes için aynı kolaylıkla değildir.

2) Yukarıda anlattığım da kötü bir şey değildir. Bir bağlılık duygusu özünde kötü değildir zaten. Ancak bu, bağlılık duygularının tartışmayı imkansız hale getiren unsurlar olduğu gerçeğini de değiştirmez.

3) Ülkemizle ilgili can sıkan ve özellikle gençleri biktiran asıl nokta; bugünümüzün dünden kötü olması ve yarınımızın ise daha da kötü görünüyor olmasıdır. Ekonomi, kültür, şiddet, eğitim, bilim gibi başlıklarda sürekli kötüye giden bir halde yaşıyoruz. Bu kötüye gidişat, ülkemizin ülke olarak daha da göze batmasına sebep olan ana unsur bence.

4) Arada sırada bahsedilen "diğer ülkelerde durum daha kötü, orada kadınları kesip akşam çorbaya katıyorlarmış" konusuna azıcık değineyim. İlk olarak Japonya'yı aradan çıkaralım. Japonya; Türkiye'nin teknolojide aşırı gelişmiş, seksi tabu olmaktan çıkarmış halidir. Diğer karakteristik özellikleri bize oldukça benzer. Ataerkil yapısı tartışılmaz, büyüklere saygıda kusur edilmez, kadın erkekten düşük seviyededir. Kafa karıştıran bir "aynı anda açık ama aynı anda tartışılamaz unsurlarla dolu" bir kültürü vardır. Bu yüzden çok yüksek intihar oranına sahiptir.

Avrupa'ya gelelim. Öncelikle, "Avrupa'da kadın ölümleri daha fazla, orada kadına karşı işlenen suçların sayısı daha fazla" gibi söylemleri bir açıklığa kavuşturalım. Bu tip anketlerde yasal farklılıklar ele alınmıyor. Örneğin, Hollanda'da bir kadının size 3 kez hayır demesinden sonra hala onunla konuşmaya çalışıyorsanız (bakın, konuşmak sadece) suç işlemiş sayılıyorsunuz. Veyahut, bir kadın istememesine rağmen kocası (evet, kocası) onunla anal ilişki yaşamakta ısrarcı ise kadının mahkeme başlatma hakkı bulunuyor.

Hatırı sayılır miktarda Avrupa ülkesinde böyle hassas kanunlar var. Parkta (umuma açık yerlerde) bir kadına gidip tanışmadl esnasında elinizi omzuna koydunuz diye sıkıntı yaşayabilirsiniz. İşte o anketlerde böyle suçlar yer alıyor. O yüzden bizim ülkemizin anketlerdeki görüntüsü daha iyi cikiyor. Zira bizde çoğu şey suç sayılmaz ikrn, sayılanların bir çoğu da mahkemeye kadsr gitmiyor.

Ülkemizde bu tip davaları görmek imkansızdır. Çünkü kültürümüzü yoruma açıklığı bir yana, insanlar da çok kolay yalan söyleyebilmekte ve kadınlar kendilerini anlatmakta zorluk yaşamaktadırlar.

Kanundan önce müdahale etmek yine kültürümüzün bir parçasıdır. Bundan 20 yıl önce polise giden bir kadın dayak yediğini söylediğinde o polis gidip kocasıyla sert bir konuşma yapabiliyordu. Bugün polise giden kadına "sen de kocanın dediğini yap azıcık" deniliyor.

5) Son olarak; dünyanın bütün ülkelerinde, hatta bütün sokaklarında suç işlenmiştir. Tarihi temiz yer yoktur. Bunu da bir argüman olarak sunmak anlamsızdır. Yani gitmek isteyen birine "başka yer gidince orası da kötü, orada böyle şeyler yok mu sanıyorsunuz" cümlesini kurduğunuzda geçerli bir karşıt düşünce sunmuş olmuyorsunuz. Biraz düşünen herkes dünyada suçun olmadığı bir ülkenin var olmadığını farkındadır zaten.
 
Bu Ülkede Sen Yaşıyorsun! bu linkte Recep Baltaş şunu diyor:

Bütün bunların sebebi Araplar'ın kültürünü alıp benimsemiş olmamızdır. Türkler ne zaman bu aptal dogmalarla tanışmış, işte o zamandan beri kadına diğer Orta Doğu ülkeleri gibi ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya başlamıştır. Bir zamanlar at üstünde gezen kadın, bugün çöp torbasından hallice kıyafetlere sokulmaktadır. Kadını ve erkeği ayıran bu zihniyete sahip bir toplumdan sağlıklı bireyler çıkmasını bekleyemezsiniz.

doğru diyor.
 
Bu Ülkede Sen Yaşıyorsun! bu linkte Recep Baltaş şunu diyor:

Bütün bunların sebebi Arap'lar'ın kültürünü alıp benimsemiş olmamızdır. Türkler ne zaman bu aptal dogmalarla tanışmış, işte o zamandan beri kadına diğer Orta Doğu ülkeleri gibi ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya başlamıştır. Bir zamanlar at üstünde gezen kadın, bugün çöp torbasından hallice kıyafetlere sokulmaktadır. Kadını ve erkeği ayıran bu zihniyete sahip bir toplumdan sağlıklı bireyler çıkmasını bekleyemezsiniz.

Doğru diyor.

Sana tamamiyle katılıyorum. Eskiden savaşçı olan kadınlarımız şimdi ninja oldu
 
Arkadaşlar işlerimden dolayı kayboldum. Arkamdan konuşan, kendisini zeki zanneden ve yazılan şeylerden hem beni hem de başkalarını aşağılamaya çalışan arkadaşlara cevabım olsun. Konuyu da kilitleyebilirler. Bu konuda çıkarılacak şeyleri sanırım tartışırken çıkarttık. Daha fazla uzatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Başlıktan çıkarılacak dersler:
1) Bir konuya duygusal bakanların sayısı, objektif bakanlara yakın ya da onlardan fazlaysa o konu "tartışılamaz". Önce duygusal yaklaşımların denklemden uzaklaştırılması gerekir. Milliyetçilik duygusu, yaklaşık 1400 yaşında bir duygudur. Artık insanların doğduğu andan itibaren her öğrendikleri bilginin içinde yudum yudum yer alır. Haliyle ondan sıyrılıp, ülkelere bir ürün gibi yaklaşıp, "alıcı gözle" bakmak herkes için aynı kolaylıkla değildir.

2) Yukarıda anlattığım da kötü bir şey değildir. Bir bağlılık duygusu özünde kötü değildir zaten. Ancak bu, bağlılık duygularının tartışmayı imkansız hale getiren unsurlar olduğu gerçeğini de değiştirmez.

3) Ülkemizle ilgili can sıkan ve özellikle gençleri bıktıran asıl nokta; bugünümüzün dünden kötü olması ve yarınımızın ise daha da kötü görünüyor olmasıdır. Ekonomi, kültür, şiddet, eğitim, bilim gibi başlıklarda sürekli kötüye giden bir halde yaşıyoruz. Bu kötüye gidişat, ülkemizin ülke olarak daha da göze batmasına sebep olan ana unsur bence.

4) Arada sırada bahsedilen "diğer ülkelerde durum daha kötü, orada kadınları kesip akşam çorbaya katıyorlarmış" konusuna azıcık değineyim. İlk olarak Japonya'yı aradan çıkaralım. Japonya; Türkiye'nin teknolojide aşırı gelişmiş, seksi tabu olmaktan çıkarmış halidir. Diğer karakteristik özellikleri bize oldukça benzer. Ataerkil yapısı tartışılmaz, büyüklere saygıda kusur edilmez, kadın erkekten düşük seviyededir. Kafa karıştıran bir "aynı anda açık ama aynı anda tartışılamaz unsurlarla dolu" bir kültürü vardır. Bu yüzden çok yüksek intihar oranına sahiptir.

Avrupa'ya gelelim. Öncelikle, "Avrupa'da kadın ölümleri daha fazla, orada kadına karşı işlenen suçların sayısı daha fazla" gibi söylemleri bir açıklığa kavuşturalım. Bu tip anketlerde yasal farklılıklar ele alınmıyor. Örneğin, Hollanda'da bir kadının size 3 kez hayır demesinden sonra hala onunla konuşmaya çalışıyorsanız (bakın, konuşmak sadece) suç işlemiş sayılıyorsunuz. Veyahut, bir kadın istememesine rağmen kocası (evet, kocası) onunla anal ilişki yaşamakta ısrarcı ise kadının mahkeme başlatma hakkı bulunuyor.

Hatırı sayılır miktarda Avrupa ülkesinde böyle hassas kanunlar var. Parkta (umuma açık yerlerde) bir kadına gidip tanışma esnasında elinizi omzuna koydunuz diye sıkıntı yaşayabilirsiniz. İşte o anketlerde böyle suçlar yer alıyor. O yüzden bizim ülkemizin anketlerdeki görüntüsü daha iyi çıkıyor. Zira bizde çoğu şey suç sayılmaz iken, sayılanların bir çoğu da mahkemeye kadar gitmiyor.

Ülkemizde bu tip davaları görmek imkansızdır. Çünkü kültürümüzü yoruma açıklığı bir yana, insanlar da çok kolay yalan söyleyebilmekte ve kadınlar kendilerini anlatmakta zorluk yaşamaktadırlar.

Kanundan önce müdahale etmek yine kültürümüzün bir parçasıdır. Bundan 20 yıl önce polise giden bir kadın dayak yediğini söylediğinde o polis gidip kocasıyla sert bir konuşma yapabiliyordu. Bugün polise giden kadına "sen de kocanın dediğini yap azıcık" deniliyor.

5) Son olarak; dünyanın bütün ülkelerinde, hatta bütün sokaklarında suç işlenmiştir. Tarihi temiz yer yoktur. Bunu da bir argüman olarak sunmak anlamsızdır. Yani gitmek isteyen birine "başka yer gidince orası da kötü, orada böyle şeyler yok mu sanıyorsunuz" cümlesini kurduğunuzda geçerli bir karşıt düşünce sunmuş olmuyorsunuz. Biraz düşünen herkes dünyada suçun olmadığı bir ülkenin var olmadığını farkındadır zaten.
Bu başlıktan çıkarılacak her şeyi arkadaşımız yazmış, kendisine diyecek tek sözüm yoktur.
 
Dün yaşanan olaylar hepimizin canını yaktı. Bir kadın yakılarak öldürüldü! Kadınımızı koruyacak bir yasa, hayvanları koruyacak bir yasa yok. İnsana değer yok, her gün boş yere insanlar öldürülüyor, daha nereye kadar gidecek bu?

17 yaşındayım daha ama gördüklerim bana yetti...

Asla ümidiniz kaybetmeyin. Bu ülkeyi değiştirebilecek tek nesil işte bizleriz. Şu anlık pek bir şey yapamayız ama gelecek bizim ellerimizde. Şu sözleri asla unutmayın= Türküm, doğruyum, çalışkanım...
 
Asla ümidiniz kaybetmeyin. Bu ülkeyi değiştirebilecek tek nesil işte bizleriz. Şu anlık pek bir şey yapamayız ama gelecek bizim ellerimizde. Şu sözleri asla unutmayın= türküm, doğruyum, çalışkanım...

Sınırsız ban yememek ve Silivri'ye gitmemek için düşüncemin özünü yazıyorum: Neden andımızı kaldırdınız? Ne güzel söylüyorduk.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı