Ölüm illa cennet cehennem veya hiçlik olmak zorunda değil, bu küçük beyinlerimizin anlayamayacağı kadar doğaüstü bir olay. Ölümden sonra 4. boyuta geçiyoruz gibi bir fikir bile olası. Zaten insan hep bilinmezlikten korktuğu için bunu tamamen yenmenin bir yolu yok. İnandığın şekilde kabul etmen gerek. Bu konu hakkında sevdiğim bir kitaptan alıntı yapayım:
Okyanusun yüzeyine baktığında, dalgaların yükselip alçaldığını görürsün. Bu dalgaları yüksek ya da alçak, büyük ya da küçük, daha güçlü ya da daha zayıf, daha güzel ya da daha az güzel olarak tanımlayabilirsin. Bir dalgayı başlangıç ve son, doğum ve ölüm açısından da tarif edebilirsin. Bu, tarihsel boyutla karşılaştırılabilir. Tarihsel boyutta biz doğumla ve ölümle, güçlülükle ve zayıflıkla, güzellikle ve çirkinlikle, başlangıçla ve sonla ilgileniriz.
Derinlemesine baktığımızda ise dalgaların aynı zamanda su olduğunu da görürüz. Bir dalga, kendi gerçek doğasını aramak isteyebilir. Korkularından, eksiklik duygularından acı çekebilir. “Ben diğer dalgalar kadar büyük değilim,” “Bana haksızlık yapılıyor,” “Diğerleri kadar güzel değilim,” “Doğdum ve öleceğim,” diyebilir. Dalgayı üzen şey, işte bu düşüncelerdir. Ama eğer dalga eğilip kendi özüne, yani “su” oluşuna dokunursa, o zaman korkuları ve kompleksleri yok olur.
Su, bir dalganın doğumundan ve ölümünden bağımsızdır. Su, yüksek ya da alçak olmaktan, güzel ya da çirkin olmaktan özgürdür. Daha güzel ya da daha çirkin, yüksek ya da alçak gibi kavramlar yalnızca dalgalar için geçerlidir. Su söz konusu olduğunda, bu kavramların hiçbiri anlam ifade etmez.