"Şikâyet-nâme" şair Fuzûlî'nin kendisine bağlanan maaşı alamaması üzerine yazdığı mektubudur. Kanûnî Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdat'ı fethettikten sonra Fuzûlî padişaha kasideler sunar ve bunun üzerine padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında şaire 9 akçelik maaş bağlanır. Ancak Fuzûlî maaşını alamayınca, bürokrasiyi, rüşvetçiliği ve yozlaşmayı yeren kâfiyeli nesir tarzında Şikâyet-nâme'yi yazmıştır. Özellikle
"Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar" mektubun en bilindik cümlesidir.
Şikâyet-nâme
Selam verdüm, rüşvet degüldür deyü almadılar, hüküm gösterdüm, faidesüzdür deyü mültefit olmadılar. Egerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar, amma hâl diliyle bütün suâlüme cevap verdiler.
Dedüm: “Ey arkadaşlar bu ne hatalı iş ve bu ne çin-i ebrudur?
Dediler: “Bizim devamlı âdetümüz budur.”
Dedüm: “Benim riâyetimi gerekli görmüşler ve bana tekâüd berâtı vermişler ki evkaftan her zaman nasipleneyim ve pâdişâha gönül rahatlığıyla dua kılam.”
Dediler: “Ey miskin sana zulmetmişler ve sana gidiş geliş sermayesi vermişler ki, sürekli bî-fâide mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüb sert sözler işitesin.”
Dedüm: “Berâtumun gereği niçün yerine gelmez?”
Dediler: “Zevâiddür, husulü mümkün olmaz.”
Dedüm: “Böyle evkaf zevâidsüz olur mı?”
Dediler: “Âstânenin zarurî masraflarından fazla kalursa bizden kalır mu?”
Dedüm: “Vakıf malını fazlaca kullanmak vebâldür.”
Dediler: “Akçemizle satın almışuz, bize helâldür.”
Dedüm: “Hisâba alsalar tuttuğunuz bu yolun fesadı bulunur.”
Dediler: “Bu hesâb, kıyamette alınur.”
Dedüm: “Dünyada dahi hesap olur; zîrâ haberin işitmişüz.”
Dediler: “Andan dahi korkumuz yokdur, kâtibleri razı etmişüz.”
Gördüm ki soruma cevâbdan başka nesne vermezler ve bu berât ile ihtiyacımı gidermezler, çaresiz mücadeleyi terk kıldum ve ümitsiz ve mahrum bir şekilde kuşe-i uzletime çekildüm.
Fuzûlî
Osmanlı'nın en güçlü en ihtişamlı zamanında içten içe nasıl çöküntü yaşadığını gösteren en güzel tablodur bu. Bu çöküntünün sebebi de Din değildir. Aksine dinsizliktir çünkü Allahtan korkan insan bunlara başvurmaz, başvuramaz. ha bunları Din adına yapıyorum diyorsa o kafirden de kafir münafıktır.
1 karış kumaş parçasını devlet malından aşıran harbde ölse şehit olmaz buyuruyor Peygamberimiz ben kamuda çalışıyorum memurların israflarını görsen kahrolursun alınan yanlış milyonluk cihazları görsen ve buna imza atan adamlar karşında hiç bir şey olmamış gibi koltuklarındaysa ne bekleyebilirsin. "Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz" diyor Hadisi Şerif.
Evine televizyon alırken 40 kez düşünenler nasıl bir israf içerisinde.
Osmanlı teknolojik olarak dönemin gerisinde mi kalmıştı hayır özellikle harb alanında daha da ilerdeydi Çinin Osmanlıdan tüfek ithal edip kullanma kılavuzu istediği belgesiyle sabit. Avrupada Istanbuldan göçen Bizans aydınlarının pozitif etkisini bize Endülüsten hemen hemen aynı zamanlarda göçen müslüman ve yahudiler gösteremediler. Olduğumuzla yetindik öyle kalacağız sandık rehavet çöktü üstümüze doğru söyleyenleri açız diyenleri celali isyan diyerek çok sert şekilde bastırdık birbirimizle uğraşırken Batı bizi yakaladı ve geçti sonrasında ise damarlarındaki haçlı zihniyeti yeniden uyandı ve sömürgecilik adı altında milyonlarca insanı katlettiler. 2 Dünya Savaşı çıkardılar biz Allahı ve Allah yolunu terk ettiğimiz için O da bizi terk etti o gün bugündür halimiz harab.
Al-i İmran Suresi, 103:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz."