Yine bir şeyler oldu ama ne olduğunu bilmiyorum. Gündemi takip etmek istiyorum ama her kontrol ettiğimde kötü bir şeyler olmuş. Kulağımı tıkamak istiyorum ama yapamıyorum. İnternet bağımlısı gibiyim. Eğlence peşinde koşmaktan sorumluluklarımı unutuyorum. Sorumluluklarımı üstlenmeye geldiğimde gündemin olumsuzluğu üzerime çöküyor. Niye yapıyorum derken kafam dağılıyor. Kendimi toparlayacağımı inandırıyorum ama inanmaktan öteye geçebilsin diye uzaktan izliyorum. Müdahale etmiyorum. Kendimi sınırlandırmaktan korkuyor muyum? Yaparım, bırakabilirim ama ne için?
Aslında basit yapmam gerekenler. Sadece öğretmen olarak kendimden başka insanları tutmam lazım. Yoda gibi mesela. Korkmamam lazım. Her zaman cesur, öz güvenli olmam lazım. Şu andan itibaren gündem içeren sayfaları takipten çıkıyorum. ( Çıkamadım. Çünkü kulak tıkamak cevap değil. ) Kendimi eğitmem lazım. Hataları başarıya çevirmem lazım. Herkes bunu istiyor. Herkes bir şey olmak istiyor hayatta. Neden tek sorunlu insan ben olayım ki? Benden psikolojik - fiziksel anlamda daha fazla soruna sahip insanlar yok mu? Elbette var. Ama bu benim kaçamak yolum mu? Kötüyü örnek göstererek onları aşağılamak suç değil mi? Herkesin sorunu kendi için dünyanın en büyük problemi değil mi?
Bazen kendimi önemli biri olarak görüyorum. Çünkü kendimi eleştirmeye cesaretim var. Eleştiri kabul edebiliyorum her ne kadar sinirlensem de. Ama sinirli zamanlarım 1 günü geçmiyor. Çünkü hatamı kabul edecek cesaretim var. Bazen de kendime kızıyorum. Neden hırslı biri değilsin? Neden bir hedef peşinde koşmak istemiyorsun? Bu da benim kişilik bozukluğumdan geliyor. Yanlış anlamayın. Doktor tanısı yok burada. Sadece kendimi öyle görüyorum. Neden derseniz, bazen çok isterken, her şeyi yapabileceğime inanırken, anlık olarak bir çöküntü içerisine giriyorum. Birden her şey uçup gidiyor ve gerçekçi ben olaya müdahale edip amacı sorgulamaya başlıyor. Amaç nedir onu bile kavrayamadığım için boşluğa düşüyorum.
Ama 12 sayfa yazı yazmışlar. Sadece ilk sayfayı okudum. Herkesin kendi kişisel sorunları var. Bu onlar için nasıl çözüleceği bilinmeyen problemler değil mi? Hayatlarını, bu problemin cevabını ararken tüketmiyorlar mı? Değiyor mu acaba? Bunu bilemeyiz. Ama şundan emin olabiliriz. O problem için bir anahtarın var ve bu anahtarı herkesin ulaşabilmesi için kopyalayıp, onlara verebilirsin. Alan kişi için tek bir sorun kalıyor. O da hangi problem kapısında kullanacağı.
Nereden nereye geldim yine. Konudan uzağa mı, yoksa sorunun çözümüne mi gittim bilmiyorum. Uzun bir yazı oldu. Zaten bu kadar yazı demek, ''Lan bunun sorunu o kadar fazla ki, bu kadar yazı yazmış.'' algısına sebep olduysa kusura bakmayın. Benim sorunlarım sizinkilerinden daha önemsiz olacak. Çünkü hayatımı yaşayan ve problemlere göğüs geren kişi benim; aynı sizin gibi! Bilmenizi veya bilmeyi isterim. Anahtarı kendim yapmaktan veya bulmaktan başka seçeneğim yok. Bu yüzden umarsızca yuvarlanıyorum. Ama, her zaman bir ama vardır, kaybettiklerim için yas tutma vakti değil. Bunu anlıyorum, kabulleniyorum. Sadece, hiçbir şey bir tane nedene bağlanmaz, bir şey olmak istiyorum. Kimsenin olamadığı, cesaret edemediği bir kişi olmak istiyorum. Bu yüzden, bu yazı sonrası sorunlara çözüm aradığım vakti bilinçli bit şekilde yapmaya karar kıldım. Şu ana kadar yapmıyor muydum? Elbette yapıyordum ama hala burada, bu kadar karmaşa içinde neye odaklanacağımı karar veremiyordum. Artık bir şeyleri kaybetme zamanım geldi. Ne demiştim ben yazının başında?
''Kendini, kaybetmekten korktuğun her şeyden vazgeçmek üzere eğit.''
-Yoda
Şimdi ölmek için değil, yeniden doğmak için yaşamak istiyorum. Hedeflerimi analiz edebilen, çözüm odaklı hareket edebilen, ''sosyal'' bir ben. Çok zor olmasa gerek. Sonuçta ben, kendime sahibim. Bunu bilmem bile bana yetiyor. Sadece kendimin efendisi olmam lazım, kölesi değil.