Hayatınıza birini alırken nasıl kararlar verirsiniz?

Kaliteli ve kalitesiz insanı nasıl ayrırsınız?
Konuşma tarzı veya konuşurken karşısındakini rahatsız edip etmediğine göre. Mesela geçenlerde yeni biriyle tanıştım, birşey anlattığımda bazen sadece he diyordu. Diyecek birşey bulamamış desem gayet yorum yapılabiecek bişeydi fakat öyle dedi. Ben geç cevap vermiyim aniden sohbetten ayrılmıyım diye uğraşırken o bianda kaybolup yarım saat yazmıyordu. Bu tarz insanlarla uğraşılmaz bence. Veya çok ilgi istiyorsa her saniye farklı bişey diyorsa işin olduğu halde onunla konuş diye uğraşıyorsa.
 
Dengesiz, kolay sinirlenen ve sinirlendiğinde bunu kontrol edemeyen, karşısındaki için hiçbir şey yapmayıp onlardan her şeyi isteyen, başkasının hakkını ya da özel alanını izinsizce ihlal eden, açık sözlülükle patavatsızlığı aynı şey zannedenleri hayatıma almıyorum. Daha doğrusu kısa bir süre hayatımda oluyorlar, bunları fark ettiğim anda tekrar muhatap olmuyorum.

Bir insanın dini, dili, milliyeti, gelir seviyesi ya da öğrenim durumu bir sorun değil kimseyi bunlara göre yargılamam. Birisi yapılmasını istediği şeyleri karşılıksız talep ediyorsa, kendisine yapılmasını istemeyeceği şeyleri başkalarına rahatlıkla yapabiliyorsa o kişi rezil biridir.
 
Hayatına birini dahil etme gerekçelerini düşünmen gerek.

Ebeveynlerin ile de zamanı geldiğinde ayrılman gerek. Aksi halde SEN olamazsın.
 
Kaliteli ve kalitesiz insanı nasıl ayrırsınız?
Biriyle masaya oturacaksam, dikkat edeceğim noktalar şunlardır:
Atatürk'ü seviyor mu?
Teröristleri kınıyor mu?
Karşısındaki ikna edici cevaplar sunduğunda fikirleri değişiyor mu, yoksa körü körüne mi savunuyor?
Aynı hatayı ikiden fazla kez yapıyor mu?
(Not: Atatürk'ü sevmek, saygı duymak zorunda değil. Ancak bunu yaparken (saygı duymamayı) kendi ülkesinde yapsın.)
 
Bu soruya cevabım, zamanla ve tecrübeyle çok değişti.
Artık hayatıma birini alırken, sanırım o ilk kıvılcımdan daha fazlasını arıyorum.

Hayat hepimiz için belirli bir noktadan sonra kaçınılmaz olarak zorlaşıyor.
Bu noktaya geldiğimizde gururunu bir kenara bırakıp "Merak etme, buradayım, birlikte hallederiz" diyebilecek-

Ve belki de en önemlisi, kendi ışığı olan, kendi ayakları üzerinde dimdik durabilen- benim gölgemde kaybolmadan, benim de onun yanında yürümekten gurur duyacağım birisi.

Çünkü zamanla anladım ki gerçek bağ, iki yarım insanın birbirini tamamlaması değil, zaten "tam" olan iki insanın yan yana durmayı seçmesi- birlikte daha büyük bir "bütün" oluşturmaya karar vermesidir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı