Antidepresan ve cinsel istek

Erken ergenliğe giren kişilere antidepresan tedavisi diye bir şey yok bildiğim kadarıyla. Zaten 11 yaşında ergenliğe girdiniz diye 16 yaşında ilaç vermezler. 11-12 yaş da "erken ergenlik" denecek bir yaş değil. Sebebi farklıdır. Kullandığınız ilacın tam adı nedir? Ne gibi semptomlarınız vardı 16 yaşında?

Antidepresanlar libido baskılayabiliyor yan etki olarak ama bahsettiğiniz gibi kalıcı bir etki değil bu. Bıraktıktan sonra geçiyor. 16 yaşından önce hiç mi yoktu cinsel duygularınız, düşünceleriniz? İlaçla beraber mi yok oldu?

Cinsel istekle alakası yok. Risperdal kullandım 2-3 mg. Sakinleştirmek amacıyla verdiler herhalde. Tam anlamıyla duygularım köreldi. 25 KG aldım ve günde 12 saat uyuyordum.

Bence daha iyi olmuş hocam. Mastürbasyon erken boşalmaya yol açıyormuş. Ben de internette bir haber okudum Kellog's Corn Flakes cinsel isteği azaltmak içinmiş. Tam diyetteydim gittim aldım. Placebo etkisi muhtemelen ama cinsel isteğim azaldı gibi.
Kellog's Corn Flakes ve Graham Gevrekleri cinsel isteği azaltma ve mastürbasyonu engellemek için mi yaratıldı?

Graham Krakerleri cinsel arzuları kontrol etmek amacıyla Evanjelik Slyvester Graham tarafından ortaya çıkmıştır. Graham'ın bu krakerleri üretim amacı insanları cinsel dürtülerinden ve genel kötülüklerinden kurtarmaktı. 1800'lü yıllarda fırınlarda pişen somun ekmeğin cinsel iştahı arttırdığını ileri süren Graham, ‘Graham unu' olarak bilinen tam buğday ununu ortaya çıkardı ve insanlara çeşitli tarifler vererek bu ekmek ve krakerleri kendi evlerinde üretmeleri gerektiğini söyledi.

Bay Kellog cinsel arzuların hastalığa neden olduğuna inanan bir diğer isimdi. “Corn Flakes” doktor John Harvey Kellog tarafından 19. Yüzyılda cinsel dürtüleri ve mastürbasyonu engellemek için icat edildi. Seks ve mastürbasyonun 'iğrenç bir suç' olduğuna inanan ve evliliği boyunca karısı ile hiçbir zaman birlikte olmayan Kellog çocuklarını evlat edinmiştir. Corn Flakes “sağlıklı, yenmeye hazır ve anti-mastürbasyon bir sabah yemeği” olarak piyasaya sürüldü. Kellog'un mısır gevreklerinin cinsel dürtüleri engellemek için ortaya çıkmadığına dair araştırmalar olsa da, sahip olduğu fikirleri ve söylemleri bunu göstermektedir.

Hiç de iyi bir şey değil. Enerji ve hiperaktiflik bitiyor. İş tutamaz, araç kullanamaz hale geliyorsun. Risperdal'dan önce Lustral vardı.
 
Cinsel istekle alakası yok. Risperdal kullandım 2-3 mg. Sakinleştirmek amacıyla verdiler herhalde.
Cinsel istekle alakası yok derken ne kast ettiğinizi anlamadım hocam, sorununuz zaten ilaçları bırakmanıza rağmen cinsel isteksizlik değil mi? Risperdal de zaten bir antidepresan değil. Antipsikotik bir ilaç, halüsinasyon sanrı vs semptomlar için kullanılıyor daha çok. Depresyon durumunda verilen bir ilaç değil bildiğim kadarıyla. Bahsettiğiniz Lustral bir antidepresan mesela.

1. 16 yaşından önce cinsel isteğiniz nasıldı?
2. 16 yaşında ne gibi semptomlar için size ilaç başlandı? Depresyon, takıntı, obsesyon, halüsinasyon, sanrı vs?
 
Cinsel istekle alakası yok derken ne kast ettiğinizi anlamadım hocam, sorununuz zaten ilaçları bırakmanıza rağmen cinsel isteksizlik değil mi? Risperdal de zaten bir antidepresan değil. Antipsikotik bir ilaç, halüsinasyon sanrı vs semptomlar için kullanılıyor daha çok. Depresyon durumunda verilen bir ilaç değil bildiğim kadarıyla. Bahsettiğiniz Lustral bir antidepresan mesela.

1. 16 yaşından önce cinsel isteğiniz nasıldı?
2. 16 yaşında ne gibi semptomlar için size ilaç başlandı? Depresyon, takıntı, obsesyon, halüsinasyon, sanrı vs?
Hocam iyi okuyun. Aşırı cinsellik vardı. İlaç kullandım hissiyat çok azaldı. İlacı bıraktım eski haline döndü. Bu ilaç sürecini soruyorum sizlere. İlaçlar hormonları bozuyor mu? diye.
 
Hocam iyi okuyun. Aşırı cinsellik vardı. İlaç kullandım hissiyat çok azaldı. İlacı bıraktım eski haline döndü. Bu ilaç sürecini soruyorum sizlere. İlaçlar hormonları bozuyor mu? diye.
Yazdıklarınızdan asla bunu anlamamıştım kusura bakmayın. İlaçlar hormonları bozmuyor, ama beyindeki aşırılıkları düzenliyor, bozulmuş kimyasal durumları (reseptör sayıları, nörotransmiter dengeleri, tolerans vs) düzeltip normalleştirmeye çalışıyor. Sizdeki bu aşırı cinsellik isteği de belki psikiyatrik bir bozukluk olarak değerlendirilmiş, ona göre ilaç verilmiş olabilir. Genelde ilaçlar bir süre kullanılıp, kişinin durumu düzene girdikten sonra bırakılmaya çalışılabiliyor, terapi sürecine destek olarak kullanılabiliyor vs.

Psikoterapi denenmediyse psikoterapi deneyebilirsiniz, ilaçları doktor kontrolünde bıraktıysanız mutlaka tekrar doktora gidip bu durumu sorun derim.
 
Yazdıklarınızdan asla bunu anlamamıştım kusura bakmayın. İlaçlar hormonları bozmuyor, ama beyindeki aşırılıkları düzenliyor, bozulmuş kimyasal durumları (reseptör sayıları, nörotransmiter dengeleri, tolerans vs) düzeltip normalleştirmeye çalışıyor. Sizdeki bu aşırı cinsellik isteği de belki psikiyatrik bir bozukluk olarak değerlendirilmiş, ona göre ilaç verilmiş olabilir. Genelde ilaçlar bir süre kullanılıp, kişinin durumu düzene girdikten sonra bırakılmaya çalışılabiliyor, terapi sürecine destek olarak kullanılabiliyor vs.

Psikoterapi denenmediyse psikoterapi deneyebilirsiniz, ilaçları doktor kontrolünde bıraktıysanız mutlaka tekrar doktora gidip bu durumu sorun derim.
Şu an geçmişe nazaran oldukça iyiyim. Sadece biraz asosyalim. Oda pandemi sebebiyle olmalı. Geçtim artık o işleri.
Ayık bir kafayla sorunların üzerine gitmeliyim. Doktora cinsellik çok var diye bir şey söylemedim. Rahatsız değildim.
 
Şu an geçmişe nazaran oldukça iyiyim. Sadece biraz asosyalim. Oda pandemi sebebiyle olmalı. Geçtim artık o işleri.
Ayık bir kafayla sorunların üzerine gitmeliyim. Doktora cinsellik çok var diye bir şey söylemedim. Rahatsız değildim.
Bir de hocam bazı insanların libidosu yüksektir, bazılarının değildir. Burada anormal bir şey yok. Günlük yaşamınızı engelliyor, sizi rahatsız ediyor, veya ilişkilerinizi bozuyor hale gelirse, bu konuda psikoloji kitapları, videoları veya bir psikolog desteği düşünebilirsiniz.

İlaçların sizde kalıcı olarak bir şey bozduğu konusunda endişe etmenize gerek yok, aksine halihazırda bozulmuş bir düzen varsa onu tekrar rayına oturtma amacıyla kullanılıyorlar.
 
Erken ergenliğe giren kişilere antidepresan tedavisi diye bir şey yok bildiğim kadarıyla. Zaten 11 yaşında ergenliğe girdiniz diye 16 yaşında ilaç vermezler. 11-12 yaş da "erken ergenlik" denecek bir yaş değil. Sebebi farklıdır. Kullandığınız ilacın tam adı nedir? Ne gibi semptomlarınız vardı 16 yaşında?

Antidepresanlar libido baskılayabiliyor yan etki olarak ama bahsettiğiniz gibi kalıcı bir etki değil bu. Bıraktıktan sonra geçiyor. 16 yaşından önce hiç mi yoktu cinsel duygularınız, düşünceleriniz? İlaçla beraber mi yok oldu?
Hocam siz bu işin içinde bir bireysiniz. Bilirsiniz neler döndüğünü. 10 yaşındaki çocuklara bile DEHB tanısı çakıp antidepresan içirenlere yorumunuz nedir?
 
Hocam siz bu işin içinde bir bireysiniz. Bilirsiniz neler döndüğünü. 10 yaşındaki çocuklara bile DEHB tanısı çakıp antidepresan içirenlere yorumunuz nedir?
Psikiyatri veya Çocuk Ruh Sağlığı uzmanı değilim. Bu konuda net yorum yapamam, ama bildiklerimi söyleyebilirim.

Öncelikle, DEHB özellikle çocuklarda tanı konulan ve okul başarısını ciddi etkileyen bir durum. "10 yaş bile" denecek bir durum değil yani, DEHB'nin yaş grubu orası zaten. Okul başarısı ve okuldaki sosyal davranışları ile şekilleniyor tanı birçok kişi için.

İkincil olarak, DEHB tedavisi için şu anda güncel tedavi şeması:
-Okul öncesi çocuklar için öncelikle "davranışsal değişiklikler", yeterli olmazsa veya durum ciddiyse ilaçlarla desteklenebiliyor.
-Okul çağı ve ergenlik çağı çocukları için ilaçlar + "davranışsal değişiklikler" öneriliyor.

Yani ilaç dışında tedavi aşamaları da var. Bunların da mutlaka uygulanması, çocuğun psikolojik olarak da desteklenmesi gerekir. "Al sen şu ilacı iç" diyip başından savan varsa yeterince özen göstermiyor olabilir.

Son olarak da DEHB'nin ilaç tedavisinde öncelikli tedavi "Ritalin" gibi stimülan ilaçlardır. Ama bağımlılık vs öyküsü olduğunda veya farklı sebeplerle SNRI grubu antidepresanlar da tercih edilebiliyor. Bunların da hem güvenliği hem de etkinliği hakkında çalışmalar var sonuçta.

Dolayısıyla o yaş grubuna ritalin kullanımını değerlendirip antidepresan tercih eden hekimlerin yaptığı bir yanlış yok, en azından büyük çoğunluğunun yok. Bilimsel kanıtlara dayanarak hareket ediyorlar. "Neler dönüyor" diyeceğiniz bir şey yok yani açıkçası. İşini yapıp insanlara faydalı olmaya çalışıyorlar.

Psikiyatride önemli olan, verilen ilacın etkisi ve yan etkilerinin, kişinin fayda görüp görmediğinin ilgili bir şekilde takip edilmesi, fayda-zarar değerlendirmesinin iyi yapılması. Kişinin hayatını ciddi anlamda kötü etkileyen, asıl probleme yeterince etki edemeyen ilaçların dozları veya kendileri, denenmekte olan tedavi yaklaşımı, ilgili bir şekilde değerlendirilip değiştirilmeli. Sorgulanması gereken, hekimin gerekli ilgiyi gösterip göstermediği, size tedavi planı hakkında, içinde bulunduğunuz durum hakkında gerekli bilgileri verip vermediği. Bunları uygulamayan, gerçekten ilgisiz davranan, kanıtlara göre değil eski alışkanlıklara ve ezbere dayanan tedaviler uygulayanlar var mutlaka, o kişilerde aramak lazım sorunu. Psikiyatri biliminin kendisinde değil problem.
 
Son düzenleme:
Psikiyatri veya Çocuk Ruh Sağlığı uzmanı değilim. Bu konuda net yorum yapamam, ama bildiklerimi söyleyebilirim.

Öncelikle, DEHB özellikle çocuklarda tanı konulan ve okul başarısını ciddi etkileyen bir durum. "10 yaş bile" denecek bir durum değil yani, DEHB'nin yaş grubu orası zaten. Okul başarısı ve okuldaki sosyal davranışları ile şekilleniyor tanı birçok kişi için.

İkincil olarak, DEHB tedavisi için şu anda güncel tedavi şeması:
-Okul öncesi çocuklar için öncelikle "davranışsal değişiklikler", yeterli olmazsa veya durum ciddiyse ilaçlarla desteklenebiliyor.
-Okul çağı ve ergenlik çağı çocukları için ilaçlar + "davranışsal değişiklikler" öneriliyor.

Yani ilaç dışında tedavi aşamaları da var. Bunların da mutlaka uygulanması, çocuğun psikolojik olarak da desteklenmesi gerekir. "Al sen şu ilacı iç" diyip başından savan varsa yeterince özen göstermiyor olabilir.

Son olarak da DEHB'nin ilaç tedavisinde öncelikli tedavi "Ritalin" gibi stimülan ilaçlardır. Ama bağımlılık vs öyküsü olduğunda veya farklı sebeplerle SNRI grubu antidepresanlar da tercih edilebiliyor. Bunların da hem güvenliği hem de etkinliği hakkında çalışmalar var sonuçta.

Dolayısıyla o yaş grubuna ritalin kullanımını değerlendirip antidepresan tercih eden hekimlerin yaptığı bir yanlış yok, en azından büyük çoğunluğunun yok. Bilimsel kanıtlara dayanarak hareket ediyorlar. "Neler dönüyor" diyeceğiniz bir şey yok yani açıkçası. İşini yapıp insanlara faydalı olmaya çalışıyorlar.

Psikiyatride önemli olan, verilen ilacın etkisi ve yan etkilerinin, kişinin fayda görüp görmediğinin ilgili bir şekilde takip edilmesi, fayda-zarar değerlendirmesinin iyi yapılması. Kişinin hayatını ciddi anlamda kötü etkileyen, asıl probleme yeterince etki edemeyen ilaçların dozları veya kendileri, denenmekte olan tedavi yaklaşımı, ilgili bir şekilde değerlendirilip değiştirilmeli. Sorgulanması gereken, hekimin gerekli ilgiyi gösterip göstermediği, size tedavi planı hakkında, içinde bulunduğunuz durum hakkında gerekli bilgileri verip vermediği. Bunları uygulamayan, gerçekten ilgisiz davranan, kanıtlara göre değil eski alışkanlıklara ve ezbere dayanan tedaviler uygulayanlar var mutlaka, o kişilerde aramak lazım sorunu. Psikiyatri biliminin kendisinde değil problem.
Bizi etkileyen her şey hastalık mıdır hocam? Bizi borca girmek de etkiler uykun kaçar, iştahın kesilir, verimliliğin düşer vesaire vesaire. İnsani durumlara hastalık tanımlaması yapılarak yapay hastalıklar üretiliyor. Sebebi insanlara robot muamelesi çekilen kapitalist sistemde çalışırken veriminin düşmemesi için mental olarak hiçbir sallantı geçirmemen isteniyor. Bu da mümkün olmuyor. Hem bir yandan "fabrikada çalışan işçimin verimi annesinin ölmesine üzülmesiyle düşmemesi gerekiyor" hem de diğer yandan "annesinin ölmesine üzülmesi sebebiyle hastalandı" gibi insan doğasına aykırı düzenlemelerle insanların iliği sömürülüyor. DEHB diye bir şey yoktur. Ama aynı zamanda vardır. Evet etkileyen belirtiler vardır. Lakin bu patolojiye dayanmamaktadır. Zihinsel süreçlere ve insani hislere hastalık muamelesi çeken, 20 sene ilaç içiren, tanıyı karşısındaki sandalyede oturduğunda "nasılsın?" sorusuna cevap olarak "kötüyüm" kelimesini baz alarak reçete yazan tıbba gram saygım yok. MR makinesine saygım bu bölüme saygımdan 100 kat fazladır.
 
Bizi etkileyen her şey hastalık mıdır hocam? Bizi borca girmek de etkiler uykun kaçar, iştahın kesilir, verimliliğin düşer vesaire vesaire. İnsani durumlara hastalık tanımlaması yapılarak yapay hastalıklar üretiliyor.
Psikiyatrideki birçok duruma "Bozukluk" denmesinin sebebi ortada olmayan bir şey yaratılması değil. "Bozukluk", "normal süreçleri sekteye uğratan hastalık" olarak tanımlanıyor. Bir sebep de "hasta" diyerek zaten narin, örselenebilir durumda bulunan insanlara ayrımcılık yapılmaması.

Psikiyatrideki bozuklukların hepsi, yıllar boyunca birçok insanda ortak olarak gözlemlenmiş, normal süreçleri sekteye uğratarak kişilerin hayatına ciddi ölçüde zarar veren durumlar. Etkilenip iştah kesilmesinden çok daha karmaşık, çok daha önemli durumlar. Zaten psikiyatri ve psikoloji de neyin "bozukluk", neyin "normal tepki" olduğunun ayrımını iyi yapıp insanlara yardımcı olmaya çalışıyor.

"annesinin ölmesine üzülmesi sebebiyle hastalandı" gibi insan doğasına aykırı düzenlemelerle insanların iliği sömürülüyor.
Bu dediğinize şu açıdan katılmıyorum, travmatik olaylar, hayatımızdaki benzer olaylar sizi depresyona sokmazken, beni sokabiliyor. "Patolojiye bağlı değildir" sözünüz doğru değil. Ortada kişinin "sağlıklı" psikolojik durumdan sapması ve başa çıkma sürecinde yaşanan bir zorluk var. Ve intihara kadar gidebilen ciddi sonuçları olabiliyor. Buna basitçe "doğal süreç" demek doğru değil.

Henüz beyinle ve çalışmasıyla ilgili gerçekten kısıtlı bilgiye sahibiz. Patoloji, illa ki elle tutulur şeyler demek değildir. Bazı insanların genetik veya gelişimsel sebeplerle, psikiyatrik bozukluklara yatkınlıkları olduğunu biliyoruz. Henüz mekanizmalarının, sebeplerinin, kaynaklarının tamamen aydınlatılamamış olması bunları "uydurma, kapitalist düzenin araçları" yapmıyor. Nörolojide de aynı problem var. Birçok nörolojik hastalığın başlangıcını, sebeplerini, mekanizmalarını tam olarak bilemiyoruz.

Yaşadığımız bazı olaylar beyindeki kimyasal ve elektriksel süreçleri kalıcı olarak bozabiliyor. Psikoloji ve psikoterapi, bu bozukluklara fonksiyonel olarak yaklaşıp, bozulduğu gibi "olaylar, düşünceler" üzerinden beyni düzeltmeyi amaçlıyor. Psikiyatri ise kimyasal olarak, ilaçlarla, belirli süreler boyunca bu bozulmuş düzeni yerine koymayı, kişiye destek olmayı, beynin o sırada kendi kendini düzeltmesini amaçlıyor. İkisi de %100 etkili değil sonuçta. Birçok insan ilaçlardan, birçoğu da terapiden fayda görürken diğerinden fayda görmüyor.
DEHB diye bir şey yoktur. Ama aynı zamanda vardır. Evet etkileyen belirtiler vardır. Lakin bu patolojiye dayanmamaktadır.
Bu da doğru değil mesela. DEHB'ye dair çalışmalardan yola çıkarak ciddi bir genetik tarafı olduğu söylenebiliyor. İkiz çalışmalarında %75-76 gibi bir kalıtım oranından söz ediliyor. Dopamin taşıyıcı ve reseptör proteinlerinde görülebilen mutasyonlar gibi etkisi gösterilmiş genler de var örneğin.
Zihinsel süreçlere ve insani hislere hastalık muamelesi çeken, 20 sene ilaç içiren, tanıyı karşısındaki sandalyede oturduğunda "nasılsın?" sorusuna cevap olarak "kötüyüm" kelimesini baz alarak reçete yazan tıbba gram saygım yok.
"Bozukluk" olarak tanımlanan psikiyatrik durumlar, sağlıklı süreç ve hislerin normalden sapması olarak tanımlanıyor zaten. DEHB'nin, Depresyonun, OKB'nin zihinsel süreç ve insani hislerle alakası yok. Normalin dışında kalan, insanların hayatını ciddi şekilde etkileyen, fiziksel zarar verebilen bozukluklar hepsi.

Nasılsın sorusuna cevap olarak "kötüyüm" kelimesi baz alarak reçete yazılmıyor. Depresyon, "yataktan çıkmak istememe, normal aktivitelerden keyif alamama, ilgi ve enerji kaybı, gün boyu süren ve haftanın birçok günü süren mutsuzluk hissi, kararsızlık, değersizlik hissi, düşünme becerisinde azalma, ölüm düşüncesinde artış" gibi birçok farklı ve detaylı kriterleri olan, bu kriterlerin kişinin hayatını ciddi şekilde etkilemesi ve belirli süreler devam etmesi açısından değerlendirildiği bir tanıdır.

Yine depresyon ilaçlarının da klinik çalışmalar ve gözlemlerle kanıtlanmış etkileri, kullanım süreleri vardır. Her atak değerlendirilip ilaç tercihi, dozu, süresi ona göre belirlenir, terapilerle desteklenir. Bazen ilaca gerek duyulmaz sadece terapi yapılır. İşini doğru yapmayan insanlardan yola çıkarak geneli kötülememelisiniz.
MR makinesine saygım bu bölüme saygımdan 100 kat fazladır.
Majör depresif bozukluğu olan kişilerin MR görüntülemelerinde belirli bölgelerde belirgin fonksiyon azalması ve atrofi (küçülme) görülüyor.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı