Tanrı insanlara kaldıramayacağı acılar yükler mi?

Bahsettiğim şeyi anlamamışsın halen tam olarak neyse boşver dediğim gibi. İnançlı olmak güzel bir şey.
 
Bahsettiğim şeyi anlamamışsın halen tam olarak neyse boş ver dediğim gibi. İnançlı olmak güzel bir şey.

Hocam neden kastettiğiniz anlasam cevaplayacağım ama kral dediğiniz nedir onu tam anlamadım.

Ya tamam hocam anladım şimdi. Siz şimdi diyorsunuz ki onlar başkası için çalışıyor çalıştığı kişiyi de Allah seçmiş diyorlar ona onlar da inanıp çalışıyor. Dediğim gibi din yanlış gitmiş onlara. Onlar sorumlu değiller onlardan o kadar yorulmuşlar ama karşılığını alacaklar onlara yalan haber verenler de karşılığını alacak.
 
Son düzenleme:
Sorduğun sorular çok normal ve çok iyi sorular. Hepsinin cevabını vermeye bilgim yeter mi bilmiyorum ama elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.

Öncelikle ilk paragrafta geçen "sonuçları önceden belli olma" mevzusuna bir değinmek istiyorum. Kısaca kadere.

Bölüm 1: Kader

Kader dediğimiz meseleyi pek çok insan yanlış anlıyor. Bunu doğru anlayıp anlamadığını bilmiyorum fakat yine de konuya netlik getirmesi açısından anlatmam gerek.

Kader meselesinde şahsen kullandığım, tahsil seviyesi az çok lise/üniversite düzeyinde olan insanların daha rahat anlayabileceği bir örnek var. Daha önce birisi kullandı mı bilmiyorum.

Basit bir deney ortamı ve gözlemci hazırlayacağız. O güzel fizik sorularında da olduğu gibi. Bir gözlemci düşünelim. İsmi Oğuz olsun. Bu gözlemci, yani Oğuz, her şeyi görebileceği bir yerden bir binayı seyrediyor diyelim. Bu binanın uzunluğunun tam 45 metre olduğunu biliyor Oğuz. Oğuz binayı ve arkasındaki güzel günbatımını seyrederken bir kadının binanın en üstünden yani yerden 45 metre yükseklikten kendisini bıraktığını görüyor. Oğuz bir hesap yapıyor. Diyor ki 45 metre yükseklikteki bir cisim sürtünmesiz ortamda 3 saniyede yere düşer. Bunu yanında bulundurduğu not defterine yazıyor.

Daha sonra binadan atlayan kadın tıpkı Oğuz'un dediği gibi tam 3 saniye geçtikten sonra yere çakılıyor.

Burada sana bir soru sormak istiyorum arkadaşım. Sence Oğuz kadının 3 saniye içinde yere çarpacağını yazdığı için mi kadın düştü yoksa Oğuz olacak olan bir şeyi mi yazdı?

Kaderi kısaca böyle anlatabilirim diye düşünüyorum. Kader dediğin yaratıcının senin için yazdığı senaryo değildir, yaratıcının senin yaşayacaklarını her şeyi bilmesinden ötürü bilmesi demektir.

Cevabımın ilk bölümünde senin (bence) birinci paragrafında kullandığın ve hatta diğer paragraflarında da kullandığın bu kaderin yanlış yorumunu düzlüğe çıkarmak istedim.

Bölüm 2: Sınavda Eşitsizlik

Evet. Bu konuda büyük bir çoğunlukla haklısın arkadaşım. Dünya üzerinde yaşayan/yaşamış hiçbir insan aynı şartlar altında sınava girmemiştir. Keza YKS'de olduğu gibi sınavın soruları da aynı değildir.

Bu konuda açıkçası tamamen senin yaratıcı tanımına göre bir cevap verilebilir. Eğer hayalindeki yaratıcı sonsuz adaletliyse senin maruz kaldığın zorluğa göre sana sorduğu soruların puanları da artar. Eşitlikle değil adaletle hükmeder.

Hayalindeki eğer sadist bir yaratıcıysa şayet, sana ve daha birçoğuna haksızlık yapar. Bunun gibi pek çok yaratıcı tanımı için farklı sebepler sunulabilir.

Eğer İslam dinindeki yaratıdan bahsediyorsan da, onun sıfatlarından olan El-Adl'dan ötürü sana mutlak adalet ile yaklaşacaktır.

Üçüncü paragrafında bahsettiğin "erken pes etme" meselesi de yine yaratıcı kavramına göre değişecektir. Ucu açık, ve nasıl bir yaratıcının açısından düşünüldüğünü bilmeden cevaplanamayacak bir soru. Eğer İslam ise yukarıda cevabını verdim. Ayrıca buna benzer şeyleri söyleyen ayetler de bulunmakta fakat tahmin edebileceğin üzere ayet paylaşamam.

Bölüm 3: Rızasız Ceza

Bu konuda sana kesin bir cevap vermem mümkün mü bilmiyorum. İnsanların rızası var olarak mı doğdular bilmiyorum. Mesele İslamiyet ise farklı görüşler mevcut.

Yaratılma meselesinin bizim irademizle gerçekleşip gerçekleşmediğini ben bilemem. İrade kavramı seninle birlikte var olmuş olabilir. Zaman ve mekandan münezzeh de olabilir. Bilmediğim bir konu ve tam bir görüşe sahip de değilim.

Ancak okuduğum bir yazı vardı. Yaratılışın bir Güneş'in ışık saçması gibi olduğuna dair. Buradaki imgeleme bir Güneş'in ışık saçmasının kaçınılmaz olması gibi yaratılışın da kaçınılmaz olması gibi bir şeydir muhtemelen. Tekrardan çok araştırmadığım bir konu olduğunu söylemek durumundayım.

Rıza meselesini halletmiş olursak ceza meselesi de ortadan kalkacaktır fakat ben rızaya vakıf değilim.

Bölüm 4: Zordu, Sınavı Yapamadım

İlk başta bunu İslam'ın yaratıcısı olarak alacağımı belirteyim çünkü diğer tanrı bakışlarına göre konunun farklı bir hal alacağını zaten belirtmiştim.

İslamiyet'e göre Allah'ın birebir kelamı olan ve değiştirilmediği C-16 testleri ile kanıtlanmış kitap olan Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın kullarına aşamayacakları engelleri göstermeyeceği yazar.

Şimdi gelelim bu konudan doğacak soruya.

Eğer aşılamayan engel yoksa neden insanlar cehenneme gidiyor? Niçin sınavlarında başarısız oluyorlar?

Bu sorunun cevabı açıkçası insanın özgür bir iradeye sahip olmasıyla bağlantılıdır. Hadi başka bir örnek düşünelim.

Oğuz'u hatırlıyor musun? Yine aynı arkadaşı düşünelim haydi. Oğuz Güneş battıktan ve ambulans geldikten sonra evine gider. Oğuz evine vardığında ona iki seçenek verilmiştir. Yarınki matematik sınavı için öğretmeninin ona söylediği konuları çalışmak ya da oyun oynamak. Oğuz matematik sınavına hakkını vererek çalışmayı tercih eder ve uyuyup uyandıktan sonra okuluna gidip sınava girer. Sınavda Tüm soruları yapamasa da en nihayetinde geçer puanı alır ve dersinden kalmaktan, o dersi seneye bir kere daha görme cezasından kurtulur.

Peki Oğuz oyun oynamayı seçseydi ne olurdu? Sınavında oldukça büyük bir ihtimalle başarısız olurdu. Peki sence Oğuz öğretmenine "Soruları çok zor yaptınız. Ben de bu yüzden çalışmadan geçemedim. Suçlu olan sizsiniz!" diyebilir mi? Hayır. Diyemez.



Buraya kadar okuduysan helal olsun. Umarım az da olsa bir şeyleri anlatmayı başarabilmişimdir. Aklına yazdıklarımla alakalı başka sorular gelirse yaz lütfen. İyi günler!
 

Şöyle anlatayım ben özgür iradenin varlığını ya da sınavın herkese eşit olup olmamasını sorgulamıyorum zaten en başında dedim bunlar kişisel görüşüm değişebilir yoruma açık bir şey zaten asıl sorguladığım kısımı da anlatayım örnekle

Oğuz'un aile ortamı berbat, evde ders çalışmak için ortam yok, çevresinden sürekli sıkıntılara maruz kalıyor, belli bir zamana kadar ders çalışıyor ama artık yorulduğu için pes ediyor ve yarınki matematik sınavına çalışmıyor, sınava ya girmiyor ya da girip geçer not alamıyor.

Ahmet'in aile ortamı fena değil, ders çalışmak için uygun, ailesi ona zorluk çıkarmıyor. Ahmet'te içinde bulunduğu duruma minnet duyarak ailesini ve hocasını mutlu etmek ve geçer not almak için dersine çalışıyor ve matematik sınavını geçiyor.

Sonuç > oğuz başarısız Ahmet başarılı

Oğuz öğretmenini suçlamıyor ve soruların zorluğu değil onu başarısız yapan oğuz'un içinde bulunduğu durum onu buna sürükledi. Ahmet bu durumun içinde olsaydı belki yine çabalar kazanırdı ödülü de daha büyük olurdu ödülü ama sorun bu değil ki sorun oğuz'un bu durumda başarısız olması onun suçu mu da cezalandırılıyor? Suç diyebilir miyiz buna? Bu suç değilse cezalandırmak ne için? Oğuz'a ödül verilmesin ama ceza da verilmesin. Artık şunu anlayın insanlara kaldıramayacağı yükler veriliyor. İntihar etmek kolay mı sanıyorsunuz. Bir tercih gibi gösteriliyor. Herkes güçlü değil. Evet bu bir kaçış. Acıdan kaçış. Hayatında doğru düzgün gerçek sert bir acı yaşamamış insanlar onları zorluklardan kaçıyor diye eleştirebilir. Bu hayatı oğuz olarak yaşayan insanlara en çok akıl veren kişiler ahmettir. Ahmet'ler iyi insandır evet ama hiçbir zaman oğuz'u anlayamazlar. Diyeceklerim bu kadar umarım anlatabilmişimdir.
 


Sorduğun sorunun yanıtını zaten vermiştim esasında. İşin sonucunda İslam'ın ortaya koyduğu iddia sana asla aşamayacağın bir zorluk verilmeyeceğidir. Yapabilirsin. Zorluğa karşı dayanamayıp sınavda başarısız olursan ve pes edersen evet senin suçundur. Sınava çalışmamak öğrencinin suçu olduğu gibi.

Buna karşın zaten karşılaştığın zorluklardan ötürü sana verilecek olan puan/sevap da artacak. Eğer ekstrem koşullardan yani gerçekten sınava asla giremeyeceğin sağlık durumları gibi konulardan bahis ediyorsan o konuda da çok sevdiğim bir ayet var.

Bunu paylaşmak zorundayım fakat sadece ayetin sure/ayet numaralarını vereceğim.

Burada tabi İslami perspektiften bahsediyoruz.

Ayet: 17. sure 15. ayet.

Sen yorumla.
 
Ahmet kardeşim benim umarım hep Ahmet olarak kalırsın. Ben Oğuzum.
Eğer sen de Oğuz’san ve hala böyle düşünüyorsan saygı duyar ve imrenirim. Ben güçlü değilim. Bazı şeyleri görmek istemiyorum. Sadece psikolojik olsa bir şekilde katlanırdım ama değil. Evet bu sınavımsa kusura bakmasın kimse yapamıyorum. Onun gücü her şeye yeter. Bu kadar acı olmadan da adil bir şekilde ve onun ne kadar kudretli olduğunu anlayarak da sınanabilirdik değil mi ? Onun için çok basit bir şey bu. Umarım beni affeder.
 
Pek de Ahmet sayılmam açıkçası. Çok mükemmel bir ortamda büyüdüğümü söyleyemem. Hatta iyi bir ortamda büyüdüğümü de söyleyemem. Hala iyi bir ortamda da değilim. Kötü şeyler gördüm/yaşadım. Sana iki söz söylemek isterim. Birincisi unutma ki insan hangi suda boğulursa o su onun okyanusudur. Kimi bir kaşık suda boğulur kimi deryaların altında. Değişmeyen tek şey ise herkesin boğulduğu bir suyu vardır.

Neler yaşadığını, nelerde boğulmaya yaklaştığını bilmiyorum. Dertlerini tam olarak anlamam mümkün de değil. Unutma ki yaşıyorsan ümit vardır. Asıl pes etmek yanlış olandır.

İkinci söylemek istediğim şey ise sadece bir cümle. Bir Müslüman olarak, araştırmanı kalbimden isterim. Ya Baki Entel Baki.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…