Bir YKS sınavı düşünün. Sınava giriş zorunlu. Girmeme lüksün yok. Beynine bir program yüklenmiş ve sınavı ona göre yapacaksın. Sonuçlar zaten belli. Sen özgür iradem ile şıkları işaretliyorum sanıyorsun ama senin beyninin kapasitesi sınavını daha iyi ya da daha kötü yapmana el vermiyor. Doğru şıkkı bulabileceğine inanıyorsun uğraşıyorsun uğraşıyorsun fakat tam cevabı bulacakken bulamıyorsun. Bunun sonucunda da çabaladım ama yapamadım diyorsun. Halbuki senin seviyen önceden belirlenmiş. Neyse bu konuyu bırakalım. Asıl değinmek istediğim şey bu değil.
Size bir numara veriliyor tamamen rastgele bir şekilde ve o numara ile sınava giriyorsunuz. Sınava gireceğiniz okula geldiniz fakat okulun içine girince her salonun farklı olduğunu gördünüz. Kimi salonlar normal masa ve koltuklardan oluşurken bazı koltukların üstünde demir çiviler var. Bazılarının masasının üstü kızarmış demir saçtan yapılmış. Dokunduğun an yanıyorsun. Başka salonlara baktığında ise rahat koltuklar kuş gibi hafif masalar içecek servisi VIP hizmeti vs ne ararsan var.
Herkesin sınavı aynı olsaydı sınavın bir anlamı kalmazdı diyenler olacak illa biliyorum. Peki size şunu soruyorum dürüstçe cevap verin. Çivili koltukta sınavı çözen kişi mi daha çabuk pes eder yoksa VIP salonda çözen kişi mi daha çabuk vazgeçer. Evet belki VIP salondaki arkadaş rehavete kapılır sınavı batırır bu olağan bir durum. Öbür taraftan da çivili koltuktaki arkadaş çabalayıp sınavı geçebilir.
Fakat benim tam olarak cevabını beklediğim kısım çivili koltuktaki arkadaşın rızası olmadan girdiği sınavı pes edip yarıda bırakmasına ya da başarısız olmasına çok büyük bir ceza vermenin mantığı nedir? Açıkça bu arkadaş bu sınavı kaldıramamış. Kaldıramamasında haklı sebepler var mı? Evet var. Peki neden bu arkadaşa büyük cezalar veriyoruz? VIP salonda sınava girip akıllı davranarak sınavı geçen bir arkadaşın yaşadığı zorluk ile çivili masada kızgın demir saçtan yapılmış bir ortama dayanamadığı için sınavını yapamayan veya yarıda bırakan arkadaşın yaşadığı zorluk derecesini bir kıyaslayın.
Dediğim gibi bu sistem doğru olabilir mi? Evet. Güç onda. Belki de olması gereken bu. Ben yanılıyorum ama bunları sorgulamadan da edemiyorum. Hiç kimse de bunun bana mantıklı izahını yapamadı.
Sorduğun sorular çok normal ve çok iyi sorular. Hepsinin cevabını vermeye bilgim yeter mi bilmiyorum ama elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.
Öncelikle ilk paragrafta geçen "sonuçları önceden belli olma" mevzusuna bir değinmek istiyorum. Kısaca kadere.
Bölüm 1: Kader
Kader dediğimiz meseleyi pek çok insan yanlış anlıyor. Bunu doğru anlayıp anlamadığını bilmiyorum fakat yine de konuya netlik getirmesi açısından anlatmam gerek.
Kader meselesinde şahsen kullandığım, tahsil seviyesi az çok lise/üniversite düzeyinde olan insanların daha rahat anlayabileceği bir örnek var. Daha önce birisi kullandı mı bilmiyorum.
Basit bir deney ortamı ve gözlemci hazırlayacağız. O güzel fizik sorularında da olduğu gibi. Bir gözlemci düşünelim. İsmi Oğuz olsun. Bu gözlemci, yani Oğuz, her şeyi görebileceği bir yerden bir binayı seyrediyor diyelim. Bu binanın uzunluğunun tam 45 metre olduğunu biliyor Oğuz. Oğuz binayı ve arkasındaki güzel günbatımını seyrederken bir kadının binanın en üstünden yani yerden 45 metre yükseklikten kendisini bıraktığını görüyor. Oğuz bir hesap yapıyor. Diyor ki 45 metre yükseklikteki bir cisim sürtünmesiz ortamda 3 saniyede yere düşer. Bunu yanında bulundurduğu not defterine yazıyor.
Daha sonra binadan atlayan kadın tıpkı Oğuz'un dediği gibi tam 3 saniye geçtikten sonra yere çakılıyor.
Burada sana bir soru sormak istiyorum arkadaşım. Sence Oğuz kadının 3 saniye içinde yere çarpacağını yazdığı için mi kadın düştü yoksa Oğuz olacak olan bir şeyi mi yazdı?
Kaderi kısaca böyle anlatabilirim diye düşünüyorum. Kader dediğin yaratıcının senin için yazdığı senaryo değildir, yaratıcının senin yaşayacaklarını her şeyi bilmesinden ötürü bilmesi demektir.
Cevabımın ilk bölümünde senin (bence) birinci paragrafında kullandığın ve hatta diğer paragraflarında da kullandığın bu kaderin yanlış yorumunu düzlüğe çıkarmak istedim.
Bölüm 2: Sınavda Eşitsizlik
Evet. Bu konuda büyük bir çoğunlukla haklısın arkadaşım. Dünya üzerinde yaşayan/yaşamış hiçbir insan aynı şartlar altında sınava girmemiştir. Keza YKS'de olduğu gibi sınavın soruları da aynı değildir.
Bu konuda açıkçası tamamen senin yaratıcı tanımına göre bir cevap verilebilir. Eğer hayalindeki yaratıcı sonsuz adaletliyse senin maruz kaldığın zorluğa göre sana sorduğu soruların puanları da artar. Eşitlikle değil adaletle hükmeder.
Hayalindeki eğer sadist bir yaratıcıysa şayet, sana ve daha birçoğuna haksızlık yapar. Bunun gibi pek çok yaratıcı tanımı için farklı sebepler sunulabilir.
Eğer İslam dinindeki yaratıdan bahsediyorsan da, onun sıfatlarından olan El-Adl'dan ötürü sana mutlak adalet ile yaklaşacaktır.
Üçüncü paragrafında bahsettiğin "erken pes etme" meselesi de yine yaratıcı kavramına göre değişecektir. Ucu açık, ve nasıl bir yaratıcının açısından düşünüldüğünü bilmeden cevaplanamayacak bir soru. Eğer İslam ise yukarıda cevabını verdim. Ayrıca buna benzer şeyleri söyleyen ayetler de bulunmakta fakat tahmin edebileceğin üzere ayet paylaşamam.
Bölüm 3: Rızasız Ceza
Bu konuda sana kesin bir cevap vermem mümkün mü bilmiyorum. İnsanların rızası var olarak mı doğdular bilmiyorum. Mesele İslamiyet ise farklı görüşler mevcut.
Yaratılma meselesinin bizim irademizle gerçekleşip gerçekleşmediğini ben bilemem. İrade kavramı seninle birlikte var olmuş olabilir. Zaman ve mekandan münezzeh de olabilir. Bilmediğim bir konu ve tam bir görüşe sahip de değilim.
Ancak okuduğum bir yazı vardı. Yaratılışın bir Güneş'in ışık saçması gibi olduğuna dair. Buradaki imgeleme bir Güneş'in ışık saçmasının kaçınılmaz olması gibi yaratılışın da kaçınılmaz olması gibi bir şeydir muhtemelen. Tekrardan çok araştırmadığım bir konu olduğunu söylemek durumundayım.
Rıza meselesini halletmiş olursak ceza meselesi de ortadan kalkacaktır fakat ben rızaya vakıf değilim.
Bölüm 4: Zordu,
Sınavı Yapamadım
İlk başta bunu İslam'ın yaratıcısı olarak alacağımı belirteyim çünkü diğer tanrı bakışlarına göre konunun farklı bir hal alacağını zaten belirtmiştim.
İslamiyet'e göre Allah'ın birebir kelamı olan ve değiştirilmediği C-16 testleri ile kanıtlanmış kitap olan Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın kullarına aşamayacakları engelleri göstermeyeceği yazar.
Şimdi gelelim bu konudan doğacak soruya.
Eğer aşılamayan engel yoksa neden insanlar cehenneme gidiyor? Niçin sınavlarında başarısız oluyorlar?
Bu sorunun cevabı açıkçası insanın özgür bir iradeye sahip olmasıyla bağlantılıdır. Hadi başka bir örnek düşünelim.
Oğuz'u hatırlıyor musun? Yine aynı arkadaşı düşünelim haydi. Oğuz Güneş battıktan ve ambulans geldikten sonra evine gider. Oğuz evine vardığında ona iki seçenek verilmiştir. Yarınki matematik sınavı için öğretmeninin ona söylediği konuları çalışmak ya da oyun oynamak. Oğuz matematik sınavına hakkını vererek çalışmayı tercih eder ve uyuyup uyandıktan sonra okuluna gidip sınava girer. Sınavda Tüm soruları yapamasa da en nihayetinde geçer puanı alır ve dersinden kalmaktan, o dersi seneye bir kere daha görme cezasından kurtulur.
Peki Oğuz oyun oynamayı seçseydi ne olurdu? Sınavında oldukça büyük bir ihtimalle başarısız olurdu. Peki sence Oğuz öğretmenine "Soruları çok zor yaptınız. Ben de bu yüzden çalışmadan geçemedim. Suçlu olan sizsiniz!" diyebilir mi? Hayır. Diyemez.
Buraya kadar okuduysan helal olsun. Umarım az da olsa bir şeyleri anlatmayı başarabilmişimdir. Aklına yazdıklarımla alakalı başka sorular gelirse yaz lütfen. İyi günler!