Ahmet Said Aybak
Hectopat
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
- Meslek
- Doktor
Çıktığı zaman 'çakma matrix' ve 'limon yemiş adam' gibi lakaplarla ünlenen Max Payne'in bende nasıl bir etki bıraktığını paylaşmak isterim.
Oyun Max Payne isimli bir cinayet masası dedektifinin evden işe, işten eve, evli, mutlu, çocuklu (amerikan rüyası güya) bir hayat yaşarken bir gün eve döndüğünde karısının ve çocuğunun Valkyr denilen yeni mahsül kullanan caniler tarafından katledilmesiyle hayatının çöküşünü ve bir hayatın nasıl daha da bok çukuruna batılabileceğini anlatıyor. İşte bu cinayetin Valkyr ile bağlantısını anlatınca Max DEA'ye geçer ve olayın başında kimin olduğunu araştırmaya başlar. Ve hayatı daha da boka batar.
Hikaye bakımından oldukça iyi. Dört dörtlük olmasa da bir şekilde kendine bağlamayı başarıyor. Zaten benim için bu oyunu Max Payne yapan hikaye değil, atmosfer ve karakterlerdir. Atmosfer... Aman Allahım... O kar... O siren sesleri... O sokaklar... Neyse işte atmosfer bakımından 10 numara.
Karakterlere gelirsek... Max Payne zaten hepimizin bildiği gibi birçok insanın en sevdiği karakterlerden biri. Her şeyini kaybeden bir adamı Polat Alemdar'a dönüştürün. Kim sevmez ki bu adamı? Max'in dışında Vladimir Lem, Alfred Wooden, Mona Sax gibi yan karakterler var ama bunlar benim ilgimi pek çekmedi bu oyunda. Villain'ler de var tabii. Jack Lupino Valkyr yüzünden kafayı sıyırmış psikopat herifin teki. Biraz Sephiroth çakması bir karakter. Ama yine de çok seviyorum. Jack Lupino dışında az da olsa sevdiğim Nicole Horne var. Oyunda çok az kez göüyoruz kendisini dolayısıyla pek tanıma fırsatımız olmuyor. Diğer karakterlerden bahsetmeye gerek duymuyorum.
Oynanış olarak ise Bullet Time özelliği sayesinde yeni bir devir başlatmış bir oyun. Bildiğimiz ağır çekim. Başka başka.... Öyle işte oynanış. Gayet keyifli.
Sonuç olarak puan verecek olursam...
Seslendirmeler: 95
Atmosfer: 95
Grafik: 90 (yılına göre gayet iyi)
Oynanış: 85
Hikaye: 80
Karakterler: 75-80
Genel: 85
İyi oyunlar!
Oyun Max Payne isimli bir cinayet masası dedektifinin evden işe, işten eve, evli, mutlu, çocuklu (amerikan rüyası güya) bir hayat yaşarken bir gün eve döndüğünde karısının ve çocuğunun Valkyr denilen yeni mahsül kullanan caniler tarafından katledilmesiyle hayatının çöküşünü ve bir hayatın nasıl daha da bok çukuruna batılabileceğini anlatıyor. İşte bu cinayetin Valkyr ile bağlantısını anlatınca Max DEA'ye geçer ve olayın başında kimin olduğunu araştırmaya başlar. Ve hayatı daha da boka batar.
Hikaye bakımından oldukça iyi. Dört dörtlük olmasa da bir şekilde kendine bağlamayı başarıyor. Zaten benim için bu oyunu Max Payne yapan hikaye değil, atmosfer ve karakterlerdir. Atmosfer... Aman Allahım... O kar... O siren sesleri... O sokaklar... Neyse işte atmosfer bakımından 10 numara.
Karakterlere gelirsek... Max Payne zaten hepimizin bildiği gibi birçok insanın en sevdiği karakterlerden biri. Her şeyini kaybeden bir adamı Polat Alemdar'a dönüştürün. Kim sevmez ki bu adamı? Max'in dışında Vladimir Lem, Alfred Wooden, Mona Sax gibi yan karakterler var ama bunlar benim ilgimi pek çekmedi bu oyunda. Villain'ler de var tabii. Jack Lupino Valkyr yüzünden kafayı sıyırmış psikopat herifin teki. Biraz Sephiroth çakması bir karakter. Ama yine de çok seviyorum. Jack Lupino dışında az da olsa sevdiğim Nicole Horne var. Oyunda çok az kez göüyoruz kendisini dolayısıyla pek tanıma fırsatımız olmuyor. Diğer karakterlerden bahsetmeye gerek duymuyorum.
Oynanış olarak ise Bullet Time özelliği sayesinde yeni bir devir başlatmış bir oyun. Bildiğimiz ağır çekim. Başka başka.... Öyle işte oynanış. Gayet keyifli.
Sonuç olarak puan verecek olursam...
Seslendirmeler: 95
Atmosfer: 95
Grafik: 90 (yılına göre gayet iyi)
Oynanış: 85
Hikaye: 80
Karakterler: 75-80
Genel: 85
İyi oyunlar!