Çözüldü 10. sınıf felsefe sorusu

Bu konu çözüldü olarak işaretlenmiştir. Çözülmediğini düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.
Katılım
4 Mart 2019
Mesajlar
5.948
Makaleler
9
Çözümler
8
Yer
Aydın
Daha fazla  
Sistem Özellikleri
Anakart: ECS H81H3-M7
İşlemci: Intel Core i7 4790
HDD: Western Digital WD10EZEX 1 TB 7200 RPM
RAM: Crucial CT102446BA160B.C16FER 1x8GB DDR3 1600MHZ
Kasa: Casper NSH.4790-8T75A-W (CD.VTI4790A) Hazır kasa.
Ekran kartı: Galaxy GT730
PSU: Casper Fsp250-50hmn
Monitör: AOC G2868PQU 28" 4K 3840×2160 1 MS 60 Hz TN panel
UPS: Tunçmatik TSK5208
Mouse: Casper B309
Klavye: Casper K1500
Akım korumalı priz: Monster MPEXP100U
Yazıcı: Epson L4160
Cinsiyet
Erkek
Meslek
Espiri Ondan Sorulur!
Merhaba arkadaşlar. EIS yayınları 10. sınıf felsefe DAF etkinlik 6
"Bir varlık olarak insanın doğa ve evrendeki yeri nedir?" sorusuna kendi içinde tutarlı ve sistemli bir metin hazırlayarak görüşünüzü yazınız.
Sorusunu nasıl cevaplayabilirim?

IMG20240314131016.jpg
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Çözüm
Merhaba arkadaşlar. EIS yayınları 10. sınıf felsefe DAF etkinlik 6
"Bir varlık olarak insanın doğa ve evrendeki yeri nedir?" sorusuna kendi içinde tutarlı ve sistemli bir metin hazırlayarak görüşünüzü yazınız.
Sorusunu nasıl cevaplayabilirim?

Eki Görüntüle 2140576
İnsan, doğa ve evrene aykırı bir varoluştur. Varoluşun ilk evrelerinde insan en temel içgüdüsü olan yaşama tutunma ve ölümden kaçma eğilimini baz alarak metabolik eylemlerinin sürekliliğini sağlamıştır. Doğa, insanların ilk evrelerinde, tüm canlıların varlığını sürdürebilmesi için her canlının eşit oranda faaliyet göstermesini sağlayan metabolik faaliyetlerini sağladı ve uyguladığı bir konum olmaktadır. Bu noktada insan, varoluşsal olarak herhangi bir canlının doğada göstermiş olduğu denge ve süreklilik politikası ile paralel bir biçimde ilerlemektedir. İnsan iradesi ve zekasının, algılama ve uygulama kapasitesi evrimsel süreç boyunca başka içgüdüsel faaliyetlerinde oluşmasına vesile olmuştur. İlk oluşan zevk içgüdüsü, insanların temel faaliyetleri yerine başka faaliyetleri de yapmasına olanak sağlayan bir dürtü olmasından dolayı bencillik iç güdüsünü doğurmuştur. Bu noktada insan, bencilliği sebebi ile av olma eğilimini giderme ve dengeleri kendi lehine kulanımı öğrenmiş. Doğa ile sürekliliğini sağlamak yerine doğanın kendisi için bir süreklilik olmasını ön planda tutarak, doğanın her canlıya eşit dağıtımı artık insanlığın sömürgesi altında işleyişi değişti. İnsan, kendi faaliyetlerini arttırmak için canlıların yaşamsal bölgelerini yok etmiş ve metabolik besinlerine el koymuştur. Diğer canlılar bu sebepten ötürü yaşamsal faaliyetlerini sürdürmekte zorlandı ve faaliyetleri sürdüremeyen canlılar yok oldu. İnsanlık uzunca bir süre bu tutumuna devam etti. Elinin değdiği herşey insanoğlunda olsada insanlar açgözlülük içgüdüsü nedeniyle daha fazlasını istedi. Bunun üzerine araştırıp aletler ürettiler. Elinin bile değemeyeceği noktaları ele geçirdiler. İnsanoğlu yeryüzü, yeraltı ve yerüstündeki herşeyi elde etse bile daha fazlasını istedi. Bulunduğu dünya dışındaki yerleride elinde tutmak istiyor. Ne yazık ki insanoğlu evrenin büyüklüğünün farkına vardı. Bu yüzden yalınzca etrafındaki odaklandı. İnsanlık doğada oluşturduğu sonuçların farkına varsa da kendilerini avutmaktan ve bünyevi zevklerinden dolayı ciddi adımlar atamamışlardır. Hala doğaya zarar vermekte ve geri dönüşü olmayan hasar bırakmaktadırlar. İnsan, doğanın işleyişini bozan ve elinde tutmak isteyen evrendeki ufak bir kanser hücresinden farksızdır.

Vallaha kısa kısa kafamdan ne geçtiyse yazdım. Kendi içerisinde tutarlı olduğunu düşünüyorum. Yazım yanlışı olabilir veya anlam bozukluğu olabilir. Tabii sonlara doğru hızlıca oldu da bitti gibi oldu.
Sıradan bir canlı olarak düşünürsek evrende çok kısa bir süreliğine entropiye karşı koyan bir mekanizmanın parçasıyız. Zeki bir varlık olarak ise evrendeki en muhteşem ve en tehlikeli varlığız. Bu zekayı ne şekilde kullanacağımıza bağlı olarak ya evrenin uzun ömründe anlık bir enfeksiyon olarak da kalabiliriz, ya da evrenin sınırlarına ulaşıp -belki de aşıp- var olan her şeyin hakimi de olabiliriz.
 
Sıradan bir canlı olarak düşünürsek evrende çok kısa bir süreliğine entropiye karşı koyan bir mekanizmanın parçasıyız. Zeki bir varlık olarak ise evrendeki en muhteşem ve en tehlikeli varlığız. Bu zekayı ne şekilde kullanacağımıza bağlı olarak ya evrenin uzun ömründe anlık bir enfeksiyon olarak da kalabiliriz, ya da evrenin sınırlarına ulaşıp -belki de aşıp- var olan her şeyin hakimi de olabiliriz.
Bahsettiğin Yaratıcı olmuyor mu ? Evrendeki en muhteşem varlık ve her şeyin hakimi.
 
Bahsettiğin Yaratıcı olmuyor mu? Evrendeki en muhteşem varlık ve her şeyin hakimi.

Hayır. Evrenin müthiş uzun ömründe ne kadar var olmayı başarabileceğimizle, sahip olduğumuz beyni ne şekilde kullanabileceğimizle alakalı yazdım.

İki sene sonra birbirimizi patlatıp yok olursak neredeyse hiç var olmamış, gezegenimizden dışarı çıkamamış olacağız. Tıpkı 80 yıl yaşayacak bir bedenin içinde kaynakları hızla tüketip ortamı yaşanmaz hale getirerek yok olan bir virüs topluluğu gibi.

Ya da konumumuzu gözden geçirip eldekiyle ne kadar ileri gidebilirsek o kadar ileri gideceğiz, galaksilere yayılacak, yıldızları karadelikleri, belki başka canlıları kontrol altına alacak ve daha da gelişeceğiz.

Dünyadaki yaşamın bir anlamı yok. Var olmasının tek amacı var olması. Diğer bütün canlılardan farklı olarak biz kendi amacımızı kendimiz yaratacak kapasiteye sahibiz.
 
Hayır. Evrenin müthiş uzun ömründe ne kadar var olmayı başarabileceğimizle, sahip olduğumuz beyni ne şekilde kullanabileceğimizle alakalı yazdım.

İki sene sonra birbirimizi patlatıp yok olursak neredeyse hiç var olmamış, gezegenimizden dışarı çıkamamış olacağız. Tıpkı 80 yıl yaşayacak bir bedenin içinde kaynakları hızla tüketip ortamı yaşanmaz hale getirerek yok olan bir virüs topluluğu gibi.

Ya da konumumuzu gözden geçirip eldekiyle ne kadar ileri gidebilirsek o kadar ileri gideceğiz, galaksilere yayılacak, yıldızları karadelikleri, belki başka canlıları kontrol altına alacak ve daha da gelişeceğiz.

Dünyadaki yaşamın bir anlamı yok. Var olmasının tek amacı var olması. Diğer bütün canlılardan farklı olarak biz kendi amacımızı kendimiz yaratacak kapasiteye sahibiz.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Merhaba arkadaşlar. EIS yayınları 10. sınıf felsefe DAF etkinlik 6
"Bir varlık olarak insanın doğa ve evrendeki yeri nedir?" sorusuna kendi içinde tutarlı ve sistemli bir metin hazırlayarak görüşünüzü yazınız.
Sorusunu nasıl cevaplayabilirim?

Eki Görüntüle 2140576
İnsan, doğa ve evrene aykırı bir varoluştur. Varoluşun ilk evrelerinde insan en temel içgüdüsü olan yaşama tutunma ve ölümden kaçma eğilimini baz alarak metabolik eylemlerinin sürekliliğini sağlamıştır. Doğa, insanların ilk evrelerinde, tüm canlıların varlığını sürdürebilmesi için her canlının eşit oranda faaliyet göstermesini sağlayan metabolik faaliyetlerini sağladı ve uyguladığı bir konum olmaktadır. Bu noktada insan, varoluşsal olarak herhangi bir canlının doğada göstermiş olduğu denge ve süreklilik politikası ile paralel bir biçimde ilerlemektedir. İnsan iradesi ve zekasının, algılama ve uygulama kapasitesi evrimsel süreç boyunca başka içgüdüsel faaliyetlerinde oluşmasına vesile olmuştur. İlk oluşan zevk içgüdüsü, insanların temel faaliyetleri yerine başka faaliyetleri de yapmasına olanak sağlayan bir dürtü olmasından dolayı bencillik iç güdüsünü doğurmuştur. Bu noktada insan, bencilliği sebebi ile av olma eğilimini giderme ve dengeleri kendi lehine kulanımı öğrenmiş. Doğa ile sürekliliğini sağlamak yerine doğanın kendisi için bir süreklilik olmasını ön planda tutarak, doğanın her canlıya eşit dağıtımı artık insanlığın sömürgesi altında işleyişi değişti. İnsan, kendi faaliyetlerini arttırmak için canlıların yaşamsal bölgelerini yok etmiş ve metabolik besinlerine el koymuştur. Diğer canlılar bu sebepten ötürü yaşamsal faaliyetlerini sürdürmekte zorlandı ve faaliyetleri sürdüremeyen canlılar yok oldu. İnsanlık uzunca bir süre bu tutumuna devam etti. Elinin değdiği herşey insanoğlunda olsada insanlar açgözlülük içgüdüsü nedeniyle daha fazlasını istedi. Bunun üzerine araştırıp aletler ürettiler. Elinin bile değemeyeceği noktaları ele geçirdiler. İnsanoğlu yeryüzü, yeraltı ve yerüstündeki herşeyi elde etse bile daha fazlasını istedi. Bulunduğu dünya dışındaki yerleride elinde tutmak istiyor. Ne yazık ki insanoğlu evrenin büyüklüğünün farkına vardı. Bu yüzden yalınzca etrafındaki odaklandı. İnsanlık doğada oluşturduğu sonuçların farkına varsa da kendilerini avutmaktan ve bünyevi zevklerinden dolayı ciddi adımlar atamamışlardır. Hala doğaya zarar vermekte ve geri dönüşü olmayan hasar bırakmaktadırlar. İnsan, doğanın işleyişini bozan ve elinde tutmak isteyen evrendeki ufak bir kanser hücresinden farksızdır.

Vallaha kısa kısa kafamdan ne geçtiyse yazdım. Kendi içerisinde tutarlı olduğunu düşünüyorum. Yazım yanlışı olabilir veya anlam bozukluğu olabilir. Tabii sonlara doğru hızlıca oldu da bitti gibi oldu.
 
Son düzenleme:
Çözüm
Merhaba @Emrecngz @Bold Pilot @Buffy @Blackrawen @Lejant yanıtınız için teşekkür ederim.

İnsan, doğa ve evrene aykırı bir varoluştur. Varoluşun ilk evrelerinde insan en temel içgüdüsü olan yaşama tutunma ve ölümden kaçma eğilimini baz alarak metabolik eylemlerinin sürekliliğini sağlamıştır. Doğa, insanların ilk evrelerinde, tüm canlıların varlığını sürdürebilmesi için her canlının eşit oranda faaliyet göstermesini sağlayan metabolik faaliyetlerini sağladı ve uyguladığı bir konum olmaktadır. Bu noktada insan, varoluşsal olarak herhangi bir canlının doğada göstermiş olduğu denge ve süreklilik politikası ile paralel bir biçimde ilerlemektedir. İnsan iradesi ve zekasının, algılama ve uygulama kapasitesi evrimsel süreç boyunca başka içgüdüsel faaliyetlerinde oluşmasına vesile olmuştur. İlk oluşan zevk içgüdüsü, insanların temel faaliyetleri yerine başka faaliyetleri de yapmasına olanak sağlayan bir dürtü olmasından dolayı bencillik iç güdüsünü doğurmuştur. Bu noktada insan, bencilliği sebebi ile av olma eğilimini giderme ve dengeleri kendi lehine kulanımı öğrenmiş. Doğa ile sürekliliğini sağlamak yerine doğanın kendisi için bir süreklilik olmasını ön planda tutarak, doğanın her canlıya eşit dağıtımı artık insanlığın sömürgesi altında işleyişi değişti. İnsan, kendi faaliyetlerini arttırmak için canlıların yaşamsal bölgelerini yok etmiş ve metabolik besinlerine el koymuştur. Diğer canlılar bu sebepten ötürü yaşamsal faaliyetlerini sürdürmekte zorlandı ve faaliyetleri sürdüremeyen canlılar yok oldu. İnsanlık uzunca bir süre bu tutumuna devam etti. Elinin değdiği herşey insanoğlunda olsada insanlar açgözlülük içgüdüsü nedeniyle daha fazlasını istedi. Bunun üzerine araştırıp aletler ürettiler. Elinin bile değemeyeceği noktaları ele geçirdiler. İnsanoğlu yeryüzü, yeraltı ve yerüstündeki herşeyi elde etse bile daha fazlasını istedi. Bulunduğu dünya dışındaki yerleride elinde tutmak istiyor. Ne yazık ki insanoğlu evrenin büyüklüğünün farkına vardı. Bu yüzden yalınzca etrafındaki odaklandı. İnsanlık doğada oluşturduğu sonuçların farkına varsa da kendilerini avutmaktan ve bünyevi zevklerinden dolayı ciddi adımlar atamamışlardır. Hala doğaya zarar vermekte ve geri dönüşü olmayan hasar bırakmaktadırlar. İnsan, doğanın işleyişini bozan ve elinde tutmak isteyen evrendeki ufak bir kanser hücresinden farksızdır.

Vallaha kısa kısa kafamdan ne geçtiyse yazdım. Kendi içerisinde tutarlı olduğunu düşünüyorum. Yazım yanlışı olabilir veya anlam bozukluğu olabilir. Tabii sonlara doğru hızlıca oldu da bitti gibi oldu.
Ayrıntılı açıklamanız sayesinde soru çözülmüştür.
IMG20240315065600.jpg
 

Yeni konular

Geri
Yukarı