Hiçbir şey yoktan olamaz

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Varlığın ana kaynağını birçok filozof bulmaya çalıştı haksız mıyım? Arkadaşın bahsettiği de bu. Yani yoktan var değil, bizzat kaynağın kendisi o.
O filozoflarda bulamadı. Kaynağın kendisi odur demeniz de sadece bir varsayımdır.

Dinler ortaya çıktıktan beri insanlar anlam veremedikleri şeyleri bir yaratıcıya bağlamışlardır. Önce çok tanrılı dinler vardı, Tevrat ile birlikte ise tek tanrı düşüncesi semavi dinleri oluşturdu.

Dinlerin bahsettiği gibi bir yaratıcı olduğunu inanmıyorum. Doğa ve Fizik yasalarına da baktığımızda bunu görebiliyoruz.
 
Bir karınca 8 şeritli bir otobanı nasıl anlayamıyorsa (nasıl açıklayamıyorsak, algılatamıyorsak karıncaya), insan da Allah'ı anlayamaz (bilmemiz gereken kısmın Kur'an ile bildirildiğine inanıyoruz). Karınca da var otoyol da otoyolu yapan da. Ben inananım, inanmayana saygı duyarım, herkes inanmayana saygı duymak zorunda. Saygı çercevesinde yorumlar yapınız.
 
Kur´an´ı okudunuz mu? Orada Kur´an´dan yüzyıllar sonra Müslüman olmayan bilim adamlarının icatlarıyla zorluklar ile bulduğu ve kanıtlanmış bilimsel gerçekler var. Bunları 590-631 yılları arasında okuma yazma bilmeyen birinin kafasından uydurup da tutmuş olma ihtimalini göz önüne alıyorum. Yok denecek kadar az. İşte bizim için kanıt bu.

Dünyaca ünlü kutsal kitaptan mı bahsediyorsunuz? Okumaz olur muyum? Ama ben öyle mucizevi bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Hatta o kadar düşünmüyorum ki okuduktan sonra dinin gerçek olmadığına karar vermiştim.

Benim kabahatim, bunca zamandır bulamamışım. Siz belki biraz o bilimsel gerçeklerden bahsedebilirsiniz.
 
Bence ilah(lar) var veya yok tartışması yapmak yersizdir, biz ne dersek diyelim karşıdaki fikrini değiştirmeyecektir, en mantıklısı saygı çerçevesinde ''TAMAM'' demektir ve çekilmektir (eğer karşıdaki işin rengini değiştirirse o zaman değişir, küfrü basın).
 
O filozoflarda bulamadı. Kaynağın kendisi odur demeniz de sadece bir varsayımdır.
Bir sonraki yorumumda bunu da açıklıyorum. Bir kanıt istediniz değil mi? Bende size diyorum ki Kur´an kendisinden yüzyıllar sonra Müslüman olmayan bilim insanlarının zor bela buldukları ve kanıtladıkları, günümüzde de bilim dünyasında kabul gören onlarca yasayı içeriyor. Bunu 590-631 yılları arasında okuma yazma bilmeyen birinin kafasından atıp tutturmuş olma ihtimali ne derece aklınıza yatıyor. Hadi biri tuttu, 2, 3, 4... hepsi mi tuttu.
Dünyaca ünlü kutsal kitaptan mı bahsediyorsunuz? Okumaz olur muyum? Ama ben öyle mucizevi bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Hatta o kadar düşünmüyorum ki okuduktan sonra dinin gerçek olmadığına karar vermiştim.

Benim kabahatim, bunca zamandır bulamamışım. Siz belki biraz o bilimsel gerçeklerden bahsedebilirsiniz.
Bir tanesini vereyim hemen;
“Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.” (Zariyat Suresi: 47)

Bu ayette geçen “sema (gök)” kelimesi Kur’an’ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir.

Türkçeye “Şüphesiz Biz genişleticiyiz olarak çevrilen Arapça “innâ lemûsiûn” ifadesindeki “mûsiûn” kelimesi, “genişletmek” anlamına gelen “evsea” fiilinden türemiştir. “Le” ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek “çok fazla” anlamı katmaktadır.

Dolayısıyla bu ifade; “Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz” anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kur’an’da bize bildirilenle aynıdır.

20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hâkim olan tek görüş, “evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği” şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak “genişlediğini” ortaya koydu.

Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.

Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır.

Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlar. Her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli “genişleyen” bir evren anlamına gelmektedir. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.

Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kur’an’da asırlar önce açıklanmış ve evrenin genişlemekte olduğu açıkça bildirilmiştir.

Bu ise Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu çok parlak bir şekilde göstermektedir. Zira 20. asırda ancak keşfedilebilen bilimsel bir gerçeğin, bundan 14 asır evvel bir beşer tarafından haber verilmesi ancak şu iki şeyden biri ile mümkündür:
1- Bir beşer bu bilimsel gerçeği tek başına keşfetmiştir:

2- Bu haber, evreni yaratan ve onu genişleten Allah’ın haberidir.

Birinci şıkkı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü on dört asır önce, teleskopun isminin bile bilinmediği bir devirde, son derece gelişmiş dev teleskoplarla ancak keşfedilebilen bir hakikatin keşfi mümkün değildir.

Hatta bu sebepten dolayıdır ki, Dünya tarihinin en büyük dehaları bile gözlemleriyle ve formülsel uğraşlarıyla genişleyen dinamik Evren modelini çizememişlerdir.

Demek bu haber, on dört asır önce, teknolojinin olmadığı bir dönemde, çölde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen bir beşerin kendi sözü olamaz.

O halde geriye iki şıkkı kabul etmekten başka bir çare yoktur ki; bu haber, evreni yaratan ve onu genişleten ve bu mucizevî haberi Elçisi Hz. Muhammed (S.a.v.) ile insanlara haber veren Allah’ın haberidir. Ve bu haberin geçtiği kitab da O’nun kitabıdır.
 
Allah'tan bahsedip "onu kim yarattı" derken inanmadığın bir Allah'ı kimin yarattığını soruyorsun ve kendinle çelişiyorsun. Bu soruyu soruyorsan O'nun varlığını kabul etmen gerekir. Ayrıca Allah ve dini varlıklar gibi "maddi alemde" göremeyeceğimiz bir konuyu "somutluğa" çekip sıyrılmaya çalışman da ayrı bir latife.
Koşulsuz inanayım hiç sormayalım kim yarattı diye öyle mi? Yok öyle bir dünya. Bu soruyum diye onun varlığını kabul edeceksin demekte senin acınası halini gösteriyor.

Kur´an´ı okudunuz mu? Orada Kur´an´dan yüzyıllar sonra Müslüman olmayan bilim adamlarının icatlarıyla zorluklar ile bulduğu ve kanıtlanmış bilimsel gerçekler var.
Evren genişliyor iddası tamamen yalan. Mucize diye bir şey yoktur o kitaplarda. Senin yukarıdaki arkadaşında demiri biz indirdik, sudan oluşma, çamurdan oluşma gibi ayetleri mucize diye kakalamaya çalışıyordu ama bunların hiçbiri mucize daha önceden bilinen ve çoğu da bilimsel olarak yanlış şeyler.
 
Ya bir yanda ateistler, bir yanda dini savunanlar, iki tarafta boş. En rahatı tam arasıdır bence, ne dibi dibine yaşamak ne de hiç yaşamamak, arasını yapacaksın. Kaynar suda da yıkanılmaz, aşırı soğuk suda da, herkes ılık suda yıkanır, 1 tık soğuk yada 1 tık sıcak olur o kadar.

  • Tamamen inanırsanız, çok bağlanırsınız ve yapmak istediğiniz şeyler konusunda kısıtlanırsınız.
  • Hiç inanmazsanız, umut veya cesarete, güce ihtiyacınız olunca bulamazsınız. Bazen kendinizi birazda olsa kandırmanız gerekir.

Burada bu konuyu tartışacağınız süreyi okulunuza veya bir şeyler öğrenmeye harcasanız daha kârlı çıkarsınız.
 
Bir sonraki yorumumda bunu da açıklıyorum. Bir kanıt istediniz değil mi? Bende size diyorum ki Kuran kendisinden yüzyıllar sonra Müslüman olmayan bilim insanlarının zor bela buldukları ve kanıtladıkları, günümüzde de bilim dünyasında kabul gören onlarca yasayı içeriyor.
1 tane örnek ver. Evren genişliyor iddaası yalandır bunu az öncede dedim.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Geri
Yukarı