Ölüm korkusu nasıl geçer?

Ücretler biraz fazla geldi. Peki, bu konuyu psikoloğa gitmeden önce ailemle konuşmam mantıklı mı, yoksa direkt başka yöntemler mi denemeliyim? Hayatta tek güvendiğim kişiler onlar, belki bir yardımları dokunursa diye sorayım dedim. Açıkçası ilaç da kullanmak istemiyorum.

Mantıklı bana göre, onlar da senin için çabalarsa daha iyi olur. Böyle durumlarda yalnızlık en kötüsü.
 
Tavsiye vermek yerine doktora gitmeyi öneriyorum. O daha iyi bir tavsiye verir veya ciddi bir durum varsa ilaç başlatabilir. Sağlık önemli. Özellikle de zihinsel sağlık. Riske atmaya gerek yok tereddütte gitmek gerek. Psikiyatriste gidebilirsiniz.
 
Dinlerin doğuş sebebini keşfetmişsin bak kendi kendine. Bu sorunu nasıl cozecegin sana kalmış, benim bu konuda en cok üzüldüğüm şey sevdiklerimi bir daha goremeyecek olmam, ölüm değil. Dini bütün insanlar böyle düşüncelere girmez genelde, din buna seveceğin bir çözüm buluyor çünkü.
 
Ölümün hiçbir önemi yoktur. Ölümün hiçbir önemi olmadığı gibi hiçlikte olduğunuzu farketmenin de hiçbir önemi yoktur. Çünkü ikisine de müdahale edemezsiniz.
Zaten doğmadan önce bir hiçtik, ölünce de hiçliğe gideceğiz eğer hiçliğe gideceksek.
Eğer ölüm sonrası hiçlikte olduğumuzu farkedersek o zaman zaten hiçbir şey yapamayız, şu an dünyada bunu düşünmenin veya kafanızdan gitmeyen bu düşünceyi engellemeye çalışmanın anlamı yok, ölümle hiçlik arasında bir fark yok. Birinde sonsuza kadar boşluktasınız sadece.
 
Dinlerin doğuş sebebini keşfetmişsin bak kendi kendine. Bu sorunu nasıl cozecegin sana kalmış, benim bu konuda en cok üzüldüğüm şey sevdiklerimi bir daha goremeyecek olmam, ölüm değil. Dini bütün insanlar böyle düşüncelere girmez genelde, din buna seveceğin bir çözüm buluyor çünkü.
18 yıldır Müslüman bir ailede yaşıyorum ve tüm günümü onlarla evde geçiriyorum. Bu yüzden, eğer öyleyse bile bunu kabullenmek benim için gerçekten çok zor. Ben de Müslümanım ve bunu değiştirmek gibi bir amacım yok, sadece bu konular kafamı çok bozdu. Bu düşünceler bir haftamı, hatta belki de hayatımı mahvetti. Evet, şu an beni de bunlardan daha çok üzen ve korkutan şey sevdiklerimi vs. bir daha göremeyecek olmam.

Tavsiye vermek yerine doktora gitmeyi öneriyorum. O daha iyi bir tavsiye verir veya ciddi bir durum varsa ilaç başlatabilir. Sağlık önemli. Özellikle de zihinsel sağlık. Riske atmaya gerek yok tereddütte gitmek gerek. Psikiyatriste gidebilirsiniz.
Deneyeceğim, teşekkürler.

Ölümün hiçbir önemi yoktur. Ölümün hiçbir önemi olmadığı gibi hiçlikte olduğunuzu farketmenin de hiçbir önemi yoktur. Çünkü ikisine de müdahale edemezsiniz.
Zaten doğmadan önce bir hiçtik, ölünce de hiçliğe gideceğiz eğer hiçliğe gideceksek.
Eğer ölüm sonrası hiçlikte olduğumuzu farkedersek o zaman zaten hiçbir şey yapamayız, şu an dünyada bunu düşünmenin veya kafanızdan gitmeyen bu düşünceyi engellemeye çalışmanın anlamı yok, ölümle hiçlik arasında bir fark yok. Birinde sonsuza kadar boşluktasınız sadece.
Fazla anlayamadım, “sonsuza kadar boşlukta olmak” derken tam olarak neyi kastediyorsun? Eğer hiçliği sonsuz bir boşluk olarak görüyorsan, o da anlamsız olmaz mıydı? Yani bilincin var ama boşluktasın, bu düşünce bana çok da anlamlı gelmedi açıkçası.







Arkadaşlar, hepinize teşekkür ederim. Az da olsa ölüm korkumu yendim, yaşama isteğim geri geldi diyebilirim. Sevdiklerimi kaybetme korkusunu da atlatırsam çok güzel olacak, şu an korkuyu atlatsam da gerçeği değiştiremeyeceğimi bilmek biraz moral bozuyor. Her şey yavaş yavaş toparlanıyor gibi. Tekrardan teşekkürler.
 
Son düzenleme:
Ölüm illa cennet cehennem veya hiçlik olmak zorunda değil, bu küçük beyinlerimizin anlayamayacağı kadar doğaüstü bir olay. Ölümden sonra 4. boyuta geçiyoruz gibi bir fikir bile olası. Zaten insan hep bilinmezlikten korktuğu için bunu tamamen yenmenin bir yolu yok. İnandığın şekilde kabul etmen gerek. Bu konu hakkında sevdiğim bir kitaptan alıntı yapayım:

Okyanusun yüzeyine baktığında, dalgaların yükselip alçaldığını görürsün. Bu dalgaları yüksek ya da alçak, büyük ya da küçük, daha güçlü ya da daha zayıf, daha güzel ya da daha az güzel olarak tanımlayabilirsin. Bir dalgayı başlangıç ve son, doğum ve ölüm açısından da tarif edebilirsin. Bu, tarihsel boyutla karşılaştırılabilir. Tarihsel boyutta biz doğumla ve ölümle, güçlülükle ve zayıflıkla, güzellikle ve çirkinlikle, başlangıçla ve sonla ilgileniriz.


Derinlemesine baktığımızda ise dalgaların aynı zamanda su olduğunu da görürüz. Bir dalga, kendi gerçek doğasını aramak isteyebilir. Korkularından, eksiklik duygularından acı çekebilir. “Ben diğer dalgalar kadar büyük değilim,” “Bana haksızlık yapılıyor,” “Diğerleri kadar güzel değilim,” “Doğdum ve öleceğim,” diyebilir. Dalgayı üzen şey, işte bu düşüncelerdir. Ama eğer dalga eğilip kendi özüne, yani “su” oluşuna dokunursa, o zaman korkuları ve kompleksleri yok olur.


Su, bir dalganın doğumundan ve ölümünden bağımsızdır. Su, yüksek ya da alçak olmaktan, güzel ya da çirkin olmaktan özgürdür. Daha güzel ya da daha çirkin, yüksek ya da alçak gibi kavramlar yalnızca dalgalar için geçerlidir. Su söz konusu olduğunda, bu kavramların hiçbiri anlam ifade etmez.
 
Ölüm illa cennet cehennem veya hiçlik olmak zorunda değil, bu küçük beyinlerimizin anlayamayacağı kadar doğaüstü bir olay. Ölümden sonra 4. boyuta geçiyoruz gibi bir fikir bile olası. Zaten insan hep bilinmezlikten korktuğu için bunu tamamen yenmenin bir yolu yok. İnandığın şekilde kabul etmen gerek. Bu konu hakkında sevdiğim bir kitaptan alıntı yapayım:

Okyanusun yüzeyine baktığında, dalgaların yükselip alçaldığını görürsün. Bu dalgaları yüksek ya da alçak, büyük ya da küçük, daha güçlü ya da daha zayıf, daha güzel ya da daha az güzel olarak tanımlayabilirsin. Bir dalgayı başlangıç ve son, doğum ve ölüm açısından da tarif edebilirsin. Bu, tarihsel boyutla karşılaştırılabilir. Tarihsel boyutta biz doğumla ve ölümle, güçlülükle ve zayıflıkla, güzellikle ve çirkinlikle, başlangıçla ve sonla ilgileniriz.


Derinlemesine baktığımızda ise dalgaların aynı zamanda su olduğunu da görürüz. Bir dalga, kendi gerçek doğasını aramak isteyebilir. Korkularından, eksiklik duygularından acı çekebilir. “Ben diğer dalgalar kadar büyük değilim,” “Bana haksızlık yapılıyor,” “Diğerleri kadar güzel değilim,” “Doğdum ve öleceğim,” diyebilir. Dalgayı üzen şey, işte bu düşüncelerdir. Ama eğer dalga eğilip kendi özüne, yani “su” oluşuna dokunursa, o zaman korkuları ve kompleksleri yok olur.


Su, bir dalganın doğumundan ve ölümünden bağımsızdır. Su, yüksek ya da alçak olmaktan, güzel ya da çirkin olmaktan özgürdür. Daha güzel ya da daha çirkin, yüksek ya da alçak gibi kavramlar yalnızca dalgalar için geçerlidir. Su söz konusu olduğunda, bu kavramların hiçbiri anlam ifade etmez.
Cevabın için teşekkür ederim. Zaten ölüm korkum az da olsa azaldı(ara sıra aklıma geliyor), sadece sevdiklerimi kaybetme korkusu kaldı diyebilirim.
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı