Benim bahsettiğim biraz daha farklı yönde bir şeydi yani türkiye'nin imkânsızlıkları, ekonomisi, sosyal çürümesi vs. İdi. Ama Senin söylediğin şeyler de yaşanmışlık var belli ve yanlış değil yada sadece senin yaşadığın şeyler değil aslında şu an Türkiye'nin belki %80 kadarı bu halde. Ama konu da dediğim gibi değinmek istediğim nokta şu kapitalizm,sınıf sistemi en çok Türkiye gibi ülkelerde kendini gösteriyor ve yaşam kalitesi yok. Belki refah içinde olan bir ülkede ekonomi iyi olduğu için bir araban olabilir veya dışarı çıkınca bakımlı sokaklar görürsün ve için açılır işte fark bu.
Bu ülke her zaman böyleydi, insanlar daracık odalar için asgari ücretten daha fazla kira ödüyor.
Pek çok kişi ne ev ne de araba sahibi olabiliyor, bazılarının ise arkadaşı, sevgilisi dahi yok.
Bu durum, sosyal çürümenin en bariz göstergelerinden biri; zira kimse kimseyi sevmiyor, herkes birbirine karşı nefret besliyor.
Herkes kendi cephesinden haklı olduğunu düşünüyor ve dolayısıyla yalnızca kendisi gibi düşünen insanları arzuluyor. Geriye kalanlar ise dışlanıyor/ıskartaya çıkarılıyor.
Evet, Türkiye'de durumu kötü olan, azımsanmayacak sayıda insan var. Ancak, hiçbir şeye sahip olamayan (ne kazancı, ne arkadaşı, ne çevresi, ne kız arkadaşı, ne evi, ne arabası, ne de geleceği olan) kişi sayısı, o bahsettiğimiz %80'lik kriteri daha da daraltıyor.
Son yoruma gelirsek, evet, büyük ölçüde haklılık payı var. Ancak, belli bir yaştan sonra göreceğin hiçbir güzelliğin bir önemi kalmayacak.
Aksine, yaşanmamışlığın getirdiği o kıskançlık hissini, içini kanser hücresi gibi yiyip bitiren o mideye vuran yumruk duygusunu yaşayacağın için, ne düzenli ne de estetik açıdan güzel bir şey görmek isteyeceksin. Kötü olan şeye öyle bir alışacaksın ki, yaşayamadığın güzellikleri artık görmek istemeyecek duruma geleceksin. Bu, kaçınılmaz bir sondur.