Cezai ehliyet davaları, [TCK 32] etkin uygulanmalı mı?

telefonunugoster

Centipat
Katılım
2 Temmuz 2022
Mesajlar
929
Çözümler
1
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
@T21 @Oreki @The Virtuoso

Açıklama:

Türk ceza kanuna göre, melekeleri zayıf ya da olmadığına dair amereler gözlemlenen kuvvetli şüphe bulunan vatandaşlar hakkında dava açılır.
Davalı taraftan savunması istenir, ispat istenir heyet raporu istenir, heyet/kurul toplanır incelemeler yapılır, davalının akli melekelerinin yerinde olup olmadığına akıl zayıflığı yada benzerin bozukluklardan mustarip olup olmadığına bakılır, bu bozukluklardan dolayı da hakları sınırlanmalı mı yoksa sınırlanmamalı mı bir karara bağlanır.

Bu da mahkemeye sunulur ve karar neticesinde vatandaşın cezai ehliyeti var mı yok mu bir sonuca bağlanırdı, Varsa cezai ehliyeti cezai yaptırıma uğrar yoksa da ruh ve sinir hastalıklarında bir psikiyatr tarafından müşahedeye alınırdı.

Müşahedeye alındıktan sonra şu şekillerde sınırlanırdı.
  • Oy kullanamaz, seçemez ve seçilemez.
  • Üstüne taşınır taşınmaz varlık bulunduramaz, mevduat sahibi olamaz, hat açamaz, gözetmeni altında yaşamaya mahkum olurdu.
  • Bir suça karışırsa da, cezai sorumluluğunu gözetmeni üstlenirdi.
  • Nihai karardan sonra da suça karıştığı durumlarda gerisin geri bir daha gözetmen imzasıyla çıkarılmamak üzere ruh ve sinir hastalıklarına müşahedeye gönderilirdi.
  • ... ve benzerleri

Topluma etkileri :
  • İnsanlar, kamuda toplum içinde aşırılıklar davranışsal bozukluklar eylemsel bozukluklar icra etmekten sergilemekten çekinirdi imtina ederdi.
  • Dikkat çekmek , gelir elde etmek, ünlü olmak tanınmak ve benzeri gerekçelerle absürt davranışlardan bozukluklardan akli melekesi yok zannı uyandıracak kuvvetli şüphe uyandıracak davranışlarda bulunmazlardı.
  • Davalılar mahkeme esnasında farkına varıp, arkadaşlarla şakalaşıyorduk arkadaşlarla eğleniyorduk gibisinden savunmalar yaparlardı, çünkü aklı melekesi yoktur damgası yemek bütün hayatlarını karartırdı tıpkı cezaevine girmek gibi.
Günümüzdeyse bu davalar artık olmuyor, daha doğrusu sadece cezaevinden yırtmak için ceza davalarında görülüyor.

Günümüzde de insanların adım başı her yerde akli melekelerinin olmadıklarına dair kuvvetli şüpheler uyandıracak davranışlarda eylemlerde bulunup bunu da içselleştirmesi, bir zihniyet halini alması da düşünülünce?

Not : Rosenhan deneyinden hareketle bir akıl hastasının teşhis edilip edilemeyeceğinden ziyade, kamuda halka açık şekilde akli melekesi olmadığını gösterir davranışlar ve eylemler sergileyenlerin cezai yaptırıma uğradığı bu davalarda?

Sizce bu davalar milyonlarca insana açılması gerekmez mi?
 
Son düzenleyen: Moderatör:
İdeal koşullarda olsa kesinlikle uygulanmalı derdim. Bir yöntem veya bir makine olsa ve kesin bir şekilde bu adam deli, bu adam akıllı diyebilseydik olurdu. Ancak devlet teşkilatlarının ve hukukun ciddi sorunları var. Zaman faktörü ve manipülasyona açık olması uygulanabilirliği azaltıyor, çok fazla false-positive olacaktır. Belki veri bilimi bize yardımcı olabilir. Bu tarz ikilemlerde her şeyi bilemediğimiz veya yeterince bilemediğimiz için kalıyoruz. Google gibi şirketlere bu soru sorulsa çok daha güvenilir cevaplar alınabilir bence.
 
Örneğin Google düşünelim, Google.com bir arama motoruyken Google Akademik scholar.google.com bir akademik makale tarayıcıdır.

Google.com sorulurken yalan yanlış bilgiler edinilmekte, Scholar.google.com sorulurken doğru bilgiler edinilmekte örneğin.

@Cruslan

Sizlerde biliyorsunuz ki dünyanın hiçbir yerinde değişmeyen, nesnel kaideler var. Örneğin bir insan gözlemlediğimiz davranışları ve eylemleri icra ediyorsa şayet pekala tecrit edilmesi gerekilen bir durum söz konusu.

Akli melekeleri yoktur zannı ortaya çıkaran eylemleri ve davranışları icra etmek hakların sınırlanması için ziyadesiyle yeterlidir.

Bireyin gerçekten problemleri yoksa fakat ısrarla da bu davranışları bir takım bazı tali nedenler üzere yapıyorsa? Örneğin bir gelir elde ediyorsa ya da bundan zevk duyuyorsa?

Gereken cezai yaptırım yapılmadığı takdirde bunu da doğru kabul ediyor. Mahkemelerde davalıya sorulduğunda efenim arkadaşlarla şakalaşıyorduk demesi? uğrayacağı cezai yaptırımın korkusundan örneğin.

Lakin siz örneğin bu uygulamayı rafa kaldırarak ve üstüne birde ruh ve sinir hastalıkları psikiyatri koğuşlarını bir huzurevine çevirerek? Bu hastalıklı bireylerin de gözdesi haline getiriyorsunuz. Haliyle de ne oluyor?

Cezaevinden yırtmak isteyenlerin, huzurevi tercihleri oluyorlar.

Açıkçası topluma akıl hastalığının ve akıl zayıflığının meleke yoksunluğunun bir nimet bir övünç olarak sunulduğu günümüzde?

Milyonlarca insanında akıl hastası olması gayet doğal?

Akıl hastası değil de, çok zeki ve akıllı sanmaları da kendilerini doğal?

İdeal koşulların oluşması içinde bir an önce bir adım atılmalı.

 
İlk yaşlardan ya da eğitimin başlangıcından itibaren, küçük dimağlara, öğrenmeyi öğretmek düstur olmalı; lakin bunun önemsendiği ya da eğitimin bu konuda derdi olduğunu gözlemleyemiyoruz. Diğer hâller genelde sosyal medyanın, çevrenin ya da bilimum dış faktörün inşası.

O yapıyorsa, ben de yapabilirim.

Bu arada, yasaya bağımlılık ya da bağlılık zaten pek de derdimiz değil. Bunu, kırmızı ışıkta bile görebiliyoruz.
 
Son düzenleme:
Elbette geleneksel medyanın ve interaktifi sosyal medyanın da bunda payı var, eğitim zaten hem ailede hem okulda fabrika gibi.

Kırmızı ışıkta geçmek hiçbir şekilde sarsılmayan ve yanlışlandığına dair amere bulunmayan bir otorite tarafından desteklenseydi, hemencecik insanlar da zaten kırmızı ışıkta geçmeyi doğru bulurlar ve olağan görürlerdi.

Hatta kırmızı ışıkta geçmek için, birbiriyle yarışır hale gelirlerdi.

İşte böylesin bir ortamda sizce bir melekeden söz edilebilir mi elbette hayır?

Neden o zaman bir psikiyatri koğuşunda değil de bu insanlar, her yerde ve her şeyi yapabiliyorlar?

 

Böyle bir ortam için cevap çok da zor değil galiba, otoritenin buna müsamaha göstermesi sebebiyledir.

Fakat iş, zannımca otoritenin çapı ve doğal olarak kapsadığı düşüncelerle ilgili. Birini yadsıdığınız vakit, yine bu çıkmaza ulaşıyorsunuz.

Birinci kural belli, yasa her koşulda korunmalı. İkinci hâl, yasa neden korunmamaktadır? Ben, sen, öbürü, beriki, diğeri bunun neresindedir?
 
Son düzenleme:
Özetle de bu insanların meleke yoksunluğu sıkıntısı çektikleri meleke zayıflığı çektikleri, akıl hastalığından mustarip olup bu yüzdende müşahedeye alınmaları gerektiği, gerçeğini değiştirmemektedir.

Gerçeği değiştirmemekte ama insanlarda yarattıkları gerçeklikteki toplumdaki dinamikleri kurumları otoriteleri tüzel varlıkları etkileyerek, gerçeğin kendilerine bir hasar vermelerine engel olmaya çalışmaktadır diyebilir miyiz?

Hadi diyelim hiçbir dış faktörün olmadığı bir durumda pekala ye iç ve dışkını yap sonra da uyu yada cinsellik bunlar görülür amiyane tabir?

Fakat meleke gereken durumlarda ne yapılacak? O zamanda dış faktörlerden kaynaklı durumlarda görülen ağır hasarlar, bir süre vahameti sürdükten sonra gerisin geri..

Tekrardan aynı gerçekliğin zorla dayatılmasına dönüyor ve bir sarmal haline alıyorsa?

Demek ki burada asıl sorun, bu meleke yoksunları değil midir?

 
Google gibi şirketler en çok veri bilimi ile uğraşan ve sürekli bu konuda çalışmalar yapan bir şirketler. Google örneği kişi başına en çok veri toplayan şirket. Bilginin yanı sıra direkt sahada test edilmiş tecrübeye de sahipler. Google'ı arama motoru yanı ile veya akademik belge tarafıyla değil sadece, bütünüyle oluşturulan ürünlerden birçok veri elde etme, bu verileri bilgiye dönüştürüp para ve belli amaçlar doğrutusunda kullanmak için üretilmek için sürekli bir devinim var. Veri kaynağı olarak çok fazla kişiye ulaşabildikleri, çok fazla etnik köken, zaman, mekan, insan tipi olarak veri havuzları bulunacaktır. Bu tecrübeyi kullanabilsek daha geniş bir resim ortaya çıkardı genel insan davranışları hakkında.
Buna bir yasa çıkaracaksak veya var olan yasayı güncelleyeceksek yasayı da ona göre düzenlemek gerekir. Sadece taşınmaz/taşınır mal sahibi olma hakkının veya oy kullanma hakkının değil, yapılacak en küçük işlerde dahi bir sorun çıkartılması ki mesela bu adam banka hesabı açamasın, para dahi çekemesin, internet aboneliği yapamasın akli dengesinin yerinde olduğunu kabul etmeden. Bu tarz akıllı bir insanın yürütebileceği ve ancak akli dengesi yerinde olmayan birisinin yapamayacağı bariz günlük hayat elementlerine kısıtlama getirilmesi veya akli dengenin sahip olunduğu konusunda bir kanıt ibraz etmesi beklenmeli.
Cezaevine girecek kişinin cezaevinde kalması gerekir, eğer akıl hastanesinde tutuluyorsa da şartların sıklaştırılması gerekir bence.
Ülkemizde o şekilde. Günümüzdeki iş disiplerinin hepsi tecrübe, zeka ve azim istiyor. Yurt dışında iş yapamayan gerçekten iş yapamıyor.
İdeal koşulların oluşması içinde bir an önce bir adım atılmalı.
Çok tartışmak lazım ki olabildiğince az mağdur ve kapsayıcı fikirler bulabilelim. Ne kadar kişiden ses çıkarsa o kadar kapsama alanı genişler.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…