- Katılım
- 26 Nisan 2020
- Mesajlar
- 9.505
- Makaleler
- 49
- Çözümler
- 12
Mesela Cerrahpaşa Tıp diyelim. Burada, özellikle, profesör olmak ne kadar zor? Bir de ne istiyorlar hoca olmak için?
Son düzenleyen: Moderatör:
Tıpta profesör olmak ne kadar zor?
- Konuyu başlatan The Tribal Chief
- Başlangıç Tarihi
- Mesaj 5
- Görüntüleme 161
KiloZuluSierra
Hectopat
- Katılım
- 30 Mayıs 2021
- Mesajlar
- 2.482
- Makaleler
- 1
- Çözümler
- 12
Profesör olmak için önce uzman sonra doçent olmanız lazım. Uzmanlığın da ve sanırım doçentliğinde zorunlu görevleri var. Bayağı uzun bir süreç. Her şeye layıkıyla zamanında başarıyla bile yapsanız 42 yaşında falan tıp profesörü olabiliyorsunuz. Profesör olduktan sonra bağlantılarınız ve başarılarınız ile iyi bir üniversiteye geçip orada kalıcı olabiliyorsunuz diye biliyorum. Siz sanırım profesör değil de öğretim görevlisini soruyorsunuz. İkisi aynı şeyler değil. Örneğin herhangi bir üniversiteden biyoloji mezunu olup Cerrahpaşa da yüksek lisans yaparken aynı zamanda öğretim görevlisi olabilirsiniz.
Mehmetkayice
Centipat
- Katılım
- 17 Ağustos 2025
- Mesajlar
- 1.145
- Çözümler
- 20
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
Yakın tanıdığım bidi şu an profesör oldu. Geçiş kısımları ise stj. Doktor olarak başlayıp, kendi alanında Master yaptıktan sonra doktor ve sonrasında uzman doktor oldu. Akabinde yine eğitimlere girip devam ettikten sonda doçent oldu. E tabii anlattığına göre yine kendi bölümünde (fizik tedavi) eğitim gördükten sonra profesörlük sınavlarına girip kazandı. Şimdi şu an yaşı geldi ve görevine profesör oldu.
Kendi anlattıklarını yazdım sadece.
Kendi anlattıklarını yazdım sadece.
KiloZuluSierra
Hectopat
- Katılım
- 30 Mayıs 2021
- Mesajlar
- 2.482
- Makaleler
- 1
- Çözümler
- 12
Kendi alanında Master yaptı derken hocam? Tıpta master var mı? Benim bildiğim direk Uzmanlık sınavına girip uzmanlık eğitimini alıyorsunuz.
Mehmetkayice
Centipat
- Katılım
- 17 Ağustos 2025
- Mesajlar
- 1.145
- Çözümler
- 20
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
Master dediği kendi bölümü üzerine yurtdışı eğitimleri almış ve ders görmüş. Her sene farklı ülkelere gidip alanını genişletmiş. Master demek istediği o.
Profesörlük şartları her üniversitede farklı olabildiği için farklı alanlardaki zorluk seviyesi kıyaslanamaz. Profesörlük, üniversite tarafından verilen bir kadro, doçentlik ise merkezi olarak verilen bir ünvan olduğundan aslolan doçentliktir zaten. Cerrahpaşa'da öğretim üyesi olarak atanmanın da profesörlük şartlarının da kriterleri vardır, kendi web sitelerinde.
Lisans ve sonrasındaki tüm öğrenim süreci ile birlikte değerlendirildiğinde profesör bir hekim olmak daha zor. Bir hekim için 6 yıllık lisans eğitimi ve uzmanlık eğitimi aldığı dönem, doçent olmaktan çok daha zordur muhtemelen. Bir mühendis için doçentlik süreci, lisans ve/veya doktora öğrenimi kadar zorlayabilir.
Anabilim dalına veya bilim dalına göre de çok farklılıklar var, mühendislik ve tıp arasında. Mühendisliğin bazı bölümlerinde veya bazı anabilim dallarında özgün yayın üretebilmek daha kolayken bazılarında daha zor, tıpta da aynı şekilde.
Doçentlik için de üniversitelerin ek şartları olabiliyor, onu kıyaslamak da zor aslında ama ÜAK'ın merkezi doçentlik şartlarını sağlama ve doçentlik belgesini alabilme aşaması için şunu söyleyebilirim: Tıpta, uluslararası hakemli bir dergide tek başına yayın yapma şartı bildiğim kadarıyla yok, başyazar olma şartı var ve bu da sizi ortak çalışmaya yönlendiriyor. Bu ortak çalışmalarla bol bol yayın üretme şansı doğuyor, hele bir de hasta gören bir anabilim dalıysa bu yöndeki avantaj artıyor. Mühendislikte ise tek yazar ve doğal olarak başyazarı olduğunuz yayın şartı var (danışmanı olduğunuz lisansüstü 1 öğrenci de yazar olabilir), bu da sizi tek başınıza çalışmaya zorluyor. Tek başınıza olduğunuz için daha yıpratıcı olabiliyor.
Yine bildiğim kadarıyla, anabilim dalı farklılıklarına da bir misal olsun diye söyleyeyim, doçentlik sözlü sınavı kaldırılmadan önce, cerrahiden doçentlik başvurusu yapan doçent adaylarına ameliyat yaptırılıp daha sonra sözlü sınav yapılabiliyordu. Tıp fakülteleri bambaşka kurumlardır yani, üniversitelerin geri kalanından farklı işleyişe sahiptir, usta-çırak ilişkisi vardır, başlı başına üniversitedir, hakikaten okuldur, hakikaten üniversitedir.
Lisans ve sonrasındaki tüm öğrenim süreci ile birlikte değerlendirildiğinde profesör bir hekim olmak daha zor. Bir hekim için 6 yıllık lisans eğitimi ve uzmanlık eğitimi aldığı dönem, doçent olmaktan çok daha zordur muhtemelen. Bir mühendis için doçentlik süreci, lisans ve/veya doktora öğrenimi kadar zorlayabilir.
Anabilim dalına veya bilim dalına göre de çok farklılıklar var, mühendislik ve tıp arasında. Mühendisliğin bazı bölümlerinde veya bazı anabilim dallarında özgün yayın üretebilmek daha kolayken bazılarında daha zor, tıpta da aynı şekilde.
Doçentlik için de üniversitelerin ek şartları olabiliyor, onu kıyaslamak da zor aslında ama ÜAK'ın merkezi doçentlik şartlarını sağlama ve doçentlik belgesini alabilme aşaması için şunu söyleyebilirim: Tıpta, uluslararası hakemli bir dergide tek başına yayın yapma şartı bildiğim kadarıyla yok, başyazar olma şartı var ve bu da sizi ortak çalışmaya yönlendiriyor. Bu ortak çalışmalarla bol bol yayın üretme şansı doğuyor, hele bir de hasta gören bir anabilim dalıysa bu yöndeki avantaj artıyor. Mühendislikte ise tek yazar ve doğal olarak başyazarı olduğunuz yayın şartı var (danışmanı olduğunuz lisansüstü 1 öğrenci de yazar olabilir), bu da sizi tek başınıza çalışmaya zorluyor. Tek başınıza olduğunuz için daha yıpratıcı olabiliyor.
Yine bildiğim kadarıyla, anabilim dalı farklılıklarına da bir misal olsun diye söyleyeyim, doçentlik sözlü sınavı kaldırılmadan önce, cerrahiden doçentlik başvurusu yapan doçent adaylarına ameliyat yaptırılıp daha sonra sözlü sınav yapılabiliyordu. Tıp fakülteleri bambaşka kurumlardır yani, üniversitelerin geri kalanından farklı işleyişe sahiptir, usta-çırak ilişkisi vardır, başlı başına üniversitedir, hakikaten okuldur, hakikaten üniversitedir.
Benzer konular
