Siyaset aklımdan çıkmıyor

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Olumsuzluklar ve belirsizlikler insanı bezdirebilir ve üzebilir. Ancak ortam ve zaman etkisini fazla abartmamalı, bazı konulardaki sorumluluk ve etki kabiliyetimizin farkına varmalıyız.

O yüzdendir ki; her konuyu tek bir yere bağlayarak dertlenmek doğru değildir. Bakış açınızı değiştirmeli ve sabit fikirlerinizin kapsamını tekrardan değerlendirmelisiniz.
Nasıl?
 
Depremi malum partide yapmıyor.

Niye dostum yıkılmayan binalar kutsanmış bina mı? Sen bütün binaların denetimini yap sağlamlığından emin ol. Adı üstüne deprem bölgesi orası. Gemicik almak yerine adamakıllı bir ekip kurulsa bu kadar büyük felakete dönüşmezdi.
 
Konu sahibi; siyasetle arasındaki olumsuz ilişkinin kendisine verdiği zararı ortadan nasıl kaldıracağını öğrenmek istiyor lâkin sizler gelmişsiniz burada halen daha siyasî bir tartışma gütmek için meseleyi değiştiriyorsunuz.

Tenkit ettiğiniz siyasîlerden ne farkınız kaldı?

Kendinize mesele oluşturmayınız, insanların sorunlarıyla ilgileniniz ya da terk ediniz.
 
Batı birçok konuda eleştirilebilir, yerden yere vurulabilir fakat Batı'daki iş ahlâkı ve çalışkanlık sağlamdır. Nüfusu az olan ülkelerde dahi hemen hemen her konuda uzmanlaşmış, işini kusursuz ve eksiksiz yapan insanlara denk gelirsiniz.

Avrupa'ya gittiğinizde karşınızda çalışkan, becerikli ve alanında uzmanlaşmış kişiler olur. Böyle bir rekabetin içinde bulursunuz kendinizi.

Tam tersi Türkiye'deyse en okumuş en yetkili insanlar bile tembellik yapabilir, alanında uzman dediğiniz kişilerin eksikleri olabilir. Türkiye'deyse böyle bir rekabetin içinde yer alırsınız. Karşınızda büyük ölçüde amatörler bulunur.

Bu ne demek?

Bu şu demek: Türkiye'de başarısız olan bir insanın Avrupa'da başarılı olma ihtimali yoktur.

Sen Türkiye'de başarısız oluyorsan, bir şeyleri yoluna koyamıyorsan o zaman Avrupa'ya gittiğinde daha sağlam rakiplere karşı hiç şansa sahip olmayacaksın. Daha katı bir rekabet içinde ezilip gideceksin.

Başarılı olmak istiyorsanız sosyal medyanın zırvalarından kurtulup olaylara daha geniş açılardan bakmak ve gerçeklerle yüzleşmek zorundasınız. Size "Avrupa çok iyi." diyenler "Nitelikli olarak burada bulunmazsanız işçiden ötesi olamazsınız." demiyorlar. Siz de her başarısız hissettiğinizde suçu ülkeye atıyorsunuz. Havuzda yüzerken zorlanan adamın okyanusta başarılı olacağını düşünmesi saçmalıktan ibaret.

Tabii sen "Türkiye'de bina üniversitesinden mezun olup sürüneceğime, Avrupa'da işçi olur sürünürüm." diyorsan, buna saygı duyarım, bu bir bakış açısıdır ve karardır en nihayetinde. Kişinin kararını kimse sorgulayamaz. Ama sen "Ben çok iyi mühendis olurdum, çok iyi doktor olurdum, çok iyi bilim insanı olurdum da Türkiye engelledi." diyorsan, kendini kandırıyorsun demektir.

Zaten hâlihazırda bu işleri çok iyi yapanlar, yapabilenler, Türkiye'deki işlemeyen düzenden rahatsız olup yurt dışına çıkıyorlar, rekabete dahil olabiliyorlar, işçi değil saygı gören oluyorlar ama yurt dışına gitmese bile Türkiye'de de az çok refah yaşayabilecek durumda adam. İşini burada da kusursuz icra edebilecek durumda. Kendisini geliştirmiş, alanında uzmanlaşmış ve bunu da Türkiye'de yapmış. Yani Türkiye senin nitelikli insan olmanı engellemiyor dostum, imkân var. Türkiye'de sorun sen nitelikli insan olduktan sonra başlıyor. Sana verdiği ücret, işletmeni istediği sistem karşına sorun olarak çıkıyor. Yani Türkiye'de nitelikli insan olmak değil sorun, olduktan sonrası sıkıntılı. Birçok başarısızın bahanesi "Ben nitelikli insan olurdum da Türkiye engelledi." şeklinde, bu zırvadır.

Sen rekabetin kısıtlı olduğu Türkiye'de bile niteliksiz bir insanken nitelikli insanların yaşadığı hayata ortak olmak istiyorsun.

Olamazsın.

Belirli bir konuda uzmanlaşmadan, kendini belirli bir seviyeye çıkarmadan, bu tembellikle gider Avrupa'da da rezil olursun. "Bu iş şartları çok ağır." diye hüngür hüngür ağlarsın.

Önce çalışmayı içselleştirin, zamanınızı iyi planlayın, ne zaman neyi yapacağınızı fark edip disiplin kurun sonra baktınız başarılısınız ama daha fazla başarılı olmanızın önünde engel olan şey bu ülke, hak ettiğinizden az kazanıyorsunuz veya sistem sizi yoruyor, o zaman kişisel bir tercih olarak göçersiniz. Ama bir tane dil bilmeyen, bir tane konuda uzmanlaşmayan, yaşadığı ülkenin komşularını sayamayacak kadar bilgisiz elemanların "Türkiye bana engel." tripleri çok gülünç.

Bu cümleler sizi rahatsız ediyorsa, bana kızmak yerine kendinizi sorgulayabilirsiniz hakeza ben de bu ülkede yaşayan bir gencim fakat sosyal medya yanılsamalarındansa gerçekleri görmeyi ve buna göre hazırlanmayı tercih ederim. Size de tavsiye ediyorum bunu. Uyanın uyuduğunuz uykudan.

Başarısız adam her yerde başarısızdır.
 
Batı birçok konuda eleştirilebilir, yerden yere vurulabilir fakat Batı'daki iş ahlâkı ve çalışkanlık sağlamdır. Nüfusu az olan ülkelerde dahi hemen hemen her konuda uzmanlaşmış, işini kusursuz ve eksiksiz yapan insanlara denk gelirsiniz.

Avrupa'ya gittiğinizde karşınızda çalışkan, becerikli ve alanında uzmanlaşmış kişiler olur. Böyle bir rekabetin içinde bulursunuz kendinizi.

Tam tersi Türkiye'deyse en okumuş en yetkili insanlar bile tembellik yapabilir, alanında uzman dediğiniz kişilerin eksikleri olabilir. Türkiye'deyse böyle bir rekabetin içinde yer alırsınız. Karşınızda büyük ölçüde amatörler bulunur.

Bu ne demek?

Bu şu demek: Türkiye'de başarısız olan bir insanın Avrupa'da başarılı olma ihtimali yoktur.

Sen Türkiye'de başarısız oluyorsan, bir şeyleri yoluna koyamıyorsan o zaman Avrupa'ya gittiğinde daha sağlam rakiplere karşı hiç şansa sahip olmayacaksın. Daha katı bir rekabet içinde ezilip gideceksin.

Başarılı olmak istiyorsanız sosyal medyanın zırvalarından kurtulup olaylara daha geniş açılardan bakmak ve gerçeklerle yüzleşmek zorundasınız. Size "Avrupa çok iyi." diyenler "Nitelikli olarak burada bulunmazsanız işçiden ötesi olamazsınız." demiyorlar. Siz de her başarısız hissettiğinizde suçu ülkeye atıyorsunuz. Havuzda yüzerken zorlanan adamın okyanusta başarılı olacağını düşünmesi saçmalıktan ibaret.

Tabii sen "Türkiye'de bina üniversitesinden mezun olup sürüneceğime, Avrupa'da işçi olur sürünürüm." diyorsan, buna saygı duyarım, bu bir bakış açısıdır ve karardır en nihayetinde. Kişinin kararını kimse sorgulayamaz. Ama sen "Ben çok iyi mühendis olurdum, çok iyi doktor olurdum, çok iyi bilim insanı olurdum da Türkiye engelledi." diyorsan, kendini kandırıyorsun demektir.

Zaten hâlihazırda bu işleri çok iyi yapanlar, yapabilenler, Türkiye'deki işlemeyen düzenden rahatsız olup yurt dışına çıkıyorlar, rekabete dahil olabiliyorlar, işçi değil saygı gören oluyorlar ama yurt dışına gitmese bile Türkiye'de de az çok refah yaşayabilecek durumda adam. İşini burada da kusursuz icra edebilecek durumda. Kendisini geliştirmiş, alanında uzmanlaşmış ve bunu da Türkiye'de yapmış. Yani Türkiye senin nitelikli insan olmanı engellemiyor dostum, imkân var. Türkiye'de sorun sen nitelikli insan olduktan sonra başlıyor. Sana verdiği ücret, işletmeni istediği sistem karşına sorun olarak çıkıyor. Yani Türkiye'de nitelikli insan olmak değil sorun, olduktan sonrası sıkıntılı. Birçok başarısızın bahanesi "Ben nitelikli insan olurdum da Türkiye engelledi." şeklinde, bu zırvadır.

Sen rekabetin kısıtlı olduğu Türkiye'de bile niteliksiz bir insanken nitelikli insanların yaşadığı hayata ortak olmak istiyorsun.

Olamazsın.

Belirli bir konuda uzmanlaşmadan, kendini belirli bir seviyeye çıkarmadan, bu tembellikle gider Avrupa'da da rezil olursun. "Bu iş şartları çok ağır." diye hüngür hüngür ağlarsın.

Önce çalışmayı içselleştirin, zamanınızı iyi planlayın, ne zaman neyi yapacağınızı fark edip disiplin kurun sonra baktınız başarılısınız ama daha fazla başarılı olmanızın önünde engel olan şey bu ülke, hak ettiğinizden az kazanıyorsunuz veya sistem sizi yoruyor, o zaman kişisel bir tercih olarak göçersiniz. Ama bir tane dil bilmeyen, bir tane konuda uzmanlaşmayan, yaşadığı ülkenin komşularını sayamayacak kadar bilgisiz elemanların "Türkiye bana engel." tripleri çok gülünç.

Bu cümleler sizi rahatsız ediyorsa, bana kızmak yerine kendinizi sorgulayabilirsiniz hakeza ben de bu ülkede yaşayan bir gencim fakat sosyal medya yanılsamalarındansa gerçekleri görmeyi ve buna göre hazırlanmayı tercih ederim. Size de tavsiye ediyorum bunu. Uyanın uyuduğunuz uykudan.

Başarısız adam her yerde başarısızdır.
Bunu şöyle düşünün. Mesela bir yarış var. 2 hat 2 yarışmacı var diyelim. Sağ hattaki yarışmacının önünde atlaması gereken engeller çamurlar falan var. Ama sol taraf bomboş düzlük. Adil bir yarış olur muydu? olmazdı. Avrupadakiler sol hatta başlıyorlar işte. Eşit bir yarış değil yani. 2 0 önde adamlar her zaman.
 
Öncelikle o evleri kredi ile verecekler. Asla ve asla beleş olmayacak. Evet depremi onlar yapmıyor ama onlar öldürüyor. İmar affı ile deprem yönetmeliğine uygun yapılmayan binalar mı dersin. Deprem yönetmeliğine uygun olarak tespit edilmesine rağmen depremde tuz buz olan binalar mı dersin. Koltuk korkusuna orduyu 3.gün sahaya sürmeleri mi dersin. Gelen yardım kamyonlarına kendi logolarını yapıştırmaları mı dersin. Binlerce şey yaptılar ve hepsi onların suçu. Halka gelince. Bunu bile bile o adama oy verdiler. Verenlere herşey müstahak birdaha deprem olursa 2 gram yardım isteme hakları yok çünkü kendileri seçtiler bunu. Sırf ev yapılcak diye verenler bile var. Celladına aşık bir milletiz biz. Yapacak birşey yok.
kanka senin mantık çok yalnış diyelim ki malum parti değilde a partisi b partisi olsaydı deprem zamanı başta herkese bedavadan ev mi verecekti ? yine krediyle verecekti e bu neyin kafası o zaman

kanka senin mantık çok yalnış diyelim ki malum parti değilde a partisi b partisi olsaydı deprem zamanı başta herkese bedavadan ev mi verecekti ? yine krediyle verecekti e bu neyin kafası o zaman
yapılanıda görmek lazım yardım ediliyor mu ediliyor yapılan şeyide görmezden gelemezsin a partisi olsaydı evi yıkılana bedava mı ev verecekti

kanka senin mantık çok yalnış diyelim ki malum parti değilde a partisi b partisi olsaydı deprem zamanı başta herkese bedavadan ev mi verecekti ? yine krediyle verecekti e bu neyin kafası o zaman


yapılanıda görmek lazım yardım ediliyor mu ediliyor yapılan şeyide görmezden gelemezsin a partisi olsaydı evi yıkılana bedava mı ev verecekti
oda krediyle verecek oda sarayda oturup keyfine bakacan cefasını sen çekeceksin a partiside gelse durum bu b partiside gelse durum bu c partiside gelse durum bu saraylarda oturacaklar olan sana bana olacak .
 
Bunu şöyle düşünün. Mesela bir yarış var. 2 hat 2 yarışmacı var diyelim. Sağ hattaki yarışmacının önünde atlaması gereken engeller çamurlar falan var. Ama sol taraf bomboş düzlük. Adil bir yarış olur muydu? olmazdı. Avrupadakiler sol hatta başlıyorlar işte. Eşit bir yarış değil yani. 2 0 önde adamlar her zaman.

Kesinlikle haklısınız bu konuda. Koşullar farklı olabilir fakat bu biraz bakış açısı ile ilgili. Kimisi 2-0 geride başladığını fark edip daha çok çalışarak rakiplerine yetişirken, onlarla mücadele ederken ve saygıyı bulup refaha erişirken diğeri "Zaten kaybettim yarışı." bakış açısıyla hayatı boyunca her geçen gün dibe batıp başka şeyleri suçlayabilir. Hangisinin seçimi doğru sizce?

Türkiye'de köyden çıkıp Silikon Vadisi'nde mühendis olan kişiler var. Bunlara sihirli el dokunmadı. Koşulları analiz edip disiplini öne çıkararak bunu başardılar. Her şeyi geçelim bu ülkede seçime gittik, karşımıza iki aday koydular. Birisinin babası balıkçı, ailesi orta sınıf, Kasımpaşa'dan gelen sıradan birisi. Diğeri Tunceli'de bir köyde yamalı önlükle eğitim görmüş birisi. Türkiye'nin en yetkili adamı olmak için mücadele ettiler. Bu adamlar kaç sıfır gerideydi şu an ne durumdalar?

Bahane en son seçenek olmalı hocam. Kişi kaderini kendi çizer. Ülke, maddiyat, çevre. Bunların hepsi parametrelerden ibarettir. Kimisi bu parametrelerde şanslıdır, 3 saat çalışır başarılı olur. Kimisi çok şanssızdır, hayata şanssız gelmiştir, 8 saat çalışır didinir başarılı olur. Başarılı olmak isteyen bir yolunu bulur. Kaderini insanın kendisi çizer. İsyan etmek acizliktir özünde.
 
Kesinlikle haklısınız bu konuda. Koşullar farklı olabilir fakat bu biraz bakış açısı ile ilgili. Kimisi 2-0 geride başladığını fark edip daha çok çalışarak rakiplerine yetişirken, onlarla mücadele ederken ve saygıyı bulup refaha erişirken diğeri "Zaten kaybettim yarışı." bakış açısıyla hayatı boyunca her geçen gün dibe batıp başka şeyleri suçlayabilir. Hangisinin seçimi doğru sizce?

Türkiye'de köyden çıkıp Silikon Vadisi'nde mühendis olan kişiler var. Bunlara sihirli el dokunmadı. Koşulları analiz edip disiplini öne çıkararak bunu başardılar. Her şeyi geçelim bu ülkede seçime gittik, karşımıza iki aday koydular. Birisinin babası balıkçı, ailesi orta sınıf, Kasımpaşa'dan gelen sıradan birisi. Diğeri Tunceli'de bir köyde yamalı önlükle eğitim görmüş birisi. Türkiye'nin en yetkili adamı olmak için mücadele ettiler. Bu adamlar kaç sıfır gerideydi şu an ne durumdalar?

Bahane en son seçenek olmalı hocam. Kişi kaderini kendi çizer. Ülke, maddiyat, çevre. Bunların hepsi parametrelerden ibarettir. Kimisi bu parametrelerde şanslıdır, 3 saat çalışır başarılı olur. Kimisi çok şanssızdır, hayata şanssız gelmiştir, 8 saat çalışır didinir başarılı olur. Başarılı olmak isteyen bir yolunu bulur. Kaderini insanın kendisi çizer. İsyan etmek acizliktir özünde.
Siyaset için öyle aman aman eğitime ihtiyaç yok. Ayrıca böyle bir ülkede gidip çalışsan da işsiz kalabiliyorsun. Adam torpille seni eliyor yakınını alıyor. Koşullar hep önemlidir. İşin daha komik yanını açıklayayım size. O köyden çıkan adam harika bir işte de çalışsa yabancı ülkedeki adam hep ondan daha fazla kazanacak. Hem de daha az çalışarak. Mesela şuan amerikadaki asgari ücret sanırsam 2000 dolar. 2000 dolar = 40 bin lira. Bu sadece asgari ücret. Yani özetle 10 0 önde başlayan bir adama yetişseniz bile o adam sizden kaarlı oluyor.

kanka senin mantık çok yalnış diyelim ki malum parti değilde a partisi b partisi olsaydı deprem zamanı başta herkese bedavadan ev mi verecekti ? yine krediyle verecekti e bu neyin kafası o zaman


yapılanıda görmek lazım yardım ediliyor mu ediliyor yapılan şeyide görmezden gelemezsin a partisi olsaydı evi yıkılana bedava mı ev verecekti


oda krediyle verecek oda sarayda oturup keyfine bakacan cefasını sen çekeceksin a partiside gelse durum bu b partiside gelse durum bu c partiside gelse durum bu saraylarda oturacaklar olan sana bana olacak .
Benim mantığım yanlış öyle mi? Sosyal devletin ne olduğunu bi araştır derim. Seve seve verecek. Diyelim vermek zorunda değil. O zaman gidip elin suriyelisine neden ev inşa ediyor suriyede? Bedava hem de??? Veya bizim vatandaşımıza verilmeyen maddi desteği niye onlara veriyor? Saçmalıyorsunuz iyice.
 
Siyaset için öyle aman aman eğitime ihtiyaç yok. Ayrıca böyle bir ülkede gidip çalışsan da işsiz kalabiliyorsun. Adam torpille seni eliyor yakınını alıyor. Koşullar hep önemlidir. İşin daha komik yanını açıklayayım size. O köyden çıkan adam harika bir işte de çalışsa yabancı ülkedeki adam hep ondan daha fazla kazanacak. Hem de daha az çalışarak. Mesela şuan amerikadaki asgari ücret sanırsam 2000 dolar. 2000 dolar = 40 bin lira. Bu sadece asgari ücret. Yani özetle 10 0 önde başlayan bir adama yetişseniz bile o adam sizden kaarlı oluyor.


Benim mantığım yanlış öyle mi? Sosyal devletin ne olduğunu bi araştır derim. Seve seve verecek. Diyelim vermek zorunda değil. O zaman gidip elin suriyelisine neden ev inşa ediyor suriyede? Bedava hem de??? Veya bizim vatandaşımıza verilmeyen maddi desteği niye onlara veriyor? Saçmalıyorsunuz iyice.

Amerika Birleşik Devletleri'nde asgari ücret aylık verilmez. Saatliktir. bu sebeple net bir asgari ücret tanımı yapılamaz. Saatlik asgari ücret de eyaletten eyalete değişir. Kimi eyalette 25 dolara kadar çıkarken bazı eyaletlerde 8-12 dolar bandındadır.

ABD'de "çalışırsan kazanırsın." düşüncesi geçerlidir. Avrupa'ya göre sosyal haklar da kısıtlıdır. Kendisini yetiştirmiş bir mühendis, doktor bir ayda yedi haneli fatura kesebilir fakat çalışmayan kafasını sokacak ev bulamaz. ABD'de sosyal devlet yoktur. Çalışanın hayatta kaldığı orman kanunları geçerlidir.

"Siyaset için eğitim gerekmiyor." düşünceniz doğru fakat ülkeyi yönetmek için çeşitli sermaye gruplarını kontrol altına alabilmeli veya uzlaşabilmelisiniz. Nitelikli birçok insanı yanınıza çekebilmelisiniz. Türkiye'deki bütün ilçelerde yapılanmalı, oralara adam dikebilmelisiniz. Yok hâlihazırda partiniz bunları yaptıysa, parti içindeki rakiplerinizi geçebilmelisiniz. Türkiye'yi yönetecek altyapıyı oluşturmak eğitim almaktan daha zor ve emek gerektiriyor. Sıradan vatandaş olarak doğup, hatta yoksul olarak doğup ülkeyi yönetecek duruma gelen adamlar var. Örneklerini verdim. Bu adamlar çalışmış didinmiş, olduğu yere bir günde gelmemiş.

Torpil, az kazanma vs demişsiniz. Türkiye'de kendisini yetiştirmiş birçok mühendis Silikon Vadisi'ne gidiyor, maaşları 60-70 bin doları buluyor bu insanların. Herhangi bir Amerikalı'dan daha fazla kazanıyorlar. Yarışa geriden başlayarak yapıyorlar bunu. Siz "Hep az kazanacaklar," düşüncesine nereden vakıf olduğunuz ve eminsiniz bilmiyorum ama "Sen Türksün, sana az vereceğiz." diye ölçülmüyor yurt dışında işler. Yaptığınız işin niteliğine göre para kazanıyorsunuz.

Maaşı az olduğunu düşünen, torpille elendiğini düşünen kişi zaten hak ettiğini düşündüğü kadar nitelikliyse bu ülkeden gider ve başka ülkede saygı görür, hak ettiği parayı kazanır, ilk girdimde söylediğim gibi. Zaten bunu çokça yapan kişi var.

Ama bina üniversitesi mezunu, kendisini geliştirmemiş adam bu gelişmeler karşısında hiçbir şey yapamaz. "Türklere az veriyorlar ya, başka ülkede doğsam süper kahraman olurdum ya." diye hayal kurup isyan eder.

Koşullar önemsizdir demiyorum, dediğiniz gibi önemlidir fakat kaderinizi koşullar değil, siz belirlersiniz. Bazıları koşulları değerlendirip yolunu kurar, yürür; bazıları koşulları bahane yapıp acizliği kabul eder. Hangi tarafı seçeceğiniz size kalmış.
 
Amerika Birleşik Devletleri'nde asgari ücret aylık verilmez. Saatliktir. bu sebeple net bir asgari ücret tanımı yapılamaz. Saatlik asgari ücret de eyaletten eyalete değişir. Kimi eyalette 25 dolara kadar çıkarken bazı eyaletlerde 8-12 dolar bandındadır.

ABD'de "çalışırsan kazanırsın." düşüncesi geçerlidir. Avrupa'ya göre sosyal haklar da kısıtlıdır. Kendisini yetiştirmiş bir mühendis, doktor bir ayda yedi haneli fatura kesebilir fakat çalışmayan kafasını sokacak ev bulamaz. ABD'de sosyal devlet yoktur. Çalışanın hayatta kaldığı orman kanunları geçerlidir.

"Siyaset için eğitim gerekmiyor." düşünceniz doğru fakat ülkeyi yönetmek için çeşitli sermaye gruplarını kontrol altına alabilmeli veya uzlaşabilmelisiniz. Nitelikli birçok insanı yanınıza çekebilmelisiniz. Türkiye'deki bütün ilçelerde yapılanmalı, oralara adam dikebilmelisiniz. Yok hâlihazırda partiniz bunları yaptıysa, parti içindeki rakiplerinizi geçebilmelisiniz. Türkiye'yi yönetecek altyapıyı oluşturmak eğitim almaktan daha zor ve emek gerektiriyor. Sıradan vatandaş olarak doğup, hatta yoksul olarak doğup ülkeyi yönetecek duruma gelen adamlar var. Örneklerini verdim. Bu adamlar çalışmış didinmiş, olduğu yere bir günde gelmemiş.

Torpil, az kazanma vs demişsiniz. Türkiye'de kendisini yetiştirmiş birçok mühendis Silikon Vadisi'ne gidiyor, maaşları 60-70 bin doları buluyor bu insanların. Herhangi bir Amerikalı'dan daha fazla kazanıyorlar. Yarışa geriden başlayarak yapıyorlar bunu. Siz "Hep az kazanacaklar," düşüncesine nereden vakıf olduğunuz ve eminsiniz bilmiyorum ama "Sen Türksün, sana az vereceğiz." diye ölçülmüyor yurt dışında işler. Yaptığınız işin niteliğine göre para kazanıyorsunuz.

Maaşı az olduğunu düşünen, torpille elendiğini düşünen kişi zaten hak ettiğini düşündüğü kadar nitelikliyse bu ülkeden gider ve başka ülkede saygı görür, hak ettiği parayı kazanır, ilk girdimde söylediğim gibi. Zaten bunu çokça yapan kişi var.

Ama bina üniversitesi mezunu, kendisini geliştirmemiş adam bu gelişmeler karşısında hiçbir şey yapamaz. "Türklere az veriyorlar ya, başka ülkede doğsam süper kahraman olurdum ya." diye hayal kurup isyan eder.

Koşullar önemsizdir demiyorum, dediğiniz gibi önemlidir fakat kaderinizi koşullar değil, siz belirlersiniz. Bazıları koşulları değerlendirip yolunu kurar, yürür; bazıları koşulları bahane yapıp acizliği kabul eder. Hangi tarafı seçeceğiniz size kalmış.
Şahsen öyle 60 70 bin dolar kazanan birini göremedim daha Türkiyeden çıkma. Ayrıca karşılaştırmayı yabancı ülke içinde yapmayın. O okumuş adam burada kazanacak o parayı. Yoksa ne anladım bu işten. Buradaki şartlar ile oradakini karşılaştırdım ben yazımda. Burada doktor olan adamın aldığı maaş o ülkelerdeki en düşük ücretlere denk. Yani buranın okumuşu vs oranın amelesi gibi düşünün. Her halükarda kaybediyoruz.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı