1998-2008 yılları arası. Çocukluk zamanlarıma tekabül ediyor.
Mahalledeki arkadaşların kapıya gelip oyun oynamak için bağırarak mahalleyi ayağa kaldırması (Whatsapp yoktu ehehe), dışarı oynamaya çıktığında illa birinin mızmızlık yapıp oyunu bozması, çete gibi şu sokak senin bu benim sokak dolaşmalarımız, karşı mahalleler ile mahalle maçı yapmamız ve sonucunda anlaşmazlıklar çıkarıp birbirimize dalmamız, bakkala abur cubur almaya giderken karşılaşınca barış imzalamış gibi birbirimize hoşgörülü davranmamız, kızlar vs. erkekler ortada sıçan oynamamız, erkeklerle arsada toplanıp çeşit çeşit misketlerle misketine girdiğimiz rekabetler, mahallenin altında oturan tontoş teyzemizin ağaçlarına çıkıp erik toplamamız, hava kararıp ezan okununca herkesin her şeyi bırakıp evine dönmesi, yemeğe oturması ve köpek gibi yorulduktan sonra derin bir uykuya dalması...
Leblebi tozu alıp televizyonda gördüğümüz keşler gibi çekmemiz, okulu asıp internet cafelerde CS 1.6 kapışmalarımız, sınıfta uzun eşek ve birdir bir oynayıp hocalara yakalanınca sağlam dayaklar yememiz ve akıllanmayıp tekrar tekrar aynı şeyleri yapmamız... İlkokulda sümüklü bir çocuk aracılığıyla bir kızla mektuplaşıyordum. Telefon yoktu ama kilometreler bizi ayıramıyordu
Dert yoktu, tasa yoktu. insanlar gülüyordü, insanlar mutluydu be! Kimsenin yüzü asık değildi, dün gibi hatırlıyorum. Acı olan ne biliyor musunuz? Milyarlar versem de tekrar o yıllara dönemeyeceğim, çok güzel zamanlardı çok. Bunları yaşayamadan PC/telefon ile büyüyen nesle üzülüyorum