Hayat boş ve anlamsız olduğu için en temel 2 içgüdümüz de bu konular üstünedir. Hayatta kalmak ve üremek. Bu 2 içgüdü bizi hayata bağlar (biyolojik olarak). Biz düşünebilen canlılar olduğumuz için "neden?" sorusunu sorabiliyoruz ve bir cevap arıyoruz. 50 Katlı bir binanın çatısına çıkın ve aşağıya bakın, kendinizi oradan atmayı düşünürseniz içinizi büyük bir korku kaplar ve sizi bu düşünceden vazgeçirmeye çalışır (baskılar). Yaşama tutunmanız için bir diğer etmen de çocuklarınızdır, bir varlık yaratırsınız ve bu sizi hem biyolojik hem de mental açıdan büyüler. Bir çocuk sahibi olduğunuzda da hayata bağlanırsınız, günümüzde aynı etkiyi yaratmasa bile kedi ve köpek sahiplenmek de bu hissi uyandırır.
Evet yaşamanın hiçbir önemi ve anlamı yok fakat olmak zorunda da değil. İntihar edecek kadar değerli değil hayat, en zirvede gördüğün kişiler bile doğru yerde bulunarak veya doğru şeyler yaparak o konuma geldiler. Kimsenin senden farkı yok ve şikayet etmek hiçbir şeyi çözmüyor. Ayrıca bir şey başarmak zorunda da değilsin, başarın seninle birlikte ölecek. Örnek olarak Atatürk diyebiliriz, idealleri vardı, yapmak istediği devrimleri vardı fakat 1938'de fikirleri öldü 1947'de gömüldü (Cumhuriyet). Atatürk gibi bir lidere teşekkür edip saygı duymak varken insanlar küfür edip anısına saldırıyorlar, fikirlerini ve ideallerini değersizleştirmeye çalışıyorlar. Sen ne kadar saygı duyulan bir insan da olsan herkes tarafından sevilip kabul edilmiyorsun. Herkes Atatürk olamaz/olmak zorunda da değil fakat çevreni veya çocuklarını iyi bir insan olarak yetiştirmen bile hayatına anlam kazandırır.