Türkiye'nin daha toparlanamadığı, askerliğin bile yeterli genç olmadığı için 4 yıl olduğu zamanlardı. Dünya savaşından çıkıp kurtuluş mücadelesi vermiş bir ülke olarak çok zayıf durumdaydık. Tarafımız fark etmez, hangi tarafın yanında savaşa girmiş olursak olalım sonucumuz belli. Bizim için tamamen yıkım demek olurdu. İsmet İnönü'nün hayatında yaptığı en büyük işti savaştan uzak kalmak. Yunanistan kalamadı, sonuçlarını gidin onlara sorun.
İspanya da daha yeni iç savaştan çıkmış bir ülke olarak halk bütünlüğüne (stabilite) sahip değildi. Komşunun komşusunu, oğlunun babasını katlettiği o rezil iç savaşın ardından bir savaşa girmek isteseler gene savaşmak istemeyen kısım aynı şekilde tepki gösterecekti. Biten ilk iç savaşın ardından bu sefer hem 2. iç savaş hem de bir Dünya savaşına gireceklerdi. Bu onlar için de direkt yıkım demek.
Türkiye ve İspanya'ya rağmen durum değişmez, savaş Avrupa üzerinde biraz daha uzasaydı ABD'nin Japonya'da gösterdiği o atom bombaları (termonükleer ile karıştırmayın, çok daha güçsüz ama çevre kirliliği daha fazla) Avrupa ana karası üstünde patlayacaktı.
@.I.N.И.A. Sakın Dünya savaşı ile Kore savaşını birbirine karıştırma. Bir tanesi bölgesel yıkıma neden olan bir savaş, diğeri tüm kuzey yarımküreyi yıkan küresel bir savaş. Güney doğumuzda Fransız ve İngilizler, kuzey doğumuzda Sovyetler, Akdeniz tarafından her an çıkartmaya açık bir jeopolitik konum ile o savaştan bütünlüğümüzü koruyarak çıkma şansımız yoktu. Hangi personelle savaşacaktın ilk Dünya savaşı ve kurtuluş mücadelesinin ardından? 1923-1925 doğumlu olan çocukları mı yollayacaktın savaşa? Küresel seferberlik ile bölünen bir ülkedeki savaşa gönderdiğin bir birliği nasıl aynı kefeye koyabiliyorsunuz anlamıyorum. Bir tarafta en iyi ihtimallerle bile 60 milyonun üstünde kişinin ölümüne neden olmuş bir savaş var, diğer tarafta bunun 300'de 1'i kadar bile ölüme neden olmamış bir savaş var... İsmet İnönü'yü tüm hatalarına günahlarına rağmen sırf bu başarısından dolayı çok iyi anıyorum.