Çevre ve Şehircilik bakanı Mustafa HAYTA, geçtiğimiz günlerde yaşanan İstanbul depremi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Ajansımıza konuşan Hayta, şaşırtıcı açıklamalar yaptı.
“Yine sınıfta kaldık.”
Depremde, potansiyelin yeterince kullanılamadığını hatırlatan HAYTA şu şekilde konuştu;
“-Deprem oldu ama, bakalım biz buna hazırlıklı mıyız? Maalesef değiliz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul ilimizde bir deprem yaşandı.
Can kayıpları var. İstanbul olarak, söz konusu olan depreme kesinlikle hazırlıklı değiliz. Güzelce hazırlanmamız gerekli.”
“Binalar çok sağlam.”
Olan depremde, hemen hemen hiçbir binanın yıkılmadığını hatırlatan Hayta bunu eleştirdi.
Binaların kesinlikle sağlam değil, daha da çürük yapılması gerektiğini söyleyen Hayta bunun sebebini de anlattı;
“Şehrin nüfusu çok fazla. Her yer karman çorman. Bunun azaltılması gerekli. Adım atacak yer kalmadı ya! Geçen ay İstanbul’u ziyaret ettim. Arabadayım. Araba yürümüyor. Yol boydan boya, her milimetresine kadar araba ile kaplanmış. Arabanın olmadığı yere oyuncak araba koymuşlar. ‘Gelenek bozulmasın, her yer arabayla kaplansın’ diye! Bu kadar saçmalık olmaz.
Arabadan çıktım. Yaya yolu da insanla kaplanmış.
Çok canım sıkıldı. Kim benim canımı sıkarsa ben de onun canını fena sıkarım.
Aklıma bir haytalık geldi. “Neden binaları daha da çürük yapmayalım ki?” Dedim. 16 Milyon insan bir şehre çok fazla. Aralarında hiçbir amacı olmadan “yaşıyorum” demek için yaşayanlar var. Oksijeni kirletmekten başka bir işe yaramıyorlar. Şehirde gereksiz kalabalık oluşturuyorlar. Resmen çevre ve görüntü kirliliği oluşuyor. Adam yaşıyor ama nasıl yaşıyor? Yaşayan ölü sanki. Bunlar depremde ölse İstanbul kesin rahatlar. O yüzden de evleri daha çürük yapmalıyız. Betonunun içinde deniz kabuğu olan evler bunun için çok yetersiz. Betona gerek yok. Direkt olarak denizden toplanan kabuklu kumları demirlerin arasına beton niyetine doldurdunuz mu iş tamam. Ne güzel hem de doğa dostu bir ev yapmış olacaksınız. Bu türden evleri artık zorunlu kılacağız. Depremi beklemeye de gerek kalmaz. En ufak sağanak yağışında tahtalı köy size gözünü kırpar.
Ne güzel ya. Ahiret biletiniz şimdiden hazır. “Ne zaman öleceğim?” Diye düşünmenize bile gerek yok.
En ufak yağışta ver eliniiiii ahirete.
Şimdiden hepinize Allah rahmet eylesin.”
Diye konuştu.
Konuşmanın akışına kendini kaptıran Sayın Mustafa HAYTA'nın, konuşma bitince verdiği yüksek dozdaki anlık tepkinin görsel hali.
Çevre ve şehircilik bakanı Mustafa HAYTA’ya bu “hayta” projesinden dolayı Nobel ödülü verildi.
Gelen Nobel Ödülünü görünce Mustafa HAYTA.
-----------
NOT: Haber sadece mizah amacıyla yazılmış olup, tamamı ile hayal ürünüdür! Gerçeklerle herhangi bir bağlantısı veya alakası bulunmamaktadır.
Ajansımıza konuşan Hayta, şaşırtıcı açıklamalar yaptı.
“Yine sınıfta kaldık.”
Depremde, potansiyelin yeterince kullanılamadığını hatırlatan HAYTA şu şekilde konuştu;
“-Deprem oldu ama, bakalım biz buna hazırlıklı mıyız? Maalesef değiliz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul ilimizde bir deprem yaşandı.
Can kayıpları var. İstanbul olarak, söz konusu olan depreme kesinlikle hazırlıklı değiliz. Güzelce hazırlanmamız gerekli.”
“Binalar çok sağlam.”
Olan depremde, hemen hemen hiçbir binanın yıkılmadığını hatırlatan Hayta bunu eleştirdi.
Binaların kesinlikle sağlam değil, daha da çürük yapılması gerektiğini söyleyen Hayta bunun sebebini de anlattı;
“Şehrin nüfusu çok fazla. Her yer karman çorman. Bunun azaltılması gerekli. Adım atacak yer kalmadı ya! Geçen ay İstanbul’u ziyaret ettim. Arabadayım. Araba yürümüyor. Yol boydan boya, her milimetresine kadar araba ile kaplanmış. Arabanın olmadığı yere oyuncak araba koymuşlar. ‘Gelenek bozulmasın, her yer arabayla kaplansın’ diye! Bu kadar saçmalık olmaz.
Arabadan çıktım. Yaya yolu da insanla kaplanmış.
Çok canım sıkıldı. Kim benim canımı sıkarsa ben de onun canını fena sıkarım.
Aklıma bir haytalık geldi. “Neden binaları daha da çürük yapmayalım ki?” Dedim. 16 Milyon insan bir şehre çok fazla. Aralarında hiçbir amacı olmadan “yaşıyorum” demek için yaşayanlar var. Oksijeni kirletmekten başka bir işe yaramıyorlar. Şehirde gereksiz kalabalık oluşturuyorlar. Resmen çevre ve görüntü kirliliği oluşuyor. Adam yaşıyor ama nasıl yaşıyor? Yaşayan ölü sanki. Bunlar depremde ölse İstanbul kesin rahatlar. O yüzden de evleri daha çürük yapmalıyız. Betonunun içinde deniz kabuğu olan evler bunun için çok yetersiz. Betona gerek yok. Direkt olarak denizden toplanan kabuklu kumları demirlerin arasına beton niyetine doldurdunuz mu iş tamam. Ne güzel hem de doğa dostu bir ev yapmış olacaksınız. Bu türden evleri artık zorunlu kılacağız. Depremi beklemeye de gerek kalmaz. En ufak sağanak yağışında tahtalı köy size gözünü kırpar.
Ne güzel ya. Ahiret biletiniz şimdiden hazır. “Ne zaman öleceğim?” Diye düşünmenize bile gerek yok.
En ufak yağışta ver eliniiiii ahirete.
Şimdiden hepinize Allah rahmet eylesin.”
Diye konuştu.
Konuşmanın akışına kendini kaptıran Sayın Mustafa HAYTA'nın, konuşma bitince verdiği yüksek dozdaki anlık tepkinin görsel hali.
Çevre ve şehircilik bakanı Mustafa HAYTA’ya bu “hayta” projesinden dolayı Nobel ödülü verildi.
Gelen Nobel Ödülünü görünce Mustafa HAYTA.
-----------
NOT: Haber sadece mizah amacıyla yazılmış olup, tamamı ile hayal ürünüdür! Gerçeklerle herhangi bir bağlantısı veya alakası bulunmamaktadır.
