Edmond_Dantes
Decipat
- Katılım
- 9 Mayıs 2024
- Mesajlar
- 2.451
- Çözümler
- 6
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
Matematik dediğimiz sırf sayılarla işlemler yapmak, üçgenin alanını bulmak falan değildir.Matematik elbette hayatın içinde olan bir şey. Hemen hemen her şeyde matematikten faydalanıyoruz ve matematiği kullanıyoruz. Hukuk bölümü ülkemizin yapı taşını oluşturan bir bölüm. Ülkedeki hakimleri, savcıları ve avukatları belirleyen, önemli bir bölüm. Konuya böyle bir giriş yapmak istedim.
Şimdi gel gelelim "Hukuk bölümü sözel mi eşit ağırlık mı olmalı?" konusuna.
Eki Görüntüle 2516654
Burada 1. sınıf hukuk derslerini görüyorsunuz. Roma Hukuku, Medeni Hukuk gibi derslerin de pek matematikle alakası yok. Hukuk bölümünün matematikten yararlanmasında bana göre muhakeme, analitik düşünme ve mantık gibi beceriler yer alıyor ve bu becerilerin bir insanda olduğunun ispatı için illa AYT matematikte oturup türev, logaritma, fonksiyon, trigonometri, integral ve bilimum konularla oturup cebelleşmek mi gerekiyor?
Sözel zekası yüksek, kendini "sözelci" olarak tanımlayan insanlar AYT matematik çözemiyor diye mantık, analitik düşünme ve muhakeme gibi yeteneklerden yoksun insanlar mı oluyorlar? Elbette hayır. Ben böyle düşünmüyorum ve insanların hukuk, siyaset bilimi gibi bölümleri kazanması için oturup AYT matematikle cebelleşmesi gerektiğini düşünmüyorum.
Matematiğin asla önemsiz bir ders olduğunu iddia etmem. Hatta buradaki amaç aslında türev bilmek, trigonometri bilmek de değil. Türev, trigonometri gibi konuların sorularını çözebilecek kadar zihinsel disipline, soyut düşünme becerisine ve sabra sahip olmayı ölçmek. Ama bu kadar zorlamaya gerek var mıydı? Bu konuları oturup çözemeyen insanlar zihinsel disipline, soyut düşünme becerisine ve sabra sahip insanlar değiller mi? Bir tarihçi yüzlerce kitabı aklında tutup o kitap üzerine düşünürken muhakeme yeteneğinden nasıl yoksun olabiliyor? Olamaz. Bir insanın matematik yapamaması, özellikle AYT matematik yapamaması o insanın zeki olmadığını bile göstermez nihayetinde zeka türlere ayrılan bir şeydir.
Hukuk doğası gereği sözel bir alandır ve sözel puan türüyle öğrencilerin alınması bence daha doğru bir şey olurdu. Hukuk okumak ve uygulamak büyük oranda okuduğunu anlama, yorum yapma, metinler arası bağlantı kurma ve etkili iletişim becerileri gerektirir. Bu beceriler sözel zeka ile ilişkilidir yani dille düşünme, ikna etme, tartışma ve yazılı anlatım kabiliyetleriyle. Hukuki metinler (kanunlar, içtihatlar, dilekçeler) anlam, yorum ve bağlam üzerine kuruludur. Hukukçu olan birey kelimelerin yerini, anlamını ve kullanım biçimini analiz ederek hüküm çıkarır. Bu dilbilimsel sezgi ve ifade derinliği gerektirir. Hukukta mantık önemlidir ancak türev, integral, geometri gibi yüksek soyut matematik konuları hiçbir biçimde kullanılmaz.
Buna rağmen sınavda bu konular belirleyici hâle geliyor. Bu adil değil. Haydi gelin biraz uluslararası anlamda bakalım. ABD LSAT adı verilen bir test uyguluyor. Bu testte kişiler okuduğunu anlama ve mantık üzerine sınav oluyorlar, hiçbir şekilde matematiksel işlem gücü test edilmiyor. Çünkü hukukçunun görevi hesap yapmak değil; olayları yorumlamak ve haklıyı haksızdan ayırmaktır.
Hukukta kullanılan bilgi ve becerilerin %85-90’ı sözel alanla ilgilidir:
Hukuk sözel tabanlı ve mantık testleriyle desteklenmiş özel bir alan olmalıdır. Şu anki sistem gereği eşit ağırlık olsa da eğitim bilimi açısından sözel bir alandır. İyi bir matematikçi kötü bir hukukçu olabilir. Her muhakeme yeteneği yüksek olan AYT matematik konularını çözemeyebilir.
- Okuduğunu anlama.
- Yorum yapma.
- Eleştirel düşünme.
- İkna edici yazma.
- Dil hâkimiyeti.
- Tarih, felsefe, vatandaşlık bilgisi.
Matematiğin sadece mantık, analitik düşünme ve muhakeme gibi yeterlilikleri hukuk için gereklidir. AYT matematik testi alakasızdır. Tüm AYT matematiği çözme zorunluluğu hukuk okumak isteyen adaylar için adil değildir.
Tüm bunların haricinde hukukta kullanılan kaynakların neredeyse tamamı sözel içeriklidir:
Bu kaynakların tümü yazılı ve sözel metinlerdir.
- Kanun metinleri.
- Yargıtay içtihatları.
- Anayasa hükümleri.
- Dilekçeler, iddianameler, savunmalar, gerekçeli kararlar...
Bazı insanlar "sözelci" denilince ezberci olarak görüyorlar. Bu aslında tam anlamıyla doğru değil. Her sözel derslerde başarılı olan öğrenciler ezberci değillerdir. Bu konu ayrı bir tartışma konusu olur o yüzden çok uzatmıyorum. Değinelim başka bir noktaya.
Eğitim biliminin temel ilkelerinden biri şudur:
Eğer hukuk matematiksel işlem değil de anlamlandırma, açıklama, tartışma, ifade ve dil hâkimiyeti gerektiriyorsa o zaman hukuk bölümü matematiğin baskın olduğu puan türünde değil, sözel puan türünde yer almalıdır. Üstte verdiğim ABD örneğinde bile gelişmiş sistemlerin hukukçuları matematiksel işlem gücüne göre, ileri düzey matematik konularına göre seçmediğini görüyoruz.
Peki ya ne yapabiliriz?
Sözel puan türünün haricinde hukuk ve bazı bölümler için (siyaset bilimi vs.) mantık, muhakeme ve analitik düşünme becerilerini ölçecek ekstra bir sınav daha yapılabilir ve bu iki sınav harmanlanabilir. Ya da hukuk eşit ağırlıktan sözel puan türüne geçirilmelidir. Şu anki uygulanma şekli doğru değildir. Karşıt görüşünüzü saygı çerçevesi içerisinde sunabilirsiniz.
Rasyonel ve analitik düşünmeyi öğretir. Yeri geliyor saatler süren duruşmalara giriyor avukatlar, hakimler, savcılar. Son derece karmaşık olaylar olabiliyor. Bunları çözebilmek için analitik zekanın en azından belli bir düzeyde olması lazım.
Hukuk dediğin iş kitabı ezberleyip aa bu böyle şu şöyle demek değil.
Yoksa öyle düşünürsek tıp da sözel olsun hocam sonuçta latince bir şeyler ezberliyorsun sayısalla işin ne.
Matematik bilen ile bilmeyenin farkı her zaman dağlar kadar. Büyük filozofların da çoğu sağlam matematik zekasına sahiptir mesela. Ya da yazılım dünyasındaki arkadaşlarım hak verecektir; mühendislik veya bir fen bölümü mezunu olup yazılıma atılan ile alaylı olarak yazılıma atılan arasındaki fark inanılmaz derecede sırıtıyor.