Yedinci Mühür
Decapat
- Katılım
- 7 Ocak 2020
- Mesajlar
- 423
- Çözümler
- 1
Siz de haklısınız ama söylediklerinizin geçerliliği önceki yüzyılın bitmesi ile -neredeyse tamamen- sonlandı. Tabi ki hala istisnalar var, yok değil ama Dünya'nın genel durumuna baktığımız zaman, cehaletin kesinlikle bir tercih olduğunu düşünüyorum.Herkesin elinin altında aynı imkanlar yok, herkesin çevresinde de kaliteli insan yok. Tarihi devrimlere baktığımızda da her buluş/icat her yere aynı anda, aynı zaman diliminde ulaşmıyor. Kimisi daha erken, kimisi daha geç.
Cehaletin özelliği budur işte. Herkes kendini en doğru görür dolayısıyla birçok şeyin farkına varmaz. Onlara sorsan "ben cahil değilim, bir bildiğimiz var da konuşuyoruz" diyecekler ona bakarsak. Çünkü her şeyi biliyorlar. Her şeyi bilen insana da hiç kimse bir şey anlatamaz. Kronik bir durumdur, bu yüzden çocuklukta alınan eğitim önemli. Çocuklukta atılan küçücük bir temel, o bireyin hayatını kurtaracaktır. İstememe durumunu şöyle açıklayayım: Mesela yıllar boyunca bir kültüre, ideolojiye, dine boyun eğmiş ve bunu benimsemiş bir insanı kolay kolay vazgeçiremezsiniz. Çünkü onunla büyümüştür, iç içe olmuştur. İstememe durumu değil farkına varamama durumu var. Çünkü beyin belirli düşünce kalıplarıyla küçük yaştan beri sınırlandırılmış. Hayal gücü zayıflamış, düşünce dünyası daralmış bireyler oluyorlar. Dolayısıyla bir seçim değil diye düşünüyorum. Tabii sizin fikrinize de hak veriyorum bir yandan. Bu kadar imkana rağmen nasıl bu kadar bilgisiz olunabiliyor? Bu sorunun cevabını da yukarıda belirttiğim eğitime dayandırıyorum. Çocukluk yaşından beri alınan veya alınamayan eğitim.
Hayır sonlanmadı, sonlanmayacak da. Çevrenin canlıya/bireye etkisi çok eskilerden beri bilinen bir kanun. İnternetin bulunması tercih olduğu anlamına gelmiyor. Bu kadar basit düşünmemek lazım. Ona bakarsak 15. yüzyıldaki yaşanan gelişmeler de çağının büyük gelişmeleriydi. Rönesans, coğrafi keşifler vs. Matbaanın bulunmasına rağmen cahil insanlar vardı. Günümüzde de böyle. Cehalet tercih olsaydı zihnimin içindeki komplike düşünceleri terk eder ve cahil olurdum. Önüme gelene ukalalık taslardım. Zira cehalet mutluluktur. Çevre ve eğitimle alakalı. Kimse kendisi bilgin olarak doğmuyor, her şey deneyimlerin ve tecrübelerin bir ürünü. İnsan zihni boş bir levhadır. Ne konulursa o alınır. Küçücük bir çocuk kalkıp da bugün; "Camiye gideyim." ya da "Elime bir Tolstoy, Dostoyevski alayım da okuyayım." demez. Çevresinin telkiniyle olur bunlar. Ve belli bir yaşa geldikten sonra da bu çocukluğunda verilen tohumlar çok güçlü meyvelere dönüşürler. Eğer çocuk belli kalıplarda sınırlandırılarak yetiştirildiyse cahil olacak ve hayatının ilerleyen günlerinde/yıllarında kuvvetle muhtemel kör bir cahil olarak kalacak. Eğitilmesi çok zor olacak. "Ağaç yaş iken eğilir" sözünün anlamı burada yatar. Velhasıl tamamen şans, fırsat, çevre faktörleriyle alakalı. Her yerde, herkeste aynı imkanların olmadığını bir kez daha belirteyim.yüzyılın bitmesi ile -neredeyse tamamen- sonlandı.
Hocam bu arada şunu söyliyeyim içimi dökmüşsünüz resmen . O Tolstoy örneğini kendimden biliyorum. Henüz 4.sınıfa giderken Tolstoy, Jules Verne, vb yazarların kitaplarını okumuştum ama bunları dediğiniz gibi dur okuyayım da kendimi geliştireyim edasıyla değil sadece okumak amacıyla yapmıştım. Ve o kitapları öğretmenim sayesinde okudum yani farkındalığı yaratan biri vardı.Hayır sonlanmadı, sonlanmayacak da. Çevrenin canlıya/bireye etkisi çok eskilerden beri bilinen bir kanun. İnternetin bulunması tercih olduğu anlamına gelmiyor. Bu kadar basit düşünmemek lazım. Ona bakarsak 15. yüzyıldaki yaşanan gelişmeler de çağının büyük gelişmeleriydi. Rönesans, coğrafi keşifler vs. Matbaanın bulunmasına rağmen cahil insanlar vardı. Günümüzde de böyle. Cehalet tercih olsaydı zihnimin içindeki komplike düşünceleri terk eder ve cahil olurdum. Önüme gelene ukalalık taslardım. Zira cehalet mutluluktur. Çevre ve eğitimle alakalı. Kimse kendisi bilgin olarak doğmuyor, her şey deneyimlerin ve tecrübelerin bir ürünü. İnsan zihni boş bir levhadır. Ne konulursa o alınır. Küçücük bir çocuk kalkıp da bugün; "Camiye gideyim." ya da "Elime bir Tolstoy, Dostoyevski alayım da okuyayım." demez. Çevresinin telkiniyle olur bunlar. Ve belli bir yaşa geldikten sonra da bu çocukluğunda verilen tohumlar çok güçlü meyvelere dönüşürler. Eğer çocuk belli kalıplarda sınırlandırılarak yetiştirildiyse cahil olacak ve hayatının ilerleyen günlerinde/yıllarında kuvvetle muhtemel kör bir cahil olarak kalacak. Eğitilmesi çok zor olacak. "Ağaç yaş iken eğilir" sözünün anlamı burada yatar. Velhasıl tamamen şans, fırsat, çevre faktörleriyle alakalı. Her yerde, herkeste aynı imkanların olmadığını bir kez daha belirteyim.
Ne mutlu size ve öğretmeninizeHocam bu arada şunu söyliyeyim içimi dökmüşsünüz resmen . O Tolstoy örneğini kendimden biliyorum. Henüz 4.sınıfa giderken Tolstoy, Jules Verne, vb yazarların kitaplarını okumuştum ama bunları dediğiniz gibi dur okuyayım da kendimi geliştireyim edasıyla değil sadece okumak amacıyla yapmıştım. Ve o kitapları öğretmenim sayesinde okudum yani farkındalığı yaratan biri vardı.
Etrafa bakarak. Cemaat ortamında büyüdüm. Annem ve Babam 5 vakit namazını kılar, Kur'an'ı okur. Dinine son derece bağlı tüm ibadetlerini yerine getiren insanlar. Ben ise dine savaş açmış biriyim. Aynı şekilde siyaset ve ülkenin durumu da gayet görülebilir. Cebine bakarsın, 1 yıl önceyi düşünürsün. Baştaki adamın hayatına ve kendi hayatına bakarsın. Çevrende acı çeken insanlara bakarsın. Koyun gibi değil insan gibi bakarak bile bir çok şeyi görebilirsin.Buna pek katılmıyorum açıkçası ben ya. Yani herkesin imkanı yok ki. Cemaat yurdunda büyüyen, dergahlardan çıkamayan bir çocuğa dinleri nasıl anlatabilirsin ki mesela? Örnek olarak verdim yani her konu için düşünebiliriz bunu.
Sen işte o istisna payısınEtrafa bakarak. Cemaat ortamında büyüdüm. Annem ve Babam 5 vakit namazını kılar, Kur'an'ı okur. Dinine son derece bağlı tüm ibadetlerini yerine getiren insanlar. Ben ise dine savaş açmış biriyim. Aynı şekilde siyaset ve ülkenin durumu da gayet görülebilir. Cebine bakarsın, 1 yıl önceyi düşünürsün. Baştaki adamın hayatına ve kendi hayatına bakarsın. Çevrende acı çeken insanlara bakarsın. Koyun gibi değil insan gibi bakarak bile bir çok şeyi görebilirsin.
Kısaca birazcık gayretle gayet de bilgili bir insan oluverirsin. Ha bu bilgililik matematik, fizik, kimya değil. Hayat bilgisi.
Tebrik edilecek bir yanım yok hocam. Bunları yapmayanların ayıplanması gerek. Bunları yapmayanlar cahilliği tercih ediyor. Mutlu ve umutlu bir cahil olarak yaşamayı tercih ediyor.Sen işte o istisna payısınNe yazık ki senin gibi kendini geliştirmeye açık olan sayısı belki %1 belki binde birdir bence emin ol Tebrik ederim seni de ama.