Kişinin milliyetini genleri mi yoksa yaşantısı mı belirler?

Genlerin de milliyet üzerinde belirleyici özelliği var fakat bence yaşam tarzı bundan daha önemli. Milliyet kişinin seçme şansı olmadığı bir şey, dolayısı ile burada yaşam tarzı ön plana çıkar. Türk veya Avrupalı olup gerici bir zihniyete sahip olan birey yerine Arap veya Ortadoğulu olup modern yaşama uygun zihniyetteki birini tercih ederim.
 
Yaşantı belirler, milliyet sadece genlerle alakasız aynı zamanda yetiştirildiğin kültür ortamıyla da alakalı, örneğin Çinli birini düşün Türkiye'de doğmuş büyümüş ailesi de bu kültürle büyümüş yani Çin ile alakalı hiçbir bğlantısı yok, bu kişi her ne kadar Çinli gibi gözüksede en az senin kadar Türk kültürü ve geleneklerine hakim olur yani sadece genler belrlemez.
 
Selamlar,

Kişisel bir konu hakkında sizlerin de görüşünü almak için bu başlığı açıyorum. Konu, bir insanın kimliğini neyin belirlediğiyle ilgili. Durumu kendi hikayem üzerinden, olabildiğince net bir şekilde özetleyeceğim:

Ailemin tamamı, soy belgesiyle de sabit olduğu üzere, nesillerdir Diyarbakır/Dicle kökenli.
Annem, babam ve dedemler kendi aralarında Türkçe zazaca konuşuyorlar.
Ailemin kendi kimlik tanımı net: "biz Kürt değil, Zaza'yız" diyorlar.
Yani benim etnik kökenim, mirasım Zaza.

Ben 2004'te Antalya'da doğdum ve bütün hayatım burada geçti.
Tek anadilim Türkçe. Aksanım yok, Zazaca ise hiç bilmiyorum.
Bütün sosyal çevrem, okul hayatım ve kültürüm Antalyalı bir Türk genciyle aynı.
Bu bir "hissetme" meselesi değil, benim için yaşanmış bir gerçeklik. Kendimi bildim bileli Türk'üm.
Arkadaşlarım dahil hiç kimse bugüne kadar bana "Kürt'sün." veya "Zaza'ya benziyorsun." demedi, tam tersine böyle bir ihtimali şaşırtıcı buldular.
İdeolojik olarak da kendimi Turkiye Cumhuriyeti'ne bağlı, Atatürkçü ve Kemalist bir çizgide görüyorum.
Hiç "Ben Zazayım" ya da "Ben Kürt'üm." demedim. Türk kimliğimden, aidiyetimden ve bağlılığımdan hiçbir şekilde şüphe etmedim, sorgulamadım. Aklımdan hiç "Acaba Kürt müyüm?" ya da "Acaba Zaza mıyım?" gibi bir düşünce geçmedi.

Bu iki farklı tabloya baktığınızda, benim kimliğimi nasıl yorumlarsınız? Bir insanın kimliğini belirleyen asıl şey sizce nedir? Ailesinden gelen köken mi, yoksa içinde doğup büyüdüğü ve tamamen benimsediği hayat mı?

Yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.
Irkı değiştiremezsin ama o ırkı nasıl kullanacağın sana bağlı. İstediğin kadar farklı kültürde yaşa ya da o kültüre o ırka bağlı ol, değişmezsin ama yaşantına bağlı olarak kültürünü değiştirirsin. Kimliğini ve ırkın kullanımını sen belirlersin, ama kişilik bana göre çoğunlukla daha üstün kalıyor. Bir ortamda seni tanımayan biri Kürt der, ama o kişi senin karakterini tanıdıkça direkt yüzüne "Kürtsün" demez, saygıda duyabilir, nefrette. Hani ırkın değişmez ama hayatta yaptığın şeyler onu diğer insanlara karşı anlamsız kılar. Yani orijinal boya üstüne atılmış araba kaplaması gibi düşün.
Ne tür kaplama yaparsan insanlardaki görüş değişir ama kimliğin hep aynı kalır.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bak, olaya çok dar bakıyorsun. Kimlik sadece genle, kanla belirlenmez. Senin dediğin şey “ırkçı” bakış açısı. Modern dünyada kimlik üç şeyden oluşur: Kültür, aidiyet ve vatandaşlık.

Almanya'da doğmuş, büyümüş, eğitimini orada almış, dili Almanca olan, vatandaşlığı alman olan adama sen “alman değilsin” diyemezsin. Kökeni Türk olabilir, ama kimliği Alman'dır.

“Dna testi” diye örnek veriyorsun ama DNA'da “türk geni”, “alman geni” diye bir şey yok. Bilim böyle çalışmıyor. Sadece coğrafi ataları çıkar.

Suriyeli örneğin de yanlış. Çanakkale'de sadece Türkler değil, Kürt, çerkes, arnavut, laz herkes vardı. O mantıkla Türkiye'nin yarısını “türk değil” diye dışlaman lazım.

“Milliyet = etnik köken” diyorsun ama günümüzde milliyet vatandaşlık ve aidiyetle tanımlanır. Fransa'daki Cezayir kökenli vatandaşa Fransız deniyor, Almanya'daki Türk kökenliye alman deniyor. Etnik köken ayrı, kimlik ayrı şeydir.

Köken değişmez, ama aidiyet değişir. Bunu anlamamak devekuşunun kafasını kuma gömmesi gibi. Sen kafayı kökene takıyorsun, kültür ve aidiyeti yok sayıyorsun. Bu yüzden çelişkiye düşüyorsun.

Offf adama laf anlatamıyorum ki, bozuk saat gibi aynı şeyleri söylüyor. "Almanya'da yetişen Türk, kafasını kuma gömen devekuşu" ya bak dostum senin söylediğin şeye göçmenlik denir, milliyetle vatandaşlık aynı şey değildir. Ki kendin de benim dediğime gelmişsin işte, bak orada yazmışsın "kökeni Türktür" diye. Ben vatandaş değildir demiyorum zaten kökeni bağlamında hiçbir zaman Alman olamaz, orada doğup vatandaşlık alsa bile Türk kalır diyorum.

Ayrıca ben Çerkezim zaten, aramızdaki fark benim soyumdan utanmak ve kendimi başka bir ırk mensubu olarak yedirmeye çalışmak yerine hem Çerkezliğimle hem de Türk vatandaşlığımla gurur duyuyor olmam.
 
Son düzenleme:
Offf adama laf anlatamıyorum ki, bozuk saat gibi aynı şeyleri söylüyor. "Almanya'da yetişen Türk, kafasını kuma gömen devekuşu" ya bak dostum senin söylediğin şeye göçmenlik denir, milliyetle vatandaşlık aynı şey değildir. Ki kendin de benim dediğime gelmişsin işte, bak orada yazmışsın "kökeni Türktür" diye. Ben vatandaş değildir demiyorum zaten kökeni bağlamında hiçbir zaman Alman olamaz, orada doğup vatandaşlık alsa bile Türk kalır diyorum.

Ayrıca ben Çerkezim zaten, aramızdaki fark benim soyumdan utanmak ve kendimi başka bir ırk mensubu olarak yedirmeye çalışmak yerine hem Çerkezliğimle hem de Türk vatandaşlığımla gurur duyuyor olmam.
Aslında sana bir daha cevap vermeyecektim, çünkü seviyenin ve anlama kapasitenin ne olduğunu daha önceki tartışmalarımızda acı bir şekilde görmüştüm. Ama madem son bir kez daha cehaletini ve art niyetini sergilemek istedin, sana bu son dersi vermeyi bir borç bildim. Bundan sonra ne seni takacağım ne de umursayacağım, bu yüzden hayatında belki de ilk defa, bir metni anlamaya çalışarak oku.

Seninle tartışmanın neden anlamsız olduğunu aslında geçen günkü o yazışmamızda anlamalıydım. Hani bana "milliyet etnik köken belirtir" gibi kendi dar kalıplarını evrensel bir doğru gibi sunduğun, benim Zaza olduğumu bile anlamayıp Laz dediğin ve "genlerinde Türklük olmaz" gibi bilim dışı, ırkçı safsataları savunduğun o an... İşte o an senin ne kadar araştırmadan, ne kadar sığ bir bilgiyle konuştuğunu, amacının anlamak değil sadece kendi dogmalarını tekrarlamak olduğunu görmüştüm. Aslında o gün seni engellemem gerekiyordu, bu benim hatam.

Temel sorunumuz, senin kimlik kavramına 19. yüzyıldan kalma, tozlu bir sandıktan çıkardığın, paslı bir "kan bağı" prangasıyla bağlı olman. Bu, at arabalarının hala modern bir ulaşım aracı olduğunu iddia etmek kadar komik ve acınası bir durum. Modern dünya, kimliğin statik bir "öz" değil, dinamik bir "inşa" süreci olduğunu on yıllardır kabul ediyor. Kimlik; bir insanın doğduğu coğrafya, içinde nefes aldığı toplum, konuştuğu dil, aldığı eğitim ve en önemlisi kendini ait hissettiği yer tarafından şekillendirilen bir yaşanmışlıklar bütünüdür. Benim kimliğim, senin o eski haritalarında çizili bir sınır veya bir laboratuvar sonucu değil. Benim kimliğim, 20 yıldır bu bedenin nefes alıp verdiği havadır, bu dilin döndüğü kelimelerdir, bu ülkenin okulunda öğrendiğim marştır. Kısacası, benim kimliğim yaşanmışlığın ta kendisidir; senin ise tek referansın, benim dün öğrendiğim ama senin takılıp kaldığın bir soyağacı kaydı. Aradaki fark, birinin hayatı yaşaması, diğerinin ise sadece bir kağıt parçasına takıntılı olması kadar derindir.

"biyolojik köken" dogmana. Bu tezin kendi içinde nasıl paramparça olduğunun farkında bile değilsin. "Osmanlı yüzünden hepimiz karışığız" gerçeğini duymuşsun ama idrak edememişsin. Bu topraklar genetik bir Babil Kulesi'dir. 600 yıllık bir imparatorluk, üç kıtadan milyonlarca insanı bu potada eritmişken, sen hangi saflıktan bahsediyorsun? Senin bu mantığınla Fatih Sultan Mehmet'in annesinin Sırp kökenli olması, onun padişahlığını daha mı az "Türk" yapar? Senin bu mantığınla, bu ülkede DNA testi yaptırıp da sonucunda %100 Orta Asya geni çıkmayan herkesi "sahte Türk" mü ilan edeceğiz? Bu nasıl bir kafa, nasıl bir tarih cehaletidir? Savunduğun şeyin, bu ülkenin milli birliğini dinamitleyen en tehlikeli ve en mantıksız fikir olduğunun farkında mısın?

Ve en acınası. Mantıkla başa çıkamayınca başvurduğun o ucuz psikolojik manevra, yani "soyundan utanıyorsun" yaftası. Anlaman gereken temel bir insani durum var: Utanç da, gurur da bir bağ gerektirir. Benim o kökenle aramdaki bağ, dün yolda gördüğüm bir karıncayla aramdaki bağ kadardır. Ne utanç duyarım, ne gurur. Sadece ve sadece mutlak bir kayıtsızlık hissederim. Senin bu basit durumu anlayamayıp bunu bir onur veya utanç meselesine çekmeye çalışman, ya kötü niyet değilse, ancak ve ancak derin bir cehalet ve empati yoksunluğu olabilir.

Bütün bu mantıksal açıklamalarıma, kendi hayatımdan verdiğim somut örneklere ve her şeye rağmen hala anlamamakta ısrar etmen, karşıma üç olasılık çıkarıyor: Ya kötü niyetli bir trolsün, ya okuduğunu anlama kapasitesinden tamamen yoksunsun, ya da en acısı, işine gelmediği için anlamayı bilinçli olarak reddediyorsun. Her üç durumda da, bu diyaloğun benim için bir zaman kaybı ve entelektüel bir hakaret olduğu gerçeği değişmiyor.

Bu noktada, aklıma Diamond Tema'nın bu tür verimsiz tartışmalar hakkındaki o meşhur tavsiyesi geliyor ve anlıyorum ki en doğru yol, onun gösterdiği yoldur. Ne diyordu o? "Bir domuzla güreşme, çünkü o pislenmekten keyif alır, sen ise sadece kirlendiğinle kalırsın. Cahillerle muhatap olmak zorunda değilsin."

İşte ben de tam olarak bu tavsiyeye uyuyorum. Kendi akıl sağlığımı, zamanımı ve enerjimi; bu çamurda debelenmekten keyif alan birine bir şeyler anlatmaya çalışarak harcamayacağım. Bu yüzden, bu tek taraflı dersi burada noktalıyor ve seni engelliyorum.

Sana sunduğum ve senin sadece bir emojiyle geçiştirdiğin o rehber; tek taraflı bir dayatma değildi. İçinde her bakış açısını gözeterek yazılmış, olabildiğince empati barındıran, farklı ihtimalleri ve olasılıkları kapsayan bir metindi. Buna rağmen sen hiçbir şey anlamadıysan, sorun ne yazanda ne de içerikte değil, tamamen sende. Çünkü belli ki beyin kapasiten bu rehberi kavramaya anlamaya yetmiyor.

Ama sorun değil; Osmanlı’dan kalma, 19. yüzyılın dogmalarına sarılmaya devam edebilirsin. O zihinsel kafeste, o mağarana çekilip kendi bildiğini okumaya, ezberlediğin kalıpları tekrar etmeye, cehaletini kutsamaya devam et.

Ben yoluma bakıyorum. Sana mağaranda bol mutluluklar dilerim. Kendi karanlığında iyi yolculuklar.

Konu benim için tamamen ve geri dönülmez bir şekilde kapanmıştır.

Saygılarımla.
 
Aslında sana bir daha cevap vermeyecektim, çünkü seviyenin ve anlama kapasitenin ne olduğunu daha önceki tartışmalarımızda acı bir şekilde görmüştüm. Ama madem son bir kez daha cehaletini ve art niyetini sergilemek istedin, sana bu son dersi vermeyi bir borç bildim. Bundan sonra ne seni takacağım ne de umursayacağım, bu yüzden hayatında belki de ilk defa, bir metni anlamaya çalışarak oku.

Seninle tartışmanın neden anlamsız olduğunu aslında geçen günkü o yazışmamızda anlamalıydım. Hani bana "milliyet etnik köken belirtir" gibi kendi dar kalıplarını evrensel bir doğru gibi sunduğun, benim Zaza olduğumu bile anlamayıp Laz dediğin ve "genlerinde Türklük olmaz" gibi bilim dışı, ırkçı safsataları savunduğun o an... İşte o an senin ne kadar araştırmadan, ne kadar sığ bir bilgiyle konuştuğunu, amacının anlamak değil sadece kendi dogmalarını tekrarlamak olduğunu görmüştüm. Aslında o gün seni engellemem gerekiyordu, bu benim hatam.

Temel sorunumuz, senin kimlik kavramına 19. yüzyıldan kalma, tozlu bir sandıktan çıkardığın, paslı bir "kan bağı" prangasıyla bağlı olman. Bu, at arabalarının hala modern bir ulaşım aracı olduğunu iddia etmek kadar komik ve acınası bir durum. Modern dünya, kimliğin statik bir "öz" değil, dinamik bir "inşa" süreci olduğunu on yıllardır kabul ediyor. Kimlik; bir insanın doğduğu coğrafya, içinde nefes aldığı toplum, konuştuğu dil, aldığı eğitim ve en önemlisi kendini ait hissettiği yer tarafından şekillendirilen bir yaşanmışlıklar bütünüdür. Benim kimliğim, senin o eski haritalarında çizili bir sınır veya bir laboratuvar sonucu değil. Benim kimliğim, 20 yıldır bu bedenin nefes alıp verdiği havadır, bu dilin döndüğü kelimelerdir, bu ülkenin okulunda öğrendiğim marştır. Kısacası, benim kimliğim yaşanmışlığın ta kendisidir; senin ise tek referansın, benim dün öğrendiğim ama senin takılıp kaldığın bir soyağacı kaydı. Aradaki fark, birinin hayatı yaşaması, diğerinin ise sadece bir kağıt parçasına takıntılı olması kadar derindir.

"biyolojik köken" dogmana. Bu tezin kendi içinde nasıl paramparça olduğunun farkında bile değilsin. "Osmanlı yüzünden hepimiz karışığız" gerçeğini duymuşsun ama idrak edememişsin. Bu topraklar genetik bir Babil Kulesi'dir. 600 yıllık bir imparatorluk, üç kıtadan milyonlarca insanı bu potada eritmişken, sen hangi saflıktan bahsediyorsun? Senin bu mantığınla Fatih Sultan Mehmet'in annesinin Sırp kökenli olması, onun padişahlığını daha mı az "Türk" yapar? Senin bu mantığınla, bu ülkede DNA testi yaptırıp da sonucunda %100 Orta Asya geni çıkmayan herkesi "sahte Türk" mü ilan edeceğiz? Bu nasıl bir kafa, nasıl bir tarih cehaletidir? Savunduğun şeyin, bu ülkenin milli birliğini dinamitleyen en tehlikeli ve en mantıksız fikir olduğunun farkında mısın?

Ve en acınası. Mantıkla başa çıkamayınca başvurduğun o ucuz psikolojik manevra, yani "soyundan utanıyorsun" yaftası. Anlaman gereken temel bir insani durum var: Utanç da, gurur da bir bağ gerektirir. Benim o kökenle aramdaki bağ, dün yolda gördüğüm bir karıncayla aramdaki bağ kadardır. Ne utanç duyarım, ne gurur. Sadece ve sadece mutlak bir kayıtsızlık hissederim. Senin bu basit durumu anlayamayıp bunu bir onur veya utanç meselesine çekmeye çalışman, ya kötü niyet değilse, ancak ve ancak derin bir cehalet ve empati yoksunluğu olabilir.

Bütün bu mantıksal açıklamalarıma, kendi hayatımdan verdiğim somut örneklere ve her şeye rağmen hala anlamamakta ısrar etmen, karşıma üç olasılık çıkarıyor: Ya kötü niyetli bir trolsün, ya okuduğunu anlama kapasitesinden tamamen yoksunsun, ya da en acısı, işine gelmediği için anlamayı bilinçli olarak reddediyorsun. Her üç durumda da, bu diyaloğun benim için bir zaman kaybı ve entelektüel bir hakaret olduğu gerçeği değişmiyor.

Bu noktada, aklıma Diamond Tema'nın bu tür verimsiz tartışmalar hakkındaki o meşhur tavsiyesi geliyor ve anlıyorum ki en doğru yol, onun gösterdiği yoldur. Ne diyordu o? "Bir domuzla güreşme, çünkü o pislenmekten keyif alır, sen ise sadece kirlendiğinle kalırsın. Cahillerle muhatap olmak zorunda değilsin."

İşte ben de tam olarak bu tavsiyeye uyuyorum. Kendi akıl sağlığımı, zamanımı ve enerjimi; bu çamurda debelenmekten keyif alan birine bir şeyler anlatmaya çalışarak harcamayacağım. Bu yüzden, bu tek taraflı dersi burada noktalıyor ve seni engelliyorum.

Sana sunduğum ve senin sadece bir emojiyle geçiştirdiğin o rehber; tek taraflı bir dayatma değildi. İçinde her bakış açısını gözeterek yazılmış, olabildiğince empati barındıran, farklı ihtimalleri ve olasılıkları kapsayan bir metindi. Buna rağmen sen hiçbir şey anlamadıysan, sorun ne yazanda ne de içerikte değil, tamamen sende. Çünkü belli ki beyin kapasiten bu rehberi kavramaya anlamaya yetmiyor.

Ama sorun değil; Osmanlı’dan kalma, 19. yüzyılın dogmalarına sarılmaya devam edebilirsin. O zihinsel kafeste, o mağarana çekilip kendi bildiğini okumaya, ezberlediğin kalıpları tekrar etmeye, cehaletini kutsamaya devam et.

Ben yoluma bakıyorum. Sana mağaranda bol mutluluklar dilerim. Kendi karanlığında iyi yolculuklar.

Konu benim için tamamen ve geri dönülmez bir şekilde kapanmıştır.

Saygılarımla.
At arabalarının modern olduğunu iddia etmenin acınası olduğunu düşünmüyorum. Onun dışında konuya ekleyeceğim birşey yok söylenmesi gereken herşeyi söyledim zaten.

Bu arada kültürlü görünmek için gereğinden fazla göndermeli benzetme yapıyorsun onu biraz azaltabilirsek yazıların daha akıcı olabilir. Zaten yarısı zorlamalıktan bütün anlamını kaybetmiş yapayanlış bilgilere dönüyor gerek yok yani.

Ya dayanamadım hadi sen umurumda değilsin de sonradan konuyu okuyan falan olur okuduğu şu saçmalık olmasın diye yazıyorum:

Laz ve Zaza kelimelerini karıştırmışım, orada hatamı kabul ediyorum. Ama söylediğime bilim dışı demen direkt manasız ağlama. Ben burada sana bilimsel bir gerçek olan genlerden bahsediyorum. Türk geni diye saf bir genin varlığından hiç bahsetmedim, Türkiye nüfusunun özünün sahip olduğu gen orantı grafiğini kastettim. Bu çeşitli uygarlıklardan ve milletlerden genler taşır ama gidip de yoğun Alman geni taşımaz.

19. yüzyılda Osmanlı'da müslüman olsun de olursa olsun kafası yaygındı. Zahmet edip iki saniye Osmanlı'da görevli devlet adamlarındaki devşirme oranlarına baksan bunu anlardın. Veya vergilerin ırka değil dine göre uyarlandığını bilsen böyle laf olsun diye ortaya rastgele tarih atmazdın.

Modern dünya DNA'nın babası denen adamı "IQ genlere bağlıdır, bazı ırklar aptaldır" dediği için aforoz etti. Modern dünyanın birilerinin keyfini pohpohlamak için kabul ettiği "ilerici" fikirlerin bilim dünyasında yeri yoktur.

Fatih Sultan Mehmet'in annesinin sırplığına gelene kadar adam padişahlıktan kaybediyor zaten. Neredeyse bütün padişahların annesi yabancı cariyeler adamlarda Türklük geni yok gibi birşey, denize dökülen bir bardak su misali kalmış ortada. O zamanlar kadınlar insandan sayılmadığı için bakmıyorlar tabii Türk olmasına falan, ırk soy direkt babadan gelir diyor geçiyorlar.

Sen ırkından utanmasan zaten başta "evet ya ben Zaza'yım, ama Türk toplumunda büyüdüğüm için kendimi şahsiyeten Türk hissediyorum" derdin. Hayıır benim genlerimin hiçbir önemi yok genden bahsetmek çağ dışıdır diye ağlamazdın. İki tarafını da kabul ederdin. Burada (bu konu için) ırkçı ben değilim, sensin.

Ben durumu üç olasılığa indirmedim, karşımdakinin laftan anlama kapasitesi olmadığını şıp diye anladım. Ama işte dediğim gibi konuyu ileride merak edip okuyan olursa faydalansın diye yazıyorum.
 
Son düzenleme:
Yaşantısı. Hiçbirimizin Türk dnasi Bak en yörükümüz bile Max %25 tir. Türk dnasi derken orta asya dnasini kastediyorum.
Türk kimliği tamamen kültürel kimliktir. Ben öyle Arnavutum boşnakım diye dolaşan pek insan yok. Çerkesleri hatta Lazlar bile asimlie olmuş. Nerden baksanız Kürt Ve Arap halkları hariç tüm halklar Türkleştirilmiş.

Zazasın.
 
Son düzenleme:
Doğduğun yeri seçemezsin ama Kürt veya zaza Olmak'da bir lanet değil her Kürt ülkeyi bölmeyi istemiyor sonuçta.

Bence yaşantın belirler.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı