Gerçeğe nasıl ulaşılabilir?

@294144 dışarıdaki ses, ne diyor? Ona kulak asmadığımız müddetçe; kendi yargımıza hapsoluruz. Biz, bizi kendimizce bilmeye yatkınız. Bunu kırmak için, durup dinlemek gerekir. Bize karşı olan her şey, kötü değildir.
 
Dışarıdaki ses, ne diyor? Ona kulak asmadığımız müddetçe; kendi yargımıza hapsoluruz. Biz, bizi kendimizce bilmeye yatkınız. Bunu kırmak için, durup dinlemek gerekir. Bize karşı olan her şey, kötü değildir.
100 metrelik bir alanın yüzeyini ve yeraltı kısmını, bulunduğu yeri de göz önünde bulundurarak tam anlamıyla tanıyabilmek ve üzerine belirli hükümler verebilmek adına çevresine de hakim olmamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii en azami oranları zorlayan insanî sınırlarımızın elverişli olduğu imkân kadar davranıp tatmin edici ve bu doğrultuda da "sonuç" diyebileceğimiz kadar olan ve gözedilen idealin gereğini giderebilecek, tatmini sağlayabilecek yargılara varabilmek adına. Aksi takdirde en ufak bir noktada bile emin olabilmek adına bütün bir evreni çözümleyebilmek gerekiyor.

Biraz daha dairesel bir alanın, içerisine çizilmiş ek bir dairesel alanı çözümleyebilmek ve tanıyarak yargılarda bulunabilmek adına görselin genelini, belki de tamamen bu figürleri tanıyabilmek adına kağıdın bizzat kendisini tanımamızın gerekmesi gibi. İnsanın kafasındaki "gerçeklik" standardını, sonsuzlukla kıyaslayarak mutlak doğru bir hüküm verme çabasına girişerek nihai sonuca bağlama amacı, maalesef ki bir nihayete vardırılamaz sanırım; olması gereken de belki de budur.
 
Son düzenleme:
100 metrelik bir alanın yüzeyini ve yeraltı kısmını, bulunduğu yeri de göz önünde bulundurarak tam anlamıyla tanıyabilmek ve üzerine belirli hükümler verebilmek adına çevresine de hakim olmamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii en asgari oranları zorlayan insanî sınırlarımızın elverişli olduğu imkân kadar davranıp tatmin edici ve bu doğrultuda da "sonuç" diyebileceğimiz kadar olan ve gözedilen idealin gereğini giderebilecek, tatmini sağlayabilecek yargılara varabilmek adına. Aksi takdirde en ufak bir noktada bile emin olabilmek adına bütün bir evreni çözümleyebilmek gerekiyor.

Biraz daha dairesel bir alanın, içerisine çizilmiş ek bir dairesel alanı çözümleyebilmek ve tanıyarak yargılarda bulunabilmek adına görselin genelini, belki de tamamen bu figürleri tanıyabilmek adına kağıdın bizzat kendisini tanımamızın gerekmesi gibi. İnsanın kafasındaki "gerçeklik" standardını, sonsuzlukla kıyaslayarak mutlak doğru bir hüküm verme çabasına girişerek nihai sonuca bağlama amacı, maalesef ki bir nihayete vardırılamaz sanırım; olması gereken de belki de budur.

Sizinle gayet hemfikirim. Yakından başlamak gerekir. Ama tümden gelim de yakını anlamak için kullanılabilecek bir yöntemdir. Her şeyi anlamak ve varlığa dair, hatasız bir şekilde ilerlemek gibi bir düstur belirlendi ise bunu idrak için; hem içinde olmak gerekir, hem de hepsini görebilecek uzaklıktan bakabilmek gerekir. Bu da ister istemez, bir şekilde; bilginin kıyasına gidiyor. Görüş, bilgi ile düz orantılı ise benim her şeyi görmeme sebep olabilecek yegane şey, her şeyi bilmemdir. Tersinde de, eğer her şeyi bilmiyorsam çapım çok da büyük değildir.
 
Hakikat değişmez ancak herkese göre değildir. Bazıları gerçeği aramaktan hoşlanır. Bazılarının ise gerçek umrunda olmaz. Kimileri kendi faydasına olanı sever. Kimileri de hazzı takip eder. Felsefede bunun için bir sürü düşünce türü mevcut zaten. Yoksa herkes tek ve değişmez bir gerçeğe ulaşmak istese bu kadar farklı akım olmazdı herhalde.
 
Hakikat değişmez ancak herkese göre değildir. Bazıları gerçeği aramaktan hoşlanır. Bazılarının ise gerçek umrunda olmaz. Kimileri kendi faydasına olanı sever. Kimileri de hazzı takip eder. Felsefede bunun için bir sürü düşünce türü mevcut zaten. Yoksa herkes tek ve değişmez bir gerçeğe ulaşmak istese bu kadar farklı akım olmazdı herhalde.

İnsan, yaşayabilmek için tutunacak bir dala ihtiyaç duyar ve gerçeği de bu dal ile iştiraklendirir. Her ne kadar umursamaz görünse de o dalı kırmaya yeltendiginiz vakit, umursadıģinı ve uğruna neleri feda edebileceğini gözlemleyebilirsiniz.
 
Görüş, bilgi ile düz orantılı ise benim her şeyi görmeme sebep olabilecek yegane şey, her şeyi bilmemdir. Tersinde de eğer her şeyi bilmiyorsam çapım çok da büyük değildir.
Edinilen amaç ve bulunulan nokta esas göz önünde bulundurularak edinilen sonuçlarda gerçeklik aranmalı derim zira insanın kafasındaki gerçeklik anlayışı, dünyanın standardıyla oluşmuştur ve o sınırlar içerisinde bulunur. Açıkçası sonsuzluktaki meçhul ölçü ve ölçütler ile ona kıyasla belirli sınırlar içerisinde süregelmiş ve amaçları o yönde muntazam tutan en uç ol ölçü ve ölçutleri kıyaslamak çok da doğru gelmiyor.

Örnek: Neye göre inanç? Evrene göre mi yoksa dünyaya göre mi? "Gerçeklik" tanımını evren gibi genel perspektife yönelim gerektiren bir kavramı göz önünde bulundurarak arıyorsak varılan sonuçlar inanç, yaşanılan dünya göz önünde bulundurularak -süregelen anlayışların el verdiği en uç nokta kadar- konuşuyorsak gerçektir. Bu konuda asıl önemli olan unsur, istenen sonuca varılıp varılmadığıdır. İmkanlar dahilinde mütevazı tutulup geniş perspektiften bakmamak çok da bir anlam ifade etmez zira bulunulan yerin gerçeklik standardı zihne oturtulmuştur ve insanın, varmak istediği gerçeklik de bu doğrultuda belirlenen standartları esas alır.

Dünyaya açılmayan ve hiçbir türlü dış dünyayla irtibatı olmayan biri için denizin olduğu tek yerin İstanbul olması gibi. Amaçları da büyük oranda sınırlı kaldığı yer kadar olacaktır ve kafasındaki ideal gerçekliğe de bu unsuru göz ederek varmaya çalışacaktır. Üstünkörü bir örnek aslında zira kıyı bölgelerine yanaşmıyorsa bırakın şehri, mahalle bazlı bile konuşsak bu tip kanılara varamayız zira içinde bulunulan çemberi içine alan bir başka çember var.

Güzel konu, takipteyim fakat biraz geç olduğundan ötürü sehven mesajımı biraz düzensiz tutup düşüncelerimi, tam anlamıyla doğru anlaşılacak açıklıkta ve doğrulukta yazıya dökememiş olabilirim; bundan dolayı anlaşılmayan kısımları mazur görünüz.
 
Son düzenleme:
Gerçek, doğru, yanlış, iyi, kötü yok aslında. Hepsi birer illüzyondan ibaret. Senin için doğru olan şey başkası için yanlış olabilir veya senin için iyi olan şey başkası için kötü. Hayat ve evren beyaz ve siyah kutuplardan ibaret değil tam bir grilik. Ve aslında insanoğlu pek çok şeye gereksiz anlam yüklüyor, bazı şeyler sadece vardır hepsi bu. Her şeyin bir anlamı olması gerekmiyor veya seni ilgilendirmesi gerekmiyor olabilir veya algılayabileceğinin üstünde bir durum da olabilir. Tam bir bilinmezlik insan aklı için.
 
Gerçek, doğru, yanlış, iyi, kötü yok aslında. Hepsi birer illüzyondan ibaret. Senin için doğru olan şey başkası için yanlış olabilir veya senin için iyi olan şey başkası için kötü. Hayat ve evren beyaz ve siyah kutuplardan ibaret değil tam bir grilik. Ve aslında insanoğlu pek çok şeye gereksiz anlam yüklüyor, bazı şeyler sadece vardır hepsi bu. Her şeyin bir anlamı olması gerekmiyor veya seni ilgilendirmesi gerekmiyor olabilir veya algılayabileceğinin üstünde bir durum da olabilir. Tam bir bilinmezlik insan aklı için.

Ömer Hayyam'ı hatırlattı;
"Varlık yokluk derdini aklından sil;
Bırak öteleri de kendini bil.
Doldur şarabı, geniş bir nefes al:
Kaç nefes alacağın belli değil."
 

Geri
Yukarı