"Soyut" kavramı yok

Kendinizle çelişiyorsunuz. Ben de biliyorum evrende sonsuzluğun olmadığını. Zaten bu yüzden soyuttur. Ancak sonsuzluk sizin sandığınızın aksine kesinlikle bir kavramdır.
Dediklerimi çarpıtmayın. Soyut olması ile olmaması farklı durumlar. Ben "Sonsuzluk, soyuttur." diye bir şey söylemedim. Dediğim şey "Sonsuzluk yoktur." idi. Sonsuzluk kavramını ise dilin içindeki kelime olarak somutlaştırabilirsiniz.
 

Sanırım bu konuda sizinle sağlıklı iletişim kuramayacağız. Gerçeği arama yolunuzda başarılar dilerim.
 
Bir şey söyleyeyim mi gerçekten farklı bir bakış açısı olmuş bu. Teknoloji geliştikçe soyut dediğimiz şeyleri somutlaştırdığımızı gösterdiğin için sağol. Bunun üstüne düşünebilirim galiba.
 
Konuyu açıklığa kavuşturalım.


Birincisi, 5 duyu organı ile algılamak yanlış anlaşılıyor sanırım. Mesela evrenin genişlemesi tabii ki 5 duyu organı ile algılanabilir ancak muhtemelen direkt algılamak için daha gelişmiş organlara ihtiyacımız olacak. Bizim 5 duyu organı bazlı bir tanımlama yapmamızın sebebi yalnızca bunlara sahip olmamız. Eğer bir başka duyu organı daha edinebiliyor olsaydık bunu da katardık içine. Peki daha gelişmiş bir duyu organımız olsaydı evrenin genişlemesini algılayabileceğimizi nereden biliyorum? Çünkü evrenin genişlediği bilgisine, duyu organlarımız ile edindiğimiz bilgileri rasyonel akıl ile bağdaştırarak varıyoruz(Tabii bu iki bilgi kaynağına güvendiğinizi varsayıyorum). Dolayısıyla evrenin genişlemesi biglisine ulaşırken zaten duyularımızı oldukça fazla kullanıyoruz. Bu yüzden bu yetilerin daha da gelişmiş hallerinin evrenin genişlemesini direkt algılayabileceğini tahmin ediyorum(Tabii bayağı büyük organlara ihtiyacımız olabilir).


İkincisi, asıl meseleyi açıklayayım: Biz insanların benlikleri yalnız beyin değil, tüm bedene tabidir. Yani sizin kişiliğiniz yalnız beyninizden ibaret değil, gövdeniz de kişiliğinizin mühim bir kısmını oluşturuyor. Zira bu gövde, sürekli beyni manipüle ediyor. Hatta bana sorarsanız tüm istençlerin kaynağı bu gövde ve genlerdir. Beyin özünde yalnızca bilgi işleyen bir makinedir, gelişmiş bir yapay zekadan farksızdır.

Yani şöyle bir tanımlama yapabilirim:

Beyin: Bilgi işleyen makine.
Bedenin beyin hariç geri kalanı: Beyni evrim doğrultusunda güdüleyen yapı. Hemen hemen tüm istençlerin, "özgür irade" yanılgısının kaynağı.

Not: Tabii beynin de kendini güdüleyen "öncül" bilgileri vardır. Yani misal, evrim sonucu genler.

Peki durum neden böyledir? Sebep tabii ki evrim.
Evrim gereği, rastgele vuku bulan özellikler hayatta kalmak ve üremek öncelikleri doğrultusunda seçilir. Biz, bu sürecin milyonlarca, milyarlarca yıllık bir sonucuyuz. Yalnızca kendi ile etkileşen cisimleri algılayıp yalnızca buna göre davranmaktansa, bilinci ve duyuları geliştirerek(en basit canlıdaki akıldan insandaki akla kadar olan spektrumun tamamı) çevredeki olayları algılayıp bağdaştırıp geleceği tahmin etme, planlama yetisine eriştik. Bu planlamaların amaçlarını ise hür irademiz değil, evrim belirledi ve bize beden aracılığı ile dayattı. Evrim bize dayattı, dedim az önce. Peki biz kimiz? Üst paragrafta dediğim gibi, biz zati tüm bedeniz. Yani benliğimiz, evrimin "dayatmasının" ta kendisi, tamamıyla evrimin bir yolağı. Özgür irademizin olmadığını düşünüyorum, tabii bundan emin değilim ancak kesin olarak "emin" olduğum şey şu ki özgür irademiz varsa dahi bunun çok ama çok küçük bir oranda kaldığı. Zira çevrenin ve tüm bedenin bilincimize olan devasa manipülasyonu barizce ortada.



Not: Şimdi diyeceksiniz ki, "İyi de ben çok karmaşık kararlar verebiliyorum, canım pek farklı şeyler isteyebiliyor ve bunlar arasında çok değişken, belirsiz seçimler yapabiliyorum. Bunun neresi otomatik?". Şöyle ki; siz bir anda böylece var olmadınız. Sizin atalarınız, kendisini gördüğünüzde çok büyük oranda otomatik yaşayan bir canlı olduğuna inanacağınız inanılmaz ilkel canlılardı. Sizler, yalnızca bu atalarınızın daha karmaşık versiyonlarısınız. İşte sizin otomatik yapınız, bu karmaşıklığa gizleniyor. İşler yeterince karmaşıklaştıkça, insan bilinci kendini çözümleyemeyecek hale geliyor; şuanda durum böyle. Bilinç, beden karmaşıklaştıkça evrim doğrultusunda gelişmiş özellikler de kendi kendini suistimal etmeye başlıyor. Yani misal, normalde evrimsel yolağında faydalı işler yaptıkça salgılanan hormonlar vardır. Bilinç, bilgi işleyen bir makine olarak bu iç salgıların hangi durumlarda aktifleşeceği bilgisine en azından kabaca sahiptir, ve sanıyorum ki daha faydalı istisnalar hariç(misal tüm türe olan faydalar) hayatta kalmak ön koşul olmak üzere bu hormonlar vesaireyi elde etmeye programlıdır. Fakat hem bilgi miktarı, hem işlem kapasitesi gelişmiş maymun bilincimiz bu hormonu elde etmenin bedeni kandırmaktam geçen başka yollarını da bulmuştur. Misal bilgisayar oyunları.


Konu dağıldı. Sonuç olarak: Tabii ki soyut diye bir şey olabilir ama olabildiğince objektif olmaya çalışırsak yüksek olasılıkla tabii ki soyut diye bir şey yoktur. Bilmem farkında mısınız, bir şeyin soyut olması muhtemelen o şeyin metafiziki olması mânâsına gelir. Zira esasen soyut kavramı; fiziksel varlığı bulunmayan anlamına gelir. Her türlü düşünce çok muhtemel tamamıyla elektrik bağlantılarından ibarettir. Duygular ise tüm bedenin görev üstlenebildiği, iç salgılar gibi işlevlerin büyük rol aldığı ve sonucunda yine elektrik bağlantıları olarak vuku bulan olgulardır. Hepsi fizikseldir; hepsi somuttur. Eğer Tanrı var ve fizikselse, o da somuttur.

Fakat somut kavramını, "fiziksel ancak insan bilinci, düşüncelerinin harici şeyler" olarak alırsak o vakit tabii ki düşünceler ve muhtemelen duygular soyuttur. Fakat Tanrı varsa bu tanımlamaya göre sanırım hala somut olabilir.
 
Son düzenleme:
Soyut ve metafizik 5 duyu organları ile algılanmayandır. Kısa bir sözüm var, ben müslümanım bunun nedeni kuran okuduğum için ya da Allah aşığı biri olduğum için değil metafizik ile sadece bu din ile iletişim kurduğum için.
Ben havraya da kiliseye de gittim fakat bir metafizik karşılık almadım. Bu arada SAKIN PLASEBO ETKİSİ İLE DEDİĞİMİ KARIŞTIRMAYIN AKSİ TAKTİRDE ÖLÜMDEN SONRAKİ HAYATINIZI ÇÖP EDERSİNİZ. Neyse ben devam edeyim.
Ben müslüman olduğum halde Allah'ın iyi bir varlık olduğuna Muhammed'in iyi biri olduğuna inanmıyorum. Kendi bakış açılarına göre iyiler sadece böyle yorumlayabiliriz. Aslında dine girmemin nedeni metafiziğin soyutluğun var olmadığını sanmanın yanlış olduğunu dile getirmek içindi. Din size ne kadar saçma gelirse gelsin. Rasyonalizmin bittiği yerde emprizm başlar ve bu dinin soyutluğun ve metafiziğin gerçek olup olmadığına akılla değil deneyle bulabilirsiniz. Lütfen dediklerimi uygulamayanlar gereksiz konuşmasın.


@Cruslan sadece bir şans ver. Ben de senin gibi düşünüyordum ancak yanıldığımı 2020'nin Nisan ayında öğrendim.
 
"Rasyonalizmin bittiği yerde empirizm başlar." ?

Söylemin tamamen hatalı. Aksine, Tanrı gibi kavramları empirik olarak deneyimleyemiyoruz. Öyle olsaydı zaten Tanrı bilimsel olarak incelenebilen bir varlık olurdu; ancak öyle değil. Tabii objektif olmaya çalışıyorum burada. Anlatabilir misin ki olabildiğince objektif bir biçimde metafiziki şeyleri nasıl deneyle delillendiriyoruz?
 
Gülücük atarak cringelik yapmaya gerek yok. Semavi 3 din var hepsinin ibadetlerini sıra sıra yaptım mabetlerinde sadece İslam dininde metafizik karşılık geldi. Yalan söylemiyorum isteyen dener.
Kutsal kitapların ilk 3'ü insanlar tarafından tahrip edilmiş bu bariz belli son kitabında yazımı sembolist kapalı anlatımla yazılmış. O kapalı anlatımların hepsinin doğru olup olmadığını ibadetler ile anlayabiliriz. Son semavi kitabın metafizik karşılığı var. İbadetlerle belli oluyor. Gerek laf oyunlarıyla gerek düşmanlıkla gerçeği değiştiremeyiz.
 

Konu bundan ibaret. Siz "soyut" kavramı yok diye başlık atarsanız soyut kelimesine yok diyorsunuz. Soyut var, "soyut kelime" yok şeklinde olmalı ki katılmıyorum.

5 duyu organı ile algılanıp algılanmaması soyut ve somut arasındaki seçimi yapmamızda yardımcı olmuyor mu? Ben şu anda evimin bahçesinde uçan koyunları görmüyorum, duymuyorum, hissetmiyorum fakat bunu hayal edebilirim. Hayalimi algılarım tabii ki de beynime iletiliyor elektron v.s fakat 5 duyu organım ile algılayamadığım için hala soyut olarak kalır.
 
Gülücük atmamın sebebi, tırnak içinde verdiğim cümlenin açıklamaya dahi gerek olmadığını ima etmekti. Söyler misin, tam olarak nasıl rasyonalizm bitiyor ve tam orada empirizm başlıyor?

İkincisi, iftira atmışsın. Ben katiyen "laf oyunları ve düşmanlık" yapmadım. Sadece gerçeği, yahut fikrimi açık sözlülükle belirttim.

Bir önceki yanıtımda zaten sana katılmadığım her şeyi açıklamıştım. Eğer karşı çıktığın bir nokta varsa gerçekten düzgün, bir şeyleri açıklayabilen bir cevap verirsen memnun olurum.
 
Söyler misin, tam olarak nasıl rasyonalizm bitiyor ve tam orada empirizm başlıyor?
Mesela kuranı kerim okudun kapalı bir anlatımı olduğu için ne demek istediğini dinin doğru olup olmadığını anlamadın yani akılcılık ile (rasyonalist) yöntem ile bu işi çözemedin. Geriye emprizm (deneycilik) kaldı. Bir dinin uydurma ya da hak olduğunu o dinin ibadetlerini samimi bir şekilde yaparak öğrenebilirsin söylediğim şeyleri plasebo etkisiyle karıştırmak büyük bir hata olur. Temel ibadeti yani namazı tevekkul ile kıldıktan sonra tılsım gibi Bir şey ruha Allah tarafından enjekte ediliyor. Bunu yapmak Allah için zor değil. Söylediklerim aklen saçma gelebilir buna saygı duyarım. Ben de saçma buluyorum ta ki deneyene kadar. Zaten 3 Milyar müslümanın bu dinde olmasının sebebi bu hissedemediğin şeye tapamazsın.
Hristiyanlık ise ata dini olduğu için terk edilmiyor ya da İslam'ın terör dini olduğunu propaganda yaparak yanlış algı yapmalarından dolayı. Ben sana yalan söylemiyorum. Sadece bir gün ibadet et.
Anlayacaksın ne demek istediğimi a eğer yalancıysam eski inancına geri dön.



Not:Konu dine geldi farkındayım ancak metafiziğin soyutluğun olmadığının yanlış olduğunu anlatmak istedim. Bir insan karşı kişinin yalan ya da doğru söylediğini akılla ya da deneyle anlayabilir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…