Kapitalizm nedir?

Selamlar, Kapitalizmi resimli, videolu ve yazılı bir biçimde anlatmaya çalıştım. Umarım anlarsınız.
1-Resimler ile Kapitalizm
kapitalizm-tanimi.jpg

kapitalizm-tarih.jpg

Kapitalizmin+temel+özellikleri.jpg

Eki Görüntüle 749501
Eki Görüntüle 749504
Eki Görüntüle 749507

2-Video ile Kapitalizm
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

3-Yazı ile Kapitalizm
Kapitalizm, üretimin kar amacı güdülerek yapıldığı ve bu artı katma değerin de pazarda satışa sunulduğu ekonomik sistemdir. Aynı zamanda Kapitalizm ücretli emeğe dayalıdır. Üretimi yapan işçiler her zaman daha az kazanan kesim olmuştur. Bu üretim tarzında daha fazla katma değer sağlamak esas alınır. Ayrıca Kapitalist piyasa içerisinde karar verme ve yatırım gibi tüm faktörlere üretim sahipleri diğer adı ile sermaye sahipleri tarafından karar verilir. Genel olarak Kapitalizm arz ve talep dengesinin toplum yararına serbest bir şekilde belirlenmesi doğrultusunda oluşmuştur. Kapitalizme göre her şey para karşılığında alınabilir. Kapitalizm aynı zamanda tüketimin de artmasını sağlar.
Kapitalizmin araçları ve amaçları nelerdir diye düşünüyorsanız öncelikle sermayenin kapitalizmin en önemli unsuru olduğunu bilmeniz gerekiyor. Sermaye sahipleri sistemi istedikleri gibi modelleyen ve yönlendiren kişilerdir. Kapitalizm ikonik modeli içerisinde yer almak istiyorsanız öncelikle sermaye birikimine sahip olmalı, ücretli emek sisteminin tarafı olmalısınız. Fiyat sistemi üzerinde insiyatif kullanabilmek için sermaye birikimine sahip olmanız kapitalizmin vazgeçilmezleri arasındadır. Klasik kapitalizmin Marx kapitalizmi ve politik sistem içerisinde yer almak istiyorsanız öncelikle kapitalizm ekonomik sistem modellemesi içerisinde sağlam bir yere sahip olmanız gerekecektir.

Dünya genelinde kabul görmüş ve uygulanmış olan kapitalizmin bugün kabul edilmeyen ve aksayan bir ekonomik sistem olarak görülse de gelecek yüzyılda da dünya genelinde tercih edilecek bir ekonomik model olarak kabul edilmektedir. Kapitalizm içerisinde yer alan ve kullanım değeri olan ürünler ve unsurların tamamı piyasa içindeki sermaye ve fiyat değişimini etkiler. Üretim biçiminden üretim yöntemlerine kadar her türlü aracın kullanıldığı ve burjuva sınıfının yer aldığı kapitalizm de sermaye sahiplerini meşru kılan bir ekonomik model olarak meta haline gelmiştir. Emek gücünün çok düşük ücretlerle satın alınması ve bu güç ile üretilen üründen çok yüksek fiyatlarla emek gücüne geri satılması üzerine kurulu olan bu sistem üretilen ürünlerin değerini koruyarak satılmasını sağlar.

Kapitalizm birkaç önemli ilkeye dayanır ve bu ayrılamaz ilkelerin parçalarından oluşur. Bu nedenle kapitalizmi daha iyi anlayabilmek için sistemin dayandığı ilkeleri bilmek son derece önemlidir.

1. Özel Mülkiyet​

Kapitalizmin temelinde emeğin ve ürünlerin serbest ticareti vardır; bu serbestliği özel mülkiyet hakkı olmadan sağlamak mümkün değildir. Mülkiyet hakları aynı zamanda kapitalistleri, ellerindeki kaynakları olabilecek en iyi şekilde kullanmaya ve piyasada rekabet oluşturmaya itmelidir.

2. Veraset Kurumu​

Miras hukukunun önemli konularından biri olan veraset kurumu kapitalizmin temel ilkeleri arasındadır. Özel mülkiyetin ayrılamaz bir parçası da olan veraset kurumu kapitalizm sistemi için bağlayıcı ve mutlak gerekli bir koşuldur. Bu ilke sayesinde, kapitalist sistemlerde her birey istediği kişilere veya kendi soyundan gelenlere servetini bırakma hak ve özgürlüğüne sahip olur.

3. Kar Amacı​

Kapitalizmin diğer temel prensiplerinden biri de işletmelerin temel amacının kar etmek, yani para kazanmak olmasıdır. İşletmeler bunun için masraflarını en aza indirmeye, satışlarını da olabilecek en pahalı seviyeden yapmaya çalışırlar. Serbest piyasa savunucularına göre üreticilerin kar amacı gütmesi, kaynakların da en iyi şekilde dağılmasını sağlayacaktır.

4. Piyasa Rekabeti​

Saf kapitalist ekonomilerde (komuta ekonomileri ve karma ekonomilerin aksine) özel işletmeler ürün ve hizmet sağlama konusunda birbirleriyle rekabet halindedirler. Bu rekabet, üreticilerin daha iyi mallar üretmesini ve üretilen malları rakiplerinden daha ucuz bir fiyata satmayı düşünmesini sağlar.


5. Ücretli İşçilik​

Kapitalizm içerisinde üretim araçları, küçük bir insan grubu tarafından yönetilir. Üretim araçlarına sahip olmayan insanların hayatlarını geçindirmek için yapacakları şey, zamanlarını ve emeklerini satmaktır. Bunun sonucunda kapitalist ekonomiye sahip toplumlarda halkın ciddi bir kısmını ücretli işçiler oluşturur.

Kaynaklar;
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Yorumlar

Para babalarının ve patronların kapitalizmi savunması çok normaldir. Ama kendi emeğini aylık 4 bin liraya patronuna satıp ona milyonlar kazandıranlar kendilerini özgür ve eşit sanarlar. Sonra gidip liberalizmi, serbest piyasa ekonomisini savunup sosyalizme hunharca küfrederler. Bununla ilgili Kumandan Che Guevara'nın çok sevdiğim bir sözü vardır.

"Özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun olan kölelerdir."
 
Kapitalizm'in iyi yönleri de vardır. Bir kere Kapitalist ülkeler, Komünizm ile idare edilen ülkelere nazaran çok daha gelişmiş ve üretkendir. Sebebi ise üreticinin, ürettiği ürünleri serbest fiyatla satıp zenginlik elde etme çabasıdır. Çoğu insan, gerçekten insanlığa katkıda bulunmak için üretim yapmaz, para kazanmak için üretim yapar. Söz konusu Komünizm'de çok para kazanmak kısıtlı olacağından bireylerde üretim yapma isteği olmayacaktır. Azıcık sermayesi olan ''Nasıl yatırım yapabilirim?'' şeklinde sorular sormaktadır. Parayı katlamak ve daha fazlasını kazanmak herkesin içinde vardır. Bunu kimse inkâr edemez. Sizin maaşınız 5.000 TL ve patronunuz size ''Maşını 6.000 TL yapıyorum'' deseydi kaç kişi ''Bana 5.000 TL yetiyor, gerekli değil'' şeklinde mukabelede bulunurdu ki? Esasen hepimizi mutlu bile ederdi. Ben zekâmı ve bileğimi kullanıp üretim yapacağım ama geri zekâlı ve dünyada tamamen boş yaşayan bir insanla ekonomik durumum birbirine yakın olacak öyle mi? Komünizm ile idare edilen ülkelerin refah seviyesi ve üretkenliği zaten durumu özetlemektedir. Kimse size zorla para harcatmaya çalışmıyor. Paran yoksa araba almazsın, ev almazsın, tatile çıkmazsın, RTX 2080Ti almazsın olur biter. Kazanmak istiyorsan çalışman; aklını ve bileğini kullanman lazım. İyi bir okul bile okumamışsan üretim yapabilirsin. Bu ülkede ''Samanı bile ithal ediyoruz'' diye yakınan çoktur, sanırsın besicilikle uğraşıyorlar da hayvanlarına yedirdiği saman pahalı geliyor. Bu durumdan rahatsızsan o zaman samanı kendin üret. Üretmenin birçok yolu var. Gidip 6 aylık maaşınla telefon alacağına daha güzel bir işte yatırım yap. Tüm paranı arabaya vereceğine bir kısmıyla üretim yap. İnek al, süt ve süt ürünleri üret ve sat. Geliri çok iyidir. Devlet hibe bile veriyor. Ama yok, herkes lüks tüketime bağımlı olmuş. E kimse kusura bakmasın da bu salaklara üretir istediğim fiyattan satarım, müstahaktır. Ki üretimin çok olması da rekabeti beraberinde getirir. Firmalar arası rekabet de en çok tüketicinin lehine olur. En büyük örneği ürünün kalitesi ve fiyatlandırma politikasıdır.
 
Kapitalizm'in iyi yönleri de vardır. Bir kere Kapitalist ülkeler, Komünizm ile idare edilen ülkelere nazaran çok daha gelişmiş ve üretkendir. Sebebi ise üreticinin, ürettiği ürünleri serbest fiyatla satıp zenginlik elde etme çabasıdır. Çoğu insan, gerçekten insanlığa katkıda bulunmak için üretim yapmaz, para kazanmak için üretim yapar. Söz konusu Komünizm'de çok para kazanmak kısıtlı olacağından bireylerde üretim yapma isteği olmayacaktır. Azıcık sermayesi olan ''Nasıl yatırım yapabilirim?'' şeklinde sorular sormaktadır. Parayı katlamak ve daha fazlasını kazanmak herkesin içinde vardır. Bunu kimse inkâr edemez. Sizin maaşınız 5.000 TL ve patronunuz size ''Maşını 6.000 TL yapıyorum'' deseydi kaç kişi ''Bana 5.000 TL yetiyor, gerekli değil'' şeklinde mukabelede bulunurdu ki? Esasen hepimizi mutlu bile ederdi. Ben zekâmı ve bileğimi kullanıp üretim yapacağım ama geri zekâlı ve dünyada tamamen boş yaşayan bir insanla ekonomik durumum birbirine yakın olacak öyle mi? Komünizm ile idare edilen ülkelerin refah seviyesi ve üretkenliği zaten durumu özetlemektedir. Kimse size zorla para harcatmaya çalışmıyor. Paran yoksa araba almazsın, ev almazsın, tatile çıkmazsın, RTX 2080Ti almazsın olur biter. Kazanmak istiyorsan çalışman; aklını ve bileğini kullanman lazım. İyi bir okul bile okumamışsan üretim yapabilirsin. Bu ülkede ''Samanı bile ithal ediyoruz'' diye yakınan çoktur, sanırsın besicilikle uğraşıyorlar da hayvanlarına yedirdiği saman pahalı geliyor. Bu durumdan rahatsızsan o zaman samanı kendin üret. Üretmenin birçok yolu var. Gidip 6 aylık maaşınla telefon alacağına daha güzel bir işte yatırım yap. Tüm paranı arabaya vereceğine bir kısmıyla üretim yap. İnek al, süt ve süt ürünleri üret ve sat. Geliri çok iyidir. Devlet hibe bile veriyor. Ama yok, herkes lüks tüketime bağımlı olmuş. E kimse kusura bakmasın da bu salaklara üretir istediğim fiyattan satarım, müstahaktır. Ki üretimin çok olması da rekabeti beraberinde getirir. Firmalar arası rekabet de en çok tüketicinin lehine olur. En büyük örneği ürünün kalitesi ve fiyatlandırma politikasıdır.
Komünizm ile yönetilen bir ülke yok, komünizm ülke çapında olacak bir şey değildir bir öğrenemediniz şunu. İnek ve inekler aldığın zaman çalıştıracağın, seni zengin yapan işçiye vereceğin 2300 TL ile de ne güzel yatırım yapılır değil mi? 10 seneye Elon Musk olur kesin. Dünyada işçiler olmasa üretim olmaz. Rekabet dediğin şey gelişmenin yanında her türlü sefaleti de beraberinde getiriyor. İşçi o rekabetten zerre payını alamıyor. Zengin iyice zengin, yoksul iyice yoksul oluyor. En temel ihtiyaçların bile parayla satıldığı, ölürse tek suçunun inek alıp üretim yapmaması olduğunu savunmak hangi aklın zihniyetin ürünü tahmin edebiliyorum.
 
Komünizm ile yönetilen bir ülke yok, komünizm ülke çapında olacak bir şey değildir bir öğrenemediniz şunu. İnek ve inekler aldığın zaman çalıştıracağın, seni zengin yapan işçiye vereceğin 2300 TL ile de ne güzel yatırım yapılır değil mi? 10 seneye Elon Musk olur kesin. Dünyada işçiler olmasa üretim olmaz. Rekabet dediğin şey gelişmenin yanında her türlü sefaleti de beraberinde getiriyor. İşçi o rekabetten zerre payını alamıyor. Zengin iyice zengin, yoksul iyice yoksul oluyor. En temel ihtiyaçların bile parayla satıldığı, ölürse tek suçunun inek alıp üretim yapmaması olduğunu savunmak hangi aklın zihniyetin ürünü tahmin edebiliyorum.
Temel ihtiyaçlardan bahseden kim? Yazımda lüks eşyaları dile getirdim fark ettiyseniz. Ayrıca işçinin hak ettiğini almadığını düşünüyorum, bunu belirtme ihtiyacı duymadım. Üretimin fazla olması işsiz insanları da iş sahibi yapar. En kötü ihtimal, asgari ücret işsizlikten iyidir.
 
Temel ihtiyaçlardan bahseden kim? Yazımda lüks eşyaları dile getirdim fark ettiyseniz. Ayrıca işçinin hak ettiğini almadığını düşünüyorum, bunu belirtme ihtiyacı duymadım. Üretimin fazla olması işsiz insanları da iş sahibi yapar. En kötü ihtimal, asgari ücret işsizlikten iyidir.
Bu mesajda bahsettiklerin sosyal demokrasiye bir tık daha yaklaşmış. Ama biz düzeni hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Yine de saygı duyuyorum görüşüne.
 
Kapitalizm'in iyi yönleri de vardır. Bir kere Kapitalist ülkeler, Komünizm ile idare edilen ülkelere nazaran çok daha gelişmiş ve üretkendir. Sebebi ise üreticinin, ürettiği ürünleri serbest fiyatla satıp zenginlik elde etme çabasıdır. Çoğu insan, gerçekten insanlığa katkıda bulunmak için üretim yapmaz, para kazanmak için üretim yapar.

Paragrafınız kendi içinde cevabını veriyor zaten. Kapitalizm toplumu kalkındırmaz, bireyi kalkındırır ve belli bir süre sonra "daha fazla sahiplik" çıkmazına girmeye yatkın olan insan doğası, zenginliğini arttırma gayesi ile vasıfsız ürünleri büyük reklam kampanyaları ile ihtiyaçmış gibi gösterir ve bununla zihni bükülen tüketici de onu elde etmek için büyük borçlar altına girmeyi göze alır.

Azıcık sermayesi olan "Nasıl yatırım yapabilirim?" Şeklinde sorular sormaktadır. Parayı katlamak ve daha fazlasını kazanmak herkesin içinde vardır. Bunu kimse inkâr edemez. Sizin maaşınız 5.000 TL ve patronunuz size "Maşını 6.000 TL yapıyorum" deseydi kaç kişi "Bana 5.000 TL yetiyor, gerekli değil" şeklinde mukabelede bulunurdu ki? Esasen hepimizi mutlu bile ederdi.

Bu da şu anki ekonomik şartlar ile alakalıdır. Bahsettiğiniz 5000 TL ve 6000 TL gibi rakamlar yoksulluk sınırının altındadır. Hayat şartları içinde herhangi bir sosyal aktivitesi bile lüks hale gelmiş her insan bu soruya evet diyecektir.

Ben zekâmı ve bileğimi kullanıp üretim yapacağım ama geri zekâlı ve dünyada tamamen boş yaşayan bir insanla ekonomik durumum birbirine yakın olacak öyle mi?

Kulaktan dolma çıkışlardan ziyade içeriğe dair değerlendirmeler, çözüme ulaşabilme açısından daha yeğdir. "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" Karl Marx

İyi bir okul bile okumamışsan üretim yapabilirsin.

Eğitimde fırsat eşitliğinin önündeki en büyük engellerden biri de kapitalist düzendir. Çoğu kafası zehir gibi çalışan çocuk, küçük yaşta hayat gailesi sebebi ile okuldan uzaklaşmak zorunda kalırken; vasat bir algıya sahip bir çocuk, hocalara dökülen balyalar sayesinde en iyi okullarda okuma fırsatına ulaşabilir.

Ve yazınızdaki göz ardı ettiğiniz ana unsur; eğer size hayatın amacı, kısa yoldan köşe dönmek ve mal ile itibar görmek olarak öğretilirse, siz de doğal olarak inek besleyip sütünü satarak kıt kanaat geçinmeyi tercih etmezsiniz.
 
Son düzenleme:
Temel ihtiyaçlardan bahseden kim? Yazımda lüks eşyaları dile getirdim fark ettiyseniz. Ayrıca işçinin hak ettiğini almadığını düşünüyorum, bunu belirtme ihtiyacı duymadım. Üretimin fazla olması işsiz insanları da iş sahibi yapar. En kötü ihtimal, asgari ücret işsizlikten iyidir.

Cep telefonu, araba vs. lüks diye tabir ettiğin ürünler bugünün gereksinimleri. Ama konuşmanın sonunda buzdolabından bahsetmedğin için ayrı bir şaşırdım doğrusu. Şu hibe olayı da gerçekten sıktı. Son 4 yılda çiftçiliği ve besiciliği bırakan kaç kişi olduğunu biliyor musun? Sorun eline parayı sıkştırmakla çözülmüyor. Konuyu bu kadar siyasi malzemeye çevirdiğine inanamıyorum doğrusu.
 
E kapitalizm değil, komünizm değil. O zaman hangisi?

Toplumculuk (komunizm) değil, demek için henüz erken. Çünkü daha 200 yıllık geçmişi olan bir ekonomik düstur. Alt kollarında, usül farklılıkları, değerlerin belirlenmesi ve mülkiyetin sınırları üzerine tartışmaların sürdüğü gelişmekte olan bir fikir. Bir ideoloji için nispeten kısa olan bu süre zarfında uygulamadaki aksaklıklar ile ortaya çıkan heyulaların ana fikire verdiği zararlar da cabası. Bunun yanında anamalcılık (kapitalizm) ise isimlendirildiği zamanı bir kenara bırakırsak, insanın yerleşik düzene geçmesi ile yaşıt ve hemen hemen her toplumun ana ekonomik yöntemi. Artık kemikleşmiş ve neredeyse insanın bir parçası haline gelmiş bir olgu.
 
Toplumculuk (komunizm) değil, demek için henüz erken. Çünkü daha 200 yıllık geçmişi olan bir ekonomik düstur. Alt kollarında, usül farklılıkları, değerlerin belirlenmesi ve mülkiyetin sınırları üzerine tartışmaların sürdüğü gelişmekte olan bir fikir. Bir ideoloji için nispeten kısa olan bu süre zarfında uygulamadaki aksaklıklar ile ortaya çıkan heyulaların ana fikire verdiği zararlar da cabası. Bunun yanında anamalcılık (kapitalizm) ise isimlendirildiği zamanı bir kenara bırakırsak, insanın yerleşik düzene geçmesi ile yaşıt ve hemen hemen her toplumun ana ekonomik yöntemi. Artık kemikleşmiş ve neredeyse insanın bir parçası haline gelmiş bir olgu.
Doğru olduğu manasına gelmez değil mi?
 
Doğru olduğu manasına gelmez değil mi?
Doğru; kabuldür ve tartışmaya açık bir olgudur. Doğru veya yanlış, yeterli ve tarafsız veriler ile ortaya çıkabilir. Yoksa kişisel çapta sıkışır ve sonuçsuz tartışmalara vesile olur.

Diğer taraftan mutlak doğru diye ifade edilen olguya insan zihni ile ulaşılması neredeyse imkansızdır. Bize faydası dokunacak olan ve ilerlememize sebep olabilecek olan ise olgularin içindeki dogruları ayıklayıp, üzerine ekleyebileceklerimize bakmaktır. Bir fikri tamamen kenara atmaktansa, içinde insana dair olan argümanları ayıklayıp basamak yapmak daha yararlı olabilir. Bu bahsim sadece bu konu icin değil tabi.
 
Son düzenleme:
Ne güzel konu açılmış, bir bakayım dedim 😃 . İçinde bulunduğumuz gezegende, kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız. Optimum fayda sağlamak için ekonomik ve toplumsal çözümler sunan düşünürler ve sistemler var. Hangisinin daha iyi olduğu da burada olduğu gibi su götürür.
Var olan kaynakların herkese yetmediği ve nüfusun sürekli arttığı yerde, herkese düşen pay azalıyor. Burada Aslan payını güçlüler!(egemenler-sömürgenler) alıyor, doğru. Ancak halk adına konuşan, toplumcu olduğu söylenen sistemler halihazırda alternatif olamadı, çünkü bireycilikten tamamen uzaklaşıldı. Oysa insanın varoluş temelinde ÇIKAR var. Örneğin yemek yemezseniz ölürsünüz.............Uzatmayalım, temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra seviye atlarız ve farklı çıkarlarımızı, güdülerimizi tatmin etmeye yöneliriz. Maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki gibi.
Artan nüfus, azalan kaynaklar, bunlara çözüm bulmak isteyen düşünürüler, sistemler...Herhangi biri diğerine göre çok daha iyi değil. Gelir piramidinde orta tabakanın şişkin olması muhtemelen tercih edilen durum. bu durumu sağlayacak sistem de tercih edilir sistem. Kişisel hak ve özgürlüklerde katı sınırlamalara gitmeden. Ancak yine de artan nüfusa ve azalan kaynaklara göre çözüm de değil...
Dünya nüfusu - Vikipedi
İster krallık, ister otoriter, ister diktatoryal, ister demokratik ya da farklı sistem önerileri olsun;
> Nüfus sabit kalmak koşuluyla,Tüm dünyada eşit paylaşım olursa az da olsa yetebilir ve toprak istekleri, pastadan daha çok pay alma niyetleri belirli hırs düzeyini geçmeyebilir. Nüfus artarsa pay azalır. huzursuzluk,savaşlar, pay alma, geniş topraklara sahip olma isteği artar.
>Yukarıdaki koşullarda Paylaşım eşit değilse fakirlik sefalet çok daha hızlı atar. Gücü elinde bulunduranlar zor kararlar! alabilir ve dünyayı daha da yaşanabilir hale getirmek için nüfus planlaması yapmak gerekliliğini düşünebilir!
Ancak her koşulda hem etik, hem siyasi, hem de ekonomik çözün bulmak mümkün gibi görünmüyor.Önerilen insancıl çözümlerin evrimleşmesi uzun zaman alacağa benziyor ve olanaklı olup olmayacağı da belli değil. Yani sistem tartışmadan önce kaynak hesaplamalaları yapılıp, Ne kadar zamanda, Ne kadar canlıyı yaşatabileceğine bakılmalı.Türlerin devamı için.

Bu arada meraklısı var ise ZEITGEIST ADDENUM u izleyebilir.
 
Dünyanın en büyük sorunlarından biri Kapitalizm ve nüfus konusunda katı kurallar olmamasıdır.
Nereye adım atsam çocuk. Çoğalma konusunda katı kurallar olması gerekir. Ben çocuk yapmadım.
Çocuk yapmaya karşıyım.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
MScofield
Okuma süresi
3 dakika okuma
Görüntüleme
5.924
Yorumlar
28
Son güncelleme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

MScofield adlı kullanıcının diğer girdileri

  • Film ve Dizi Önerileri
    Selamlar, bu blogumda her türden dizi ve film önermeye çalışacağım. Animasyon -Wall-E (Film)...
  • Ergenler için OKB
    Nedir bu OKB (Obsesif-Kompülsif Bozukluk)? OKB, bir psikolojik hastalıktır. Önce beyne yanlış...
  • Alive filmi inceleme
    Selamlar, kısa bir süre önce Alive adında bir film izledim. Filmi bazı kısımlar haricinde çok...
  • Evrim nedir?
    Selamlar, "Evrim nedir?" bunu bilmeyenler için bir yazı hazırlamak istedim (Biraz kısa bir...
  • Birbirinden güzel 8 web sitesi
    Selamlar, bugün kimisi saçma kimisi eğlendiren cinsten 8 tane web sitesini sizlere göstereceğim...

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı