Joseph Stalin Türk Zulmü İddiası

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Katılım
31 Aralık 2018
Mesajlar
3.396
Çözümler
42
Yer
İstanbul
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Bu notumda "Joseph Stalin yönetimi Türklere katliam veya sürgün yapmış mıdır?" onu konuşacağız. Aslında bu konu biraz da anti-komünist kafanın ki özellikle Türk milliyetçilerinin ortaya attığı asılsız durumlardan biridir.

Sovyetler Birliği savaşın devam ettiği 1944 yılının 18 Mayıs gününde Nazilerle işbirliği içinde olan Kırım Tatar Türkleri ile 14 Kasım günü yine belli başlı önemli sebeplere bağlı olarak Ahıska Türklerini tehcir etmek durumunda kalmıştır. Öncelikle bu insanlar, medyada sürekli vurgulandığı gibi Sibirya’ya değil, Orta Asya’ya (Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan) göç ettirilmiştir. Bu ayrıntıyı anti-komünistlerin SSCB’de başka sürgün yeri tanımadığına karşılık olarak yazma gereği duydum. Sovyetler Birliği’ni savunduğunuzda size hemen Rus milliyetçisi damgasını yapıştıran milliyetçilerin bu sürgünleri Türk düşmanlığı olarak yorumlaması tesadüf değildir.
S. Enders Wimbush ve Ronald Wixman:The Meskhetian Turks: A New Voice in Soviet Central Asia

Dünyayı tarihsellikten, diyalektikten ve buna bağlı olarak sınıf mücadelesinden bağımsız ırki kategorilere göre yorumlamak bir dar kafalılığa sebep olacaktır. Bu dar kafalılık, sürgün edilen halklar arasında Kürtler ve Hemşinliler de varken alınan kararları Türklere soykırım olarak yorumlamanıza yol açacaktır. Defalarca söylediğimiz gibi, sürgünlerin sebebi hiçbir şekilde saf bir etnik düşmanlığa bağlı olarak açıklanamaz. Bunu yazının devamıyla birlikte çok güzel özetleyeceğimi düşünüyorum.

Öncelikle Tatar Türklerinin sürgününü ele alalım. Naziler 22 Haziran 1941 yılında kendi kaynaklarında adı Barbarossa Harekatı olarak geçen geniş çaplı saldırıyla birlikte Sovyetler Birliği’ni işgal etmiştir. Milyonlarca asker, binlerce tank ve uçak doğuya doğru ilerlemeye başlamış ve üç ay sonra Leningrad Almanlar tarafından kuşatılmış, Moskova ise tehdit altına girmiştir. Bu sırada savaşın cephelerinden biri de ‘Kırım’ olacaktır. Hitler, 16 Temmuz tarihinde yaptığı toplantıda Kırım’ın Ukrayna’nın mı, yoksa Büyük Almanya’nın mı bir parçası olacağı tartışmasında kararını ikincisi olarak vermiş, 23 Temmuz tarihinde de General Erich Von Manstein komutasındaki 11. Alman ve 3. Romen ordusu Kırım’ı işgal etmiştir. Kırım bir kez daha şiddetli bir savaşa ve yeni bir Sivastopol Kuşatması’na sahne olmuştur.

Kızıl Ordu Sivastopol’ü bir seneden uzun bir süre müdafaa etmeyi başarmış, Sivastopol’ü savunurken 156 bin Kızıl Ordu askeri hayatını kaybetmiştir. Bunun yanı sıra birçok sivil de hayatını kaybetmiştir. Bu insanlar dahil olmak üzere Büyük Anayurt Savaşı’nın genelinde hayatını kaybetmiş 27 milyon insana bir an olsun ufacık saygı duymamış milliyetçilerin bize insanlıktan söz etmesi gülünç bir durumdur. Kırım binlerce insanın mücadelesiyle savunulurken ve henüz daha düşmemiş durumdayken burada yaşayan Tatar Türkleri Nazi saflarına geçmiştir. Rus arşivlerine göre savaş boyunca askere alınan Tatar Türklerinin sayısı 20 bindir ve neredeyse yüzde yüze yakını düşmanla aktif bir işbirliği içinde bulunmuştur. Kırım Tatarlarının işbirliğinden memnun olan Hitler, çoğunluğun Müslümanlardan oluştuğu “Mavi Alay” adlı bir birlik kurdurtmuştur. Bu birlik altında 8000 tane Tatar Türkü Sovyetlere karşı savaşmıştır. Nazi Albayı Sikondrof komutasındaki Volga-Tatar (Wolgatatarische) Alayı Kızıl Ordu birliklerine saldırı düzenlemiştir. Bunun dışında Schutzmannschaft Taburu, Waffen-Gebirgsjäger Alayı ve düzenli SS kuvvetleri içinde bulunan ve 3500’den fazla Tatardan mürekkep Waffen-Gebirgs Tugayı’nın varlığı bilinmektedir.
Türkistan ve Kuzey Kafkas Nazi Almanyası Lejyonları: The East Came West: Muslim, Hindu, and Buddhist Volunteers in the German Armed Forces 1941-1945 ve Die Ostlegionen 1941 1943: Turkotataren, Kaukasier U. Wolgafinnen Im Dt. Heer (Einzelschriften Zur Militarischen Geschichte Des Zweiten Weltkrieges

1682794525092.jpeg


Ayrıca Tatarların bir kısmı Kızıl Ordu’ya karşı faşistlerden daha vahşice davranmışlardır. Örneğin canlı yakaladıkları 12 Sovyet paraşütçüsünü yakarak öldürmüşlerdir. Mart 1942’de Canköy’de 200 Çingeneyi gazla zehirleyerek öldürmüşlerdir. Sudak’ta esir düşen Kızıl Ordu mensuplarını infaz edenler de Tatar infaz mangasıdır. NKVD’nin tutukladığı Osman Setarov 37, Osman Abdulreşidov 38 Kızıl Ordu askerinin infazını gerçekleştirmiştir. Bütün bunların neticesinde SSCB içişleri halk komiseri Lavrenti Beriya’nın Devlet Savunma Komitesi başkanı İosif Stalin’e verdiği 10 Mayıs 1944 tarihli raporda Tatar Türklerinin Nazilerle büyük oranda işbirliği yaptığı ve yerel halkın tanıklıklarına dayanarak Nazilerden daha zalim davrandıkları belirtilmiştir. 11 Mayıs 1944 tarihinde de Devlet Savunma Komitesi Başkanı Stalin tarafından 5859 numaralı kararname yayınlanmıştır. Kararda sürgüne gönderilenlerin temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı ayrıntılı bir şekilde yazılıdır: Her aile yanına 500 kilogramı geçmeyecek kadar kişisel eşyasını alabilecekti. Geride kalan menkul ve gayri menkul malları sayım yapılarak teslim alınacak ve gittikleri yerde karşılığı verilmek üzere kaydedilecekti. Sürgünlerin bindirilecekleri her bir trene bir doktor ve iki hemşire ile tıbbi malzeme verilecekti. Yolda her gün sıcak yemek ve normlara uygun diğer gıda verilecekti. Özbekistan’da yerleştirilmeleri için Özbek SSC liderliğine ayrıntılı talimatlar verilmişti. Savaş nedeniyle tüm şartlar sağlanamasa da soykırım düşünülseydi bu kararname yayınlanmazdı.

1682794533325.jpeg


Komünist karşıtı Wikipedia'nın sürgün adına, sürgün sırasında 7900 ölü sayısı için verdiği kaynak: The Crimean Tatar's deportation on exile 2015 yazısı doğrudur. Sürgünde 7900 kişi ölmüştür. (Savaş şartları için gayet doğal. Nüfusun %7.22'sine tekabül ediyor. Yani soykırım olamaz.) Sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların birçoğu da çarpıtmadan ibarettir. Örnek olarak aşağıdaki fotoğraf. ABD’deki Ukrayna Büyükelçiliği, İkinci Dünya Savaşı’nda zorunlu göçe tabi tutulan Kırım Tatarları diye Polonya’da bir gettoda Nazi toplama kamplarına gönderilmek üzere trene bindirilen Yahudilerin fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşmıştır. (düzenlendi)

1682794538675.jpeg


Şimdi gelelim Ahıska Türklerine Tatar Türkleri Nazilerle büyük oranda işbirliği içerisinde olduğu ve Sovyet halkına faşistlerden daha zalim davrandığı için sürgüne uğramıştı. Ama Ahıska Türkleri Nazilerle işbirliği yapmamıştı. Peki bu halde neden sürgüne uğradı? Bu soruya en net cevabı tarihçi Candan Badem vermişti. Kafkasya petrolüne ulaşmak için içeride beşinci kol faaliyetlerini sürdüren Naziler bir yandan da propaganda bakanı Goebbels’in sahta vaatleriyle zafere ulaşmaya çalışıyordu. SSCB için tek tehlike bu da değildi. Türkiye sözde tarafsız olmakla birlikte pratikte Alman müttefiki gibi hareket ediyordu. İnönü rejimi SSCB ile 1925 yılında imzalanmış olan dostluk antlaşmasına ihanet etmişti. El altından Almanya’ya krom gönderiyor, Alman gemilerinin ve denizaltılarının Boğaz’dan geçmesine izin veriyordu. İçeride yerli faşistler kudurmuştu.

SSCB haklı olarak Türkiye’nin her an faşist Almanya’nın yanında SSCB’ye karşı savaşa girmesinden korkuyordu. Kafkasya’daki amansız mücadele, Sovyetlerin bu cephede zayıf olması ve Türklerin düşmanca politikası yüzünden Kafkas Cephesi Komutanlığı sınıra yakın yaşayan Türklerin potansiyel tehdidinden korkarak başkomutan Stalin’den sürekli onları göç ettirme izni istiyordu. Ve nihayet 1944 yılının Kasım ayında Devlet Savunma Komitesi’nden çıkan kararla çoğu Türk, bir kısmı da Kürt ve Hemşinli olan 91.095 kişi Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a gönderilmişti. Türk milliyetçileri gibi Kürt milliyetçileri de bugün sayıları abartarak Stalin’in Kürt halkına zulüm uyguladığını iddia etmekte. Kürtlerin sürgünü de benzer sebeplerden kaynaklı iken milliyetçilik her yerde çarpıtmadan ibarettir yorumunu yapsak yanlış olmaz.

Türkiye’nin savaşa dahil olması durumunda Ahıska Türkleri, Kürtler ve Hemşinliler soydaş ve dindaşlarına karşı savaşmak durumunda kalacaktı. Onları düşecekleri bu büyük ikilemden kurtarmak ve cepheden uzat tutmak amacıyla böyle bir karar alınmak durumunda kalınmıştı. Alınan kararda şöyle yazıyordu: “Bölgeye iskân edilen çiftçilere sınır bölgesi için uygun görülmüş miktarlarda arsalar dağıtmak; buradan tahliye edilmiş nüfustan kalan kamu ve hususî bahçe ve bağları yedi yıl vadeli kredi şeklinde yeni gelenlere devretmek; bu bölgeye iskân edilen nüfusu 1945 yılında her türlü vergilerden muaf tutmak; iskân edilenlere Gürcistan Hükûmeti imkân ve fonları çerçevesinde ev hayvanları vermek; boşaltılan bölgeye yeni iskân edilecekleri parasız nakletmek. Taşınma masrafları Gürcistan Hükûmeti’ne özel olarak ayrılmış paralarla karşılanacaktır.“ Resmi belgelerde de görebileceğimiz üzere göç ettirilen halkların can güvenliği sağlanmış ve yaşamaları için gerekli asgari koşullar oluşturulmuştur. (Savaş koşullarını hesaba katalım) Nikolay Bugay adında anti-komünist bir Rus tarihçi tarafından yayımlanan arşiv belgelerine dayanarak da sürgün edilen 91 bin kişi içinden toplam 457 kişinin yolda yaşamını yitirdiğini söyleyebiliriz.

Sovyetler Birliği’nde alınan bu kararları soykırım olarak niteleyenler Mart 1991’deki genel referandumda Türk halklarının yüzde 95’inin SSCB’den yana oy kullanması karşısında sus pus olmaktadırlar. Yalan ve çarpıtmalarınız karşısında sessiz kalmayacağımızı bir kez daha belirtmek isteriz.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Geri
Yukarı