İnsan Hayatının Kutsallığı

Katılım
10 Nisan 2016
Mesajlar
7.428
Makaleler
4
Çözümler
14
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Hepimiz Dünya'yı anlamaya başladığımızda, neden sorusunu sorarız mutlaka. Çocukluğun verdiği merak işte, her şeyi sorarız, hatta dini öğretileri de. Çünkü dinler bizim tercihimiz değil, yabancıyızdır o konuya. Merak ederiz. Bize atalarımızın birer örf, adet, saygınlık gibi bir öğretisi hatta çoğu zaman da dayatmasıdır. Ayak ayağın üzerine atılması, hatta büyüklerin yanında uzanarak yatmak ayıp olduğu kadar günahtır da, hatırlayın. Örf, adet, gelenek ve din harmanlanarak çocukluğumuzdan itibaren enjekte edilir, küçücük beyinlerimize. Bizler doğarken bir din seçmedik kendimize. Toplumun bizim için seçtiği din ile büyüdük. Yani bizler bir tercih yapmadık, sadece ayak uydurduk, bunca zaman. Bazıları doğduğu topluma göre yıldırıma, ateşe, taşa taptı, bazıları da Güneş'e, Ay'a veya yüce bir güce. Bu yüzden hiçbirimiz kendi kararımızı vermediğimiz için, bir zamanlar dindardık diyemeyiz. Ta ki kendi kararımızı verene kadar.

Kendi kararımızı verme yaşı 18 değildir. Bu tamamen bizim aklımızı, ne zaman ve ne kadar kullanabildiğimiz ile ilgilidir. Kendi kararımızı vermek konusunda serbest olmalıyız. Kimileri atalarının dinine bağlı kalırken, kimileri de hayatı daha farklı yaşamayı tercih edebilir. Bu tamamen, kapasite ve yaşadığı coğrafyanın, toplumsal baskısına bağlı bir durum. Siz dini sorgulayanlar veya dini tanımayanlar, yani atalarının dini ile doğanlar. Ben dinden çıktım diyemezsiniz. Çünkü siz dine kendi kararınızla hiçbir zaman girmediniz. Siz doğduktan sonra, size bir din seçildi. Fakat bu sizin kararınız değildi ve bu durumda siz sorumlu değilsiniz. Ne zamanki dininizi sorgulamaya başladınız, işte o zaman kendi kararınızı vermeniz için hazırsınız demektir.

Peki bu sorgulama nedir, nasıl olmalıdır? Çevremdeki dindar kişilere, dinini sorguladın mı diye sorarım. Aldığım cevap evet oluyor. Nasıl diye sorduğumda, o din ile alakalı kitapları okuduğunu, sohbetlere katıldığını, o dinin temsilcisinin soyundan gelenlerin hayat hikayesini okuduğunu, din üzerine yazılmış kaynakları incelediğini, dini videolar izlediğini anlatmakta. Fakat burada yanlış olan bir şey var. Siz dini sorgulamıyor, sadece dininizi öğreniyorsunuz. Sorgulama demek, alternatifleri ile karşılaştırmak ve mantık yürüterek akla yatan doğru kararı vermektir. Hiçbir etki altında kalmadan. Sizin yaptığınız, inandığınız dini araştırmak ve öğrenmektir, sorgulamak değil.

Dinden çıkmak mı? Bu çok saçma bir söz! Hayır, biz dine hiç girmedik aslında, sadece topluma ayak uydurduk. İnsan özgürdür ve yaşadığı olaylar sonucunda fikirleri ve hayatları değişebilir. Bugün mantıklı gelen, yarın mantıklı gelmeyebilir. Bu o anki psikolojilerine bağlıdır. Bazıları sevdiklerini kaybederken dinine sıkı sıkı sarılırken, bazıları aynı olayı yaşadığında tüm inançlarını kaybeder. Bu yüzden kimse yargılanmamalıdır. Unutmayın, insanoğlu özgür düşünceler ve boş bir beyin ile doğmuştur.

Deist [Thomas Jefferson] - Bize yaşam veren Tanrı, aynı anda bize özgürlükte verdi.

Hangi partiye oy vereceğimiz vicdan meselesi ve bizim özelimiz ise, din de böyle olmalıdır. O bizim özelimizdir ve gizli kalmalıdır. Çünkü din, vicdan meselesidir, sadece bireyin kendisini ilgilendirir.

Mustafa Kemal Atatürk - Din bir vicdan meselesidir, herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.

Sorgulayan bir insan olarak bir dine girmek için söylenen sihirli sözler, bana bir sihirbazın şapkadan tavşan çıkarmak için söylediği hokus pokustan daha farklı ve özel gelmiyor. Her büyük dinin bu türden hokus pokus sözü vardır. Bunu söylediğinizde o dine girmişsinizdir demek oluyormuş. Çocukça! Doktorculuk oynamak gibi bir şey aslında.

Her söylenen gerçek olsaydı, hiç yalan diye kelime olmazdı hayatımızda. Her söylenen hokus pokus sözü kabul ve gerçek oluyorsa ve de eğer Tanrı bizi bu söz ile yargılıyorsa. O zaman diyorum ki, Tanrı'm, hokus pokus. Sadece beni cennete gönder, geri kalanların canı cehenneme. Sizce Tanrı'nın bu sözleri dikkate alma ihtimali var mı?

Tüm kutsallıklardan daha üstün bir kutsallık vardır ki, o da hayattır. İnsan hayatı kutsal bir amaç için yaşayabilir ama kutsal bir amaç için feda etmemeli. Evren'deki en kutsal şey hayattır. Ondan daha üstünü, daha kutsalı yoktur. Tanrı da kişiye kutsaldır ve sadece akıl yolu ile bulunabilir. Fakat Tanrı için bile olsa, hiçbir hayat feda edilmemeli. Çünkü Tanrı, kendisi için feda edilecek hayatı zaten yaratmaz. Tanrı, yaşam hakkı verdiği canlıya böyle bir haksızlığı ve sadistliği hiçbir zaman yapmaz. Kendisine feda edilecek hayatı bekleyen Tanrı, Tanrı değildir. Tanrı için hayat feda eden ise, insan değildir. İnsan, Tanrı için öldürmemeli, Tanrı için yaşatmalıdır, hem de yaşatabildiği kadar. O yaşayabildiği kadar yaşamalıdır. Bu ona Tanrı tarafından verilmiş kutsal haktır. Canlılık içerisinde en kutsal hayat ise, insan hayatıdır. İnsan yoksa Tanrı da yoktur. Bu yüzden insan hayatının kutsallığı, aslında Tanrı'nın kutsallığıdır.

Düşünün hiçbir canlının, hayatın, felsefenin olmadığı bir Evren. Boş ve anlamsızca durmuyor mu? Buz gibi ve karanlık! Hiçbir şey ifade etmiyor. Binlerce büyük patlama olsa da kimin umurunda veya inananlar için binlerce cennet olsa da kime ne faydası var? Varlığımız ise, bu Evren'i keşfediyor ve yorumluyor.

@494722
 
Son düzenleme:
Güzel bir yazı ve güzel bir bakış açısı.

Her söylenen gerçek olsaydı, hiç yalan diye kelime olmazdı hayatımızda. Her söylenen hokus pokus sözü kabul ve gerçek oluyorsa ve de eğer Tanrı bizi bu söz ile yargılıyorsa. O zaman diyorum ki, Tanrı'm, hokus pokus. Sadece beni cennete gönder, geri kalanların canı cehenneme. Sizce Tanrı'nın bu sözleri dikkate alma ihtimali var mı?
Bence o dualar gerçekleşsin diye değil, kendimizi avutma şekli diyelim. Bir şeyden umutlu olmamızı sağlıyor. Az olsa da içimizi ferahlattığı doğrudur. Ayrıca tanrım sen en büyüğüsün, ben seni yücelttim sende benim dileğimi yerine getir demek de saçma geliyor.
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı