Neden bu kadar vergi var?

Bu konu hangi alana giriyor bilmiyorum ki o alanda hiçbir bilgi birikimim yoktur fakat, oyunlardan az çok öğrendiğim bir şey var.

Vergi artarsa, köylüler isyan eder. Ancak, köylüler isyan etmiyorsa vergiyi arttırmakta sıkıntı yoktur. Uzun vadede köylülerin hiç parası malı mülkü kalmaz ve açlıktan ölürler orası ayrı. Neyse, bir filmden alıntı yapayım, aklıma düştü.

Ebuzer Gıfari'nin dediği gibi: “Geceyi aç geçirip de kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim.”
 
Soru net. Öyle konuyu ortaya bırakıp kaçmayacağım, tartışıcağız.
Üreten değil aksine tüketen bir ülkeyiz. Üretim olmayıp bir şey satamayınca haliyle kasaya para girmiyor.
Devlet de sizin alım gücünüzü düşürmek için vergi koyar ki ülke dışına para çıkmasın, çıkıyorsa daha az çıksın.

Yüksek vergileri genelde çökmeye zemin hazırlayan ülkeler koyar...
 
Devlet kendini hazinesini dolduramıyor, kendini doyuramıyor. Gelişmiş ülkelerin çoğunda vergi düşüktür çünkü devletin para kazanma trafiği doğrudan vatandaş üzerine değildir.

Vatandaş haricinde en kolay para kazanılacak sektör ihracattır. Günümüz ekonomik ikliminde en fazla gelir getiren 2 alan, yüksek teknoloji ihracatı ve dijital ürün pazarlamasıdır. Bulaşık makinesi ve buzdolabında yüksek teknoloji değildir.

Yüksek teknoloji ve dijital ürün pazarı gelirleri onların hemen altındaki sektörlerden kat ve kat fazladır. iPhone X ve Vestel buzdolabı kıyaslamasını buna örnek gösterebiliriz. Dijital ürün pazarında ise ürettiğiniz şey tükenmiyor, sonsuz ürün satma şansınız var. Oyun, müzik, online hizmet vs.

Ekonomisi güçlü ülkelerin büyük şirketleri -BMW, Samsung, General Motors vs.- gelişmekte olan ülkelerin devlet hazinelerini cebinden çıkarır. Bu tarz şirketlerin ARGE veya global ticarette 100x gelir sahibiyken bunun 5-10x'i devlete gidiyor. Durum Türkiye'de farklı. Üretimden 20x gelir sağlayıp bunun yarısını vergilendiriliyor. Bakın işte 2 devlet de aynı miktarda parayı kasasına koydu. Birinin şirketleri kazandı, halkı ucuza ürün sahibi yaptı, diğeri ucuz ürünü vergiyle pahalandırıp şirketten fazla kazandı. Tam vergi - yarım hizmet - fazla vergi - pahalı hizmet şekildeki bu kısır döngü de ortada ne yerli pazar bırakıyor ne de yabancı yatırımcı. İşte üretim bu yüzden önemli. Eğer üretimden 50x gelir sağlasak 10x'lik vergi kimseye koymazdı.
 
İthal ürünlerden yani üretilmeyen mallardan, üretenden daha fazla kazanma nedeni ekstra bir sürü vergi koymaktır. Neden daha fazla kazanması gerekiyor? Çünkü üretim değil tüketim odaklı ekonomi, siyaset ve sosyokültürel düşünce hakim.
 
Nüfus da çok. Gelişmemiş ülkelerin temel özelliklerinden biridir, hızlı nüfus artışı. Gelişmiş ülkelerin nüfusunun çoğu eğitimli ve nitelikli bireylerden oluşur. Eğitim de yok. Çok iyi şartlarda yaşayan ve çok kötü şartlarda yaşayan insanlar var -tabakalaşma. Gelişmiş ülkelerde maaş farkları bu kadar yüksek değil. Sonuç olarak, gelişmemiş ülke olduğundan.
 
Devlet sınırları içerisindeki tüm ticari kazançları vergilendirir. Zira vergi, toplumların ortak yaşadıkları alanla ilgili resmi olmayan bir işletme akdidir. Yani devlet doğrudan bir fon oluşturamayacağı için hizmet giderleri bağlamında halkından vergi toplar. Vergi esasen sanıldığı kadar işlevsel bir gelir değildir. Vergi gelirlerinin büyük çoğunluğu -hatta hemen hemen hepsi- ülke içerisinde dönen sermayeden elde edilir. Dolayısıyla devletin büyümesine veya kalkınmasına doğrudan etkisi yoktur. Bizim ülkemizde bu denge tam olarak anlaşılmış değil. Öncelikle verginin bir akid olduğunun kimse farkında değil. Yani ben eğer vergi veriyorsam, devletle bana doğrudan veya dolaylı olarak hizmet edeceğine dair bir sözleşme yapmışım demektir. Türkiye'de halkın devlete olan bakış açısı devletin bir baba figürü olduğuna yönelik, bu da devletin, halkın üzerinde kendi "bekasına" yönelik olarak sonsuz bir iltimas elde etmesine yol açıyor. Devlete bu bakış açısıyla yaklaşan bireyler kendi hakkını savunamaz, zira kültürde babadan/atadan gelen her şey makbuldür.

Gelişmiş ülkelerdeki vergi sistemi ise 13. yüzyıldan itibaren çeşitli kırılmalara uğramış ve toplumsal süreçlerin sonunda devlet ve halk nezdinde belli kaidelere bağlanmıştır. Kralın sebepsiz yere vergi toplayamayacağını bildiren Magna Carta da bu kırılmaların başında gelir. Osmanlı'da ise, yaşanan isyanlar ve devletin güç kaybetmesi sonucu böyle bir belge ancak 19. yüzyılda Islahat Fermanıyla ortaya konmuştur. Fakat bu belge de resmi olarak hiçbir zaman yürürlüğe girmemiş ve 2. Meşrutiyete kadar Padişahın vergi toplamak konusundaki sınırsız otoritesi devam etmiştir. Bu sebepledir ki bu topraklarda tıpkı demokrasi gibi vergi kavramı da bir bilinç, bir kültür olarak halkın zihnine yerleşememiş ve bu sömürü düzeninin temel olgusu haline gelmiştir.

Belli noktaları aktarabilmek için çok daha ayrıntıya girmek ve açmak gerekiyor. Özellikle Osmanlı iktisadi tarihi dikkatli incelendiğinde Osmanlı'nın vergiye bakış açısının, günümüz modern Türkiye'nin bakış açısına oldukça yakın olduğu görülebilir. Dolayısıyla Türkiye'deki vergi eşitsizliği ve vergi yükü kavramlarının tarihsel akış içerisinde incelenmesi, bugün neden bu durumda olduğumuza daha iyi ışık tutacaktır. Zira bu durumu sadece bugünün penceresinden değerlendirip, mevcut durum üzerinden açıklamaya çalışırsak, Türkiye'nin vergi sistemini ve bu sistemin yapısını anlamayız.
 
Kısaca; üretmeyen ya da üretimi düşen, ekonomiye sahip olunduğu için. :) Ekonomi ve ticari olarak sağlam bir anayasamız olmadığı için, bu da vergileri etkileyen bir durum.

Örneğin; İrlanda, geçmişte batmanın eşiğinden vergi ve ekonomik reformlar ile döndü. Vergiler, Türkiye'de ki gibi bir hayli yüksekti. Sonrasında değişen hükümet ile vergiler %8 civarına çekildi. Bu da yabancı yatırımları ülkeye çekti.

Şuan da Google, Apple, Facebook, Linkedin, Microsoft ve bir çok şirketin EMEA merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Sebebi ise düşük vergi oranı.

Tarihte hiç denemedik ama düşük vergi sistemi ile reformlar yapılsa, Türkiye nasıl olur diye de düşünmeden edemiyor insan. :)

Ek olarak İrlanda'nın başarısı hakkında bilgi almak istiyorsanız, aşağıda ki linke göz atabilirsiniz. :)

 
  • Hammaddeyi 5'e satıp 10-15-20'ye işlenmişi alıyorsun.
  • Tarım ülkesinde tarım yapmıyorsun, gidip dışarıdan tarım ürünleri alıyorsun. Ulan toprağa ne eksen yetişecek ülkede sırf çıkar için ithal ediyorsun. Yazıktır.
  • Dünya çapında üretim yapıp, dış ülkelere sattığın bir markan neredeyse yok. Hadi birkaç markayı göz önünde bulundurarak iyimser davranalım.
  • En basit şeyi bile üretmek yerine dışarıdan almaya programlanmışsın.
  • Olan üretim yerlerini kapatıp, ihaleleri hak edenlere değil eş/akraba/dosta veriyorsun.
  • Ülkeye döviz çok az giriyor. Brezilya gibi ülkelerin ekono misinin hatrı sayılır kısmı dışarıda çalışan halkın ülkelerine gönderdiği dövizler oluşturuyor.

Böyle şartlar altında tabii ki vergi arttırılıp halk üzerinden geçinilecek. Vergi mübahtır ancak halkı ağır vergiler altında ezip sefilce yaşatmak mübah DEĞİLDİR! Bu yaşadığımız sistemin hiçbir açıklaması yoktur.

Kısacası biz ölmüşüz, arkamızdan ağlayanımız yok. Bu saatten sonra düzelir miyiz bilmiyorum. Bu ülke için can verenler acaba bir gün ülke bu hallere düşsün diye mi verdiler, çok merak ediyorum. Hepsinin kemikleri sızlıyordur.

Hocam içimden geçenleri birebir söylemişsiniz. Bizim gibi düşünmek yerine bazı arkadaşlar ülke üretmiyor diye devletin vergi koymasını haklı bulup suçu halka atıyor. Tamam teknoloji üretemeyebiliriz ama halihazırdaki fabrikaları kapatıp özelleştirmek yerine üreten insana destek verip yeni fabrikalar açmaları gerekiyor o malum kişilerin.
 

Geri
Yukarı