100 metrelik bir alanın yüzeyini ve yeraltı kısmını, bulunduğu yeri de göz önünde bulundurarak tam anlamıyla tanıyabilmek ve üzerine belirli hükümler verebilmek adına çevresine de hakim olmamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii en asgari oranları zorlayan insanî sınırlarımızın elverişli olduğu imkân kadar davranıp tatmin edici ve bu doğrultuda da "sonuç" diyebileceğimiz kadar olan ve gözedilen idealin gereğini giderebilecek, tatmini sağlayabilecek yargılara varabilmek adına. Aksi takdirde en ufak bir noktada bile emin olabilmek adına bütün bir evreni çözümleyebilmek gerekiyor.
Biraz daha dairesel bir alanın, içerisine çizilmiş ek bir dairesel alanı çözümleyebilmek ve tanıyarak yargılarda bulunabilmek adına görselin genelini, belki de tamamen bu figürleri tanıyabilmek adına kağıdın bizzat kendisini tanımamızın gerekmesi gibi. İnsanın kafasındaki "gerçeklik" standardını, sonsuzlukla kıyaslayarak mutlak doğru bir hüküm verme çabasına girişerek nihai sonuca bağlama amacı, maalesef ki bir nihayete vardırılamaz sanırım; olması gereken de belki de budur.