Günümüzde toplama bilgisayar almayın!

technolojiseven

Attopat
Katılım
27 Haziran 2024
Mesajlar
37
Makaleler
1
Selamünaleyküm değerli forum üyeleri, kıymetli dostlarım, teknoloji tutkunları ve bilgisayar meraklıları. Bugün sizlere son derece kritik, hatta tartışmalı olabilecek bir konudan bahsedeceğim: "günümüzde toplama bilgisayar almayın!" bu başlık, eminim ki bazılarınızı şaşırtacak, hatta belki de biraz kızdıracaktır. Ancak rica ediyorum, açık fikirli olun ve bu detaylı analizimi sonuna kadar sabırla okuyun. Size yılların birikimi, sayısız benchmark testi, binlerce saat süren optimizasyon çalışmaları ve en güncel teknoloji trendlerinin ışığında hazırladığım kapsamlı bir değerlendirme sunacağım.

Öncelikle, toplama bilgisayarların geçmişteki önemini ve cazibesini asla inkar etmiyorum. Hatta itiraf etmeliyim ki, ben de bir zamanlar bu işin tam anlamıyla müptelasıydım. İlk toplama bilgisayarımı 2003 yılında, üniversite yıllarımda yaptığımı dün gibi hatırlıyorum. O zamanlar bir AMD Athlon XP 2500+ işlemci, 512 MB DDR RAM, 80 GB Western Digital hard disk ve atı Radeon 9600 Pro ekran kartı ile adeta dünyayı fethetmiş gibi hissediyordum. Her bir parçayı özenle seçmiş, saatlerce fiyat-performans analizi yapmış, forumları taramıştım. Ama dostlar, zaman su gibi aktı geçti ve teknoloji inanılmaz bir hızla evrildi, değişti, dönüştü.

Gelin, parça parça, en ince ayrıntısına kadar inceleyelim ve neden artık toplama bilgisayarların mantıklı bir seçenek olmadığını, modern teknolojinin bize sunduğu entegre çözümlerin neden çok daha avantajlı olduğunu görelim:

1. işlemciler: Eskiden Intel ve AMD arasında kıyasıya, kanlı bıçaklı bir rekabet vardı. Pentium 4 vs Athlon XP, Core 2 Duo vs Phenom II derken, şimdi Ryzen 9 vs Core i9 tartışmaları yapıyoruz. Her yeni nesil işlemci çıktığında forumlar allak bullak oluyor, benchmark sonuçları paylaşılıyor, overclocking rekorları kırılıyor. Ama artık oyuna yepyeni, devrimci bir oyuncu dahil oldu: Apple silicon. M1, M.2 ve M3 çipleri, tek bir yonga üzerinde akıllara durgunluk veren bir performans sunuyor. Örneğin, M1 Ultra çipi, 20 çekirdekli CPU, 64 çekirdekli GPU ve 32 çekirdekli neural Engine ile geliyor. Bu canavar, çoğu masaüstü işlemciyi ve ekran kartını cebinden çıkarıyor, üstelik bunu yaparken çok daha az enerji tüketiyor! Düşünsenize, Intel'in amiral gemisi 12900K işlemcisi 241W TDP değerine sahipken, M1 Ultra maksimum 60W civarında tüketim yapıyor. Bu devasa fark, sadece performansta değil, elektrik faturanızda, sistem stabilitesinde ve soğutma ihtiyacında da kendini gösteriyor.

2. RAM: DDR3, DDR4 derken şimdi DDR5 çıktı. Evet, 6400 MHz hızında, hatta XMP profilleri ile 7000 MHz'e kadar çıkabilen RAM'ler var artık. CL timinglerini optimize etmek, Dual channel konfigürasyonları ayarlamak, hatta bazı sistemlerde Quad channel setuplar kurmak için saatler harcıyoruz. Ama Apple'ın birleşik bellek mimarisi, klasik RAM kavramını kökten, temelden değiştiriyor. 32 GB, hatta 128 GB RAM'i tek bir çip üzerinde entegre ediyor. Bu, veri transferini akıl almaz derecede hızlandırıyor. Klasik sistemlerde RAM ve GPU belleği arasında sürekli veri transferi yapılırken, Apple Silicon'da her şey aynı bellek havuzunu kullanıyor. Bu da performansı ciddi oranda artırıyor, Latency'yi düşürüyor ve sistem responsiveness'ını inanılmaz derecede iyileştiriyor.

3. depolama: Hatırlıyorum, bir zamanlar 7200 RPM hard diskler için extra para öderdik. RAID 0 dizileri kurar, 10.000 RPM'lik Western Digital Raptor'lar alırdık. Sonra SSD'ler çıktı, SATA 3'ün 600 MB/s teorik hızı bize yeterli geliyordu. Şimdi? NVMe SSD'ler standart oldu. PCI-e 4.0 SSD'ler 7000 MB/s okuma hızlarına ulaşabiliyor. Samsung 990 Pro, Crucial P5 Plus gibi SSD'ler piyasayı domine ediyor. Ama Apple'ın özel tasarım SSD'leri 7.4 GB/s hızlara ulaşabiliyor. Bu, eski nesil SATA SSD'lerden bile 10 kat daha hızlı! Üstelik bu hızlar, sıkıştırılmış veriler için çok daha yüksek olabiliyor. Apple'ın T2 güvenlik çipi ve özel dosya sistemi sayesinde, verileriniz hem daha hızlı hem de daha güvenli oluyor.

4. ekran kartları: Ah, o eski günler... GeForce 6600 GT için biriktirdiğim günleri unutamam. Sonra GTX serisi, ardından RTX serisi derken, şimdi RTX 4090 gibi canavarlar var. Evet, bu kartlar inanılmaz güçlü. 4K 144Hz oyun oynamak artık mümkün, hatta 8K'da bile tatmin edici FPS'ler alabiliyorsunuz. Ray Tracing, DLSS gibi teknolojiler oyun deneyimini bambaşka bir boyuta taşıdı. Ama bunun bedeli ne? RTX 4090, tam yükte 450W güç tüketebiliyor. Bu, küçük bir elektrikli soba gücünde! Üstelik fiyatı da bir böbrek değerinde, hatta bazı ülkelerde bir araba fiyatına denk geliyor. Apple'ın entegre GPU'ları, çoğu günlük kullanıcı için fazlasıyla yeterli. Hatta M1 Ultra, profesyonel video editing için bile RTX 3090 ile yarışabiliyor. Final cut Pro gibi optimize edilmiş yazılımlarda, 4K prores videoları gerçek zamanlı olarak düzenleyebiliyorsunuz.

5. soğutma: Toplama bilgisayarlarda bu hep bir baş ağrısı, bir sorun olmuştur. Noctua NH-D15 gibi devasa hava soğutucular, ya da 360mm sıvı soğutmalar... Arctic MX-5 termal macunlar, fan Curve'leri optimize etmek, kasa içi hava akışını düzenlemek... Peki ya sonuç? Gürültü, toz ve yüksek elektrik faturası. En iyi ihtimalle 30-40 dB gürültü seviyesi. Apple'ın pasif soğutma sistemleri ise sessiz ve verimli çalışıyor. M1 MacBook Air'in fanı bile yok ve thermal throttling yaşamadan saatlerce tam performans çalışabiliyor. Mac Studio'nun soğutma sistemi o kadar etkili ki, tam yükte bile 35 DB'in altında kalıyor.

6. güç kaynağı: 600W, 800W, 1000W... Toplama bilgisayarlarda sürekli daha güçlü PSU'lar arıyoruz. Gold, Platinum, hatta Titanium sertifikalı güç kaynakları. Corsair, EVGA, Seasonic gibi markaların en üst modellerini alıyoruz. Kablo yönetimi için modüler PSU'lar tercih ediyoruz. Peki ya sonuç? Yüksek elektrik faturaları ve gereksiz ısı üretimi. Apple'ın yeni nesil bilgisayarları ise çok daha az güç tüketiyor. Mac Studio, tam yükte bile 370W civarında tüketim yapıyor. Bu, hem elektrik faturanızı düşürüyor, hem de sisteminizin ömrünü uzatıyor.

7. kasa: Şu dev Gaming kasalarını bir düşünün. NZXT H710i, Corsair 7000D, Lian Li O11 dynamic gibi devasa kuleler. RGB ışıklandırma, temperli cam paneller, Custom'su soğutma sistemleri... Evet, gösterişli görünüyor olabilir, Instagram'da güzel fotoğraflar çekiyor olabilirsiniz. Ama pratik mi? Bu devasa kuleleri nereye koyacaksınız? Temizliği, bakımı nasıl olacak? Apple'ın Mac Mini'si avucunuzun içine sığıyor ve inanılmaz bir performans sunuyor. Mac Studio ise profesyonel iş istasyonu gücünde, ama sadece 3.7 litre hacminde. Bu kompakt tasarım, hem yer tasarrufu sağlıyor, hem de daha az enerji tüketiyor.

8. işletim sistemi: Windows vs. macOS tartışması eskiden beri var. Ama artık macOS o kadar gelişti ki, neredeyse her türlü iş için mükemmel bir platform sunuyor. Windows'un sürekli güncellemelerle gelen sorunlarını, güvenlik açıklarını, mavi ekran hatalarını düşünün. Registry temizliği yapmak, driver güncellemek, malware taraması yapmak... MacOS'te böyle dertler yok. Sistem her zaman hızlı, stabil ve güvenli. Üstelik virüs ve malware sorunları da minimumda. Apple'ın kapalı ekosistemi, güvenlik açısından büyük avantaj sağlıyor.

9. yazılım uyumluluğu: Eskiden Windows hakimdi, doğru. Ama artık neredeyse her major yazılımın Mac versiyonu var. Adobe Creative Suite, AutoCAD, hatta Microsoft Office bile Mac'te mükemmel çalışıyor. Hatta bazı profesyonel yazılımlar (final cut Pro, Logic Pro gibi) sadece Mac'te çalışıyor ve endüstri standardı haline gelmiş durumda. Üstelik Apple'ın rosetta 2 teknolojisi sayesinde, Intel tabanlı uygulamalar bile Apple Silicon'da sorunsuz çalışıyor.

10. Fiyat/Performans: ilk bakışta Apple ürünleri pahalı görünebilir. Ama uzun vadeli düşünün: Daha az elektrik tüketimi, daha az arıza yapma olasılığı, daha uzun ömür... Bunların hepsi size para kazandırıyor. Üstelik Apple ürünlerinin ikinci el değeri de çok yüksek. 3-4 yıl kullandıktan sonra bile, aldığınız fiyatın yarısına yakın bir değerde satabiliyorsunuz. Toplama bir PC'de bu mümkün değil.

Kendi deneyimlerimden bahsedeyim: Geçen yıl bir MacBook Pro M1 Pro aldım. 16 inç, 16 GB RAM, 1 TB SSD konfigürasyonu. İlk başta tereddütlerim vardı, fiyatı gözümü korkutmuştu. Ama şimdi? İnanın, pişman değilim. Eskiden toplama bilgisayarımla yaşadığım sorunların hiçbirini yaşamıyorum. Yazılım güncellemeleri sorunsuz, sistem her zaman hızlı ve stabil. 4K video editing yaparken bile fan sesi duymuyorum. Pil ömrü inanılmaz, tam şarjla 10-12 saat çalışabiliyorum. Üstelik tüm Apple cihazlarım (iPhone, iPad, Apple Watch) kusursuz bir uyum içinde çalışıyor.

Peki ya oyunlar? Evet, belki hardcore oyuncular için hala masaüstü sistemler cazip olabilir. Ama düşünün, Cloud Gaming platformları giderek yaygınlaşıyor. GeForce NOW, Google Stadia, Xbox Cloud Gaming gibi servislerle artık süper güçlü bir bilgisayara ihtiyaç duymadan en yeni oyunları oynayabiliyorsunuz. Üstelik Apple, metal API'si ile oyun performansını sürekli artırıyor. Son dönemde birçok AAA oyun (Resident Evil Village, Baldur's Gate 3 gibi) native olarak Mac'e port ediliyor.

Şimdi bazılarınız diyecek ki, "ama biz bilgisayarımızı kendimiz toplamaktan zevk alıyoruz!" anlıyorum, gerçekten. Bu bir hobi, bir tutku. RGB ışıkları ayarlamak, kablo yönetimi yapmak, overclock değerleri ile oynamak... Hepsi keyifli aktiviteler. Ama artık bu hobinin pratik bir faydası kalmadı. Bu, at arabasıyla ulaşımı tercih etmeye benziyor. Evet, nostaljik ve keyifli olabilir, ama günlük hayatta pratik değil.

Bakın, teknoloji dünyası baş döndürücü bir hızla değişiyor. Daha dün konuştuğumuz 4K, bugün standart hale geldi. Yarın belki 8k, hatta holografik ekranlar konuşuyor olacağız. Yapay zeka, quantum computing, augmented reality... Tüm bu teknolojilere ayak uydurmak için, entegre ve optimize sistemlere ihtiyacımız var. Apple'ın ekosistemi bu noktada devreye giriyor. IPhone'unuz, IPad'iniz, Mac'iniz ve hatta Apple Watch'ınız kusursuz bir uyum içinde çalışıyor. iCloud ile verileriniz her cihazda senkronize oluyor. AirDrop ile dosya transferi saniyeler içinde gerçekleşiyor. Universal Control sayesinde iPad'inizi Mac'inizin ikinci ekranı olarak kullanabiliyorsunuz. Toplama bir bilgisayarla bu seviyede bir entegrasyonu ve kullanım kolaylığını sağlamak neredeyse imkansız.

Evet, belki bazılarınıza göre Apple fanboyu gibi görünmüş olabilirim. Ama inanın, bu sadece yılların deneyimi ve gözleminin sonucu. Ben de bir zamanlar "Apple pahalı, toplama sistem daha iyi" derdim. Saatlerce forum sitelerinde takılır, en uygun parçaları bulmaya çalışırdım. Ama zaman bana yanıldığımı gösterdi.

Şimdi gelin, biraz daha teknik detaylara girelim:

11. anakartlar: Toplama sistemlerde anakart seçimi kritik önem taşır. VRM kalitesi, PCI-e lane sayısı, M.2 slot sayısı, USB bağlantı noktaları... ASUS ROG, MSI MEG, Gigabyte Aorus gibi üst seviye anakartlar için binlerce lira ödemek gerekiyor. Peki ya Apple? Tüm bu karmaşık seçimleri ortadan kaldırıyor. Sistem-on-chip (SoC) tasarımı sayesinde, tüm kritik bileşenler tek bir yonga üzerinde entegre ediliyor. Bu, hem performansı artırıyor hem de enerji verimliliğini maksimize ediyor.

12. bellek bandwidth: DDR5 RAM'ler 6400 MT/s hızlara ulaşabiliyor. Ama Apple'ın birleşik bellek mimarisi, çok daha yüksek bant genişliği sunuyor. M1 Ultra çipinde 800 GB/s bellek bant genişliği mevcut. Bu, en hızlı DDR5 sistemlerden bile kat kat daha yüksek.

13. yazılım optimizasyonu: Apple, hem donanımı hem de yazılımı kontrol ettiği için, inanılmaz bir optimizasyon sunabiliyor. macOS, Apple silicon için özel olarak optimize edilmiş durumda. Bu, her bir Watt'tan maksimum performans almak anlamına geliyor. Windows sistemlerde ise binlerce farklı donanım kombinasyonu için optimizasyon yapmak neredeyse imkansız.

14. güvenlik: Apple T2 güvenlik çipi, hem veri şifreleme hem de Secure Boot özelliği sunuyor. Bu, sisteminizi malware ve Rootkit'lere karşı koruyor. Toplama sistemlerde bu seviyede bir güvenlik sağlamak için ekstra donanım ve yazılımlara ihtiyaç duyarsınız.

15. ses ve görüntü işleme: Apple silicon çipleri, özel ses ve görüntü işleme birimleri içeriyor. Bu, 4K ve hatta 8K video düzenleme işlemlerini inanılmaz hızlı yapmanızı sağlıyor. Toplama bir sistemde bu performansı yakalamak için çok pahalı bir ekran kartına ihtiyaç duyarsınız.

16. machine learning: Apple neural Engine, yapay zeka ve makine öğrenimi işlemlerini hızlandırıyor. Bu, fotoğraf ve video işleme, ses tanıma gibi işlemlerde büyük avantaj sağlıyor. Toplama bir sistemde bu özellikleri elde etmek için NVIDIA'nın pahalı Quadro serisi kartlarına yönelmeniz gerekebilir.

17. enerji verimliliği: Apple silicon çipleri, X86 mimarisine göre çok daha enerji verimli. Bu, hem daha uzun pil ömrü hem de daha düşük ısı üretimi anlamına geliyor. Toplama bir sistemde bu seviyede enerji verimliliği elde etmek neredeyse imkansız.

18. yazılım ekosistemi: Apple, kendi yazılım ekosistemini de sunuyor. Final cut Pro, Logic Pro, Xcode gibi profesyonel uygulamalar, Apple silicon için özel olarak optimize edilmiş durumda. Bu, kreatif profesyoneller için büyük bir avantaj.

19. uzun vadeli destek: Apple, cihazlarına uzun yıllar boyunca yazılım desteği sağlıyor. 5-6 yıllık Mac'ler hala en güncel macOS sürümünü çalıştırabiliyor. Windows sistemlerde ise, özellikle toplama bilgisayarlarda, güncellemeler sorun çıkarabiliyor.

20. çevre dostu: Apple, 2030 yılına kadar tüm tedarik zincirini ve ürün yaşam döngüsünü karbon nötr hale getirmeyi hedefliyor. Ürünlerinde geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıyor ve ambalajlarını küçültüyor. Toplama bilgisayarlarda ise her bir parçanın ayrı ayrı paketlenmesi ve nakliyesi, daha fazla karbon ayak izi anlamına geliyor.

Sonuç olarak, evet, belki özel durumlar için hala toplama bilgisayarlar mantıklı olabilir. Örneğin, çok spesifik bir iş için özelleştirilmiş bir sisteme ihtiyacınız olabilir. Ya da belki bir e-spor oyuncususunuz ve milisaniyelik farklar sizin için kritik önem taşıyor. Ama çoğumuz için, Apple'ın sunduğu çözümler hem daha pratik, hem daha ekonomik, hem de daha geleceğe dönük.

Sizleri de fikirlerinizi paylaşmaya davet ediyorum. Belki benim görmediğim bir nokta vardır. Belki sizin deneyimleriniz farklıdır. Sonuçta teknoloji, paylaşarak ve tartışarak ilerlediğimiz bir alan. Belki de bu tartışma sayesinde hepimiz yeni bir şeyler öğreniriz.

Bu uzun ve detaylı analizi okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım size farklı bir bakış açısı sunabilmiş, en azından düşündürmüşümdür. Teknoloji dünyası sürekli değişiyor ve bizim de bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Hepinize teknoloji dolu, sorunsuz ve verimli günler diliyorum. Sorularınız, yorumlarınız varsa çekinmeden paylaşın. Hep birlikte tartışalım, öğrenelim ve gelişelim. Allah'a emanet olun.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Az bir şey okudum hepsini okumadım da hep Apple mi övdünüz acaba?
 
Konu hakkinda ugrasmissiniz ama yine de Apple > Masaustu PC'ler gibi bir sey cikiyor ortaya. Ayrica anlattiklariniz asiri sacma geliyor. Cunku toplam bilgisayari oyun icin alirsin, render icin alirsin ama Apple bilgisayarlarda oyun oynamak falan mumkun degil. Sacma bir karsilastirma.
Katılıyorum. Sizin bilgisayarı ne için aldığınızı bilmiyorum fakat bu forumu render bilgisayarı ve oyun bilgisayarı konuları olarak bölersek yüzde 90'a 10 gibi bir ortalama ile oyun bilgisayarı ezici bir üstünlük kuruyor. Apple bilgisayarların oyun oynanacak en kötü bilgisayarlardan olduğunu biliyoruz.

Sadece iş içinse zaten Apple alınması gerektiği konusunda herkes hemfikir. İş için değilse de hala toplama bilgisayarlar alınabilir. Apple her oyunu da desteklemiyor.
Hangi iş olduğuna göre değişir. Mesela Cuda çekirdeği gerektiren şeyler için Apple alınmaz. Toplama bilgisayar alınır.
 
Selamünaleyküm değerli forum üyeleri, kıymetli dostlarım, teknoloji tutkunları ve bilgisayar meraklıları. Bugün sizlere son derece kritik, hatta tartışmalı olabilecek bir konudan bahsedeceğim: "günümüzde toplama bilgisayar almayın!" bu başlık, eminim ki bazılarınızı şaşırtacak, hatta belki de biraz kızdıracaktır. Ancak rica ediyorum, açık fikirli olun ve bu detaylı analizimi sonuna kadar sabırla okuyun. Size yılların birikimi, sayısız benchmark testi, binlerce saat süren optimizasyon çalışmaları ve en güncel teknoloji trendlerinin ışığında hazırladığım kapsamlı bir değerlendirme sunacağım.

Öncelikle, toplama bilgisayarların geçmişteki önemini ve cazibesini asla inkar etmiyorum. Hatta itiraf etmeliyim ki, ben de bir zamanlar bu işin tam anlamıyla müptelasıydım. İlk toplama bilgisayarımı 2003 yılında, üniversite yıllarımda yaptığımı dün gibi hatırlıyorum. O zamanlar bir AMD Athlon XP 2500+ işlemci, 512 MB DDR RAM, 80 GB Western Digital hard disk ve atı Radeon 9600 Pro ekran kartı ile adeta dünyayı fethetmiş gibi hissediyordum. Her bir parçayı özenle seçmiş, saatlerce fiyat-performans analizi yapmış, forumları taramıştım. Ama dostlar, zaman su gibi aktı geçti ve teknoloji inanılmaz bir hızla evrildi, değişti, dönüştü.

Gelin, parça parça, en ince ayrıntısına kadar inceleyelim ve neden artık toplama bilgisayarların mantıklı bir seçenek olmadığını, modern teknolojinin bize sunduğu entegre çözümlerin neden çok daha avantajlı olduğunu görelim:

1. işlemciler: Eskiden Intel ve AMD arasında kıyasıya, kanlı bıçaklı bir rekabet vardı. Pentium 4 vs Athlon XP, Core 2 Duo vs Phenom II derken, şimdi Ryzen 9 vs Core i9 tartışmaları yapıyoruz. Her yeni nesil işlemci çıktığında forumlar allak bullak oluyor, benchmark sonuçları paylaşılıyor, overclocking rekorları kırılıyor. Ama artık oyuna yepyeni, devrimci bir oyuncu dahil oldu: Apple silicon. M1, M.2 ve M3 çipleri, tek bir yonga üzerinde akıllara durgunluk veren bir performans sunuyor. Örneğin, M1 Ultra çipi, 20 çekirdekli CPU, 64 çekirdekli GPU ve 32 çekirdekli neural Engine ile geliyor. Bu canavar, çoğu masaüstü işlemciyi ve ekran kartını cebinden çıkarıyor, üstelik bunu yaparken çok daha az enerji tüketiyor! Düşünsenize, Intel'in amiral gemisi 12900K işlemcisi 241W TDP değerine sahipken, M1 Ultra maksimum 60W civarında tüketim yapıyor. Bu devasa fark, sadece performansta değil, elektrik faturanızda, sistem stabilitesinde ve soğutma ihtiyacında da kendini gösteriyor.

2. RAM: DDR3, DDR4 derken şimdi DDR5 çıktı. Evet, 6400 MHz hızında, hatta XMP profilleri ile 7000 MHz'e kadar çıkabilen RAM'ler var artık. CL timinglerini optimize etmek, Dual channel konfigürasyonları ayarlamak, hatta bazı sistemlerde Quad channel setuplar kurmak için saatler harcıyoruz. Ama Apple'ın birleşik bellek mimarisi, klasik RAM kavramını kökten, temelden değiştiriyor. 32 GB, hatta 128 GB RAM'i tek bir çip üzerinde entegre ediyor. Bu, veri transferini akıl almaz derecede hızlandırıyor. Klasik sistemlerde RAM ve GPU belleği arasında sürekli veri transferi yapılırken, Apple Silicon'da her şey aynı bellek havuzunu kullanıyor. Bu da performansı ciddi oranda artırıyor, Latency'yi düşürüyor ve sistem responsiveness'ını inanılmaz derecede iyileştiriyor.

3. depolama: Hatırlıyorum, bir zamanlar 7200 RPM hard diskler için extra para öderdik. RAID 0 dizileri kurar, 10.000 RPM'lik Western Digital Raptor'lar alırdık. Sonra SSD'ler çıktı, SATA 3'ün 600 MB/s teorik hızı bize yeterli geliyordu. Şimdi? NVMe SSD'ler standart oldu. PCI-e 4.0 SSD'ler 7000 MB/s okuma hızlarına ulaşabiliyor. Samsung 990 Pro, Crucial P5 Plus gibi SSD'ler piyasayı domine ediyor. Ama Apple'ın özel tasarım SSD'leri 7.4 GB/s hızlara ulaşabiliyor. Bu, eski nesil SATA SSD'lerden bile 10 kat daha hızlı! Üstelik bu hızlar, sıkıştırılmış veriler için çok daha yüksek olabiliyor. Apple'ın T2 güvenlik çipi ve özel dosya sistemi sayesinde, verileriniz hem daha hızlı hem de daha güvenli oluyor.

4. ekran kartları: Ah, o eski günler... GeForce 6600 GT için biriktirdiğim günleri unutamam. Sonra GTX serisi, ardından RTX serisi derken, şimdi RTX 4090 gibi canavarlar var. Evet, bu kartlar inanılmaz güçlü. 4K 144Hz oyun oynamak artık mümkün, hatta 8K'da bile tatmin edici FPS'ler alabiliyorsunuz. Ray Tracing, DLSS gibi teknolojiler oyun deneyimini bambaşka bir boyuta taşıdı. Ama bunun bedeli ne? RTX 4090, tam yükte 450W güç tüketebiliyor. Bu, küçük bir elektrikli soba gücünde! Üstelik fiyatı da bir böbrek değerinde, hatta bazı ülkelerde bir araba fiyatına denk geliyor. Apple'ın entegre GPU'ları, çoğu günlük kullanıcı için fazlasıyla yeterli. Hatta M1 Ultra, profesyonel video editing için bile RTX 3090 ile yarışabiliyor. Final cut Pro gibi optimize edilmiş yazılımlarda, 4K prores videoları gerçek zamanlı olarak düzenleyebiliyorsunuz.

5. soğutma: Toplama bilgisayarlarda bu hep bir baş ağrısı, bir sorun olmuştur. Noctua NH-D15 gibi devasa hava soğutucular, ya da 360mm sıvı soğutmalar... Arctic MX-5 termal macunlar, fan Curve'leri optimize etmek, kasa içi hava akışını düzenlemek... Peki ya sonuç? Gürültü, toz ve yüksek elektrik faturası. En iyi ihtimalle 30-40 dB gürültü seviyesi. Apple'ın pasif soğutma sistemleri ise sessiz ve verimli çalışıyor. M1 MacBook Air'in fanı bile yok ve thermal throttling yaşamadan saatlerce tam performans çalışabiliyor. Mac Studio'nun soğutma sistemi o kadar etkili ki, tam yükte bile 35 DB'in altında kalıyor.

6. güç kaynağı: 600W, 800W, 1000W... Toplama bilgisayarlarda sürekli daha güçlü PSU'lar arıyoruz. Gold, Platinum, hatta Titanium sertifikalı güç kaynakları. Corsair, EVGA, Seasonic gibi markaların en üst modellerini alıyoruz. Kablo yönetimi için modüler PSU'lar tercih ediyoruz. Peki ya sonuç? Yüksek elektrik faturaları ve gereksiz ısı üretimi. Apple'ın yeni nesil bilgisayarları ise çok daha az güç tüketiyor. Mac Studio, tam yükte bile 370W civarında tüketim yapıyor. Bu, hem elektrik faturanızı düşürüyor, hem de sisteminizin ömrünü uzatıyor.

7. kasa: Şu dev Gaming kasalarını bir düşünün. NZXT H710i, Corsair 7000D, Lian Li O11 dynamic gibi devasa kuleler. RGB ışıklandırma, temperli cam paneller, Custom'su soğutma sistemleri... Evet, gösterişli görünüyor olabilir, Instagram'da güzel fotoğraflar çekiyor olabilirsiniz. Ama pratik mi? Bu devasa kuleleri nereye koyacaksınız? Temizliği, bakımı nasıl olacak? Apple'ın Mac Mini'si avucunuzun içine sığıyor ve inanılmaz bir performans sunuyor. Mac Studio ise profesyonel iş istasyonu gücünde, ama sadece 3.7 litre hacminde. Bu kompakt tasarım, hem yer tasarrufu sağlıyor, hem de daha az enerji tüketiyor.

8. işletim sistemi: Windows vs. macOS tartışması eskiden beri var. Ama artık macOS o kadar gelişti ki, neredeyse her türlü iş için mükemmel bir platform sunuyor. Windows'un sürekli güncellemelerle gelen sorunlarını, güvenlik açıklarını, mavi ekran hatalarını düşünün. Registry temizliği yapmak, driver güncellemek, malware taraması yapmak... MacOS'te böyle dertler yok. Sistem her zaman hızlı, stabil ve güvenli. Üstelik virüs ve malware sorunları da minimumda. Apple'ın kapalı ekosistemi, güvenlik açısından büyük avantaj sağlıyor.

9. yazılım uyumluluğu: Eskiden Windows hakimdi, doğru. Ama artık neredeyse her major yazılımın Mac versiyonu var. Adobe Creative Suite, AutoCAD, hatta Microsoft Office bile Mac'te mükemmel çalışıyor. Hatta bazı profesyonel yazılımlar (final cut Pro, Logic Pro gibi) sadece Mac'te çalışıyor ve endüstri standardı haline gelmiş durumda. Üstelik Apple'ın rosetta 2 teknolojisi sayesinde, Intel tabanlı uygulamalar bile Apple Silicon'da sorunsuz çalışıyor.

10. Fiyat/Performans: ilk bakışta Apple ürünleri pahalı görünebilir. Ama uzun vadeli düşünün: Daha az elektrik tüketimi, daha az arıza yapma olasılığı, daha uzun ömür... Bunların hepsi size para kazandırıyor. Üstelik Apple ürünlerinin ikinci el değeri de çok yüksek. 3-4 yıl kullandıktan sonra bile, aldığınız fiyatın yarısına yakın bir değerde satabiliyorsunuz. Toplama bir PC'de bu mümkün değil.

Kendi deneyimlerimden bahsedeyim: Geçen yıl bir MacBook Pro M1 Pro aldım. 16 inç, 16 GB RAM, 1 TB SSD konfigürasyonu. İlk başta tereddütlerim vardı, fiyatı gözümü korkutmuştu. Ama şimdi? İnanın, pişman değilim. Eskiden toplama bilgisayarımla yaşadığım sorunların hiçbirini yaşamıyorum. Yazılım güncellemeleri sorunsuz, sistem her zaman hızlı ve stabil. 4K video editing yaparken bile fan sesi duymuyorum. Pil ömrü inanılmaz, tam şarjla 10-12 saat çalışabiliyorum. Üstelik tüm Apple cihazlarım (iPhone, iPad, Apple Watch) kusursuz bir uyum içinde çalışıyor.

Peki ya oyunlar? Evet, belki hardcore oyuncular için hala masaüstü sistemler cazip olabilir. Ama düşünün, Cloud Gaming platformları giderek yaygınlaşıyor. GeForce NOW, Google Stadia, Xbox Cloud Gaming gibi servislerle artık süper güçlü bir bilgisayara ihtiyaç duymadan en yeni oyunları oynayabiliyorsunuz. Üstelik Apple, metal API'si ile oyun performansını sürekli artırıyor. Son dönemde birçok AAA oyun (Resident Evil Village, Baldur's Gate 3 gibi) native olarak Mac'e port ediliyor.

Şimdi bazılarınız diyecek ki, "ama biz bilgisayarımızı kendimiz toplamaktan zevk alıyoruz!" anlıyorum, gerçekten. Bu bir hobi, bir tutku. RGB ışıkları ayarlamak, kablo yönetimi yapmak, overclock değerleri ile oynamak... Hepsi keyifli aktiviteler. Ama artık bu hobinin pratik bir faydası kalmadı. Bu, at arabasıyla ulaşımı tercih etmeye benziyor. Evet, nostaljik ve keyifli olabilir, ama günlük hayatta pratik değil.

Bakın, teknoloji dünyası baş döndürücü bir hızla değişiyor. Daha dün konuştuğumuz 4K, bugün standart hale geldi. Yarın belki 8k, hatta holografik ekranlar konuşuyor olacağız. Yapay zeka, quantum computing, augmented reality... Tüm bu teknolojilere ayak uydurmak için, entegre ve optimize sistemlere ihtiyacımız var. Apple'ın ekosistemi bu noktada devreye giriyor. IPhone'unuz, IPad'iniz, Mac'iniz ve hatta Apple Watch'ınız kusursuz bir uyum içinde çalışıyor. iCloud ile verileriniz her cihazda senkronize oluyor. AirDrop ile dosya transferi saniyeler içinde gerçekleşiyor. Universal Control sayesinde iPad'inizi Mac'inizin ikinci ekranı olarak kullanabiliyorsunuz. Toplama bir bilgisayarla bu seviyede bir entegrasyonu ve kullanım kolaylığını sağlamak neredeyse imkansız.

Evet, belki bazılarınıza göre Apple fanboyu gibi görünmüş olabilirim. Ama inanın, bu sadece yılların deneyimi ve gözleminin sonucu. Ben de bir zamanlar "Apple pahalı, toplama sistem daha iyi" derdim. Saatlerce forum sitelerinde takılır, en uygun parçaları bulmaya çalışırdım. Ama zaman bana yanıldığımı gösterdi.

Şimdi gelin, biraz daha teknik detaylara girelim:

11. anakartlar: Toplama sistemlerde anakart seçimi kritik önem taşır. VRM kalitesi, PCI-e lane sayısı, M.2 slot sayısı, USB bağlantı noktaları... ASUS ROG, MSI MEG, Gigabyte Aorus gibi üst seviye anakartlar için binlerce lira ödemek gerekiyor. Peki ya Apple? Tüm bu karmaşık seçimleri ortadan kaldırıyor. Sistem-on-chip (SoC) tasarımı sayesinde, tüm kritik bileşenler tek bir yonga üzerinde entegre ediliyor. Bu, hem performansı artırıyor hem de enerji verimliliğini maksimize ediyor.

12. bellek bandwidth: DDR5 RAM'ler 6400 MT/s hızlara ulaşabiliyor. Ama Apple'ın birleşik bellek mimarisi, çok daha yüksek bant genişliği sunuyor. M1 Ultra çipinde 800 GB/s bellek bant genişliği mevcut. Bu, en hızlı DDR5 sistemlerden bile kat kat daha yüksek.

13. yazılım optimizasyonu: Apple, hem donanımı hem de yazılımı kontrol ettiği için, inanılmaz bir optimizasyon sunabiliyor. macOS, Apple silicon için özel olarak optimize edilmiş durumda. Bu, her bir Watt'tan maksimum performans almak anlamına geliyor. Windows sistemlerde ise binlerce farklı donanım kombinasyonu için optimizasyon yapmak neredeyse imkansız.

14. güvenlik: Apple T2 güvenlik çipi, hem veri şifreleme hem de Secure Boot özelliği sunuyor. Bu, sisteminizi malware ve Rootkit'lere karşı koruyor. Toplama sistemlerde bu seviyede bir güvenlik sağlamak için ekstra donanım ve yazılımlara ihtiyaç duyarsınız.

15. ses ve görüntü işleme: Apple silicon çipleri, özel ses ve görüntü işleme birimleri içeriyor. Bu, 4K ve hatta 8K video düzenleme işlemlerini inanılmaz hızlı yapmanızı sağlıyor. Toplama bir sistemde bu performansı yakalamak için çok pahalı bir ekran kartına ihtiyaç duyarsınız.

16. machine learning: Apple neural Engine, yapay zeka ve makine öğrenimi işlemlerini hızlandırıyor. Bu, fotoğraf ve video işleme, ses tanıma gibi işlemlerde büyük avantaj sağlıyor. Toplama bir sistemde bu özellikleri elde etmek için NVIDIA'nın pahalı Quadro serisi kartlarına yönelmeniz gerekebilir.

17. enerji verimliliği: Apple silicon çipleri, X86 mimarisine göre çok daha enerji verimli. Bu, hem daha uzun pil ömrü hem de daha düşük ısı üretimi anlamına geliyor. Toplama bir sistemde bu seviyede enerji verimliliği elde etmek neredeyse imkansız.

18. yazılım ekosistemi: Apple, kendi yazılım ekosistemini de sunuyor. Final cut Pro, Logic Pro, Xcode gibi profesyonel uygulamalar, Apple silicon için özel olarak optimize edilmiş durumda. Bu, kreatif profesyoneller için büyük bir avantaj.

19. uzun vadeli destek: Apple, cihazlarına uzun yıllar boyunca yazılım desteği sağlıyor. 5-6 yıllık Mac'ler hala en güncel macOS sürümünü çalıştırabiliyor. Windows sistemlerde ise, özellikle toplama bilgisayarlarda, güncellemeler sorun çıkarabiliyor.

20. çevre dostu: Apple, 2030 yılına kadar tüm tedarik zincirini ve ürün yaşam döngüsünü karbon nötr hale getirmeyi hedefliyor. Ürünlerinde geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıyor ve ambalajlarını küçültüyor. Toplama bilgisayarlarda ise her bir parçanın ayrı ayrı paketlenmesi ve nakliyesi, daha fazla karbon ayak izi anlamına geliyor.

Sonuç olarak, evet, belki özel durumlar için hala toplama bilgisayarlar mantıklı olabilir. Örneğin, çok spesifik bir iş için özelleştirilmiş bir sisteme ihtiyacınız olabilir. Ya da belki bir e-spor oyuncususunuz ve milisaniyelik farklar sizin için kritik önem taşıyor. Ama çoğumuz için, Apple'ın sunduğu çözümler hem daha pratik, hem daha ekonomik, hem de daha geleceğe dönük.

Sizleri de fikirlerinizi paylaşmaya davet ediyorum. Belki benim görmediğim bir nokta vardır. Belki sizin deneyimleriniz farklıdır. Sonuçta teknoloji, paylaşarak ve tartışarak ilerlediğimiz bir alan. Belki de bu tartışma sayesinde hepimiz yeni bir şeyler öğreniriz.

Bu uzun ve detaylı analizi okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım size farklı bir bakış açısı sunabilmiş, en azından düşündürmüşümdür. Teknoloji dünyası sürekli değişiyor ve bizim de bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Hepinize teknoloji dolu, sorunsuz ve verimli günler diliyorum. Sorularınız, yorumlarınız varsa çekinmeden paylaşın. Hep birlikte tartışalım, öğrenelim ve gelişelim. Allah'a emanet olun.
Mesela şu sizin zamanında aldığınız MacBook M1 Pro'dan bildiğiniz oyunların değerini söyleseniz yeterli. Kaç fps alırım?
 
Hocam güzel yazmışsınız fakat şu an için Windows daha mantıklı bence. Dedikleriniz ileride gerçekleşebilir ama şu an için Apple'ın cihazları çok mantıklı gelmiyor bana.
 
Apple iyi hoş kolay ama hem çok pahalı hem de toplama bilgisayara göre küçük bir kitleyi temsil ediyor. (Fanboyları saymıyorum) Yükseltilebilirlik zaten yok. Alırken özelleştir desen piyasada 1k'ya satılan rami bana 5000 TL'ye satıyorlar. Port için dock alman lazım.
Apple'ın sadece işlemcisi iyi. Başka hiçbir özelliği yok. Alanların çoğu zaten logo için alıyor. Thinkpad X1 gibi cihazlar varken seni MacOS'e bağlı tutan Apple'dan uzak durulmalı bence.
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı