Bir keresinde hiç unutmuyorum lise 3'teyim o zaman, tarih 11.11.2015, günlerden çarşambaydı ve 3 tane sınavımız vardı o gün. Sınavların biri bilgisayarlı muhasebe, biri İngilizce diğeri de girişimcilik ve işletme yönetimi diye bir ders.
Diğer iki dersten zaten korkmuyorum başarılı olduğum derslerdi. Fakat bilgisayarlı muhasebe illet bir dersti. Hele ki hocayı o zamanlar hiç sevmezdim. Ama sonradan en sevdiğim hocam o oldu.
Bir haber geldi bilgisayarlı muhasebe sınavı şu derste olacak diye, şansa bak beden eğitimi dersine denk geldi. Diğer sınıflardaki öğrenciler de diyor ki ''Beden hocası kopyaya izin veriyor, rahat olun.'' Bunu duyunca biraz canım sıkıldı. Çünkü sınıfta benle beraber 3-4 kişi daha bilgisayarlı muhasebeden iyi anlıyordu ve sınıftaki en başarılı öğrenciydim. Neyse sınav olacak ders geldi, kağıtlar dağıtıldı, başladım cevaplamaya. O sırada millet birbirine bakıyor, sıraya-duvara-tavana yazdığı kopyaları okumaya çalışıyor ve saire durumlar. Ben soruları görünce biraz rahatladım, beklediğimden kolaydı sorular. Sınavın tahminimce 10. ya da 15. dakikasında hocanın telefonu çaldı, direkt kapıyı kapatıp sınıftan çıktı. İşte o an bir kıyamet koptu! Bağıranlar mı dersin, birbirinin kağıdına suni teneffüs yapan mı dersin, kitabı sere serpe açıp cevapları yazan mı dersin... Malum sınıfın en başarılısı benim bir de, direkt üstüme çullandılar, bir yandan yanımdaki kopya istiyor, bir yandan önümdeki, arkamdaki, duvar kenarıdaki, cam kenarındaki...
Ben diyorum elinizi çabuk tutun, adamlar Güney Amerika'daki aç maymun gibi saldırıyorlar bana. Sonra tabi benim tansiyonum yükseldi ardından da sinirlerim tepeme çıkınca bir bağırdım. ''Eee yeter s**** gidin ulan!'' diye. Sonra yine biraz küfür ettim o sinirle sınıftakilere. Arada da -
nasıl yaptığımı o gün ve şu anda da hala anlayamadığım bir şekilde- arkamda oturan bir arkadaşımın cep telefonuna elimin tersi ile vurmuşum ve telefonu yere düşmüş benim yüzümden. Yaklaşık 15-20 saniyelik bağırışlarımdan sonra hoca içeriye girdi. Bu sırada da sınıf sustu tabi. Ama ben o anki öfke ile benim bağırmam yüzünden sustular sandım.
Sonra başımı bir çevirdim hocayı gördüm. Sonra da ''Aha şimdi ayvayı yedim, kağıdımı alacak, mağdur olduğum halde fırçayı bana atacak.'' dedim içimden. Sonra hoca sınıftan içeriye tamamen girdiğinde hemen bana ''Koçum sen gel şöyle öne otur.'' dedi. O an hem bir rahatlama duygusu hem de bir gülme ihtiyacı hissettim içimde. Ama kağıda tekrar dönünce elim ayağım titredi 5 dakika. Sorulara konsantre olamadım.
Sözün özü beden eğitimi öğretmenimin beni o gün öyle bir durumdan kurtarması şimdiye kadarki en şanslı olduğum anlardan birisiydi.
Not: O sınavdan 85 aldım, yine sınıfın en yükseği.