Sahipkıran Emir Timur'un 619. Ölüm Yıldönümü ve Ölümü

UlughBeg

Hectopat
Katılım
2 Nisan 2022
Mesajlar
1.066
Çözümler
4
Yer
Semerkant
İyi forumlar,

619 yıl önce bu gün Dünya'nın en büyük fatihlerinden biri, Türklerin ulu başbuğu, Çin'i fethetmek üzere çıktığı yolda vefat etti. Allah rahmet eylesin. Vefat ettiğinde kendi kurduğu ülkesinin sınırları bu şekilde idi (vassalları dahil olarak) :

1708250477918.png


Sahipkıran'ın belirtilerine göre, zatüre hastalığı sebebi ile vefat ettiği düşünülmekte.

Sahipkıran Nasıl Vefat Etti ?

Otrar, Semerkand’dan yetmiş altı yıgaç uzaklıktadır. Sahipkıran oraya geldikten sonra, Lu yılında, Şaban ayının onuna rastlayan Çarşamba günü( 11.02.1405) birden sıhhati bozuldu ve ateşi çıktı. Sahipkıran tüm günahları için tövbe etti, ama hastalığı zaman zaman artıyordu. Dünyada tababette eşi emsali olmayan ve Sahipkıran’ın yanından hiç ayrılmayan Mevlânâ Fazlullah Tebrizî sürekli onu tedavi etmeye çalışıyordu. Ama her geçen gün hastalık ilerliyordu ve hastalık sürekli olarak birbirine benzemeyen belirtililer gösteriyordu. Öyle değişik hastalıklar baş gösterdi ki, tabip birini ortadan kaldırsa bile, bir diğeri şiddetleniyordu. Bununla birlikte Sahipkıran’ın aklı ve şuuru yerindeydi. Bu kadar ağır hastalığa rağmen ordunun durumundan haberdardı; ama bu hastalığın çaresi olmadığını anlamıştı. Bu yüzden hanımları ve komutanlarını çağırıp vasiyetini bildirmeye gayret etti. Onlara şöyle dedi: “İyi biliyorum ki, ruh kuşu bu kafesten çıkıp gitmek istiyor. Ben Tanrı’ya sığınıyorum ve sizleri de O’na emanet ediyorum. Ben öldükten sonra arkamdan feryad-ı figan etmeyin, hiçbir faydası olmaz. Tanrı’dan benim günahlarımı affetmesi için dua edin, ruhum için Fatiha okuyun ve tekbir getirin. Allah’a şükür İran ve Turan’da bize karşı çıkacak kimse kalmadı. Biliyorum, günahlarım çoktur; ama Allah’tan ümidim odur ki, zalimlerin ellerini mazlumların başlarından uzak tuttuğum için bana rahmet etsin. Hayatım boyunca güçlünün zayıfı ezmesine asla izin vermedim. Bu dünyada ebedi yaşayan kimse olmadı ve bana dahi vefa göstermeyen bu dünya size de göstermeyecektir. Ancak dünya işlerini ihmal etmeyin ki, Müslümanlar zarar görmesinler. Yoksa kıyamet günü sizden hesabını sorarlar". "Şimdi; Pir Muhammed Cihangir’i veliaht tayin ettim ve kaimmakamım olarak Semerkand’ı ona verdim. Bağımsız olarak ve tedbirler alarak orada otursun, ülkelerin ve ordunun dertleriyle meşgul olup, tebaanın problemlerinden haberdar olsun. Sizler de onu itaat edip ona yardımcı olmalısınız ki, düzen bozulmasın ve Müslümanlar zarar görmesinler ve kaç yıllık emeklerim zayı olmasın. Öyle davranın ki, uzaktakiler sizin ittifak içinde olduğunuzu anlasın ve kimse size baş kaldırmaya cesaret edemesin". Bu sözleri söyledikten sonra “Komutanlar ve önde gelen kişiler huzurumda toplansınlar ve vasiyetimden taşra çıkmayacakları konusunda yemin etsinler. Şu anda burada olmayan komutanlar ve serdarlar da bu vasiyetime uysunlar." Bu sözleri işiten komutanlar, içlenerek gözyaşı dökmeye başladılar. Şah Melikbek ile Şeyh Nureddin-bek “Canımız senge sadaka, kaşki bizning canlarımızdın alıb senin canıngnı bağışlagay” dediler. Sahipkıran onlara cevap verdi: “Fayda yokturur, bermak kerek. Ammasizler işleringizge merdâne bolunglar!” Onlar cevap verdiler: “Canımız tenimizde olduğu sürece hazretin emr-i fermanından taşra çıkmayız. Bu vatandaşınız velinimet efendimizin bir sözüne kulak asmadan onu üzmüşse, iki yakası asla bir araya gelmesin. Bugüne kadar sizin bendeleriniz olarak hizmet ettik ve bendelikten başka bir işimiz olmadı. Yaşadığımız sürece de böyle olacaktır.” Onlar bu sözleri söylerken gözlerinden yaşlar yuvarlanıp aşağı akıyordu. Sonra şöyle dediler: “Mümkünse Taşkent’teki Şehzâde Halil Sultan ve diğer komutanlara bu tarafa gelmesi için ferman buyurulsun. Gerçi bizler sizin vasiyetiniz olan sözlerinizi onlara aktarırız, ama bunları sizin ağzınızdan dinlemeleri daha iyi olurdu.” Hazret onlara cevap verdi: “Vakit geldi çattı ve daha fazlasına mecal yoktur. Onlar şu anda burada değiller ve gelemeyecekler. Onlarla görüşmek kıyamete kaldı. Bu da sizlerle olan son görüşmemdir. Allah’a şükür ki, din yolunda yapamadığım hiçbir ukde gönlümde kalmamıştır. Keşke bir de oğlum Şahruh’u görebilseydim!” Sahipkıran’ın huzurunda bulunan bütün hatunlar, ağalar ve bazı şehzâdeler onun akıbeti konusunda endişeliydiler. Onun söylediği bu sözleri işittikten sonra hepsi feryad-ı figan etmeye başladı. Hazreti Sahipkıran çocuklarına bakıp şöyle dedi: “Her ne söylediysem, ülkenin menfaati için söyledim ve asla kulaklarınızdan çıkmasın. Halkın, fakir ve miskinlerin ahvalinden habersiz kalmayın. Kılıçlarınızın kabzasını muhkem tutun ki, padişahlıktan benim gibi nasipdâr olasınız ve İran ve Turan’ı düşmanlardan temizleyesiniz. Ben, dünyayı adalet ve iyilikle abâd ettim. Eğer benim vasiyetime uyup adaleti gözetirseniz, uzun yıllar bu memleket elinizde olur. Şayet birbirinize düşerseniz, bu size hayır getirmez". Sonra Sahipkıran’ın hastalığı şiddetlendi. Dışarıda hafızlar Kur’an okumaktaydılar. Mevlânâ Ubeydullah’ın oğlu Mevlânâ Heybetullah’ın içeri girip, Sahipkıran’ın baş tarafına oturarak Kur’an tilavet etmesi söylendi. Güneş battıktan sonra, akşam namazıyla yatsı arasında defalarca kelime-işehadet getirdikten sonra ruhunu teslim etti. İnnâ lillahi ve innâ ileyhirâciûn. Bu olay, 807 yılı Şaban ayının on yedisine rastlayan Çarşamba günü(18.02. 1405) oldu. Hazret vefat ettiğinde yetmiş bir yaşındaydı. Padişahlık dönemi otuz altı yıldı. Hazretin saltanat süresine uygun olarak oğulları ve torunların toplam sayısı da otuz altı idi.

Kaynak: Şerefüddin Ali Yezdi, Zafername, s.446

"Benim ardından ağlayıp, sızlanmayın. Bu zamana kadar kapıyı çalmış eceli kim kovalamış? Çin seferini tamamlayın. Feth edilmeyi bekleyen nice topraklar var. Kendi aranıza nifâk tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyin. Oğlum Şah-ruh'u son kez görmek isterdim..."- Emir Timur


Sahipkıran Hakkında Söylenmiş Bazı Güzel Sözler
  1. "Seni görklü bir ortağa götüreceğiz. İskit Timur'u duyabileceğin bir yere. Timur kim mi? Bütün dünyayı tehdit eden adam..." -Christopher Marlowe

  2. "Timur, mektuplar gönderdiğinde genelde sonuna "Ben Timur, Allah'ın kulu" ya da "Ben Timur, Tanrı kulu" yazardı. Onun gibi bir Cihân hükümdarı için, bu durumun çok büyük bir alçakgönüllülük olduğu rahatlıkla söylenebilir." -Justin Marozzi

  3. "Timur'a göre adaleti adalet terazisinin şaştığı bir ülke, uzun müddet ayakta kalamazdı. Hatta adaletin olmadığı ülke, avlusu ve perdeleri açık, her geçenin içeriye girdiği bir eve de benzetilebilirdi. Bu yüzden "Güç Adalettir" onun hayatı boyunda taşıdığı mottosu olmuştu." -Jean Paul Roux

  4. "Timur, sen tüm âlemlerin sultanı, bütün Dünya'nın kralısın Hz. Adem'den bu yana senin gibi bir hükümdar gelmedi. Kisra, Kayser, İskender, Buthnassar... Yeryüzüne gelmiş hiç bir hükümdar, bu Türk'e denk olamadı..." -İbn Haldun

  5. "Timur'dan nefret eden yaşam öykücülerden İbn Arabşah bile onun "bilim ve sanat adamlarını onurlandırdığını, onları hak ettikleri yerlere getirdiğini üstatları ve sanatçıları saydığını" söylemiştir." -Jean Paul Roux
1708251947223.png
 
Son düzenleme:
O zamanlar kim acımasız değildi ki?
Hükümdarlığın yanında gelen şeylerden biri, hiçbir hükümdar birilerinin ölümüne sebep olmadan hüküm sürmüyor ki Timur'un büyüdüğü ortamda çok vahşi. Ancak bu bir bahane değildir ve hiçbir şeyi düzeltmez başkalarının yükselmesi için ölenlerin canı geri gelmeyecek veya yaptıklarının ne kadar etik olduğu üzerine yapılan tartışmalarında sonu gelmeyecek.
 

Geri
Yukarı