Türkiye neden NATO'dan Rusya'ya kayıyor?

kerem.a14

Hectopat
Katılım
2 Ocak 2018
Mesajlar
169
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Meslek
Öğrenci, Freelancer
Arkadaşlar bildiğiniz üzere son günlerde NATO tarafında olan ABD ile ilişkilerimiz berbat. Bunun sebebi Rusya'ya yaklaşmamız olduğunu düşünüyorum. Şu rahip Brunson meselesi filan hikaye bence. Düşüncelerinizi yazın lütfen.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Elimizde ki tek koz denge politikasıdır.
Nasıl dersen bulunduğumuz stratejik konum açısından büyük önem ar ediyoruz.
 
Son düzenleme:
Dünyadaki tek hakim güç olan ABD gücünü yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Çin ve Rusya kutubu güçleniyor. Nato dediğimiz şey zaten ABD demek. Türkiye ise dengelerin değiştiği dönemde ABD karşıtı bir tutum gösteriyor. Boyunduruğu altında bulunduğu ABD ye karşı tutum sergilemeside bize olumsuz olarak yansıyor. 3. Dünya Savaşı bence başlamış durumda. Belki tankla, uçakla, tüfekle savaşmıyoruz ama ekonomik bir savaş var. Sınırsız para basma yetkisine sahip olan ABD doların gücünü kaybetmek istemiyor. Bundan ötürüde ekonomik olarak hırçınlaşıyor. Dolar sadece TL karşısında değil diğer para birimleri karşısında da değer kazanıyor. Fakat bu şişirme bir değer artması. Sonumuz hayır olsun :)
 
Balık hafızalı olduğumuz için geçmişte yaşanmış gerginlikleri unutuyoruz. Ama gavur bunu unutmuyor zaman geçtikçe acısını hepimizden çıkarıyor. Ziraat Bankası, Suriye'de PYD restleşmesi, S400 alımından yaşanan kriz unutuldu herkes sadece papaza odaklanıyor. Bunların hepsi birikip üstüne seçim malzemesi için ona buna atar yapıldığında, dik duruş sergilendiği yanılgısına devam edersek bundan daha çok beterleri başımıza gelmeye devam eder. Rusya daha düşürdüğümüz uçağın canlı yayında ölmesine seyirci kaldığımız diplomatın acısını bizden çıkarmadı bekliyor. Biz ise bu oraya bir buraya giden manyetik denge topuna döndük.
 
Son düzenleme:
Evet, aslında Rahip Brunson meselesi sadece bu buzdağının görünen bir parçası olabilir. Asıl zıtlaşma veya ilişkilerdeki ciddi soğuma, ABD'nin çıkarlarına (Gerek Türkiye'nin çok yakın komşuları ile ve halen izlediği Ortadoğu politikasında, gerek yerli silah ve savunma sanayisinde alışık olandan daha başka alternatiflere yönelmesi (S-400'ler gibi) ve iç üretime daha çok ağırlık verip (Yerli silah ve yabancı teknolojiyi küçük ölçekte de olsa üretmeye ve dışa olan bağımlılıktan kurtulmaya çalışması, dışa bağlı olan tüm zincirlerini kırmaya çalışması, gerekse Arap dünyasında daha önemli bir role sahip olmaya başlamasıyla, aeskisinden daha farklı olan Filistin, israil politikasıyla, Afrika ülkeleri üzerindeki çok politik ve iş bazlı yeni açılımlarının bazılarını daha çok rahatsız edebilmesiyle vb.) ABD'ye göre taban tabana zıt bir politikanın uygulanmasıyla da direk ilgili olabilir.

Geçmiş yıllarda da ABD ile gerçekleşmiş olan "çuval geçirme hadisesi" ve "Kurtlar Vadisi Irak" filmiyle ABD karşıtı bir politikayı sinema kanalı yoluyla görsel olarak tüm dünyaya dikkat çekici bir mesaj olarak verebildiğimizi hiç unutmayalım. Zaten 15 Temmuz hain darbe girişiminin oluşmasına ev sahipliği yapabilen ve ülke olarak FETÖ'cüleri koruyup koruyanların da darbe girişimine kadar olan süreçte Türkiye'ye karşı sürekli anti tavır takındıkları ve başarısız darbe girişiminden sonra "geçmiş olsun" dileğini bile çok gecikmeli olarak ve zoraki (Sadece gecikmeli bir formalite olarak) iletebildiklerini çok iyi bilmekteyiz.

Türkiye yakın coğrafyada parlayan bir yıldız olarak göze çok fazla batıyor, aşırı dikkat çekiyor veya bazı devletlerin politik ve askeri çıkarlarına ters gelebildiği için adeta el birliği yapmışlarcasına tehditlere, yaptırımlara ve FETÖ konusundaki suçlu iadesi konusundaki bazı dayatmalara daha çok maruz kalabiliyoruz. Yani çıkarlarına ters düşen bu tür konularda adeta yakın veya uzak müttefiklerimiz bize daha çok cephe alıyor. Bu NATO'dan uzaklaşıp Doğu Bloğu'na kayma eğilimimiz olmasıyla direk ilgili de olmayabilir, çok az bir katkısı bulunmuş da olabilir, ancak asıl "maymunun gözünü açması" veya izlenen akıllı politikaların (Bazılarına göre elbette ki izlenen çok yanlış politikalar da olabilir) sonucunu, faturasını darbe girişimleriyle, havadan sudan bahanelerle haksız yaptırım tehditlerine maruz kalarak, her zaman yalnız bir ülke olarak bırakılmış olarak görülmek (İlk başlarda "hasta adam" olan ilk Türkiye imajının yıllar içinde çok fazla değişmesiyle) istenmemizle döviz kurlarındaki suni oynatımlarla bu bedel sürekli bize ödetilmeye çalışılıyor.

Ancak Türkiye'nin tüm bunlara bir pabuç bırakmayıp tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini ve asıl hedefinden asla saparak pes etmeyeceğini tüm dünya çok iyi biliyor. Kurtuluş Savaşından sonra, hain darbe girişiminden sonra, asker askere olmasak bile ekonomik, siyasi ve psikolojik bir savaşın içinde bir var olma mücadelesini milletçe verebilmekteyiz. Gerçek olan durum bundan ibarettir. Kolay gelsin.
 
Evet, aslında Rahip Brunson meselesi sadece bu buzdağının görünen bir parçası olabilir. Asıl zıtlaşma veya ilişkilerdeki ciddi soğuma, ABD'nin çıkarlarına (Gerek Türkiye'nin çok yakın komşuları ile ve halen izlediği Ortadoğu politikasında, gerek yerli silah ve savunma sanayisinde alışık olandan daha başka alternatiflere yönelmesi (S-400'ler gibi) ve iç üretime daha çok ağırlık verip (Yerli silah ve yabancı teknolojiyi küçük ölçekte de olsa üretmeye ve dışa olan bağımlılıktan kurtulmaya çalışması, dışa bağlı olan tüm zincirlerini kırmaya çalışması, gerekse Arap dünyasında daha önemli bir role sahip olmaya başlamasıyla, aeskisinden daha farklı olan Filistin, israil politikasıyla, Afrika ülkeleri üzerindeki çok politik ve iş bazlı yeni açılımlarının bazılarını daha çok rahatsız edebilmesiyle vb.) ABD'ye göre taban tabana zıt bir politikanın uygulanmasıyla da direk ilgili olabilir.

Geçmiş yıllarda da ABD ile gerçekleşmiş olan "çuval geçirme hadisesi" ve "Kurtlar Vadisi Irak" filmiyle ABD karşıtı bir politikayı sinema kanalı yoluyla görsel olarak tüm dünyaya dikkat çekici bir mesaj olarak verebildiğimizi hiç unutmayalım. Zaten 15 Temmuz hain darbe girişiminin oluşmasına ev sahipliği yapabilen ve ülke olarak FETÖ'cüleri koruyup koruyanların da darbe girişimine kadar olan süreçte Türkiye'ye karşı sürekli anti tavır takındıkları ve başarısız darbe girişiminden sonra "geçmiş olsun" dileğini bile çok gecikmeli olarak ve zoraki (Sadece gecikmeli bir formalite olarak) iletebildiklerini çok iyi bilmekteyiz.

Türkiye yakın coğrafyada parlayan bir yıldız olarak göze çok fazla batıyor, aşırı dikkat çekiyor veya bazı devletlerin politik ve askeri çıkarlarına ters gelebildiği için adeta el birliği yapmışlarcasına tehditlere, yaptırımlara ve FETÖ konusundaki suçlu iadesi konusundaki bazı dayatmalara daha çok maruz kalabiliyoruz. Yani çıkarlarına ters düşen bu tür konularda adeta yakın veya uzak müttefiklerimiz bize daha çok cephe alıyor. Bu NATO'dan uzaklaşıp Doğu Bloğu'na kayma eğilimimiz olmasıyla direk ilgili de olmayabilir, çok az bir katkısı bulunmuş da olabilir, ancak asıl "maymunun gözünü açması" veya izlenen akıllı politikaların (Bazılarına göre elbette ki izlenen çok yanlış politikalar da olabilir) sonucunu, faturasını darbe girişimleriyle, havadan sudan bahanelerle haksız yaptırım tehditlerine maruz kalarak, her zaman yalnız bir ülke olarak bırakılmış olarak görülmek (İlk başlarda "hasta adam" olan ilk Türkiye imajının yıllar içinde çok fazla değişmesiyle) istenmemizle döviz kurlarındaki suni oynatımlarla bu bedel sürekli bize ödetilmeye çalışılıyor.

Ancak Türkiye'nin tüm bunlara bir pabuç bırakmayıp tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini ve asıl hedefinden asla saparak pes etmeyeceğini tüm dünya çok iyi biliyor. Kurtuluş Savaşından sonra, hain darbe girişiminden sonra, asker askere olmasak bile ekonomik, siyasi ve psikolojik bir savaşın içinde bir var olma mücadelesini milletçe verebilmekteyiz. Gerçek olan durum bundan ibarettir. Kolay gelsin.
Reis döktürmüşsün eline sağlık umarım açıklaman doğrudur.
 
@Yeni Teknik Sembol Güzel noktalara değinmişsin fakat 2011'e kadar süreçte herşey güllük gülistandı da birden ne oldu da Avrupa birliği uyum yasaları rafa kalktı? Çözüm süreci akabinde Ergenekon, Balyoz davaları patlak verdi? Bütün bunları da dış güçler mi tasarladı? Ortaklık varken milliyetçilik ayaklar altına, megri megri, dön bitsin bu hasret ortaklık bozulunca yerli milliyiz, bunlar terörist, yanıldık.

Yahu daha 2 ay önce bize oy vermeyenler vatan hainidir iması yapılırken gemi su almaya başlayınca birlik beraberlik söylemleri kusura bakılmasın ama bana hiç inandırıcı gelmiyor. Bu ekonomik kriz atlatıldığında tekrar bize oy vermeyen vatan haini, her muhalefet edene terörist iması yapılmayacağına muhalif hiç kimseyi inandıramazsınız. Krizle gelen krizle gidecek bunun başka çaresi yok.
 
Evet, 2011 öncesinde ve 2011 sonrasında izlenen bazı kritik politikalar, değişen bazı mevcut siyasi eğilimler, izlenen dış politikalar konusundaki bazı büyük değişimlere direk bağlıdır hiç kuşkusuz, ben de buna sonuna kadar katılıyorum. Burada FETÖ'nün gerçek yüzünün belki yavaş yavaş görünmeye başlaması veya sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın "one minute" çıkışının da bu tarihlere rastlaması aslında bir milad olmasında rol oynamış bulunabilir veya mevcut dünya görüşümüzün, tüm dünyaya açılım politikalarımızın bu tarihten sonra başka şekillere evrilmesiyle bu köklü değişimlerin kuvvetle yaşanmış olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu büyük değişimlere belki çok daha farklı noktalardan bakmak da gerekli olabilir diye düşünüyorum. Avrupa Birliği Uyum Yasaları'nın tam bu tarihlerde rafa kalkmasının veya tam olarak bu tarihlere rastlamasının tesadüfi bir durum olmadığını, bu tarihlerde olan olumlu veya olumsuz olabilecek bazı gelişmelerden direk etkilendiğini haklı olarak onaylıyor ve düşünüyorum. Yumurta kapıya gelince milli mutabakat veya milli birlik olgusunun ele alınmasını da sizin gibi çok yanlış buluyorum, olumlu atılablecek olan tüm adımlarda, ittifaklarda veya Türkiye'nin lehine olabilecek her konuda zaman kavramı gözetilmeksizin tek yürek olmakta hiç şüphesiz bu ülkenin geleceği veya olabilecek olan tüm olumlu çıkarları için büyük yararlar ortaya çıkabilecektir.

Sn. kerem.a14, estafurullah; yazdıklarım zaten hemen hergün tüm TV'lerde, bazı açık oturumlardaki konuşmalardan (TRT, NTV, HABERTÜRK, CNNTÜRK, vb. TV kanallarından ) sadece dikkatle takibimle aklımda kalanlardır ve kendi fikrimle birleştirdiğim bazı küçük yorumlardır, yani aslında gündelik konuşmalardan veya tartışmalardan çok farklı olan veya bunlardan çok değişik olan daha farklı noktalara zaten hiç değinmedim ve bunlara da hiç girmedim, o nedenle aklımda kaldığı kadarıyla doğrudur. Bu benzetimli olan özel ilginiz için de teşekkürler. Kolay gelsin.
Kolay gelsin.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı