Selamlar, yeni bölümle geldim. Uzun zaman olmuştu bölüm atmayalı. Umarım sizi çok fazla uzun süre bekletmemişimdir.
Her ne kadar uzun bölüm atmaya çalışsamda bin kelimeyi hiçbir şekilde geçmiyor ya.
Kitabımın tanınmasını istiyorum.
Elfida yolculuk sürecinde ağzını bıçak açmadı ve sessiz bir şekilde sadece kayıp giden yolu izledi. Bir süre sonra gözleri yorgunluğa dayanamadı ve gözlerini kapatarak kendini uykunun kollarına baktı.
Aradan yarım saat ya geçmişti ya geçmemişti birinin kolunu dürtüklediğini hissetti. İlk başta rüyada olduğunu sandı ama bir iki kez daha kolunda baskı hissedince gözlerini aralamak zorunda kaldı.
Ne olduğunu anlamak için etrafına baktı ve koluna kimin dokunduğunu anlamaya çalıştı. Uyku sersemi olduğu için olayları algılamakta zorluk çekti ve yanına baktı.
Kendisine dokunan kişi ayberk'Ti ve son derece dikkatli bir şekilde bakıyordu. Sanki daha önce keşfedilmemiş bir mücevher gibi hissetti elfida.
Camdan dışarı baktığında gelmiş olduklarını ve arabanın evin önünde durmuş olduğunu gördü. Sadece iki gündür bu evden ayrı kalmıştı yine de evi çok çabuk benimsediğinin farkındaydı.
Ayberk, Elfida'nın hala uykulu olduğunu biliyordu. Artık arabadan inmeleri gerekiyordu, arabada sadece ikisi kalmıştı. Herkes inmiş ve eve girmişti. Ayberk, aile üyelerine elfidayı kendisinin uyandırabileceğini söylemişti.
İkisi de susuyordu ve elfida ilk defa böyle bir ortamda ne söylenmesi gerektiğini bilemedi. Ayberk, eve geçmeleri gerektiğini hatırlatmalıydı. Aksi takdirde arabada sabahlamak zorunda kalacaklardı.
Ayberk aralarındaki sessizliğe daha fazla dayanamadı ve ilk adımı atarak kardeş- abi ilişkisini başlatmış oldu.
"Uyan uykucu. Ev ahalisi bizi bekliyor."
Elfida, ayberkin sesini çok uzaktan duymaktaydı. Daha tam anlamıyla ayılamamıştı ve kendine gelememişti. Abisinin sesi ninni gibi geliyordu ve daha çok uyku bastırıyordu. Elinde değildi.
Elinde olmadan sitem eder gibi konuşmuştu.
"Azıcık daha uyusam. Olmaz mı?"
Konuşurken ses tonu çok kısık çıkmıştı ve eliyle de azıcık işaretini göstermişti. Ayberk, elfidanın yaptığı harekete istemsizce gülmüştü. Bu halleri kendisine aşırı tatlı gelmişti ve daha şimdiden karşısındaki kardeşine kanı ısınmıştı.
Ayberk, Elfida'nın tekrar uyukladığını görünce arka kapının kapısını açtı ve bir elini elfidanın beline, diğer elini de bacaklarına attı. Tek hamlede kucakladı ve ayağıyla arabanın kapısını kapatarak eve ilerlemeye başladı.
Elfidaya uzun uzun baktı. Aile üyeleri arasında elfidayı en çok annesine benzetti. Duru bir güzelliği ve saflığı vardı. Demirin elfidayı eve ilk getirdiğinde yaşadığı acıları görmüştü ve ilk defa yanında olamadığı için büyük bir pişmanlık duyuyordu.
Geçmişi silemezdi ama geleceğe yön verebilirdi. Şu ana kadar kendince bütün aile üyeleri için bir şeyler yapmıştı. Sırada kucağında masumca uyuyan kardeşi için fedakarlık yapma sırasıydı.
Elfida habersizce kollarını abisinin boynuna doladı ve mışıl mışıl bir uykuya daldı. Anlaşılan abisinin kucağında rahatça uykuya dalabiliyordu. Gerçi ilk defa uyuyordu ve rahat bir şekilde uyuyabilmesi ayberkin hoşuna gitti.
Evin önüne geldiklerinde hizmetçi kadının kapıyı çoktan açtığını görmüştü ve hemen bekletmeden içeri geçti.
İçerisi çok kalabalıktı ve elfidanın gürültüden dolayı uyanabiliyor olma ihtimalinden korktu.
Direkt merdivenlerden çıkıp kardeşini yatağına yatırmalıydı ve gönül rahatlığıyla huzurla uyuduğunu görmeliydi. Aksi halde sabaha kadar odasında bekleyebilme potansiyeline sahipti.
Kimseye gözükmemeyi planlıyordu. Tek seferde kardeşini odasına götürmeyi hedefliyordu. Tam merdivenlerden çıkacaktı ki annesine yakalandı.
Ayla hanım, tatlı bir telaş içerisindeydi. Bir an önce kızının gelmesini istiyordu. Oğullarıyla sohbet ederken bile içi içini yiyordu. Kızını odasına kendisi götürmek istese de teklifi ayberk tarafından reddedilmişti. Gözü hep kapıdaydı ve ikilinin gelmeisini dört gözle bekliyordu.
Ayla hanım, Elfida'yı ayberkin kucağında uyuyorken gördüğünde oldukça şaşkındı. Oğlunu merdivenlerden çıkarken gördü ve durdurmak istedi.
Hızla oturduğu koltuktan kalktı ve merdivenlere yôneldi. Ayberkin sırtına dokundu ve kendisine döndürdü. Ayberk dönüp annesine baktı. Neden durdurmak istediğini anlamaya çalışıyor gibiydi.
Ayla hanım, Elfida'nın masum yüzüne baktı ve göz kapakları her an açılacak gibi duruyordu. Kızının uyanmasını istemiyordu ve sadece görmek istemişti.
Ayberk'e sessizce seslendi.
"Yukarı birlikte çıkalım da ben elfidanın odasına bir bakayım. Gel benimle."
Ayla hanım ônden hızlı ve seri adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladı. Hemen arkasından da ayberk annesini takip etti.
Ayla hanım yıllardır kullanmadığı odanın kopısını sonunda aralamıştı. Elfida için daha ônceden hazırladığı odaya bugün girmek nasipmiş diye içinden düşündü. Yıllardır hep bu anı bekledi ve beklediğine de değmişti.
Odaya girip baktığında her yerin tos ve künge içerisinde olduğunu gördü. Şu anda kızını tozla kaplı odaya sokamazdı. Ayberk'in odaya girdiğini gördü ve eliyle misafir odasını gösterdi. Yine de perdeyi çekti ve odanın camlarını havalandırdı.
Yardımcı kadını çağırarak odayı temizlemesini istedi. Kendisi de odadan çıkarak misafir odasına doğru adımladı.
Ayberk, elfidayı yatağına yatırarak üstünü iyice örttü ve alnından öperek odadan çıktı. Elfidanın üzerindeki kıyafetlerle rahat olmadığını biliyordu ama kendisinin daha sonra değiştirmesinin daha doğru olacağını düşündü.
Odadan çıkar çıkmaz hemen dış kapıyı kapattı ve kardeşinin sabaha kadar deliksiz bir uyku çekeceğinden son derece emindi.
Koridorda annesiyle karşılaştı ve odaya girmemesi için eliyle işaret yaptı. Ayla hanım, oğluyla birlikte merdivenlerden aşağı indiler.
İkisi de kendini bir koltuğa attılar. Ev ahalisinin ayakta uyukladığını görünce herkesi odasına postaladı ve kendisi eskiden kocasıyla birlikte kaldığı odaya attı.
Geceliklerini giyerek yatağına yattı ama dönüp durdu, bir türlü kendisini uyku tutmadı. Kocasını düşünmekten kendisini alamıyordu. Neticede kaç yıllık kocasıydı, tek kalemde silip atamıyordu.
Gerçekten boşanıp boşanmama noktasında kararsızdı ancak biraz burnunun sürtmesi gerektiğinin bilincindeydi. Yoksa aklının başına geleceğine en az kendisi kadar kocası da biliyordu. İçi rahat etmedi ve yataktan kalktı.
Saatin geç olduğunun farkındaydı yine de şoförü aradı ve kocası hakkında bilgi almak istedi. Şu anda ne yaptığını ve nerede kaldığını çok merak ediyordu. Gidecek yerinin olmadığından şüpheliydi ve dışarıda kalma ihtimalinden korkuyordu.
Şoförü uzun bir beklemenin ardından telefonu açmıştı ve adamın sesi uykulu geliyordu.
"Buyurun ayla hanım, önemli bir sorun mu var? Normalde gece vakti aramazdınız hiç."
Ayla hanım bile son zamanlarda yaptıklarına artık şaşırmıyordu. Son bir haftada aşırı çökmüştü ve konuşmaya mecali bile yoktu.
"Bir işim düştü sana salih. Gece vakti aradım, rahatsız ettim seni de kusura bakma. Avşarı her yerden kovdum da şu anda aramaya yüzüm de yok. Senin nerede olduğuna dair haberin vardır diye aradım."
"Avşar beyin arkadaşında kalacağını biliyorum. Daha sonra da başka bir otele geçecek."
Ayla hanımın içine su serpilmişti. En azından dışarıda değil diye düşünüyordu. Artık gönük rahatlığıyla yatağına geçebilir ve deliksiz bir uyku çekebilirdi. Yatağa yatar yatmaz kendisini direkt uykunun kollarına attı.
Elfida sabah kapıya şiddetli bir şekilde vurulmasıyla güne uyandı. İlk baş nerede olduğunu anlamaya çalışsa da daha sonradan geçen seferki kaldığı misafir odasında olduğunu gördü.
Hemen yataktan kalktı ve üstüne baktı. Dünkü kıyafetleriyleydi ve kapıyı açmaya müsaitti. Odanın kapısına kadar ilerledi ve kapıyı tamamen açmadan kimin geldiğine baktı.
Barlas ve Bartın meymenetsizlerim yüzlerini görmek istemiyordu ve denk gelmek istemiyordu. Aynı evin içinde mutkaka karşılacaklardı ve abileri olarak göremiyordu ikisini. İkisinin de kalbi kôtüydü ve ruhunun daha fazla kırılmasına müsaade edemezdi.
Neyse ki gelen kişi arındı. Evdeki aile üyelerinden arına karşı da bir antipatisi yoktu. Herkes şu an gôzünde nötr bir dereceye sahipti. Kapıyı sonuna kadar araladı ve arının konuşmasını bekledi.
"Günaydın güzellik. Kahvaltı saati geldi. Malum herkes aşağıda masada, seni bekliyoruz. Elini yüzünü yıka gel ya da birlikte inelim."
Elfida arının samimiyetine hayran kaldı ve kendisi de aynı içtenlikle karşılık verdi.
"Günaydın yakışıklı beyefendi. Sen in, ben de hemen geliyorum."
Arın başını salladı ve merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Yüzünde büyük bir tebessüm hakimdi ve bozulmasını istemiyordu.
Elfida hemen bozulan yatağını hızlıca düzeltti ve banyoya ilerledi. İçeri çok fazla oyalanmak istemiyordu çünkü kendisini aşağıda bekleyenler vardı.
Kabaran saçlarını eliyle düzeltti ve sıkıca topladı. Musluğu açarak elini yüzünü yıkadı. Yüzü çok solgun duruyordu. Hafif bir makyaj yapmak istedi ancak vakti yoktu.
Banyodan çıkarak yatağının üzerinden telefonunu aldı ve aşağıya indi. Masada herkesin kendisini beklediğini gördü ve boş olan sandalyeye yerleşti. Arın ve ayberkin arasında oturuyordu ve son derece memnundu.
Yalnızca karşısında barlas ve Bartın'ın kendisine kötü kötü bakmasından hoşnut değildi ama takacak kadar da büyük bir sorun olduğunu düşünmüyordu.
Önündeki kahvaltılıklardan biraz kendi tabağına aldı ve sessiz bir şekilde yedi. Hızlı bir şekilde yiyip bir an önce odasına çekilmeyi düşünüyordu. Ayla hanım elfidanın tabağına baktı ve kahvaltılıklardan çok az aldıklarını gördü.
Elfidanın kahvaltı tabağını aldı ve içine masada bulunan çeşit çeşit kahvaltılıklardan koydu. Biraz fazla koymuştu farkındaydı ama kızının yemesini istiyordu. Bir deri bir kemikti.
"Ben bunların hepsini yiyemem. Çok fazla, biraz bölün."
Ayla hanım kızına cevap verdi.
"Tabağına koyduklarımın hepsi bitecek. İtiraz yok. Bir deri bir kemik kalmışsın. Azıcık ye."
Elfida tabağına koyulanların hepsini bitirebileceğini düşünmüyordu. Ayla hanımı kırmamak için biraz daha kendisi yemeye zorlamaya çalıştı.
Ayberk de azıcık kardeşine sataşmaya karar verdi ve düşünmeden bodozlama konuştu.
"Dün seni kucağımda taşıdım. Kuş kadar hafiftin. Yemek yemediğin o kadar çok belli ki."
Elfida ayberkin söylediklerine oysaki katılmıyordu. Yemek yiyordu sadece kilo almıyordu. Bünyesinden kaynaklı olduğunu düşünüyordu. Yine de bir iki şey daha yemek için kendisini zorladı.
Ayberke hemen cevap vermeliydi. Kendisini açıklama ihtiyacı hissetti.
"Yemek yiyorum ama kilo almıyorum. "
"Böyle kalman için spor yapiyor olman lazım. Bayağı fitsin."
Elfida ayberke dönüp baktı. Ayberk de vücudu yapılı biriydi ve aşırı kaslıydı. Onun da demir gibi asker olabileceğini düşündü.
"Sizin kadar olmasak da yapıyoruz bir şeyler. Sizin yanınızda aşağı kalmak istemeyiz."
Ayberk elfidaya gülmeden edemedi. Gülüşü sekronize şeklinde etrafındaki bütün herkesi ele geçirmişti ve herkes halinden memnun duruyordu. Elfida ilk defa yaptığı kahvaltıdan mutluydu ve hep böyle olmayı diledi.
Ayla hanım, kızının kıyafetinin olmadığını biliyordu ve ayberke kaş göz işareti yaptı.
"Elfida, ayberk ve arınla seni alışverişe göndereceğim. Bu da benim banka kartım. İhtiyacın olan her şeyi al."
"Ben verdiğiniz kartı alamam ve bir şeye ihtiyacım yok. Tüm kıyafetlerim eski evimde kaldı. Oraya gidip kıyafetlerimi alalım."
"Evinden kıyafetlerini de alırız. Ben abinlerle hem biraz vakit geçirirsin diye dedim hem de senin içinde değişiklik olurdu diye düşündüm.
Hem artık biz bir aileyiz ve para lafının yapılmasını doğru bulmuyorum."
Elfida'nın kabul etmekten başka şansı yoktu. Zaten şu anda yanında parası da yoktu istese de hayır diyemezdi. Yerinden kalkan ilk arın oldu ve elfidaya dôndü.
"Elfida kahvaltını bitirdiysen hazırlan da çıkalım. Sana güzel kıyafetler bakalım."
"Ben hazırım zaten. Sadece çantamı alacağım."
Arın başını salladı. Tam o sırada kapı alacaklı gibi çalmaya başladı. Herkes birbirine baktı, kim olduklarını bilmiyorlardı.
"Elfida dışarı çık lan. Seni buldum. Kapana sıkıştın. Bakalım şimdi ne yapacaksın?"
Elfida'nın kalbi deli gibi atmaya başladı. Yine üvey abisi kendisini bulmuştu, ailesine zarar vermesinden korktu ama abilerinin çoğunun asker olduğunu bildiği için gönlü rahattı. Bir sorun çıkmayacağından emindi. Kimsenin kapıda olan kişinin üvey abisi olduğundan bir haberdi ve herkesin gözü elfidadaydı.
Barlas ayağa kalktı ve kapıyı açmaya gitti.
Kendi kendine de mırıldanıyordu.
"Kız geldiğinden beri olaysız bir günümüz yok, anasını satayım."
Elfida şu anda yapması gereken bir şey vardı. Üvey abisinin kendisini almadan gitmeyeceğini biliyordu ve bu aileye alışmadan belki de en başında evden gitmeliydi.
"Barlas dur, sakın açma."
Yine bir karar eşiğindeydi ama bu sefer kararından geri dônmedi. Barlas yerinde kaldı.
Ve kapıyı açmaya elfida gitti. Kapıyı sonuna kadar araladı ve fortmantodan hırkasını alarak kapıyı kapatmaya yeltendi ama buna biri engel.
Oldu.
"Böylece hiçbir şey demeden çekip gidecek misin?"
**********************************
Benim nedense yazdığım bölüm çok hoşuma gitti. Siz neler düşünüyorsunuz?
Ayberk ve arını sevdiniz mi?
Barlastan nefret edenler?
Ayberkin tavırları size ne düşündürttü?
Sizce bir dahaki bölümde ne olur?
Ayrıca elfidanın gitmesine engel olan kişi kim?
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum.
Rica ediyorum. Bôlümü beğenin ve beni de takip edin.
21.bölüm
Merhaba arkadaşlar, sizi iki aydır beklettiğimin farkındayım ancak üniversite son sınıftayım ve tez yazıyorum. Boş vaktim yok. Ondan dolayı oturup bir kez bile bölüm yazamadım.
Uzun zaman sonra tekrar oturdum ve yazmak için buradayım. Bir de kötü yazdığımı düşündüğüm için hiç yazmaya girişmek istemedim.
Bölümle alakalı yorum bırakırsanız bol bol beni de bir sonraki bölümü yazmak için motive edersiniz.
Keyifli okumalar dilerim.
*******************************
Genç kadının cesareti pamuk ipliğine sarılıydı ve arkasına dönmeye mecali yoktu. İki çift gözün kendisini tepeden tırnağa süzdüğünün farkındaydı fakat bir adım atmıştı. Artık kararından dönemezdi.
Yaralı bir kuş misali oradan oraya savrulup duruyordu. Tutunacak tek bir dalı kalmıştı ve o da ailesiydi. Üvey abisinin her şeyi yapabilecek potansiyelde biri olduğunu biliyordu ve ailesi bir kez daha tehlikeye atamazdı. Bir kez kurtulmuş olabilirdi ama bir kez daha kurtulacağının kimse garantisini veremezdi.
Genç kadın tek bir kelime dahi etmeden bir adım attı ve aniden yakasından geriye doğru çekildiğini hissetti.
Arkasına dönüp baktığında tüm aile fertlerinin kendisini yaşlı gözlerle izlediğini gördü. Aslında yarattığı kendi eserine baktı ve gözlerinden yaşlar birer birer süzülmeye başladı.
Vücuduna yüklenen yükleri kaldıramıyordu, yanında sırtlanacak birine ihtiyacı vardı. Demir, genç kadının yanında olmak istedikçe itiliyordu.
Başını yerden kaldırdı ve demirin suratına baktı. Yüzü iki dakika önceye kadar gülüyordu ancak şu anda bir beton yığınından farksızdı.
Kendi içini görecek gibi bakıyordu. Sanki biraz daha dikkatli baksa beyninin içinde verdiği savaşı yerle bir edecek gibiydi. Demirin kendisiyle konuşmak istediğinin farkındaydı ama konuşmaya takati yoktu.
Yine de demirin adım adım kendisine yaklaştığını gördü. Dibine kadar geldi ve burunları birbirine değecek kadar yaklaştı.
Kısın sesle fısıldadı. Sesini genç kadından başka kimsenin duymasını istemedi.
"Beni bırakıp nereye gidiyorsun?"
Elfida ilk başta ne diyeceğini bilemedi. Bir müddet sustu ve ne cevap vereceğini düşündü. Demirin kendisine hesap sormaya hakkının olmadığını kibar bir şekilde söylemeliydi.
"Senin benim üzerimde hesap sorma hakkın yok. Üvey abim, aileme zarar vermeden ortadan kaybolmam gerek."
"Ortadan kaybolduğunda her şeyin hallolacağını mı düşünuyorsun? Bu kadın günlerce seni kaybettim diye ağlamadı mı? Şimdi daha yeni kavuşmuşken yeniden aynı acıyla mı sınıcaksın kadını?"
"Herkese zarar vermesi daha mı iyi? En azından benim yokluğumda eski hallerine dönebilecekler. Bir de bu açından bak. Bırak da gideyim."
Demir, genç kadına daha fazla ôğüt veremezdi, kendi bildiğini okuyacağından emindi.
Barlas uzayan muhabbeten bir hayli sıkılmıştı ve biraz atraksiyon arıyordu.
"İyica dramatiğe bağladınız. Konuşmanızbittiyse artık kapıyı açalım diyorum."
Elfida olacaklardan bir nebze de olsa korkuyordu. Üvey abisinin sağının solunun dengesiz olduğunun bilincindeydi ve ailesinin kılına zarar gelmesini istemiyordu.
Herkes sessiz bir şekilde olacakları beklerken barlas kapıyı sonuna kadar açtı ve içeri ayhanın girmesine izin verdi.
Ayhanın kötü bakışları hemen karşısındaki elfidayı buldu. Aklı hala yapamadıklarındaydı. Elinden kaçmasaydı şu anda yaşananlar oldukça farklı olacaktı.
Ayhan elfidaya yaklaşmaya başladı. Elfida geriye doğru adım atmaya başladı. Geriye doğru sendeledi ve yere düştü.
Pis bakışlarını elfidanın üzerinden çekmeyen ayhan konuşmaya başladı.
"Yine karşılaştık küçük kız. Ben sana benden kaçışının mümkün olmadığını söylemiştim. Bak, yine seni eninde sonunda saklandığın delikten buldum. Hadi kalk, evimize gidiyoruz."
Elfida korkudan tir tir titriyordu. Bir daha aynı çöplüğe dönmek istemiyordu. Aynı şeyleri tekrara yaşamak istemiyordu. Burada en azından sığınacak bir yeri vardı, orada gördüğü muamale insanlığa sığacak derecede değildi.
"Ben gelmem istemiyorum. Ailemle mutluyum. Sen geldiğin yere geri git."
Ayhan, genç kadının söylediklerinden oldukça memnuniyetsiz bir şekilde dudaklarını büzdü ve başını sağa sola doğru salladı. Eninde sonunda ister kendi isteğiyle, isterse de zorla kendi ayağına geleceğini biliyordu.
"Eninden sonunda geleceksin, kaçışın yok. O bedeninin tadına bakacağım. Seni keşife çıkacağım ve o gün geldiğinde kaçışın olmayacak."
Demir, ani öfke patlaması yaşadı. Ayhanı eşek sudan glene kadar dövünce anca rahatlayacaktı.
"Sen kimsin de kimin bedenini izni olmadan keşfe çıkıyorsun adi herif. Seni anandan emdiğin sütü burnundan getiririm haysiyetsiz kurusu."
Demir, daha fazla dayanamamıştı ve ayhanı bir güzel pataklamıştı. Kimse de dur diyememişti. Herkes demirin öfke patlaması yaşadığında dokunulmaması gerektiğini biliyordu.
Elfida, demirin elini kana bulamasından korktu. Mesleğini durdun yere yakmasını istemedi ve yanına yaklaşmaya başladı.
Tam o sırada arşının kendisine seslendiğini duydu ve arkasını dönül abisine baktı.
"Elfida sakın demire dokunma. Şu anda öfke patlaması yaşıyor. İçindekini boşaltması lazım, yoksa hıncını bizden çıkarır. Yanına gitme."
"Bırakalım da elini kana bulayıp hapse mi girsin? Ben de vicdan azabından öleyim."
Elfida, arşını dinlemedi ve yanına yaklaştı.
Demire seslendi. Cevap alamadığını görünce koluna dokundu ancak öylr dönüp suratına baktı.
"Yeter hadi artık. Kalk, elini kana bulamanı istemiyorum. Yeterince dövmüşsün, dersini almıştır. Elini yıka, elini kirden pastan temizle."
"Sakın yaklaşma, uzakta dur. Ben bu adamı bugün eşek sudan gelene kadar döveceğim."
Elfida, ayhana baktığında elinde bıçak olduğunu gördü ve içini derin bir korku kapladı.
"Dikkkat et, elinde bıçak var. "
Elfida tam konuşurken ayhan elindeki bıçağı demirin göğsüne sapladı.
Demirin başı, elfidanın göğsüne yaslandı.
Demir, nefes alamadığını hissetti, ölmekten beter bir durumda olduğunun farkındaydı. Önemli olan kendisi değildi, başını göğsüne yasladığı kızın korkmaması tek temennisiydi.
Elfida, bilinmeyen bir denklemin içerisinde gibiydi. Sürekli kendini bir bilinmezliğin içerisine buluyordu. Şu anda dudakları lal olmuş bir vaziyette yerde iki büklüm olmuş bekliyordu.
Ailesinin ambulans çağırmasını istedi ama dudaklarından tek bir kelime bile dökülmedi.
Ağzını bıçak açmadı, gözleri sadece yaraya odaklıydı. Elfida, boynuna doladığı tülbenti demirin yarasına bastırdı.
Yara öylesine derindi ki, bastırmasına rağmen kan damlaları halen daha akmaya devam ediyordu. Bir an önce hastaneye gitmesi gerekliydi. Aksi takdirde demir kan kaybından ölecekti.
"Arşın abi, ambulansı arayın. Bir an önce gelsinler, yoksa demir ölecek."
*************************************
Yeni bölümü nasıl buldunuz.
Heyecanlı bir yerde bitti diye düşünüyorum.
Azıcık kısa olmuş olabilir ama en azından yazmak için bir adım atabildim.
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daha sık bölüm bekleyen var mı?