Joseph Stalin Kimdir?
Asıl adı Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili olan Joseph Stalin 18 Aralık 1878 tarihinde doğmuştur. Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri Joseph Stalin 1924 yılından 1953 yılına kadar Sovyetler Birliği'ni yönetmiştir. Sovyetler Birliği'ni dönemin emperyalist gücü Winston Churchill'in ve daha nicelerinin de inkar etmediği gibi süper güce dönüştürmüştür.
1. Yalan: Stalin Kan Döken Bir Diktatördü
1956 yılında 20. Komünist Parti kongresi sırasında Nikita Kruşçev Stalin'i bir raporunda eleştirmişti. SSCB'de başlayan farklı bir Stalin karşıtı kampanya ise konuyu alakasız yerlere çekmişti. İddialara göre Stalin döneminde yapılan idamlar Stalin'in olabildiğince fazla sayıda insan öldürmek istemesiyle açıklandı. Aslında durum liberal ideologların hayallerindeki gibi değildi. 1920-1953 yılları arasında yaklaşık 4 milyon insan devrime ihanetten hüküm giymişti. Yaklaşık 680 bin kişi ise idam cezasına çarptırılmıştı. 1918-1958 yılları arasında SSCB topraklarında yaklaşık 400 milyon insan yaşamıştı ve bunların yalnızca %2.5 bu sürece maruz kalmıştı, geri kalan %97.5 kısım hiçbir soruşturmayla karşılaşmamıştı. Öyle ki Stalin karşıtı kaynaklar bile ölü rakamlarını verirken kendileri arasında çelişmekte ve rakamlar farklı gösterilmekte. Bu kaynakların en iyimser olanını ele alacak olursak Stalin 20 milyon insan öldürmüştü, 18 milyonu ise hapis cezasında çarptırılmıştı. Bu da demek oluyor ki Stalin döneminde yaklaşık 38 milyon kişi çoğunluğu erkek olmak suretiyle öldürülmüş veya ekonomik üretimin ve çocuk üretiminin dışında kalmıştı. Böylesi bir durumda ülkenin nüfus artışında bir yavaşlama hatta gerileme meydana gelmez mi? Veya nüfusa böylesi bir darbe indirilseydi savaş esnasında yıkılan sanayiyi, askeriyeyi, mimariyi, altyapıyı onarmak ve üretimi tekrar sağlamak zor olmaz mıydı? Bu yalanlar antikomünist propagandalar içinde yer almakla beraber komünist olan herkesi suçlamak üzerine söylenen asılsız, insanları komünizmden korkutmak için atılan yalanlardır.
2. Yalan: Stalin'in Psikolojik Rahatsızlıkları Vardı
Nikita Kruşçev 2. Dünya Savaşı'nı anlatırken Stalin'in psikolojik olarak depresyona girdiğini ve görevden kaçıp dağlarda saklandığını iddia etmişti. Ancak Stalin'in odasına girenlerin ve çıkanların kaydının tutulduğu defterin de kanıtladığı gibi bildiğim kadarıyla defter şu anda SSCB müzesinde sergileniyor Stalin savaş sırasında görevini hiç terk etmemiş, ordu ve devlet adamlarını düzenli olarak odasına kabul etmiştir. Stalin savaşın en tehlikeli günlerinde bile görevinin başından asla ayrılmamıştır. Moskova, faşist Nazi Almanyası tarafından kuşatıldığı zaman bile kaçmak yerine çalışmayı ve halkı rahatlatmayı seçmişti. Öyle ki Moskova kuşatmasının sürdüğü zamanlarda Ekim Devrimi'nin 24. yıldönümü onuruna Stalin bir konuşma yapmıştı ve Kızıl Ordu bir geçit töreni gerçekleştirmişti. Bu konuşma Sovyet halklarının umutlarını yeşertmiş, daha azimli kılmıştı.
3. Yalan: Stalin Milliyetçi Ve Antisemitik Bir Liderdi
★Antisemitizm Yahudi milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret önyargı veya ayrımcılığa denir. Faşist Adolf Hitler antisemitik isimlere en büyük örnektir.
Stalin konuşmalarında Rus halkına sonsuz saygı duyduğunu belirtmiş, onları sevdiğini söylemişti. Antikomünist ideologlar ise bu sözleri çarpıtarak Stalin'in Rus milliyetçisi olduğunu ileri sürmüştü. Fakat Stalin bir Rus milliyetçisi değildi. Öyle ki Rus olanların yanında diğer halklar da SSCB'de diğer insanlarla aynı şartlarda, refah seviyesinde, aynı muameleyi görmüştür. Stalin'in liderlik yaptığı dönem içinde hayat standartlarındaki büyük iyileşme sonucu ölüm oranlarında gözle görülür bir düşüş yaşanmış, bütün halkların nüfusu artmıştır. Bu dönemde diğer halklar kendi dilinde okuma, yazma ve konuşma özgürlüğü edinmiş, azınlıklar ise ilk kez bir alfabeye kavuşmuştur. Stalin'in antisemitik olduğuna gelecek olursak. Stalin'in en yakın yoldaşlarından biri ve halk komiseri olan Lazar Kaganovich bir yahudiydi. Burdan akıllara Hitler'in eşinin de Yahudi olduğu gelebilir. Fakat Hitler'in eşi hiçbir zaman bir devlet görevlisi olmamıştı. Aynı zamanda Stalin ödülü verilen pek çok sanatçı da Yahudi kökenliydi. Joseph Stalin has bir Marksist-Leninist olarak milliyetçilikle alakalı tezleri ağır bir şekilde eleştirmiştir. Öyle ki Stalin ABD'deki bir Yahudi telegraf ajansının bir sorusuna şöyle cevap vermiştir: Irkçı şovenizmin aşırı bir biçimi olan Yahudi düşmanlığı, yamyamlığın en tehlikeli kalıntısıdır. (...) SSCB'de Yahudi düşmanlığı, Sovyet sistemine düşmanlık olarak kabul edilir, yasalarca amansız bir şekilde kovuşturulur. Yahudi düşmanlığını eyleme dökenler için ise Sovyet yasalarında ölüm cezası bulunmaktadır.
4. Yalan: Lenin Stalin'e Güvenmemiştir
Bu yalan, liberaller, kapitalistler veya muhafazakarlardan çok troçkistlerin uyduruğu bir yalandır. Troçkistlerin iddialarına göre Lenin, ölmeden önce Komünist Parti'ye yazdığı vasiyetinde Stalin'e güvenmemeleri gerektiğini söylemiştir. Ancak gerçekteyse durum hiç böyle olmamıştır. Troçki komünizmin ilkelerinden kopmuş bir revizyonisttir. Lenin ise ölümüne kadar Troçki ve troçkizm ile savaşmıştır.
Edit: Diğer makalelerde belirttiğim gibi yazıyı okurken ideolojik takıntılarınızı veya fikirlerinizi kendinize saklayın. Herkesin fikri kendine.
Asıl adı Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili olan Joseph Stalin 18 Aralık 1878 tarihinde doğmuştur. Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri Joseph Stalin 1924 yılından 1953 yılına kadar Sovyetler Birliği'ni yönetmiştir. Sovyetler Birliği'ni dönemin emperyalist gücü Winston Churchill'in ve daha nicelerinin de inkar etmediği gibi süper güce dönüştürmüştür.
1. Yalan: Stalin Kan Döken Bir Diktatördü
1956 yılında 20. Komünist Parti kongresi sırasında Nikita Kruşçev Stalin'i bir raporunda eleştirmişti. SSCB'de başlayan farklı bir Stalin karşıtı kampanya ise konuyu alakasız yerlere çekmişti. İddialara göre Stalin döneminde yapılan idamlar Stalin'in olabildiğince fazla sayıda insan öldürmek istemesiyle açıklandı. Aslında durum liberal ideologların hayallerindeki gibi değildi. 1920-1953 yılları arasında yaklaşık 4 milyon insan devrime ihanetten hüküm giymişti. Yaklaşık 680 bin kişi ise idam cezasına çarptırılmıştı. 1918-1958 yılları arasında SSCB topraklarında yaklaşık 400 milyon insan yaşamıştı ve bunların yalnızca %2.5 bu sürece maruz kalmıştı, geri kalan %97.5 kısım hiçbir soruşturmayla karşılaşmamıştı. Öyle ki Stalin karşıtı kaynaklar bile ölü rakamlarını verirken kendileri arasında çelişmekte ve rakamlar farklı gösterilmekte. Bu kaynakların en iyimser olanını ele alacak olursak Stalin 20 milyon insan öldürmüştü, 18 milyonu ise hapis cezasında çarptırılmıştı. Bu da demek oluyor ki Stalin döneminde yaklaşık 38 milyon kişi çoğunluğu erkek olmak suretiyle öldürülmüş veya ekonomik üretimin ve çocuk üretiminin dışında kalmıştı. Böylesi bir durumda ülkenin nüfus artışında bir yavaşlama hatta gerileme meydana gelmez mi? Veya nüfusa böylesi bir darbe indirilseydi savaş esnasında yıkılan sanayiyi, askeriyeyi, mimariyi, altyapıyı onarmak ve üretimi tekrar sağlamak zor olmaz mıydı? Bu yalanlar antikomünist propagandalar içinde yer almakla beraber komünist olan herkesi suçlamak üzerine söylenen asılsız, insanları komünizmden korkutmak için atılan yalanlardır.
2. Yalan: Stalin'in Psikolojik Rahatsızlıkları Vardı
Nikita Kruşçev 2. Dünya Savaşı'nı anlatırken Stalin'in psikolojik olarak depresyona girdiğini ve görevden kaçıp dağlarda saklandığını iddia etmişti. Ancak Stalin'in odasına girenlerin ve çıkanların kaydının tutulduğu defterin de kanıtladığı gibi bildiğim kadarıyla defter şu anda SSCB müzesinde sergileniyor Stalin savaş sırasında görevini hiç terk etmemiş, ordu ve devlet adamlarını düzenli olarak odasına kabul etmiştir. Stalin savaşın en tehlikeli günlerinde bile görevinin başından asla ayrılmamıştır. Moskova, faşist Nazi Almanyası tarafından kuşatıldığı zaman bile kaçmak yerine çalışmayı ve halkı rahatlatmayı seçmişti. Öyle ki Moskova kuşatmasının sürdüğü zamanlarda Ekim Devrimi'nin 24. yıldönümü onuruna Stalin bir konuşma yapmıştı ve Kızıl Ordu bir geçit töreni gerçekleştirmişti. Bu konuşma Sovyet halklarının umutlarını yeşertmiş, daha azimli kılmıştı.
3. Yalan: Stalin Milliyetçi Ve Antisemitik Bir Liderdi
★Antisemitizm Yahudi milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret önyargı veya ayrımcılığa denir. Faşist Adolf Hitler antisemitik isimlere en büyük örnektir.
Stalin konuşmalarında Rus halkına sonsuz saygı duyduğunu belirtmiş, onları sevdiğini söylemişti. Antikomünist ideologlar ise bu sözleri çarpıtarak Stalin'in Rus milliyetçisi olduğunu ileri sürmüştü. Fakat Stalin bir Rus milliyetçisi değildi. Öyle ki Rus olanların yanında diğer halklar da SSCB'de diğer insanlarla aynı şartlarda, refah seviyesinde, aynı muameleyi görmüştür. Stalin'in liderlik yaptığı dönem içinde hayat standartlarındaki büyük iyileşme sonucu ölüm oranlarında gözle görülür bir düşüş yaşanmış, bütün halkların nüfusu artmıştır. Bu dönemde diğer halklar kendi dilinde okuma, yazma ve konuşma özgürlüğü edinmiş, azınlıklar ise ilk kez bir alfabeye kavuşmuştur. Stalin'in antisemitik olduğuna gelecek olursak. Stalin'in en yakın yoldaşlarından biri ve halk komiseri olan Lazar Kaganovich bir yahudiydi. Burdan akıllara Hitler'in eşinin de Yahudi olduğu gelebilir. Fakat Hitler'in eşi hiçbir zaman bir devlet görevlisi olmamıştı. Aynı zamanda Stalin ödülü verilen pek çok sanatçı da Yahudi kökenliydi. Joseph Stalin has bir Marksist-Leninist olarak milliyetçilikle alakalı tezleri ağır bir şekilde eleştirmiştir. Öyle ki Stalin ABD'deki bir Yahudi telegraf ajansının bir sorusuna şöyle cevap vermiştir: Irkçı şovenizmin aşırı bir biçimi olan Yahudi düşmanlığı, yamyamlığın en tehlikeli kalıntısıdır. (...) SSCB'de Yahudi düşmanlığı, Sovyet sistemine düşmanlık olarak kabul edilir, yasalarca amansız bir şekilde kovuşturulur. Yahudi düşmanlığını eyleme dökenler için ise Sovyet yasalarında ölüm cezası bulunmaktadır.
4. Yalan: Lenin Stalin'e Güvenmemiştir
Bu yalan, liberaller, kapitalistler veya muhafazakarlardan çok troçkistlerin uyduruğu bir yalandır. Troçkistlerin iddialarına göre Lenin, ölmeden önce Komünist Parti'ye yazdığı vasiyetinde Stalin'e güvenmemeleri gerektiğini söylemiştir. Ancak gerçekteyse durum hiç böyle olmamıştır. Troçki komünizmin ilkelerinden kopmuş bir revizyonisttir. Lenin ise ölümüne kadar Troçki ve troçkizm ile savaşmıştır.
Edit: Diğer makalelerde belirttiğim gibi yazıyı okurken ideolojik takıntılarınızı veya fikirlerinizi kendinize saklayın. Herkesin fikri kendine.