Ben Lise'de başladım öğrenmeye. YDA ya da Süper Lise denilen
Yabancı Dil Ağırlıklı bir Lise'de okudum. 4 yıl okuduk. İlk yıl ağır İngilizce. Haftada 24 saat. İkinci sene standart lise müfredatı ama dersler yine ağırlıklı İngilizce. Sonra bölüm seçme zamanı geldi.
Okulda Dil Bölümü yoktu. Dil bölümünü okulda ilk defa kurduran kişi ben oldum. 18 kız, tek erkek ben liseyi bitirdim. Okurken bir gün Rehberlik hocası geldi ve sizden bi b*k olmaz, hiçbir yeri kazanamazsınız. Şu şu şu puanları almanız gerek. Siz alamasınız bu puanları dedi ve defolup gitti.
Tarihinde Üniversiteye en aynı anda en fazla 4 öğrenci göndermiş olan lise, o yıl bir rekor kırdı ve 40 tane falan öğrencisi ÖSS'den bir yere yerleşti. Ben sıralamada 3. sıradaydım.
Benden daha az İngilizce bilen ama eğitim sistemi bir cacığa benzemeyen Türkiye gibi ülkelerde prim yapan ezberci tiplerden biri olan arkadaşım daha yüksek puan alarak İstanbul Üniversite'sine yerleşti ve okulun ÖSS'de en yüksek puanı alan öğrencisi oldu. Bu arkadaşları TOEFL sınavına sokun, tek kelime konuşamayacakları için çuvallarlar
Konuya dönelim, okulda sesli ve video izlemeli dersler de vardı. Ben de yabancı filmleri İngilizce izlerdim. Tam bir Matrix hayranıyımdır. Matrix'i ve diğer yabancı dizi/filmleri orijinal dilinde izleye izleye aksanımı geliştirdim.
Sonra aksanımı daha da iyileştirmek için 3 aylık tatillerde Kapalıçarşı'daki Cafe Sultan'da garsonluk yaptım. 2005'te Formula 1 TR'ye ilk defa geldiğinde orada da İngilizce ve Almanca bilmem sayesinde BMW Williams'ta garsonluk yaptım. (Bu işi yapmak için Edirne'ye gidip mülakatlara katıldım, kabul edilmeyince aynı gün içinde İstanbul'a geri dönüp pişkin pişkin ikinci mülakata girdim
)
Biraz hayat hikayesi anlattım...
İngilizce ve yabancı dil çok önemli. Hele hele ben PC'den anlıyorum demek istiyorsanız şart! Gerçek anlamda öğrenmek istiyorsanız turistlerle konuşabileceğiniz bir fırsat yaratın kendinize. Bir de dizi ve filmleri mutlaka ama mutlaka orijinal dilinde izleyin.