Aşk gerçekte nedir?

Aşk diye bir şey yok, hepsi yalan.
Öyle zaten, bunu anlattım. Oyalama aracı ama güzel.. Ama gerçektir de aynı zamanda..
Bir taşa bakarsın, hiçbir şey anlam ifade etmez. Onunla duygusal bağ kurmaya başlarsın ve etkilenirsin.. Yani burada içgüdüsel bir eğilim yok, oluşan duyguyu kendin oluşturdun..
Bu bağlamda gerçektir aynı zamanda.
Aşk. sekstir. (Sadece seks değildir içindeki tutku ve aşk sevişmede geçer)
Aşk orgazm olmaktır zaten. Kalplerin orgazmı.. Beyinde de yaşanır, ruhta da, kalpte de..
Sokak yazılarında gördüğüm şu an yazı yazdığım sanal dünyadan daha yalan olan gereksiz, saçma bir oluşum.
Haklısın..
Sadece kitaplarda ve hikayelerde mutlu sona ulaşabildiğimiz bir arayış, bir ihtiyaçtır.
Mutlu sonlu ne var dünya üzerinde? Hiçbir şey.. Bu da onlardan biri.. Belki uyanırız bir sahilde, dur konuşma, uzat ellerini sakince.. Böyle bir şarkı vardı.. Ötesini göremediğin bir şey..
 
Aşk bir arayıştır, yol arkadaşı bulmaktır.

Bir insan karşıdaki kişiye neden aşık olur;
Aradığı özelliği karşıdakinde bulma.
Yapmak istediği fakat yapamadığı özelliği karşıdakinde bulma.
Kendiyle aynı kişiliği paylaşması.

Aşk aslında içgüdüsel bir yol arkadaşı seçme eğili midir? Seninle uyum içinde yaşayacak, onu benimseyeceğin bir varlığa aşık olmak kaçınılmazdır.

İlk görüşte aşık nedir;
İnsanların karekteristik yapıları yüzüne, mimiğine, davranış biçimine yansır. Karşıdaki insanın karekteristik yapısı kişiye tanıdık gelir ve aşık olunur.
Buna ilk görüşte aşk denilir.

Neden kavuşursan meşk, kavuşmazsan aşk olur derler;
Çünkü aşık olduğunuz kişiyle beraber olursanız, aşk alevi sönmeyi başlar. Aslında bu alev, sizi ona itmek içindi. Onunla beraber olduğunuz zaman bu alev söner ve yerini sevgiye bırakır.

Kavuşursanız aşkın alevi sönmek zorundadır. Kavuşmazsanız, ona ulaşana dek aşk ateşi içinizde yanacaktır.

Aşk diğer duygular gibi toplumsal refahı desteklemek için vardır.

Annelik içgüdüsü gibi bir yalandan ibarettir. Eğer anne bebeğinden uzaklaşırsa, içgüdüsel olarak acı çeker. Anne yavrusunu zor durumda görürse, üçgüdüsel olarak kendini ateşe bile atar. Bu içgüdüler toplum refahı adına DNA'ya kodlanmıştır.

Mutluluğa giden yolda, canlıların birbiriyle uyum içinde kalabilmesi için dost, arkadaş, aşk, sevgi gibi unsurlar bedenlere kodlanmıştır. Aşk bunlardan bir tanesidir.

Aşk dünyanın en güzel yalanıdır. Meyvesini aldığınızda sevgiye dönüşür.
17 yıldır gördüğüm hiç bir kızdan hoşlanmadım bilmiyorum nedemek
 
Popüler kültürden bağımsız ele alınacak bir konudur aynı zamanda. Aşkın dayatmayla farklı tanımlanması başka bir şey.

Zorla dayatılan aşk yalandır, gerçeklikten uzaktır.

Özellikle insanların telepatik yönlerinin kısıtlanması, karşıdakinin ne düşündüğünü anlamaması, onunla kendini bağdaştıramaması aşkın var olmamasına büyük nedendir.

Karşındaki insanın gerçekten ne düşündüğünü bilsen, seni etkileyecek düşünceleri ve özellikleri olsaydı kesinlikle bir etkilenme olurdu. Bu aşka mı yoksa başka bir şeye mi dönüşür, değişir.

Aşk genellikle toplumdan uzak, sadece yalnız yaşanan aksiyon içinde daha da ön plana çıkar. Deneyimlenmesi kaçınılmaz.

En zirve konumu da inanmamaktır. Seninle beraber aşka inanmamak isteyen, farklı hisseden, acılarla deneyimlemek isteyenlerin de kaçınılmaz sonudur.

Aşka inanmamak da aşkı doğurur. Aşk yalandır. Belirli bir yerden sonra aşık olunan kişinin sizi bırakması da vardır.

Bir insan düşün, sana bakar ve söyler. Seni eninde sonunda terk edeceğim, sana zarar vereceğim, verebilirim. Hiçbir şeyin garantisi yok.

Bu durumda ne oluşur sence? Gerçekçilik algısı.

Daha da derinlere inersiniz. Gerçekçilik algısının oluşturduğu bu duyguysal tetikleyici durumun da yalan bir hissiyat olduğunu düşünürsünüz.

O da sana katılır. Ona inanmak istemezsiniz. O da size inanmak istemez.
Yalan, yalan, yalan dersin, sonuç olarak uzaklaşmak istersin ondan.

Uzaklaştıkça aşk acısı, yanığı ortaya çıkar.

Bu da Stockholm ortaya çıkarır. Ondan uzak durmanın sana zarar verdiğini kabullenmek istemezsin, bu defalarca sürer. En sonunda sanki sana tecavüz ediyormuş duygusuna kapılırsın. Teslim olursun. Tekrar kaçarsın, tekrar yanarsın ve yine teslim olursun. Stockholm patates eder düşünceni.

Uzak kalınır, uzak da kalınabilir.

Özellikle Stockholm denilen şey aşkın en büyük dehasıdır. Bir insanı zorla elde etmek de aşkın temelini oluşturur. Zorla elde edilmek, zorla elde etmek. Stockholm direkt olarak karşıdakine tecavüz etmek değildir, onu zorla kendi aksiyonları, düşünceleri içerisine hapsedip elde etmektir.

Belki replikler, aksiyon vs. içinde başarım düşük olabilir ama bir insanın zorla elde edinilmesi de vardır.

Belki iyilik, iyi davranmak size yanlış gelir. Siz de şeytani bir kişiliğe tutulursunuz. O size daha gerçekçi gelir.

Ve aşkın en belirgin olduğu zaman, onunla yalnız kalmaktır. Onu tam anlamıyla anlamaktır.
Ondan kaçmaktır, onun senden kaçmasıdır.

Ve genellikle aşk birbiriyle yalnız kalan, ikili konuşmaların, aksiyonların baş başa yaşandığı mekanda daha belirgin olur.

Ve aşkın yalan olduğunu anlarsın, uzak durursun. Ama en nihayetinde birinden sadece etkilenirsin, bu aşk değildir. Etkilendiğin insanı kendine çekmek istersin, onu kendi dominantlığın içerisinde ezersin. Sonunda o sana gerçekten aşık olur.

Etkilenmek gerek, konuda da bahsettiğim üzere.
Aşk yalandır, yine noktası noktasına söyleyeyim. Yalan ama heybetlidir.

İçgüdüler bir aklın karar mekanizmasının nasıl tepki vermesi gerektiğine göre gelişmiştir.
Yani içgüdüsel görünen şey, senin kendi arzundur zaten. İçgüdülerin sana komutsal olarak yardım eder.

Doğa hiçbir zaman nankör değildir. Amacı sadece üreyen nesil değildir. Aynı zamanda deneyimleyen, yol arkadaşı bulan bir nesil de ister.

Hayır, insanın karekteristik özellikleri yüzüne yansır. Yüz mimiğinin, dış görünüşün temeli insanın içeride beslediği karekterin kendisidir. Karekterin dışa vurumu konuşmalara, mimiğe, fiziksel özelliklere yansır.

İnsan ruhu sevemez, insan ruhun düşüncesini sever.

Sever. Onun o bedene ait olmadığını bilir. Dış görünüş değişse de dışa vurum aynı kalır. Direkt karekteristik özelliklerini, kendisini, bilincini değiştirmiyor ya.
Onu yapıyorsa, o zaten kendi benliğinden kopmuştur, başka biri olmuştur.

Sevdiğin insanı başka yüzle görsen tanır mısın? Belki onun o benliğini sevmezsin, onun o görünüşü sevmezsin, sana yansıtamaz o gerçekçiliği.

İnsan güzelliğe tutulur, karekteristik dışa vuruma aşık olur.
Etkileyici etken karekteristik yapısıdır. Karekteristik burnu, yanağı, çenesi, alnı vs.

Hocam bu kadar cümle kurmak yormuyor mu sizi.
 
Sevgi kerizlerinin inanıp, saçma acılar çekip ileride pişman oluğu şeydir. Hatta ileride o aşık olduğu kişi kimdir onun adını bile hatırlamaz.
 
Hocam bu kadar cümle kurmak yormuyor mu sizi?
Yorulmak için kuruyorum zaten cümleleri. Oyalamaca, hobi.
Sevgi kerizlerinin inanıp, saçma acılar çekip, ileride pişman oluğu şeydir. Hatta ileride o aşık olduğu kişi kimdir onun adını bile hatırlamaz.
Kendini kandırmaktır aynı zamanda. Sonunu bile bile.. Dünya'nın, her şeyin bir sonu vardır.. Elbet olacak bir son..
 

Geri
Yukarı