Geçmişe mazi, geleceğe Niyazi derler.
Geçmişe de geleceğe de gitmek imkansız, çünkü o anlar, o anlarda kaldı. Geriye gidebilmek için her şeyi aynı ve eski haline geri getirmek lazım, bunu da yapamayız.
Bir yerde okumuştum. Bir ressam, aynı tabloyu 2 defa çizemez. Çünkü her çizişinde -eğer bir nesneyi çiziyorsa- o nesne değişmiştir. Nesnenin üzerindeki toz, havanın bulunduğu miktar, nesneye yansıyan ışık, atomların hareketi... Hepsi değişmiştir. Hatta bir tık ileri gidelim, aynı fotoğrafı da iki kez çekemeyiz. Aynı tablo örneğindeki gibi değişmiştir her şey.
Ya zaman yoksa, ona sadece isim takmış isek. Geçen anlar toplamına zaman diyoruz. Bir sitede şunu okudum:
''Aslında en doğru ölçüm sezyum atomunun titreşim sayısına bakılarak yapılıyor. Sezyum atomu yaklaşık 9 milyar kere titreşim yapar ki bu kadar titreşimi yaptığı zaman bir saniye geçmiş sayılır. En doğru zaman ölçümü bu şekilde yapılıyor.''
Atomun titreşim sayısını kullanarak saniye tanımını belirlemek. İşte bilimi bu yüzden seviyorum.
Bir de Güneş'in ve diğer gezegenlerin hareketlerine göre zaman kavramı farklılaşıyor. Neptün'de gün dediğimiz zaman dilimi, Dünya'da çok daha farklı sürelere tekabül ediyor.
Yer çekimi de var tabii. Bir de kara deliklerin çekim kuvveti var. Bir ziyaret etmek gerek kara delikleri.
Kısacası zamanın değerini bilmek gerek. Oreki, aforizma hazır mı? Aklım acıktı biraz.